Devrildik. Karşıdan gelen kamyon durdu. Demek ki her yeri aydınlık gibi yapan onun farlarıydı. Yanımıza geldi.
' İyi misiniz? '
Deniz kaskını çıkardı. Bacağı motorun altında kalmıştı. Bacağını çekti. Demek ki bacağı sıkışmamıştı. Kalktı. Bana doğru bakmaya başladı. Şokta gibiydim.
' Rüya. Rüya iyi misin? '
Yavaşça kaskımı çıkardı. Bunu nerdeyse beni hiç hareket ettirmeden yapmıştı. Kafamı sert vurmuş olma ihtimalime karşı beni sarsmamaya uğraşıyordu. Aslında her şeyin farkındaydım. Ama konuşamıyordum.
' Rüya. Kımıldama. Kızım sen manyak mısın? Niye kendini motordan fırlatıyorsun. Sakın hareket etme. '
Kendimi motordan mı fırlatmıştım? Hiç farkında değildim. Hem endişeleniyordu, hemde endişe nedeniyle bana biraz kızgındı. Onu ben zorlamıştım. Zorlukla konuştum.
' Ben. Ben iyiyim. İyiyim. ' diyerek seri bir hamleyle ayağa kalktım. Deniz' e sımsıkı sarıldım. Bırakmıyordum.
' Hastaneye götüreyim. Bir kontrolden geçin. ' diyen kamyon şoförüne Deniz bir sorun olmadığını söyleyip teşekkür etti. Kollarımı boynundan ayırdı.
' Rüya. Bana bak gerçekten iyisin değil mi? Hastaneye gidelim mi? '
' İyiyim. Zaten yavaştık. Düşerken kendimi korumuş olmalıyım. Hiçbir sorun hissetmiyorum. Sadece ıslak üstüm galiba. Üşüyorum. '
Deniz telefonun ışığıyla önce üzerime sonra yere baktı. Olay anı bende tam olarak yoktu. Kamyonun farları gözünü almış olabilirdi. Dansçı reflekslerim devreye girmiş olmalıydı. Yoksa o anda kendimi hiç düşünmemiştim. Düşünemezdim de. Çünkü bende olay bambaşka şekilde vuku bulmuştu.
' Buzlu yer nedeniyle üstün nemlenmiş. Başka sıkıntı yok değil mi? '
' Yok. '
Adamın yardımıyla motoru kaldırdılar. Adam gitti. İyi birine benziyordu. Düşmemizle onun alakası bile yoktu. Belki sadece far sorun olmuştu, belki de ki büyük ihtimalle buz asıl nedendi. Yine de durup yardım etmişti. Ama teşekkür etmemiştim. O an hissettiğim şeylerle etmeme imkan yoktu.
' Hadi gidelim. Üşüyorum. '
' Üstün nemli motorda buz kesersin. Şimdi bir taksi geçer. '
Taksi falan bekleyemezdim. Burada olmaya tahammül edemiyordum.
' Motorla gidelim. Deniz lütfen artık gidelim. Burada kalmak istemiyorum. '
Deniz kafasını salladı. Gözümün önündeki görüntü gitmiyordu. Burayı gördükçe gidecek gibi de değildi.
' Burda bekle . ' dedi.
Biraz uzaklaştırıp motoru çalıştırdı. Bindi. Biraz gaz verdi. Sanırım bir sorun olmadığından emin olmak istiyordu. Sonra eliyle gel işareti yaptı. Motora bindim. Eve gittik. Yolda titriyordum. Ama umrumda değildi. Sımsıkı sarılıyordum Deniz' e . Üşüdüğüm için değil. Elimden kayıp gidecek gibi hissediyordum bırakırsam.
...
Eve geldik. Deniz kapıyı açtı.
' Gir içeri. Soba için kova hazırlayıp geliyorum. '
' Bende geleceğim. '
' Rüya üşüyorsun. Yolda o kadar sıktın ki kendini de beni de , midem yapıştı sandım. '
Omuz silktim. Ve kulübeye yürümeye başladım. Arkamdan gelip gelmediğini kontrol ediyordum. Birlikte kovayı hazırladık. Bir kovaya da odun kömür koydu. İkisini de içeri taşıdı. Ben öylece peşinde yürüyordum. Yardım etmek aklıma gelmemişti. Deniz sobayı yakmaya çalışırken;
' İçeri geç giyecek bir şey bul Rüya. Yerini biliyorsun. '
' Sende gel. '
' Rüya ben sana güveniyorum. Gir bak işte. Hem ne alabilirsin ki değerli bir şey yok. '
' Sende gel. Yoksa böyle kalırım. '
Sobaya ateş attı. Odaya geçtik. Bana eşofman takımı verdi. Daha önce bende kalanları iade etmiştim neyse ki. Yine aynısını verir diye düşünmüştüm. Ama bu kez takım vermişti. Galiba yeniydi. Dolapta daha önce gördüğüm bazı eski kıyafetlerde artık yoktu. Ben gördüm diye utanmış mıydı? Benim dolabım temizlik yaparken giydiğim eski kıyafetler ile doluydu. Bazıları o kadar rahattı ki atamıyor, giyiyordum. Hem zaten her şeyin yırtığı iki de bir moda oluyordu. Ne yani yırtık alınca iyiydi de, giyip yırtılınca mı kötü oluyordu? Odadan çıkacağı sırada kolundan tuttum. Soru sorar gibi bakıyordu yüzüme.
' Gitme. '
' Rüya üstünü değiştireceksin. Sen iyi olduğuna emin misin? '
' Arkanı dön. Ama odadan çıkma. '
' Peki .' diyerek arkasını döndü. Gerçekten hiç bakmak için bir hamle yapmamıştı.
' Giyindim. Dönebilirsin. Hadi gidelim. '
Salona geçtik. Oturdu. Yanına oturdum.
' Rüya. Sen iyi olduğuna emin misin?'
Ona sımsıkı sarıldım.
' Ben. Ben senin öldüğünü sandım. '
' Ne?'
' Kaza yapınca. Öldüğünü sandım. '
' Rüya yavaş gidiyorduk. Ayrıca hemen kalktım. Gördüğün gibi de iyiyim. '
O an aklıma düşerken gördüğüm görüntü geldi. Deniz' i kanlar içinde görmüştüm. Gözleri açıktı. Ama Deniz ölmüştü. Gözleri bomboş bakıyordu. Tekrar ona sarıldım. Sırtımı sıvazladı.
' Ya ölüyor, ya gidiyor insanlar. Sende gideceksin. '
' Hiçbir yere gitmiyorum. Buradayım bak. Rahatla artık. '
' Gitme. '
Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. Deniz ne bir şey söyledi, ne de hareket etti. Sonra,
' Sana gitar çalmamı ister misin?' diye sordu. Bana neyin iyi geleceğini mi düşünmüştü?
Ondan ayrıldım. Kafamı salladım. Deniz ayağa kalktı. İki bardak, buz ve rakı getirdi. Tekrar gitti. Zeytin, peynir getirdi. Peynirin üzerine zeytinyağı ve pul biber gezdirmişti.
' İstersen bira da var. '
' Yok rakı iyi. Ama buz getirdiğine inanamıyorum. Rakıya buz konur mu?'
Gülümsedi.
' Senin içindi. Ama anlaşılan adabını biliyorsun. '
' Herhalde.' diyerek gülümsedim. Böyle bir günde bile gülümsetmeyi başarmıştı.
' O zaman yap bakalım servisi. Saki her zaman'
' En küçük kimse odur' diyerek tamamladım cümlesini. Deniz gitarını kutusundan çıkardı. Kenara koydu.
Bardakları yarıya kadar şişeyi çevirerek doldurdum. Anason kokusu buram buram geldi. Üzerine su koydum. Deniz kadehi kaldırdı. Nasıl küçük dolduruyorsa kadeh kaldırma hakkı da büyüğündü.
' Rakı adabı bilen kadınlara..'
' Hop. Rakı masasında tek kadın olur. Kadınlara diyemezsin ' dedim gülerek.
Gözlerimin içine baktı.
' O zaman sana. Sadece sana. '
Kadehleri tokuşturduk. Deniz şiir okumaya başladı.
Rakıyı içen kadın gülüyorsa,
o gülüşün ardında en az dokuz roman,
on dört tane de film repliği yatar.
Rakıyı içen kadının gülüşününde,
bu dünyanın en zararsız mutluluğu vardır.
.
.
.
Rakı içen kadın herkesle rakı içmez.
ve seninle rakı içiyorsa,
senin için kalbinde
en az yüz elli metrekare daha yer vardır.
ve sen bunu bildiğin için o kadına
kalbinin tüm kapılarını beklentisizce açmış,
cebindeki tüm anahtarlarıysa
hiç bulmamak üzere yutmuşsundur
Rakı içen kadın cihanda sulhtur:
ağdalı değil, nağmeli sever.
Rakı içen kadın güzeldir
masasındakiler de.
Şiirden sonra rakıdan birer yudum aldık. Deniz gitarını aldı. Çalıp söylemeye başladı. Rakı sofrasının her zaman bir kalitesi olmalıydı. Bizde o kaliteye yakışır bir şiir ile başlamıştık.
...
' Yeter mi Rüya? Saat çok geç. Rahatsız olacaklar. '
' Ne kadar geç ki? Kısık sesle söylüyorsun ama. '
' Saate baktı. 5' e geliyor. '
' O kadar oldu mu? Yorulmuşsundur. Ne kadar güçlü sesin var. Bugünlük yeter. Hem şişede bitiyor. ' diyerek şişenin sonunu ikiye böldüm. Gözlerine baktım.
' Saçınla oynayabilir miyim? ''
' Saç takıntın ne senin? Saç demişken.'
Bileğindeki tokayı çıkardı.
' Bu senin. İlk tanışmamızda takmıştın. Hep vereceğim diyorum. Unutuyorum. '
' Sen bunu hep bileğinde mi taşıdın? '
' Sorma. Unutmamak için duşa bile bununla girdim. Yine de unuttum. '
Tokayı aldım. Koltuğa çıktım. Arkasına geçtim. Saçlarını elimle taradım. Ördüm. Söktüm. Bir daha ördüm. Bir daha söktüm. Sonunda toplayıp tokayı taktım. Koltuktan indim.
' Sevmiyorsun sanırım uzun saç. '
' Yoo. Seviyorum. Ama oynamayı daha çok seviyorum. Hem biraz böyle kalsın.'
' Toka yine bende kalacak unutursak.'
' Bence seni sevmiş. '
Bir süre öylece birbirimize baktık.
' Bende sevdim.' dediğinde gülümsedim.
' Ölmediğine sevindim. ' dediğimde kahkaha attı. Ama ona eşlik etmiyordum.
' Senin neyin var Rüya? Bu kadar endişe etmen normal değil. Şokta gibiydin. '
' Ben. ' durdum. Boğazıma demirden bir yumru oturdu. Yutkunamıyordum. Boğazımda bir acı vardı ve ciğerime kadar yakıyordu. En acı biberden bile keskin bir acıydı ve hiçbir şey çare olmuyordu. Hiçbir zaman olmayacaktı.
' Bu ortasından anlatılacak bir hikaye değil. '
' Vaktimiz var. Baştan başla o zaman. '
' Yorgunsun. Ben daha fazla rahatsızlık vermeyeyim. Gitsem iyi olacak.'
' Rahatsızlık vermiyorsun. Ama anlatmak istemiyorsan seni zorlamam. '
Anlatmak. Anlatmak istiyor muydum? Komik gelecekti. Tamam belki komik gelemezdi ama en azından saçma gelecekti. Kimseye anlatmamıştım. En azından İstanbul' daki kimseye. İzmir' i o kadar severken ardımda bırakmama neden olan hikayelerimden biriydi bu.
' Aslında çokta anlatacak bir şey yok. Bir gün öğrendim ki bütün umutlar ölürmüş. O gün, kendime bir daha umut etmeyeceğime söz verdim. '
' Neden bana bundan çok daha fazlası var gibi geldi. '
Başımı önüme eğdim. Halıdaki desenleri izlemeye başladım.
' 12 yaşındaydım. Kuzenlerimden birinin arkadaş grubu vardı. O zaman 16 yaşındaydı. Görür görmez aşık oldum. Sevgilisi vardı arkadaş grubunda. Kıza gıcık gıcık bakardım. İkisi de farkındaydı. Ama çocuktum ben onlara göre. Sevgilisi benden kıskanmaya gerek bile duymazdı. O ise bana hep çok iyi davranırdı. Hatta saçımı falan okşar arada elimi tutardı. " Büyüyünce beni hala seversen söz seninle evleneceğim , ama senin karşına çok daha iyi insanlar çıkacak, senin geleceğin parlak " derdi. Komik geliyor biliyorum. '
' Hayır. Çok masum ve temiz geliyor. '
' Yıllarca sevdim onu. 18 olduğunda ailesi motor almıştı ona. İlk beni bindirdi motora. 14 yaşındaydım o zaman. '
' Senin motor aşkın 14 yaşında başladı yani. '
' Hayır. Benim motor aşkım hep vardı. O yüzden zaten ilk beni bindirmişti. Hep beraber gezerdik o arkadaş grubuyla. Aslında yaş farkımız aynıydı ama eskisi kadar küçük gelmiyordum gözlerine. Sokakta dans eder, bira içerdik. '
' Adı neydi? '
' Umut. Adı Umut' tu. Ailevi sorunları çoktu. Yansıttığından çok daha fazla. Doğru düzgün eve bile gitmezdi , o nedenle. O yıl iyice arttı sorunları. Alkole verdi kendini. O kadar çok içiyordu ki, hiç ayık görmez oldum onu. Sevgilisiyle de tartışmalar başlamıştı. Ben hala hayran hayran bakardım ona. Beraber fotoğraflar çekilirdik. Bana demişti ki " Sen benim doğru insan olmadığımı görmüyorsun. Ama beni böyle seversen söz veriyorum seninle olacağım. Hala çok küçüksün. Önce büyümelisin tamam mı? " Ben onun gözünde çocuk olmama hem kızardım hemde severdim bu durumu. Çünkü çok az kişinin gözünde çocuktum. '
' İyi biriymiş. Yani onca zaman. Ne insanlar var görüp duyuyoruz. Tutmadı mı sözünü?'
Onu duymamış gibi devam ettim. Bu hikayeyi anlatmaya başladıysam onu üstünkörü anlatıp geçemezdim.
' Bir kere dudağımın kenarını öpmüştü. Öyle usul , öyle incitmeye korkarak, o kadar beni mutlu etmek içindi ki. Tam ergenim o zamanlar heves ediyorum öyle şeylere. Bunlarda hep çift çift olunca. Sırf böyle şeylere hevesim olmasın, sırf meraktan yaşamaya çalışmayayım diye. O zaman da çok meraklı biriydim. Bazen daha önce hiç içmediğim içkiler içerdiler mesela. Hepsi ikram ederdi bana, kuzenim bile, ama o hepsine kızardı. İzin vermezdi içmeme. Merak edecek başka şeyler bul kendine derdi. Bu da öyle bir şeydi aslında onun için. Kuzenim çevresi o kadar beterdi ki; merakım, hevesim beni saçma sapan birine yöneltmesin istemişti biliyorum. Sonra bir gün gelmedi. Ertesi gün de. O hafta hiç gelmedi. Her gün hep buluştuğumuz parkta saatlerce bekledik. Sonunda ailesinin evine gittik. Orda öğrendim Umut' un öldüğünü. '
' Motor kazası mı? '
' Değil. Gece sarhoşmuş. Karşıdan karşıya geçerken gecenin bir saatinde son hızla bir araba çarpmış. Görenler bu bir cinayetti, araba aşırı hızlıydı dediler. '
' Çok üzüldüm. '
' En çok ne acıttı biliyor musun? Umut' u hatalı buldular. Herkese sorduk. Bir kaç kişi görmüştü. Şoför aşırı hızlıymış. Ama ceza almadı. Ailesi de peşine düşmedi. Umut öldü gitti. Kimse önemsemedi. Odasına gittim bir gün. Annesi bir karış suratla karşıladı. Zorla eve aldı. Odasında ikimizin fotoğrafları vardı. Yani herkesle vardı ama ben sürekli fotoğraf çekildiğim için en çok ikimizin. Böyle bir duvar dolusu fotoğrafımız. Ailesi için zaten adam olmayacak, ayyaşın teki olacaktı ; hatta olmuştu bile. Hep umutsuz vaka olarak baktılar ona. Ama ben inanmıyorum. Yani parasından fotoğraf çıkarmaya para ayıran , onu da içkiye harcarım demeyen biri bence kurtulabilirdi. '
' Ben inanıyorum yaşasaydı eğer senin sevginle iyileşirdi. '
' Benim hayatıma ondan sonra da girenler oldu. Ama ben kimseyi öyle sevmedim Deniz. Çok aşıktım diye değil. Çok masumdum diye. Ben o zaman öğrendim ki; bütün umutlar ölür. Bir daha ben ne insanların yanında ağladım , ne de o kadar masum olabildim , ne de o kadar safca sevebildim tekrar. Tabi yıllar sonra senin yanında ağladım. O nasıl oldu bilmiyorum? Kurcalamıyorum da. '
'Benim yanımda ne zaman ihtiyaç duyarsan ağlayabilirsin Rüya. Ağlamak insanı rahatlatır. Şimdi anladım neden o kadar içtiğini ve neden geceleri hep dışarda olduğunu.'
' İçmemin başlangıcı Umut değil. Ama galiba Umut' la birlikte korkma yeteneğimin bir kısmınıda kaybettim. '
Deniz kalktı. Yanıma oturdu. Bir süre bana baktı. Sonra yavaşça dizime uzandı.
' İyi gelecekse saçlarımla oynayabilirsin. '
Tokayı çıkardım. Oynamaya başladım. Önündeki o asi tutamı ördüm. Bunu yapmayı defalarca istemiştim.
' Deniz. Hani benim burada kaldığım gün. '
' İlk kaldığın gün. Sabah oldu. Bugünde kaldın sayılır. '
' İlk kaldığım gün. Bizim aramızda bir şey oldu mu? '
Sonunda sormuştum. En derindeki yaram bu kadar kanarken rezil olma kaygım kalmamıştı.
' Nasıl bir şey? ' derken elini uzatıp yüzüme koydu.
Ama bu olmazdı. Bu yanlış hamleydi.
' Hii! Kalk kalk. Ben buraya neden geldim onu unuttuk. '
Deniz panikle kalktı.
' Aklımı çıkardın Rüya. Ne oldu birden? '
' Biz buraya kedileri sevmeye geldik ya. '
Bir an yüzüme hafif öfke ve hayal kırıklığı karışık şekilde baktı. Konuyu değiştirme hızım canını sıkmıştı. Ama şu an o sorunun cevabını duymak istemiyordum. Eski yaralarım kanamış, üstelik Deniz' i kaybetme endişesi ile yüz yüze gelmiştim. Hiç zamanı değildi. Yani olumsuz olsaydı, sadece benim hayalim olsaydı sorun değildi ama Deniz' den gelecek bir duygu belirtisine hazır değildim. Ayağa kalktım. Deniz' de kalktı. Gidip kedileri eve getirdi.
' Dışarısı buz gibi. Sabah ayazı var. Burda sev. ' diyerek kedileri yere koydu. Toka elimde kalmıştı. Bende yine Deniz' in saçını topladım. Sonra da kedilerle oynamaya başladım. Bir süre oynadıktan sonra sıcak sobanın yanına kıvrıldılar. Yere uzandım. Onları sevmeye devam ettim. Sonrasını hatırlamıyorum.
...
Deniz 'in anlatımı...
Rüya' yı ilk kez kıskanmamıştım. Anlattıkları hem çok masumdu hemde çok acı. Hiçbir şey ya da hiç kimse o acısını alamazdı. Unutturamazdı. Çok sevse ya da çok sevilse bile çocukluk aşkı başka bir şeydi. O bir yerde hep dururdu. Çünkü her şeyden önce gerçek bir aşk değildi. Baştan aşağıya her şeyi, her hissi masum yaşanır ya da hayal edilirdi. Onu kıskanmak o anıyı söküp atmak için uğraşmak haksızlık olurdu. Ne kadar acı olursa olsun.
Ama Rüya' da beni çeken şeyin ne olduğunu da bulmuştum. Gözünde hep bir hüzün vardı. Bütün o danslarının, eğlencesinin , umursamazlığının, kahkahalarının ardına gizlenmiş bir hüzündü bu. Ayrıca inanılmaz cesurdu. Anlamıştım ki kendi için cesurdu sadece. Bugün benim için nasıl endişelenmiş , nasıl sıkı sarılmıştı? Oysa ki kendi tabureden düştüğünde bile bundan sert düşmüştü aslında. Kendi için fazlasıyla umursamazdı. Ama yaşadıkları onu duyarsızlaştırmamıştı. Belki de kendini suçluyordu. Belki küçük olduğu için bile kendine kızıyordu. Aslında olayı anlatırken bile ne hissettiğini es geçmişti. Umut' u kaybettiğinde hissettiklerini..
Şu an karşımda yerde uyuyordu. Kedileri severken uyuyakalmıştı. Yanına gittim. Usulca kaldırıp koltuğa yatırdım. Yatağımı vermek isterdim ama o oda soğuktu. Bacağım ağrıyordu. Taşımakta biraz zorlandım. Rüya' ya belli etmemeye çalışsam da motor bacağımın üzerine düşmüştü. Direksiyon nedeniyle sıkışmamış olsa da ağrım vardı. Söyleseydim endişe ederdi. Kedileri getirdiğimde kulaklarının soğuk olması bile onu üzmeye yetmişti. Cesareti, hüznü kadar merhameti de çekiyordu beni ona.
Önce o Samet denen adam yılbaşında karşıma çıkıp sinir etmişti. Rüya' nın yanında kız arkadaşımdan uzak duracaksın diye tekrar ettiğimde Rüya ' nın sinirleneceğini düşünmüştüm. Ama sanki duymamış gibi davranmıştı. Adam Rüya' ya dokununca sinirim tepeme çıkmış o an duymasını bile önemseyemez olmuştum. Bu kız benim ayarlarımı onarılamaz şekilde bozuyordu.
Son zamanlarda ise Çağlar sinirimi bozuyordu. Rüya' nın dans etmeye büyük bir tutkuyla bağlı olduğunun tabi ki de farkındaydım. Ama zamanla bütün grubu dağılmıştı. Hepsi tek tek giderken bir tek o Çağlar yanında kalmıştı. Acaba başka bir şey mi var aralarında ya da o herif Rüya' ya farklı hisler mi besliyor diye düşünmekten alamamıştım kendimi. Adam gitmeyip kaldıkça bu düşüncelerin istilasına uğramama kaçınılmaz oldu. Özellikle bugün doğum günü için Rüya' nın ne kadar özendiğini anlattıklarında, içimdeki öfkeye engel olamamıştım. Sevgilin dediğimde nasıl da gülmüştü Rüya. O an içim rahatladı. Bir aydır boşuna sövüyordum adama. Gerçi hala tam emin değildim ama yine de Rüya' dan yana bir şey olmadığı kesindi.
Rüya Çağlar denen o herifi yanağından öpüp, onunla birlikte mumları üflerken kendimi zor tuttum.
Zaten her hafta biri gelip Rüya ile ilgili soru soruyordu. Normalde şiddet yanlısı bir adam değildim. Ama şanslarını fazla zorluyorlardı. Rüya' nın telefon numarasını isteyen kaç kişi olduğunu saymıyordum artık.
Rüya' nın sürekli olarak bir şey söyleyecek gibi dönüp, dibime kadar gelerek olmayacak bir şey yapıp gitmesi de canımı sıkıyordu. Tam diyordum; bir şey yapacak , aramızda bir şey olacak, bir şey diyecek, o kalkıp olmadık bir şey yapıyordu. Hele elimden tutup arkaya mutfağa götürdüğünde tamam dedim bu kez konuşacak. Ama Rüya arkadaşım sana masaj yapayım moduna girmişti.
Zaten en sinir bozucu durum şu arkadaşım lafıydı. Artık bağırmak istiyordum. İma ediyordum ya anlamıyor ya da salağa yatıyordu. Tabi bir de şu bir türlü açmadığı, ya da açmaya başlayıp geri kapattığı yılbaşı konusu vardı. Bir şey sormak istediği çok belliydi. Ama sormuyordu. Her seferinde bu kez soracak diyordum. Nedense ya bir şey çıkıyor ya da Rüya ani bir hamle ile karar değiştiriyordu.