KAFA KARIŞIKLIĞI

1994 Words
Rüya' nın anlatımı.. Sabah zorlukla uyandım. Yaşadığım sıkıntılara bir de baş ağrısı eklenmişti. Neyse ki bu durum bende uzun sürmüyordu. Akşamdan kalmalık yani. Bir kaç saate kalmaz geçerdi. Günlerden pazardı.  En azından işe gitme derdim yoktu. Kalkıp önce bir duş aldım. Ilık su iyi gelmiş, rahatlatmıştım. Sonra evi temizlemeye başladım. Ters yaptığımı bilmiyordum ama duş almasam daha zor olacaktı temizlik yapacak enerjiyi bulmak. Pazar günü ancak fırsat buluyordum temizlik için. Ki artık hafta sonları başladığımız yerle birlikte, haftada dört gün üç ayrı mekanda sahne alacaktık.  Diğer günlerde ise kareografi hazırlıyorduk. Kolay değildi dans etmek. Genelde insanlara kolay gelse de. Bir tek şarkı için günlerce uğraşıyorduk. Bazen bir hareket için kendimizi sakatlıyor ama sonra beğenmeyip çıkarıyorduk. En erken  1 'de evde oluyordum. Dolaba en azından yarın için yemek koysam ve sıcak bir şeyler içsem iyi olacaktı. Buzdolabını açtığımda fazla bir şey yoktu. Buzluğu açtım. Neyse ki son aldığım tavuğun suyunu buzluğa atmıştım. Yemek yapmak benim için terapi gibiydi. Ama bu terapinin de önünde maddiyat gibi küçük, minik, minnacık bir engel oluyordu genelde. Erzakları koyduğum dolabı açtım. Neyse ki şehriye vardı. Tavuk suyuna şehriye çorbası yapabilirdim. Cebimdeki paraya baktım. Aslında alışveriş yapabilirdim ama bu beni zora sokardı. Her ihtimale karşı cebimde biraz para kalmalıydı. Kimseye güven olmuyordu. Mesela dün Deniz yardım etmese taksi ile gelmem gerekecekti. Deniz aklıma gelince sürmeli gözleri canlandı gözlerimin önünde. Önce kalem mi çekiyor diye düşünmüştüm ama sanki kendinden var gibiydi. Hiçbir erkek her defasında aynı düzgünlüğü sağlayamazdı. Biz kızlar bile bazen beceremiyorduk. Deniz' den iyi arkadaş olurdu. Gerçekten iyi birine benziyordu. Ayrıca belki saçlarıyla oynamama da izin verirdi. Erkekte uzun saç seviyordum. Saçla oynamayı da. Deniz' in diğer saçlarından daha kısa olduğu için önüne düşen o tutamları öresim geliyordu. Sıcakkanlı arkadaş canlısı birine benziyordu. Belki izin verirdi. Arkadaşa gerçek bir arkadaşa ihtiyacım vardı. Mesela dün Jale' nin yaptığını yapsa şaşıracağım, bana bunu nasıl yapar diyeceğim, hatta üzülüp ağlayacağım bir arkadaş. İnsan ağlamak ister miydi? Ben istiyordum. Birine güvenirsen hayal kırıklığı yaşardın. Benim güveneceğim bir tek dostum yoktu.  Tamam Deniz yakışıklıydı. En azından bence öyleydi. Gerçi tek değildim böyle düşünen. Kızlar sürekli onun olduğu tarafa geçiyor, onunla konuşmaya çalışıyordu. Ama beni görüntüsü ilgilendirmiyordu. Gördüğüm en yakışıklı erkek olsa bile fark etmezdi. Ben gerçek bir dosta ihtiyaç duyuyordum. Aşk biterdi ama dostluk ebediydi. İnsanlar ya ölüyor ya da terk ediyordu bizi. Sadece yalnızlık çiziyordu kaderimizi. Ben kaderimde de olan bir dost istiyordum. Çok uzaklarda bile olsak; bir telefonla yanımda hissedebileceğim birini. Montunu bende unutmuştu. Umarım evi uzak değildi. Başka montu var mıydı acaba? Yoksa bir de işe giderken üşüyecekti.  Telefonu olmadığı için arayıp soramıyordum da. Bu saatte mekanda kapalıydı. Ayrıca açık olsa da isteyemezdim. Yanlış anlaşılırdı. Deniz 'le ilgili düşüncelerden sıyrılmam gerekiyordu. Kimi kandırıyordum ben? Dost olunca gitmeyecek miydi sanki? Niye ufacık ilgi görünce güneş görmüş kar gibi eriyordum? Aklımı başıma almalıydım. Ben insanlara ilgi gösteren taraftım. O da belli bir ölçüde. İlgiye ihtiyacım olmamalıydı. Montunu iade edecek ve bir daha görüşmeyecektim. Çorbayı yaptım. İçtim. Temizliği bitirdim. Yarın içinde kalmıştı çorba. Bana yeterdi. Çabuk yorulmuştum. Hastalığın tam olarak geçmemesinin etkisiyle her yerim ağrıyordu. Bir ağrı kesici içtim. Deniz' in montunu da alarak evden çıktım. ..... Bu gece için güzel bir kareografi hazırlamıştık. Biraz seksiydi. Latin danslarından bir karmaydı. Jale nefretle bakıyordu. Umrumda değildi. Bütün gün nefretle bakan o değilmiş gibi akşam olduğunda ' Rüya benim arabamla gelsin.  Gidene kadar arkada uzanıp dinlenir' demişti. Derdi Ercüment' in arabasına binmememdi. Yine de onun arabasına geçtim. Aralarındaki engel ben değildim. Bunu anlasın istiyordum.  Arabayı çalıştırdı. Uzanıp gözlerimi kapattım. Jale ile muhatap olmak istemiyordum. Beni sertçe dürttü. ' Geldik. ' Kalktım. ' Merak etme Ercü' ye dün gece yaptığını söylemeyeceğim. ' ' Dün ne yaptım ki?' ' Bence hiçbir şey. Kendin gibi davrandın. Ama Ercüment' in yanında beni düşünen, vefalı arkadaş gibi davranmaya çalışıyorsun. Benden sana arkadaş nasihati... Biri seni severse sen olarak sever. Yaptığın sahteliklerle sevdirirsen; er ya da geç gerçek kişiliğini görür ve her şey biter. Bu nedenle rol yapmayı kes. ' dedikten sonra arabadan indim. Onunla bu tartışmayı uzatmaya niyetim yoktu. Mekana girince gözüm Deniz 'i aradı ama göremedim. Herhalde bir işi var diyerek kıyafet değiştirmek için odaya geçtim. Odada Deniz' le karşılaşmak beklemediğim bir şeydi. Odadaki koltukta oturmuş gözleri kapalıydı. Gözlerini yavaşça açtı. Ayağa kalktı. ' Kusura bakmayın. Ben burayı erkeklerin odası sanmıştım. ' ' Önemli değil. ' dedim ama Deniz iyi görünmüyordu. Aslında burayı benden çok daha iyi biliyordu. Odayı karıştırması hasta olması nedeniyle olmalıydı. ' Sen nasıl oldun? ' diye sordu. Kendi hasta görünüyordu bir de beni mi soruyordu? Benim yüzümden hasta olmuştu. Gözleri çakmak çakmaktı. Belli ki ateşi vardı. Dün gece hava eksi 2 dereceydi. Kimbilir ne kadar yol gitmişti. Deniz' le arkadaş olamazdım. İnsan Deniz' e alışırdı. Sonra o da giderdi. Hayat bana ne öğretmişti. Bütün umutlar ölürdü. ' İyiyim. ' dedikten sonra montunu uzattım. Deniz montu alıp odadan çıktı. Üzerimizi değiştirdik. Çıkıp gösterinin ilk bölümünü sergiledik. Gösteriden sonra bara geçtim. Deniz' in etrafında yine kızlar vardı. Diğer arkadaşından bira istedim. Birayı önüme koydu. Cebimden ilacı çıkardım. Ağzıma attım. Üzerine biradan bir yudum alarak yuttum. Elimdeki şişe birden çekildi. ' Sen ne yaptığını sanıyorsun? İlaçla alkol alınır mı kafayı mı yedin? ' Bir an gözüm dolmuştu. Kısa bir an. Onca arkadaşım varken ilk uyaran kişi Deniz olmuştu.  Sonra kendimi topladım. Böyle olmazdı. Ben ona zarar veriyordum ,o hala iyilik yapıyordu. Gözlerimi ona diktim. ' Sanane. Sen ne karışıyorsun? Kimsin sen? Neyimsin benim? Dün gece bir iyilik yaptın diye kendini abim falan mı sanmaya başladın? Senin işin içki vermek. Ben isteyeceğim sen vereceksin. Yoksa seni patronuna şikayet ederim. Barmeniniz içki satmak yerine içenlere engel oluyor diye. Şimdi bana bir votka Redbull hazırla. Hemen! ' Deniz şaşırmıştı. Böylesinin en iyisi olduğunu anlayamazdı. Kimse anlamıyordu zaten. Tipik ikizler burcu diyip geçiyorlardı. İkizler burcu dengesiz değildi aslında. Sadece çok yönlüydü. Bu da insanların onları anlamasını zorlaştırıyordu. Aynı olayın olumlu ve olumsuz halini içimizde yaşayabilirdik. İki farklı görüşede, farklı şartlar altında doğru olarak yaklaşabiliyorduk. Doğru tek değildi. Ama herkes mutlak doğrunun peşindeydi. Sanki işlerine gelmezse o doğrunun peşinden yine de gidecekmiş gibi. Aslında insan sadece doğruyu seçtiğine kendini inandırmak istiyordu. Ötesi yoktu. Deniz ' Emredersiniz Rüya Hanım. ' dedikten sonra içkiyi hazırladı. Kadehi önüme koydu. ' Başka bir emriniz var mı? ' Benim yüzümden hasta olmuş birini azarlıyordum. Her zaman biraz ukala, ters bir tarzım vardı ama bu kez ileri gitmiştim. Üstelik birini işiyle ezmek. Bu bana yakışmamıştı. Ama devam ettim. Şu an için doğru olan buydu. Çünkü tehlike sinyallerini sadece ben görüyordum. Deniz farkında bile değildi. ' Şu an yok. Olursa söylerim. ' Kadehi aldım. Masaya döndüm. Arada göz ucuyla Deniz' e bakıyordum. Halsizdi. Bulduğu her boşlukta , bir kaç dakika bile olsa oturmaya çalışıyordu. Bu kadar mı kötü hissediyordu? Erkekler genelde hastalığa karşı daha dayanıksızdı. Daha çok ilgiye ihtiyaçları oluyordu. Kızlar Deniz' e  rahat vermiyordu. Ne kadar düşüncesiz insanlar vardı. Tıpkı benim gibi. Benim ne farkım vardı onlardan? Birine çamur atmadan önce kendi elimin kirini görsem iyi olacaktı. Bara yürüdüm. ' Bana bir bira. ' Deniz hiçbir şey söylemedi. Birayı önüme koydu. ' Buyrun. Afiyet olsun. ' Elimdeki ilacı tezgahın üzerine koydum. Şu an çorba yapıp verecek şansım yoktu. Elimden bu geliyordu. ' Alkol almadıysan al iç şunu. ' ' Gerek yok. Teşekkür ederim Rüya Hanım. ' Bana karşı da hemen mesafeyi koymuştu. Aslında iyi de olmuştu. Bir şey söylemeden geri masaya döndüm. Gösteriye az kalmıştı. Deniz haklıydı. Bu kadar halsizlik çekerken bir de ilaçla alkol almak mantıksızdı. Başım dönmeye başlamıştı. Bu şekilde nasıl dans edecektim? Bara gidip bir soda istedim. Midemin rahatlaması lazımdı. İlaç hala tezgahta duruyordu. Deniz sodayı verdi. ' İçmemişsin. Yoksa sende mi hasta hasta alkol aldın? ' ' İçmeyeceğimi söylemiştim. Onu ordan alsan iyi olacak. Müşteriler yanlış anlıyor. ' ' Bir soda daha ver. ' Sodayı bıraktığı an bileğini tuttum. İlacı avcunun içine koydum. ' Al şunu iç. Böylece kimse yanlış anlamaz.' O sırada gözüm tırnaklarına takıldı. ' Sen gitar mı çalıyorsun? ' Elini sertçe çekti. ' İlaç için teşekkürler Rüya Hanım. ' Bir şey demeden üzerimi değiştirmeye gittim. Bananeydi gitar çalıyorsa. Gitar sesini seviyorum diye her tırnağa atlamak zorunda mıydım?  Hazırlanıp gösterimizi yaptık. Gösteri boyunca baş dönmem şiddetlenmişti. Jale acele bir işi olduğunu, ters yöne gideceğini söyledi. Ve ayrıldı. Ercüment bırakacaktı beni. Jale' nin ya gerçekten işi vardı ya da pes ediyordu artık.  Önce bir su içmek istediğimi söyledim. Bara gidip su istedim. O sırada yanıma biri gelip kolumdan tuttu. ' Hey güzelim. Bu gecenin devamında benim evde ,bana özel dans etmek ister misin ?' Kolumu hızla çektim. ' Hayır!' ' Hadi ama, burda da dans için ücret almıyor musun? Üç katını veririm sana. ' ' Özel gösteri yapmıyorum. Şimdi defol git başımdan. ' derken Deniz' in birden bar tezgahı üzerinden atladığını gördüm. Adamın yakasına yapışıp bağırdı. ' Hayır dedi duymadın mı ?' Adam kendini Deniz 'den kurtardı. ' Sanane lan! ' diyerek Deniz' e bir yumruk attı. Araya girip ayırmaya çalıştım. Ama Deniz beni ittirdi. Bunu çok sert yapmamıştı. Adamın tekrar yakasını tutup ileri doğru ittirdi. Aslında çok iri biri değildi. Boyu 1.80 civarındaydı. Adam ondan uzundu.  Sertçe duvara yasladı. Bir şeyler söyledi. Sonra da kapı tarafına fırlattı. Adam yere düştü. ' Bir daha seni burda görmeyeceğim. ' diye bağıran Deniz 'e öfkeyle bakarak yerden kalktı. ' Bu burada kalmayacak. Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Bu yaptığını yanına bırakmayacağım senin. Duydun mu? Bu iş burada bitmedi. Başına büyük iş açtın. Pişman edeceğim seni.  ' Adam öfkeyle çekip gitti. Acaba Deniz ne söylemişti? Gerçi ne söyleyecekti? Küfür falan etmiş olmalıydı. Acaba adam boş tehdit mi savurmuştu? Yoksa gerçekten Deniz' le uğraşacak mıydı? Deniz niye kendini öne atmıştı. Deniz 'e döndüm. ' Sen neden karışıyorsun ki? ' ' Ne yapacaktım Rüya? İzleyecek miydim? ' ' İzleseydin. Ya da mekanın bodyguardına haber verseydin. Senin işin mi bu? Kendi işinden başka her şeyi yapıyorsun maşallah. Ayrıca sen kim oluyorsun da bana Rüya diye hitap ediyorsun? Nerden buluyorsun bu cesareti?' Kavga ederken o asi tutam yine önüne düşmüştü. Bir yanım o tutamı gözünün önünden çekmek istiyordu. Diğer yanım iki günde adama açtığın işler yetti diyordu. Bende vardı bir uğursuzluk kesin. Deniz gözümün içine baktı. O an titrediğini fark ettim. Lanet olsun hasta hasta benim için bir de kavga etmişti. ' Kusura bakmayın Rüya Hanım. Ama ben böyle bir şeye sessiz kalacak biri değilim. Yine olsa yine yaparım. ' Asi ruhluydu. Bütün sakin duran yapısının altından görünüyordu asiliği aslında. Asilik ona çok yakışıyordu. İlgi çekmek için serseri görünen biri değildi. Doğasında vardı. ' Seni patronuna şikayet edeceğim. Ne zamandır çalışanlar müşterilerin özel hayatlarına karışıyor?' Her zaman müşteri değilim diyen ben şimdi bunu söylüyordum. Resmen Deniz dengemi bozmuştu. Özel hayat nerden çıkmıştı? Bazen söylediğim lafın nereye gideceğini tartamıyordum. ' Özel hayat öyle mi? Kusura bakmayın Rüya Hanım. Şikayet etmek hakkınız tabi. Patron bugün yerinde yok maalesef. Ama yarın kendisine şikayetinizi iletebilirsiniz. ' ' Neyi ne zaman yapacağımı sana soracak değilim. ' Gürkan , Ercüment ve Funda bizi izliyordu. Sinirli anımda bana karışmamayı çok uzun zaman önce öğrenmişlerdi. Hoş zaten karışmaya çokta niyetleri yoktu. Herkesin onlar gibi olduğunu düşünürken daha mutluydum. En azından huzurum vardı.  Onların yanına gittim. Ve beni eve bıraktılar. ... Üç gün sonra... Üç gündür içim içimi yiyordu. O adam acaba Deniz' e bir zarar vermiş miydi? Bunu öğrenmenin tek yolu vardı, o da gitmekti. Üç gündür işte hatalar yapıp, azar işitiyordum. Ama Deniz 'e davranışım, sözlerim aklıma geldikçe bunu hak ettim diyordum. Fazlasıyla hak ettim.  Artık daha fazla dayanamadım. Böyle devam edemezdim hafta sonuna kadar. Provadan çıkar çıkmaz soluğu mekanda aldım. Bara geçtim. Bir bira istedim. Deniz görünmüyordu. Bardaki kişiyi de tanımıyordum. Biraz oyalandım. Ama Deniz hala yoktu. Acaba izin günü müydü? Sormadan öğrenemezdim değil mi? ' Afedersin. Bakar mısın? ' ' Buyurun ' ' Ben bir bira daha alacaktım. Şişeyle olsun lütfen. ' Birayı önüme koydu. İşime gelince bende nazik olabiliyordum görüldüğü üzere. Ama işte dürüst gelmiyordu bu nezaket. ' Afiyet olsun. ' ' Şey. İşinizi bölüyorum ama, ben bir de Deniz' i soracaktım. Bugün izinli mi acaba?' Barmen gülümsedi. ' Her gelende Deniz' i soruyor. Deniz iki gün önce işten ayrıldı. ' Doğru mu duymuştum ben? ' Ayrıldı mı? ' ' Evet. Ayrıldı. Yerine ben geçtim. '
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD