Gözümü açtığımda Deniz' in evinde olduğumu fark ettim. Üzerimde yorgan vardı. Bütün anılar kopuk kopuk geliyordu aklıma. Odada soba yanmıştı. Gayet ılıktı hâlâ. Deniz' i aramaya başladım. Odanın biri mutfaktı. Diğeri banyo. Diğer odada yatak odasıydı. Deniz yatakta uyuyordu. Üzerinde dün gece gördüğüm kıyafetler vardı. Ve ince bir battaniye. Bu oda buz gibiydi. Bu çocuk gerçekten salaktı. Sıcak odayı ve yorganı bana vermişti. Kendi buz gibi odada bir battaniye ile yatmıştı. Aslında karşı koltukta yatabilirdi ama rahatsız olacağımı düşünmüş olmalıydı. Üstelik üzerini bile değiştiremeyecek kadar yorgundu demek ki.
Birden aklıma geceki son anı geldi. Acaba gerçek miydi? Yoksa ben rüya mı görmüştüm? Bunun cevabını bilen tek kişi vardı. O da uyuyordu. Yanına gidip dürttüm. Ama uyanmadı. Bir daha dürttüm.
' Hı. '
' Deniz kalk. Çabuk.'
Deniz gözlerini çok az araladı.
' Ne oldu Rüya? '
' Kalk, sana bir şey sormam lazım. ''
' Sonra. '
O an Deniz' in titrediğini fark ettim. Elimi alnına koydum. Ateşi vardı. Ayrıca boncuk boncuk terlemişti. Bu şekilde bu odada durursa daha kötü olurdu.
' Deniz kalk. Off! Yanıyorsun kalk. '
' Su dök Rüya.'
' Neye? "
' Yangına. '
Yanlış anlamıştı. Ama belli ki çok kötüydü. Dediğinin ne kadar saçma olduğunun farkında bile değildi. Yangın olsa bile yerinden kalkamayacak kadar kötüydü. Sürekli onu hasta ediyordum.
Onu zorla kaldırıp üzerini değiştirdim. Dolabı dağınıktı. Zorla bir kazak bulmuştum. Atlet ve kazak giydirdim. Daha fazlasını yapamazdım. Alnına ıslak bez koydum. Gözü biraz aralanınca diğer odaya taşıdım. Tabi Deniz' in yardımı olmasa bu mümkün değildi. Tamam öyle benden çok uzun değildi. Aramızda 10 cm vardı sanırım. Ama yine de erkekti. Benden iriydi. Ben zaten dal gibiydim. Diyet insanı değildim. Ne bulsam fazlasıyla yerdim. Hele ekmeksiz asla doymazdım. Ama o kadar dans edip, ordan oraya koşturunca kilo almak mümkün olmuyordu. Deniz' i kanepeye yatırdım. Sobanın yanındaki odunlardan bir kaç tane attım sobaya. Umarım yanardı. Başım ağrıyordu. Ayakta zor duruyordum. Ama Deniz' i böyle bırakamazdım. Titremesi biraz azalmıştı. Mutfağa gittim. Hep hazır çorba vardı. Buralarda market manav var mıydı acaba? Ama çantam yoktu. Telefonu da mekanda unutmuştum. Ercüment' ten çantamı da isteyemezdim. Keşke kendimi de Ercüment' in arabasında unutsaydım. En azından kafamda böyle garip sorular dolaşıyor olmazdı.
....
Mecburen hazır çorba yaptım. Deniz' i uyandırdım. Kanepeye geçer geçmez tekrar uyumuştu. Zorlukla doğruldu. Sehpanın üzerine koyduğum tepsiyi aldım.
' Hazır çorba yapmak istemezdim ama başka bir şey bulamadım. '
' Teşekkür ederim. Ne çorbası bu? '
' Ezogelin'
Bana bakıp gülümsedi.
' Niye gülüyorsun?'
' Gülemez miyim?'
' Gülebilirsin de, ezogelinde gülecek ne buldun onu merak ettim. '
Elimdeki tepsiyi işaret etti.
' Çorba soğuyor. '
Kafasından aşağıya boşalt diyen iç sesime uymadım. Zaten kendisinin düzgün bir fikir vermeyi sevdiği görülmemişti. İnsanın başını derde sokmaya ve aksiyona meraklı bir iç sesle yaşaması kolay değildi. Tabi bir İkizler Burcu olarak tek bir iç sesim yoktu. Aklı başında bir tane daha vardı ama nadir ve genelde geç ortaya çıkardı. Mesela ben yapmamam gereken bir şeyi yaptıktan hemen sonra.
Deniz niye ezogeline gülmüştü. Dün gece gerçekten şey oldu da ; bizi şey mi sanıyordu? Tabi şey sanıyorsa beni evlilik meraklısı bir kız sanıyordu. Ezogelin çorbası yapmamda da bir ima mı bulmuştu? Ay yok. Olamazdı herhalde böyle bir şey. Bir kere biz şey değildik. Ki ben şey olmayı ağzıma bile almıyordum. Ben böyle delirecektim. Her şeye şey dediğim için düşüncelerim daha saçma bir hal alıyordu.
Deniz çorbayı içti tepsiyi bana uzattı. Bense dalmıştım. Kendi içimde dengesiz bir sohbetle meşguldüm. Deniz' in kalkmaya çalıştığını fark ettim. Tepsiyi tek eliyle tutuyordu.
' Dur niye kalkıyorsun? '
Tepsiyi kaptım.
' Sen almayınca tepsi elimde kalmasın dedim. '
' Tamam ben aldım işte, yat sen. '
Tepsiyi sehpaya koyup üzerini örttükten sonra, tepsiyi mutfağa götürdüm. Götürmüşken bulaşığı da yıkadım. Neyse ki fazla bulaşık yoktu. Ama kurumuştu. Biraz uğraşmam gerekti.
Ben Deniz' e nasıl soracaktım? Direk dün gece şey oldu mu diyemezdim. Zaten şey dersem çocuğun yüreğine inebilirdi. Odaya döndüm. Deniz ayaklanmıştı. Evden çıkıyordu.
' Bu halde nereye gidiyorsun?'
' Odun kömür getirmeye. '
' Ben getiririm. Dışarısı buz gibi hasta olacaksın.'
' Zaten hastayım. '
' O zaman daha kötü hasta olursun. '
' Rüya. Sobanın kovası değişecek. Sen ne anlarsın. '
Deniz' e ters ters baktım.
' Geç yat yerine. ' dedim. Dışarı çıktım.
....
Bahçede küçük kulübe gibi bir şey vardı. İçeri girdim. Tahmin ettiğim gibi her şey buradaydı. Boş bir kova buldum. Kömür koydum. Üzerine odunları dizdim. Odunların arasına çıra koydum. Kovayı içeri taşıdım. Sobadaki kovayı dışarı çıkardım. Hala sıcaktı. Bende bahçede tahtalardan yapılmış kedi yuvası olduğunu tahmin ettiğim yerin yakınına koydum. Belki biraz ısı sağlardı. İçeri girip kovayı sobaya yerleştirdim. Etrafa bakınmaya başladım.
' Rüya. '
' Ne oldu? Bir sorun mu var? '
' Çakmak montumun cebinde' diyerek askıyı işaret etti. Montunu aldım. Ona doğru götürdüm. Elini cebine soktu. Çakmağı çıkarıp bana uzattı.
' Alabilirdin sende. '
' Ne münasebet ' diyerek montu geriye astım. Dün şey yaptık diye mi demişti? Hani şey yaşandı nasılsa, aramızda o kadar samimiyet var, anlamında mı demişti? Yok canım. Bende her şeyi ona bağlıyordum. Belki de öyle bir şey olmadı bile. Sadece ben hayal ettim. İyi ama ben hayal ettiysem, niye böyle bir şey hayal ettim? Ve niye Deniz' le? Liseden beri kimseyle öpüşmediğim çok mu belli oluyordu? Fazla heyecan yapmıştım. Belki de Deniz için önemli bir şey bile değildi. Kimbilir kaç kızı öpmüştü.
Çırayı yakıp sobanın içine yavaşça koydum. Çakmağı sehpanın üzerine koyarak Deniz' e havalı bir biçimde baktım.
' Soba severim. Özellikle üzerinde kestane yapmayı. İzmir' de odamda soba vardı. '
' Özür dilerim Rüya. '
' Ne için? '
' Önyargılı davrandığım için. '
' Zengin kızı değilim ben Deniz. '
' Yine de. Neyse boşver. '
' Neyi boşvereyim. '
' Boşver işte .'
' Söyle. '
' Biraz ukala bir halin var. Şımarık. Tek çocuk musun ? '
' Evet. Beğenemedin mi ? '
Gülümseyerek ' Şimdi anlaşıldı. ' dedi. Hiçbir şey anladığı yoktu. El üstünde falan tutulmamış kendimi büyütmüştüm. Hatta benden büyük akraba çocuklarını. Çünkü onlar bir hata yaparsa, uğraşan benim ailem olurdu. Ben hata yaparsam kendim uğraşırdım. Bu da zoruma giderdi. Onların okulları , dersleri , eksikleri peşlerinde koşulurdu. Oysa hepsinin kendi ailesi vardı. Bense hep sen başarılısın, sen halledersin denen kişiydim. Hatta bir ara başarılı olmamayı denedim. Okulda notlarımı düşürdüm. Bu kezde neyin eksik, derdin ne oldu. ' Hiç ' dedim ve yoluma devam ettim. Galiba ben diğerleri gibi ağlayıp, sızlanmayı bilmiyordum. Çocukken bile... Bunca yıl sonra Deniz' in gözünde de şanslı tek çocuk olmuştum. En iyisi konuyu değiştirmekti.
' Dışarda kedi evi gördüm. Ben gidip su vereyim. '
' Zahmet olmasın. '
' Olmaz. '
' Ayakkabılığın içindeki poşette kedi maması var. Onu da verirsen... '
' Tamam. Ama kediyi göremedim. Sevdiriyor mu kendini? '
' Anne sevdirmez. Ama Miço, Tayfa diye seslenirsen yavrular gelir. Onları sevebilirsin. '
Daha fazla beklemedim. Dışarı çıktım. Mama ve su kaplarını aldım. Güzelce yıkadım. Su ve mama koydum. Dışarı çıkıp seslendim. Gerçekten gelmişlerdi ve çok tatlıydılar. Onlarla ne kadar oynadım bilmiyorum. Kalktığımda pencereden gülümseyerek izleyen Deniz 'le gözgöze geldim. İçeri girdim. Kesin soğuktan burnum kulaklarım kızarmıştı.
' Çok tatlılar. Bende çok istiyorum ama apartmanda izin vermiyorlar. '
' İstediğin zaman gelip sevebilirsin. Ben evde olmasam bile. Çünkü sadece geceleri boş vaktin oluyor. Bende o saatte işte oluyorum. '
Bu ne samimiyetti. O yokken niye evine gelecektim?
' Yatsana sen yerine. Benim sana bir şey sormam lazım. '
' Sor. '
' Yat sen. '
Uzandı. Üzerini örttüm. Sormam için yüzüme bakıyordu.
' Deniz dün gece ne oldu? '
' Hiçbir şey hatırlamıyor musun? '
' Hatırlıyorum. Ama net değil. En son buraya geldiğimizi hatırlıyorum. Motorla gezeceğim diye tutturduğumu. '
' Başka?'
' Başka ne olacak başka? Başka hatırlamıyorum işte. '
' Montum sendeydi. Ben donmuş haldeydim. Seni kucağıma aldım. '
' Bir dakika. Bir dakika. O nasıl bir anlatım. Benim yüzümden mi dondun yani? Onu mu demek istedin? '
' Hayır Rüya. Sadece hava soğuktu. '
' Tamam bu oldu. İnsanı suçlamadan anlat. '
' Suçlamak? Neyse. Seni içeri taşıdım. Sonra kanepeye yatırdım. '
' Nasıl yatırdın? '
' Yavaşca bıraktım işte. '
Tam o sırada kapı çaldı. Harika zamanlamaydı yani. Buraları zaten hatırlıyordum. Hangi münasebetsiz gelmişti? Deniz kalktı. Kapıyı açtı. Bende merakla peşinden gittim. Gelen kişi Deniz 'in iş arkadaşıydı. Beni görünce başıyla selam verip, Deniz' e manalı bir şekilde baktı. Deniz ondan bir şey aldı. Ve kapıyı nerdeyse yüzüne kapattı.
' Niye geldi, burada mı oturuyor? Yanlış anladı değil mi beni görünce? '
Gerçi yanlış mı anlamış oluyordu, ondan bende pek emin değildim. Düşüncesinin ne kadar ileri gittiğine bağlıydı. Deniz bana telefonumu uzattı.
' Mekan temizleniyor Rüya. Gece izinli olan bir kaç kişi gündüz temizliğe görevliydi. Bende lazım olur diye telefonunu istedim. '
Elinden çekip aldım telefonu.
' Pardon. Rahatsızlık verdim tabi. Ben gideyim. '
' Ne alakası var Rüya?'
' Acelesi varmış ya telefonu getirtmenin. Ara kimi arayacaksan git demek değil mi bu? Neyse. Kusura bakma. Rahatsızlık verdim. ' diyerek kapıya doğru yürüdüm. Deniz kolumdan tuttu.
' Rüya saçmalama. Ailen merak etmiştir diye istedim. Üstelik akşama doğru işe gitmem lazım. Gece karanlıkta geldik neyse ama bu etekle mi tekrar bineceksin motora?'
' Altımda şort var bir kere. '
' Binerim diyorsan benim için sorun yok Rüya. Ben belki birini arar kıyafet istersin diye istemiştim. Sana verecek kıyafetim yok. Gördüğün gibi evde kadın yaşamıyor. Anahtarın arkadaşında. Arkadaşının yanına erkek kıyafeti ile gitmek istemeyeceğini düşündüm. '
Deniz beni düşünmüştü. Bense ona bağırmıştım. Aslında haklıydı. Ercüment' i arayıp bu saatte buraya çağırsam olmazdı. Anahtarım onda olduğu için eve de giremezdim. Funda' da Ercüment' le sabahlamıştı. Onu aramak Ercüment' i aramak ile aynı şeydi. Güvendiğim bir arkadaşım olsaydı ondan kıyafet isteyebilirdim. Deniz böyle düşünmüştü. Mesele olan öyle birinin olmamasıydı. Hayatımda kimse olmaması ilgilerini çekiyordu. Yine bize yalan söylüyorsun noktasına gelecekti hepsi. Ben daha öpüştük mü onu bile bilmiyordum ama Deniz' le yattığımı düşüneceklerdi. Deniz' e benim öyle bir arkadaşım yok diyemezdim. Ben şimdi ne yapacaktım? En iyisi evime gidip evin önünde Ercüment' i aramaktı. Anahtarı getirirdi. Deniz' le aynı karede görünmesem iyi olurdu. Ama eve gerçekten böyle Noel Anne gibi mi gidecektim? Deniz 'e baktım.
' Bir tabak daha çorba ister misin? '
Deniz şaşırmıştı. Ama bir şey demedi. Sadece olumlu anlamda kafasını salladı. Bende mutfağa gidip çorbayı ısıttım. Bu kez kendime de koymayı akıl etmiştim. Şey oldu mu, olmadı mı derken aç olduğum yeni aklıma gelmişti. Deniz 'e tepsiyi verdim. Ben masada yedim. Tekrar soramazdım aynı konuyu. Böyle çok meraklısı gibi olurdu. Deniz hatırlamadığımı düşünüyordu. Herhalde öyle bir şey olsa söylerdi. Ya da niye söyleyecekti ki? Ben biri beni öptüğünü unutsa hayatta söylemezdim. Deniz iyi görünmüyordu. Ama bu halde işe gitmeye kararlıydı.
Epey bir süre ben sormadım o da gece ile ilgili bir şey söylemedi. İş saati yaklaşınca,
' Bana verebileceğin eşofman gibi bir şey var mı? '
' Uygun bir şey bulmayı denerim' diyerek odaya girdi. Bende peşinden gittim. Sonunda siyah bir eşofman ile kareli bir gömlek bulduk. O dağınık dolapta biraz zor olmuştu. Ben bir yandan katladım çıkardıklarımızı. Deniz 'de elinden geldiğince düzgün bir şekilde koydu. Dolap az da olsa düzenli hale gelmişti. Sonra odadan çıktı. Üzerimi değiştirdim. Benden sonra Deniz girdi. O da üzerini değiştirecekti. Odaya girdiğinde aklıma gelmişti. Hızla odaya daldım..
' Deniz. ' ve hızla arkamı döndüm. Ama yani bu ne hızdı. Sen hasta adamsın. Bu kadar hızlı nasıl çıkardın o kazağı?
Niye her şey bu kadar üst üste geliyordu? Öyle kaslı çok fit bir görüntüsü yoktu. Ama yine de kalıplıydı. Ateş basmasına yetmişti.
' Bir şey mi oldu Rüya?'
' Ben. Ben mont gibi bir şey var mı diyecektim. İkinci yani. '
' Hallederim ben. Bu arada giyindim dönebilirsin. '
' Yok. Ben çıkayım. Çıkayım çıkayım. '
Deniz yanıma geldi. Benden önce kapıyı açtı.
' Olanlardan sonra bu kadar tepki vermene gerek var mı gerçekten? Sadece kazağımı çıkarmıştım. Atlet duruyordu. '
Olanlar mı demişti? Ne demek istiyordu? Şeyden mi bahsediyordu? Öpüşmeden. Ayrıca öpüştüysek bile oldu olacak bundan yüz bulup çıplak gezseydi bari.
' Olanlar derken?'
' Üzerimi değiştirmişsin ya Rüya. Bu kez atlet vardı. '
' Ama o hastaysın diyeydi. Altında bir şey arama. '
' Hala hastayım Rüya. Ayrıca bu da yanlışlıkla oldu. Herkesin başına böyle bir kaza gelebilir. Neden bu kadar gerildin ki? Başka bir nedeni mi var yoksa bu gerginliğin? Dün geceyi hatırlamadığına emin misin? '
' Sana yalan borcum mu var? Ayrıca hatırlasam ne olacak, neyi hatırlayacağım ki? Hatırlanacak ne var ? '
Deniz kapıdan çıktı.
' Hiç. Ne olabilir Rüya. Seni kucağımda taşımamdan bahsediyorum. Malum üzerinde bir karış etek vardı. O nedenle mi bana karşı daha utangaçsın anlamında demiştim. İçin rahat olsun. Bakmadım üzerini hemen örttüm. Bundan faydalanacak biri değilim. '
Bu Deniz benimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor muydu yoksa ben mi öyle hissediyordum? Oynuyorsa niye oynuyordu? Öyle bir şey yaşandığı için mi? Gerçi yaşanmamış olsa, oynayacağı bir şeyde olmazdı. Dememiştim ki öpüştük mü , hayal miydi diye... Sormamıştım. Oynuyorsa kesin olmuştu. Ama oynuyor muydu? Sanki başka bir şey diyecek gibi yapıp, hemen lafı çevirmişti. Bu Deniz beni delirtmek istiyordu. Ardından odadan çıktı. Bu kez kolunu ben tuttum.
' Yoksa hatırlamam gereken bir şey mi var ? '
' O nerden çıktı? '
' İma ediyorsun. '
' Ben mi ima ediyorum? Benim bir şey ima ettiğim yok. Ama ben barmenim Rüya. Kaç kişi sarhoş oluyor gecede sence? Yani kimsenin sarhoş olup unutmadığını biliyorum. Biraz geç toparlar ama sonunda her şeyi toparlar. Peki sen neyi hatırlamıyor gibi yapıyorsun Rüya?'
İşte şimdi fena halde köşeye sıkıştırmıştı. Eğer gerçek değilde hayalse büyük rezil olacaktım. Üç gündür tanıdığım adamı öpmeyi hayal etmiş biri olarak... Eee gerçekse de rezil olacaktım. Üç gün tanıdığım adamı öpmüş olarak. Gerçi üç gündür tanımıyordum. Ama yine de öyle sayılırdı. Yani sonuçta yakından tanımıyordum.