' Aaa öyle mi? Ne bileyim ben Deniz. Filmlerde insanlar hatırlamıyorum diyince, bende herhalde öyle oluyor dedim. Acaba benimde var mı hatırlamadığım bir şey diye düşünüp, sana sordum arkadaşım. '
' Arkadaşım? '
Mantıklı iç sesim ' Ne yapıyorsun Rüya? ' dediğinde yine laf ağzımdan çıkmıştı. Mantıklı yanım hep geç konuşuyordu. Önceden uyarsa olmuyor muydu?
' Sen bana sarhoşken yardım ettin. Ben sana hastayken. Arkadaşlar böyle birbirlerinin zor gününde yardım eder. Bizde arkadaş sayılırız artık değil mi? '
Demek ki önden de uyarsa bir şey değişmiyormuş. Yine bildiğimi okumaya devam ediyormuşum. Annem duysa sevinirdi herhalde. Tek sözünü dinlemediğim o değildi, kendimi bile dinlemiyordum. Deniz konuyu kapattı neyse ki, uzatıp saçmalama şansım kalmadı. Belki de hiçbir şey olmadı. Sadece ben hayal gördüm. Deniz nerden bu kızı başıma bela ettim. Bıraksaydım, ne hali varsa görseydi diye düşünüyor bile olabilirdi. Zorla arkadaş olmaya çalışan sinir bozucu tiplerden biri olduğumu düşünüyordu şu anda. Hiç sevmezdim o tipleri. Mekanlarda dans ediyoruz diye bir ara bedava yeme içme bileti muamelesi görmüştük. Öğrenci için bedava olan her şey güzeldi, işin içinde bir de eğlence varsa daha güzeldi. Ama kimse bütün okulu çalıştığımız yere sığdırıp bedavadan eğlendiremeyeceğimizi ve yanaşmaya çalışan tek kişi olmağını düşünmüyordu.
Deniz ' Hadi Rüya. Geç kalacağım. ' diyip bana montu uzattı. Kıyafetlerimi bir poşete koymuştum. Poşeti aldım.
' Hastasın sen. Sen giy montu. '
' İçerden alacağım ben.' dediğinde montu alıp giydim. Deniz odaya girdi. Üzerine ince bir mont giymişti. Bir an konuşacak oldum. Ama bu iyi bir fikir değildi. Demek ki kalın ikinci bir montu yoktu. Şimdi hasta diye montları değiştirelim desem yüzüne vurmuş gibi olacaktım. Gururlu biriydi. Bir şey demeden çıktım.
Deniz beni eve bıraktı. En üst kata çıktım. Terasa giden merdivenlerde ne olur ne olmaz diye eşofman üzerine eteği giyip , eşofmanı çıkardım. Gömleği de çıkardım. Bluz altında duruyordu zaten. Ercüment' i aradım. Yarım saat sonra Ercüment eşyalarımı getirdi.
' Bu saate kadar bu kılıkta mı kaldın sen Rüya? Keşke daha erken arasaydın. '
' Sabaha kadar parti parti gezdim. Sabahta son parti evinde uyudum. Anca işte uyanması ayılması. '
Herkese tek tek Rüya sizde mi kaldı diyecek hali yoktu. Zaten bütün arkadaşlarımı da tanımıyordu. Sürekli birlikte takılan tipler değildik. Sadece ben yoğunluk nedeniyle şu an başka kimseye zaman ayıramıyordum.
' Anladım. Baya dağıtmışsın. Hadi hazırlan. Gelmişken bana geçelim. Ordan geçeriz mekana. '
Bugün başka bir mekanda dans edecektik. Dün gittiğimiz mekanda. Normalde bugün değildi ama tatil olduğu için bugüne istemişti patron. İçeri girip üzerimi değiştirdim. Gösteri kıyafetlerini yanıma aldım. Ercüment 'e git bir daha gel diyemezdim. Deniz' in kıyafetlerini poşete, poşeti merdivenlere koymuştum. Ercüment görüp sormasın diye. Kapıda beklediği için içeri alamadım. Umarım biri çöp sanıp atmazdı. Bir şekilde yenilerini alırdım ama kabul etmezdi.
....
Gece ilk kez kareografiyi unutmuştum. Bunun başıma gelmesine inanamıyordum. Ne kadar olur böyle şeyler deseler de kendime sinir olmuştum. Bu benim yapacağım bir hata değildi. Olmamalıydı. Dansın ortasında hayal miydi, gerçek mi diye düşünmek nerden çıkmıştı? Ben iyiden iyiye kafayı yiyordum.
Gösteri bitince eve döndüm. İki kadeh içsem kendimi Deniz' in karşısında sorarken bulabilirdim. En iyisi eve gidip uyumak demiştim. Deniz' in kıyafetlerini makinaya attım ve uyudum. Neyse ki koyduğum yerde bulmuştum.
Sabah kalkar kalmaz çamaşırları astım. Hafta sonu verecektim Deniz' e. Hiç vaktim yoktu gitmek için. Yaptığım hatayı affedemiyor ve daha yoğun çalışıyordum.
O kadar çok çalıştım ki, bir iki yeni hareket bile eklemiştim. Ama yorulmuştum. Benim aslında iyi bir dinlenmeye ihtiyacım vardı. Ama durmak istemiyordum. Durmak bana iyi gelmiyordu. Yoğunluk insanıydım ben. Hep bir telaşım olmalıydı ki kendimi iyi ve mutlu hissedeyim.
Ercüment ve Funda bu kadar çalışmaktan hoşnut olmamıştı. Grupta sevgili olması iyi değildi. Bunu kısa sürede anlamıştım. Biri ne dese diğeri ona hak veriyordu. Zaten dört kişiydik ve bunun sonucunda onların istemediği hiçbir şey devam edemiyordu.
Funda ve Ercüment epeydir birbirlerinden hoşlanıp açılmadıkları için son derece hızlı gidiyorlardı. Aslında Jale' nin Ercü' ye yakın ev tutması Funda' yı harekete geçirmiş, ilk itiraf eden o olmuştu. Jale' nin azmi onu ürkütmüş olmalıydı. Okulda bitmek üzereydi ve ayrılmak istemiyoruz triplerine girmişlerdi bile. Hiçte yavaş olmayan adımlarla evliliğe gidiyorlardı.
....
Bir ay sonra...
Şubat ayı kar yağışı ile başlamıştı. Pencerenin önünde oturup lapa lapa yağan karın her yeri süslemesini izliyordum. Kar en çok ağaçlara yakışıyordu. Her kar gördüğümde bunu düşünüyordum. Karı seviyordum ama sokaktaki insanlar ve hayvanlar için üzülüyordum. Bitki çayımdan bir yudum aldım.
Aslında tüm düzenim değişmişti. Bu son okul yılı benim için baya değişikliğe neden oluyordu.
Her şey Funda ve Ercüment' in bir hafta sonu Ercü' nün ailesini ziyarete gitmesi ile başladı. Sonra söz taktılar ve gruptan ayrıldılar. Bir ay içinde kız isteme , söz ve nişan görmüştüm. Yangından mal kaçırır gibi. Okul, askerlik, evlilik sıralamasına uyacak gibi görünüyorlardı. Ercü 6 ay askerlik yapacaktı ve ardından hemen düğün olacak gibiydi. Yani seneye evli olurlardı. Tabi ki dört yılımı geçirdiğim arkadaşlarımın her anında yanlarında olacaktım. Bu nedenle de mekanlardan birini daha çıkarmak zorunda kaldım. Artık sadece hafta sonları Deniz' in çalıştığı mekanda sahne alıyorduk. Çağlar' la ikimiz kalmıştık zaten. Tek mekan ikiye bölünen para beni idare ederdi. Tabi patron insaflıydı. Çünkü bu bir ayın iki haftasında Funda 'nın yanında olduğum için sahne alamamıştım. Bu aydan sonra maddi olarak daha rahat ederdim.
Tabi doğal olarak Deniz' i de göremedim fazla. O sorunun cevabını hala bulamamıştım. Deniz' e de soramamıştım tabi.
En zor kısmı kareografiyi hazırlama ve çalışmaydı. Bu ay sadece iki hafta sonu çalışabilince mekanın kirası zorlamıştı. Bizde mekandan ayrıldık. Artık sadece okulda çalışabilirdik. O da sadece işten çıktıktan sonra iki saatimiz var demek oluyordu. Hafta içi artık 10 gibi evde oluyordum.
İki gün sonra Çağlar' ın doğum günüydü. Ama bugün için sürpriz hazırlamıştık. Gününde hazırlanan sürprizler başarılı olmuyordu. Çünkü insan o gün her şeyden şüphe ediyor ve bekliyor oluyordu. Son gösterimizi yapınca , doğum gününü kutlayacaktık. Jale 'yi de davet etmiştim ama kabul etmemişti. Zaten iyice tuhaf olmuştu. Hepimize düşman gibi bakıyordu. Anlaşılan Ercüment' i sevmekten çok bir yerden sonra hırs yapmıştı. Gösterinin ilk turu bitince Deniz' in yanına gittim.
' Beni rahatlatacak ne önerirsin? '
' Uyku.'
Ters ters mi söylemişti? Yok canım kesin bana öyle gelmişti. Neden ters söyleyecekti ki?
' Dalga geçme. Hem gösteri var. Hemde Çağlar 'ın doğum günü. Herkese haber verin demiştim. Senin haberin yok mu? '
' Var. Ne yapayım? Masaya çıkıp oynamamı mı istersin?'
' Of arkadaşım ya! Sen bugün tersinden kalkmışsın. Çağlar seninde arkadaşın sayılır. Her şeyi tek başıma organize ettim. Becerebildim mi bilmiyorum? '
' Çağlar benim arkadaşım falan değil Rüya. ' dedikten sonra önüme bir bira koydu ve devam etti lafına.
' Ben öyle herkesle arkadaş olan biri değilim. '
Bana mı laf söylüyordu o? Ben ona ne kadar arkadaşım dersem, o her defasında Rüya diyordu. Gerçi bende Deniz 'den başka kimseye arkadaşım demiyordum. Adıyla hitap ediyordum. Yani demek ki Deniz' de beni arkadaşı olarak görüyordu. Sadece dile getirmiyordu. Ellerimi tezgaha koydum. Ve barın diğer tarafına atladım.
' Ben anladım seni. Çok yorgunsun. Bir de doğum günü çıktı diye canın sıkıldı tabi. Dur ben sana neyin iyi geleceğini biliyorum. '
Gözlerini bana dikti. Sanki beni çözmeye çalışıyordu.
' Bana hiçbir şeyin iyi geleceğini sanmıyorum. Sessizlik dışında. '
' Dur, dur. Anladım ben. ' diyerek Furkan' ın yanına gittim. Ondan on dakika Deniz' i idare etmesini istedim. Deniz 'in yanına gidip elini tuttum. Deniz şaşkın elimize bakıyordu.
' Hadi gel benimle . Fazla vaktimiz yok. '
Deniz itiraz etmeden benimle geliyordu. Mutfak kısmına geçince bir sandalye çektim.
' Otur. '
' Ne oluyor Rüya? '
' Off! Otursana. Diyerek hafifçe ittirdim. ' Deniz oturdu. Arkasına geçtim. Ve başına masaj yapmaya başladım. Bir süre masaj yaptım. Sonra ön tarafa geçtim.
' Nasıl? İyi geldi değil mi? Doğum gününe hazırsın artık. '
Deniz öfkeyle baktı.
' Daha çok ağrımaya başladı. '
Ters ters ona baktım.
' İnsan en azından kibarlıktan iyi geldi der. Sen ne biçim arkadaşsın?'
' Ben kötü bir arkadaşım Rüya. ' diyerek kalktı. Ve yerine geçip çalışmaya devam etti. Bende masaya Çağlar' ın yanına gittim. Anlaşılan Deniz' in bugün bir şeye canı sıkkındı. Partiden sonra oturup dertleşirdim. Arkadaşlar ne güne duruyordu?
Gösteri biter bitmez bütün mekan karardı. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ve birden iyi ki doğdun şarkısı eşliğinde ellerinde pasta ile arkadaşlarımız girdi. Hepsine arka kapıdan girmelerini söylemiştim. Çağlar şaşkındı.
' İyi ki doğdun partnerim diyerek yanağından öptüm. Çağlar mumları üfledi. Ona birlikte uzun zaman dans etmemizi dile diye baskı yapıp, mumları onunla birlikte üflemiştim. Işıklar açıldı. Ve masamıza geçtik. Pasta kesme ve hediye töreninden sonra kendimizi dans pistine attık. Müşteriler yavaş yavaş gidiyor, geriye bizim ekip kalıyordu. Çağlar 'la slow müzik eşliğinde dans ettik. Bu şekilde dans etmeyeli epey olmuştu. Aklıma gelen fikirle bara yürüdüm.
' Deniz. Gitar çalsana Çağlar için. '
' Kusura bakma; sevgilinle romantik dansınıza fon müziği yapmak isterdim ama gitarı yanımda taşımıyorum. '
' Off ya! Ne? Sevgilim mi? Allah iyiliğini versin Deniz. Kim sevgilim Çağlar mı? '
' O kadar hevesli organizasyon yapınca, ne bileyim ben. '
' Sevgilim olsaydı bilirdin Deniz. Arkadaşız ya biz. Çağlar benim partnerim. Bak ne kadar iyi arkadaşım anla. Başkası deseydi bunu, basmıştım tokatı. '
Deniz gülümsedi.
' Kokteyl hazırlasam affettirmiş olur muyum? '
' Ooo üste borçlu kalmış bile olurum. Sen hazırla ben hemen geliyorum. '
Önce arkadaşların yanına, sonra dj kabinine gittim. Patron müşteriler gittikten sonra bir saat daha kalabileceğimizi söylemişti. Deniz 'in yanına gittiğimde yine barın diğer tarafına geçtim. Deniz kokteyli verdi.
' İlerde kapı var biliyorsun değil mi? '
' Kovuyor musun beni? '
' Hayır. Her defasında tezgah üzerinden atladığın için belki haberin yoktur dedim. '
' Bu da benim tarzım. '
Kokteylden bir yudum aldım. O sırada istediğim şarkı çalmaya başladı. Kokteyli tezgaha koydum. Deniz 'in elini tuttum. Belime koydum. Şaşkın bakıyordu yine. Ellerimi omzuna koydum.
' Ne oluyor Rüya? '
' Dans ediyoruz. Bu şarkıyı çok seviyorum. '
Badem Sen Ağlama çalıyordu.
' Ben danstan anlamam. Daha önce de demiştim. '
' Biliyorum. Borcumu ödüyorum işte. Kokteyl için üste borçlu kalırım demiştim ya. '
Ona nasıl adım atacağını öğretiyordum. Deniz 'de fena öğrenci değildi.
' Kendine haksızlık ediyorsun. Hiçte fena değilsin. '
' Sadece bu dans için geçerli bu. O da düğünlerden alışkanlık. Bir kız kardeşim var. Mecburi hizmet sayılır yani. Ama sakın başka dansta şansını deneme. '
' Yaa! Abisin demek. Keşke benimde senin gibi abim olsaydı. '
Deniz kendini geri çekti.
' Bu kadar yeter Rüya. Ben hala çalışıyorum. Patron yanlış anlar. '
Omuz silktim. ' Sen bilirsin. ' diyerek tezgahtan atlayıp arkadaşların yanına gidiyordum ki aniden döndüm.
' Ne oldu Rüya?'
Kokteylimi aldım. Havaya kaldırıp gösterdim. Geri giderken Deniz' in derin soluk aldığını gördüm. Yorulmuş olmalıydı. Fazladan bir saat çalışıyordu. En iyisi partiyi bitirmekti. Yeterince eğlenmiştik.
Herkes gidince Deniz' in yanına gittim. Ortalığı topluyordu.
' Yardım edilecek bir şey var mı? '
' Yok. Teşekkür ederim. '
' Miço ile Tayfa nasıl? '
' Gayet iyiler. Görmek istediğin zaman gelebilirsin. '
' Şimdi görmek istiyorum. '
' Gecenin bu saatinde mi? '
' Sakıncası mı var?'
' Yok. Ne sakıncası olacak? Birazdan biter işim. Bekle beraber çıkarız. '
' Tamam.' diyip giderken tekrar arkama döndüm.
' Hani şu senin evinde kaldığım gün var ya. '
' Evet. '
' O gün-. Neyse boşver. ' dedim arkamı dönüp tekrar gidiyordum. Ama aklıma gelen şeyle geri döndüm.
' Deniz.'
Gülümseyerek bakmıştı. Herhalde eve döneceği, iş bitmek üzere olduğu için rahatlamıştı. Başının ağrısı da geçmiş olmalıydı. Baş ağrısıyla bu kadar gürültülü bir yerde çalışmak zordu. Deneyimlediğim için biliyordum.
' Efendim Rüya. '
' Motorla mı geldin sen? Motorla geldim de ne olur.'
Yine kaşları çatıldı.
' Kasten mi yapıyorsun, bir anlasam. '
' Neyi kasten mi yapıyorum? '
' Hani böyle gidiyorsun, sonra aniden bir şey söyleyecek gibi dönüyorsun ya. '
' Evet. Ama söylüyorum zaten. '
' Doğru söylüyorsun. Neyse motorla geldim evet. '
' Çok sevindim. '
' Niye sevindin? Motorla geldim dedim. Motorla gideceğim değil.'
Kollarımı birbirine bağladım.
' Çok kötüsün. '
' Hava buz gibi Rüya. Yol uzun. '
' Ben olmasam neyle gidecektin peki? '
' Motorla. '
' Bana niye gıcıklık yapıyorsun o zaman? Arkadaşının motor sevdiğini biliyorsun. '
' Yollar buzlu olabilir Rüya. Ki büyük ihtimalle de öyledir zaten. '
' Yalnız gidebiliyorsan beraberde gidebiliriz. Ayrıca madem tehlikeli, sen niye kendini tehlikeye atıyorsun arkadaşım? '
' Tamam Rüya. Motorla gideriz. '
Deniz bugün gerçekten tuhaf ve dengesizdi. Deniz' in işi bitti. Yola çıktık. Motoru fazlasıyla yavaş kullanıyordu.
' Biraz hızlı mı gitsen? Koşarakta bu hıza ulaşırım ben'
' Yerleri görmüyor musun? '
Ben konuşmaya devam ettim ama Deniz hiç cevap vermedi. İyi ki bugün onunla gelmiştim. Böyle zamanlarda arkadaşlar iyi gelirdi. Eve gidince güzel bir çay yapardım. Ya da kahve. Oturup sohbet ederdik. Ya da içki. İçki daha iyiydi. İçimiz ısınırdı. Çünkü motorda buz kesmiştim. Yolda bitmek bilmiyordu. Bacaklarımı hissetmiyordum. Bu kış aşırı soğuk geçiyordu. Oysa uzun zaman hava güzel gitmişti. Aniden Ocak ayında başlayan aşırı soğuklar bitmek bilmemişti.
' Deniz. '
' Ne var Rüya?'
' Giderken içki alalım mı? İçer iki dost gibi dertleşiriz. Hem benim sana anlatacağım şeyler var. Bugün sevgilim sandın ya Çağlar' ı, aslında ben-' derken motorun kaydığını hissettim.
' Sıkı tutun Rüya!' diyen Deniz' in sesini duydum. Her yer birden fazla aydınlık olmuştu.