Gömleği sıyırıp yere attım. Deniz gülümsedi.
' Emin misin?'
Gözündeki ışıltıyı görünce gülmeme engel olamadım.
' Bana bak. Sil o aklındakini. Uçma hemen. Sadece azıcık sevgilimi izleyeyim dedim. '
' İzlenecek bir baklavam yok ama. Yemeklerin sayesinde göbeğim var bile sayılır. '
Dizlerimin üzerinde eğilip göbeğine bir öpücük kondurdum. Öyle dediği gibi bir göbeği yoktu ama kas yığını da değildi. Ben onu böyle seviyordum. Biz birbirimizi olduğumuz gibi seviyorduk. Eksilerimizle artılarımızla, herkese ezber ettirilmiş güzellik, yakışıklılık algılarının ötesinde , sadece kendimiz olduğumuz için. Doğrulup gözlerinin içine baktığımda sesindeki hüzünü gizlemeye çalışmadı.
' Sensiz uyumakta zorlanacağım. Sırf bu nedenle erkenden elenmek istiyorum. '
' Evlenmek mi dedin?'
Deniz kahkaha attı.
' Dervişin fikri neyse zikri o olurmuş. Evlenmek istiyorsan tek taşını al gel teklif et bende düşüneyim. Elenmek diyorum. '
Sahte bir sinirle göbeğine vurdum.
' Söz konusu sen olunca güvenemiyorum işte. '
' Bu konuda zaten güvenme Rüya' m. Ömrüm ömrüne dolansın. Eşim ol istiyorum. Ama bu kez senden çıktı laf. '
' Ne farkımız var şu an evliden. Daha fazla zorlama Deniz. Ben kendimi yeterince aştığımı sana kimseye açmadığım kadar açtığımı düşünüyorum. '
' Aslında bir fark var. '
Ona kaşlarımı çatıp kötü kötü baktım.
' Bana bak. Sen ünlü oluyorum havasına girip edepsiz mi oldun? Çekerim kulaklarını! '
' Bana diyene bak ya. Tamam dolaylı yoldan o da eksik oluyor ama ben bebekten bahsetmiştim. Evde minik bir Rüya olsa...'
' Rüya yok Hayal var onunla idare edeceksiniz Beyefendi. ' dedikten sonra elinden tutup yatağa çektim. Hiçbir şey demeden uzandı. Baba olmak istediğini biliyordum ama ben anne olmaya hazır biri değildim. Dünyaya çocuk getirmekle ilgili tonla olumsuz fikrim vardı. Deniz' i sevsem de hala ölümsüz aşka inanmıyordum. Çok biz birbirimizi sevmekten vazgeçtik mutsuz ortamda büyümesin diye iade ediyoruz denebilen bir şey değildi. Bu riske atamazdım. Zaten ben evlilik yürütecek biri de değildim.
Deniz' in üzerine uzanıp dudaklarımızı birleştirdim. Deniz sımsıkı sarıldı. Dudaklarımız ayrılınca inmeme izin vermedi. Uzanıp üzerimizi örttü. Öylece üzerinde uyuyakaldım. Normalde sıcaktan nefret ederdim ama onun sıcaklığı iyi geliyordu.
.....
Bir hafta sonra...
Bugün Fenerbahçe Beşiktaş maçı vardı. Eskisi gibi maçlar ulusal kanallarda yayınlansa ne olurdu? Yoktu herkesin o kanallara verecek parası. Futbol izlemek bile belli bir maddi güç istiyordu. Fenerbahçe derbisini kaçırmak istemiyordum. Deniz' de Beşiktaş' lıydı. İşte fırsat buldukça korsan bir şekilde telefondan izleriz diyorduk. Deniz' de en az benim kadar kapitalist düzene karşıydı. Bu kadar eşitsizlik onu da rahatsız ediyordu. Normalde emeğe saygımız vardı ama bu paralı kanallar emek falan değildi. Futbol ruhunu öldürmüştü. Eskiden gariban halk arenalarda zenginler için dövüştürülmüş bunun adına da spor denirmiş. Şimdi zengin futbolcular zengin kanal sahipleri sözde halk için bir şey yapıyor ama halkın cebindeki üç kuruşa göz dikiyordu. Hangi dönem daha acımasız deseler seçim yapamazdım.
Deniz' e bir sürprizim vardı. İzin gününü bugüne almıştım. Bu derbiden sonra şampiyon belli olacaktı. Deniz işe gideceğini zannederken onu bir kafede durdurdum.
' Hadi bir şeyler içelim. '
Deniz kafasını salladı. Motordan indik. Geride kaldı. Ben önden yürüyordum. Kafamı hafifçe çevirip baktım. Cüzdanını çıkarmıştı. Ay sonu sayılırdı. Beni kıramamıştı. Ama ne kadar parası var bakmak istiyordu. Büyük ihtimalle içerde bir şey içmek istemediğini söyleyecekti. Aslında birbirimizden parasızlığımızı gizlemiyorduk ama insan içinde açıkçada söylemiyorduk. Bu ikimizin meselesiydi. Kimsenin bilmesine gerek yoktu.
Kafenin önünde yanıma geldi. Bir adam karşımıza çıktı..
' Giriş kişi başı 50 lira. ' dedi.
' Başka bir yere gidelim mi güzelim? Burası maç için hazırlanıyor belli ki. ' dedi Deniz yanıma yaklaşıp. Gülümseyip koluna girdim.
' Ben sevgilime maç ısmarlamaya getirdim zaten. '
' Ama iş var güzelim izleyemeyiz ki. '
' Fenerbahçe' nin şampiyon oluşunu bir Beşiktaş' lının gözlerine baka baka kutlamayı kaçırır mıyım ben hiç? Patrondan izin aldım. Zaten derbi ve şampiyonluk maçı olduğu için fazla kişi gelmez diye izin verdi. Malum kolay izin alamıyoruz. ' dedikten sonra çıkarıp adama yüz lira verdim. İçeri girerken adama döndüm.
' Bari müesseseden birer çay gönder. Çok çıksın çay diye bastınız kesin karbonatı acımadan bir çay içelim. İki çayla batmazsınız. ' dedikten sonra ekranı net gören bir masaya doğru yürüdüm. Deniz gülümsüyordu.
' Sen çok ilginç bir kızsın. '
' Fakiriz ama enayi değiliz. Çay on liradan ikisi yirmi lira fena kar sayılmaz ne dersin?'
Çaylarımız geldi. Keyifle içtik. İnsanlar gelmeye başladı. Bir süre sonra da maç başladı. İlk golü Fenerbahçe attı.
' Her on dakika da bir gol atsak 9 eder. Ama yazık ya ağlarsın sonra üç olsun bizim olsun. ' dedim gülerek.
' Top yuvarlak maç doksan dakika erken sevinmiyor musun ? '
' Ben sadece seni hazırlıyorum. Şov yapacağız şov. '
Maç devam ediyordu. Beşiktaş gol attı. Ama ben bağırmaya başladım. .
' Gözün kör mü senin hakem? Buz gibi ofsayt işte. ' dediğimde Deniz kahkaha attı.
' Ne gülüyorsun be! Bak maç durdu. Var' dan haber geldi. Bak izlemeye gideceğim diyor eliyle. Ben haklıyım ofsayttı. Boşuna sevinme. '
' Ofsayt zaten güzelim de ben ona gülmüyorum. Ofsayt bilen kadının güzelliğine gülüyorum. '
' Dur şimdi. Sonra iltifat edersin. ' diyerek gözümü ekrana diktim. Ve gol iptal edildi..
' Oley be Oley! '
Deniz uzanıp saçımdan öptü.
' Bir insan bir insanı sevmesine her gün iyi ki der mi? Seni sevince diyormuş. BeşiktAşk olmasa Fener kazansın diyeceğim neredeyse. '
O sırada Beşiktaş gol attı ve durum bir bir oldu. Bense sinir oldum. Deniz uzanıp elimi tuttu.
' Tutma. Ezeli rakip ebedi dost lafı Beşiktaş Fenerbahçe maçında geçerli değil. Ben sadece Galatasaray ve Trabzonspor' a karşı oynarken Beşiktaş' a sempati duyuyorum. Şu an düşmanım sana. '
Deniz sen iflah olmazsın dercesine kafasını sallayıp maçı izlemeye devam etti. İlk yarı bir bir bitti. Devre arasında iki kola söyledim. Bugün benim davetlimdi. Ve sinirden beni ateş basmıştı. İkinci yarıda Fenerbahçe üst üste gol pozisyonu kaçırdı. Ama Beşiktaş ikinci golü attı. Sinirim iyice artmıştı. Ve maç bitti. Beşiktaş şampiyon olmuştu. Sinir olup çıkanlar ve şampiyonluk kutlaması için bağıranlar vardı. Hesabı ödedim. Çıkışa yöneldim. Deniz yanıma gelip elimi tuttu.
' Tebrik etmeyecek misin?'
' Etmeyeceğim. Haline bak ya. Keyiften gözlerinin içi gülüyor. Bitti. Ayrıldık. Ben Beşiktaş' lı sevgili istemiyorum. Sen git şampiyonluk kutlamasına katıl. '
Deniz birden marş söylemeye başladı.
' Dün gece sevgilim aradı birden, ayrılalım dedi hayır yok senden, Beşiktaş' ı daha çok sevdin benden, "bitti, gitti!" dersin, soran olursa. Üzgünüm sevgilim anlaşamadık, siyah beyaz aşkı paylaşamadık, işte böyle birşey Beşiktaşlılık, "Deplasmanda!" dersin, soran olursa. '
' Yaa öyle mi? Demek hemen kabul ediyorsun öyle mi? İnsan senden değerli mi der. Senin için Fenerbahçeli olurum der. '
' Seni de seviyorum, Beşiktaş' ı da. Niye ikiniz arasında seçim yapıyorum? '
Durdum. Deniz' i omuzlarından ittim.
' Çok gıcıksın. '
Deniz hala gülüyordu. Aniden bana sarıldı.
' Ben senin öfkeni çektim. Şimdi sen benimle şampiyonluk kutlamasına geliyorsun. '
' Nedenmiş?'
' Çünkü ben senin üzüntünü hissediyorum. Benim yarım sensin. Sende benim sevincimi yaşa. Çünkü seninde yarın benim. '
Haklıydı. Biz birlikte bir bütün ayrı ayrı iki yarımdık. Motora binip konvoya katıldık. Yol kenarında Beşiktaş bayrakları satılıyordu. Deniz' i durdurup bir tane aldım. Tabii ki sallayacak değildim ama motora bağladık. Arkamızda uçuşuyordu. .
O gün içimden seneye de Fenerbahçe' nin şampiyonluğunu kutlayacağız beraber göreceksin diyordum. Bunun asla olmayacağını o zaman bilmiyordum.
....
20 gün sonra....
Bugün Deniz' in doğum günüydü. Annesi, babası, kardeşi daha gece yarısından hemen sonra aramaya başladığı için unutmuş numarası yapamazdım. Ama sadece öptüm ve ' İyi ki doğdun sevgilim.' dedim. Yorgundum gerçekten işten gelmiştik. O da zaten özel bir kutlama beklemiyordu. Bu bile ona yetmişti. Sabah birlikte kahvaltı yaptık. Hayal le ilgilendik. Öğleden sonra kapı alacaklı gibi çalınmaya başladı. Deniz kapıyı açtı. Karşısında elinde pasta kutusuyla bir Çağlar görmeyi beklemiyordu. Çağlar pastayı eline tutuşturup doğum gününü kutlayarak eve daldı.
' Kutuyu niye veriyorsun? Pastayı görmemesi lazım demedim mi sana?' diyerek pasta kutusunu elinden almaya çalıştım. Deniz hemen meraklanmıştı.
' Ne özelliği var? Ucundan bakayım olmaz mı? '
' Olmaz. Ama bak devireceğiz şimdi. Uslu uslu verirsen söylerim ne olduğunu. ' dedim. Deniz pastayı verdiğinde üzerinde Beşiktaş amblemi olduğunu söyledim. Yalan söylemiştim ama böyle şeylerde yalan söylemenin bir sakıncası yoktu bence. Sürprizi bozmak istemiyordum.