TOKAT

2298 Words
' Ne?' Bu boş bulunup söylediğim bir şeydi. Ama cidden neydi yani? Bu konuyu açmanın zamanı mıydı? Şu an sadece kaçıp gitmek istiyordum. Bunu yapmak için hareketlendiğimde Deniz kolumu tutup engel oldu. ' Sende hatırlıyorsun Rüya. Sakın salağa yatma! ' ' Hatırlıyorsam ne olmuş? Sevgilin var senin sevgilin! Sarhoşken yaşanıp geçmiş bir şeyin, muhabbetini mi yapacağız burada? ' Şaka gibi durup durup sevgilisi varken söyleyeceği tutmuştu. Ben günlerce kıvranırken aklı neredeydi? Bal gibi biliyordu demek ki neyi sormak istediğimi... ' Sarhoşken yaşanıp geçmiş bir şey öyle mi? Gerçi neden soruyorsam. Yaptıklarınla öyle olduğunu gayet belli ettin. ' ' Sanki senin için öyle değildi. Neyin edebiyatını yapıyorsun bana?' ' Tabi ki değildi Rüya. Ne öylesine yaşadığım bir şeydi. Ne pişman olduğum. Hatta benim için öyle güzel bir andı ki... Neyse sen büyük çabalarla; beni de kendin gibi pişman etmeyi başardın. Ama inan bu kadarına gerek yoktu. Unutalım gitsin. Ya da sarhoşluk hatasıydı deseydin saygı duyardım. Sana yapışmış biriyim, rahatsız ediyorum gibi ilk bulduğun kızla aramı yapmaya çalışmana gerek yoktu. ' Kolumu ondan kurtardım. Gözlerimi gözlerine diktim. Ne bekliyordu ki benden? Kız sordu, ben söyledim. Kızla bayıla bayıla sohbet eden kendisiydi. Duyanda tehdit ettim falan sanırdı. Kafasına silah dayayıp sevgili ol demiştim sanki. ' Sende özel kokteylini onada hazırlarken gayet memnun görünüyordun. Hiç şikayetçi değildin. ' ' Kokteyl elini uzatıp alabileceğin kadar yakınına düşmüştü Rüya. Ama almayı denemeyen sendin. Sahip çıkmayan. Senin için anlamı olmayan şeylerin hesabını soramazsın. ' Bu ne demekti şimdi? Beni suçlamaya hakkı yoktu. ' Hesap falan sormuyorum. Benim olduğunda benim önümde duruyordu. Ortada değil. ' Benim olduğunda ayrıntısına takılmazdı umarım. Gerçekten dilimin kemiği yoktu işte. Atalarımız boşuna konuşmuyordu. ' Her şey her zaman önüne düşmez Rüya. Bazen seninde emek vermen, çaba göstermen gerekir. İstediğini belli etmen. Özellikle bu bir insansa. Seninde adım atman gerekir. En azından küçük bir adım. Ben seni anlamaya çok uğraştım Rüya. ' Lafını kestim. Alenen beni suçluyordu. Sanki kendi benden farklı davranmış gibi. O değil miydi 'Arkadaşım' diyen? Şimdi nasıl olmuştuda bütün suç bana kalmıştı? ' Çaba falan göstermiyorum. Göstermek zorunda değilim. ' ' Doğru değilsin. Kusura bakma. ' diyerek kenara doğru çekildi. Ama böyle üste çıkıp çekilemezdi. Karşısına dikildim. ' Sonunu bildiğim şeyler için uğraşmıyorum ben artık. '' dedim tekrar gözlerimi ona dikerek. ' Neymiş sonu? Bana da söyle bende bileyim. ' Birbirimizin gözüne meydan okurcasına bakmaya devam ediyorduk. Uzaktan kesin Hacivat ile Karagöz gibi görünüyorduk. ' Gayet açık. Herkes gider. ' ' Herkes gitmez Rüya. Ama sen buna inandığın için herkesi itiyorsun. Korkuları var dedim. Zaman lazımdır dedim. Gitmeyeceğimi anlar dedim. Ben hep burdaydım Rüya. Gözünü kapatan sendin varlığıma. ' ' Ama sende gittin. Ve ben haklı çıktım. ' Deniz bana acır gibi baktı. ' Doğru haklı çıktın. Bütün çaban bunaydı zaten değil mi? Tebrikler Rüya Hanım. Yine ve yine siz haklısınız. Bak bende gittim. Sayende. ' Ona cevap vermedim. Daha fazla uzatmanın ne anlamı vardı? Onunda kabul ettiği gibi gitmişti. Gidenlerle uğraşamayacak kadar kısaydı hayat. Yürüyüp geçtim yanından. Bara gittim. ' Bana bir şişe votka ver Furkan.' dedim. Furkan verirken Deniz yerine geçmişti. Şişeyi kaldırdım. ' Gidenlere. ' dedim. İçecek gibi yaptım ama şişeyi yere attım. Tuzla buz oldu. İnsanlar dönüp bakıyordu. Umursamadım. ' Tüh! Bak ziyan oldu görüyor musun? Gidenlerin kimseye faydası yok tabi. ' ' Ziyan edenler utansın diyelim o zaman. ' dedi Deniz. Furkan ' Sizin aranızda ne oluyor? ' dedi ama cevap vermedim. Deniz Bey ne açıklama yapmak istiyorsa yapardı. Zaten onun arkadaşıydı. Mekandan çıktım. Biraz daha kalsam ağlayabilirdim. Sanki şişe değil içimde bir yer tuzla buz olmuştu. Hızlı adımlarla yürüdüm. Durmaktan korkuyordum. Durursam geri dönerdim. Bende eve kadar durmadım. Her adımı içimdeki cam kırıklarına basarak , ayaklarım kan içinde kalarak atmış ama sonunda güvenli alanıma ulaşmıştım. .... Üç gün sonra... Mart ayı gelmişti. Hani Mart bahar aylarındandı. Hava hala buz gibiydi. Mekanın önünde öylece duruyordum. Mekan yeni açılmıştı. Ardından patron geldi. Neden dışarda beklediğimi sordu. Soğuk hava kaslara iyi geliyor diye saçma sapan laflar ettim. İçim yangın yeri diyemezdim ya. Bugün ne işe gitmiştim ne okula. Okul tamam ama işi ekmezdim. Belki sadece dans için. Garsonlar geldi. Hepsi selam verip geçti önümden. Kimi sordu tabi ki. Birazdan gelirim diye geçiştirdim. Niye erken gelmiştim? Çünkü bazı şeyleri o an yapmazsan, bir daha asla yapmazdın. Yani en azından ben böyleydim. Çay bile bekletince soğuyor , acılaşıyordu. Önemli kararlar alınca üzerine bir gece uyuyun, sabah aynı fikirde olursanız yapın lafı bana göre değildi. Benim kesin kararım değişirdi. Ya da kendimi sonucu ile ilgili negatif düşüncelere boğardım. Ne kadar pozitif bir insan olarak bilinsem de düşüncelerim negatifti çoğu zaman. Ya da kendime haksızlık etmeyeyim bütün pozitif ve negatif yanlarını sıralardım. Ama işte hayatta negatif ihtimal sayısı pozitif ihtimal sayısından çoğu zaman fazlaydı. Mesela bir işe girecekseniz, işe alınmanız ve işin imkanlarının iyi olması pozitif tek ihtimalken; negatif onlarca durum çıkabilirdi. Sonunda Deniz geldi. Motoru park etmek için ara sokağa gitti. Oraya gideceğini bile bile, herkesin göreceği yerde beklemek, benim mallığımdı. Bende peşinden gittim. Motoru kilitlemek yetmemiş bir de zincirle bağlıyordu. Pek kıymetliydi motoru. Şeytan bir tekme at falan demiyordu. Onu benim asi yanım diyordu. Zaten böyle işler onun ilgi alanıydı. Ama motorun suçu neydi? Güzelim motora niye vuracaktım? Deniz' in karşısına dikildim. ' Dün neredeydin?' ' Sanada merhaba Rüya. ' Yoktu ona merhaba falan. Dün izin günüydü. Ve benim ne yaptığını öğrenmem gerekiyordu. ' Dün neredeydin?' ' İzinliydim, dün biliyorsun ki izin günüm. Bir şey mi oldu?' Hala cevap vermiyordu. Benim ne kadar inatçı olduğumu bilmiyordu. Cevap verinceye kadar başka tek bir kelime dahi etmeden bin kez tekrar edebilirdim sorumu. ' Dün neredeydin Deniz?' ' Sedef' in kampüsünde. Gitar çalıp şarkı söyledik arkadaşlarıyla. ' Dıt! Yanlış cevap. Doğru cevap evdeydim olmalıydı. Deniz' e okkalı bir tokat attım. Şöyle beş parmağın izi çıkacak cinsten. Ayıptır söylemesi elim ağırdı. Sonra ona çok yakışan deri montunun yakasından tuttum. Öyle sıkıyordum ki güzelim tırnaklarım kırılabilirdi. Dans ederken güzel göründüğünü düşünerek biraz uzatmıştım. Ve genelde neon renklerinde ilgimi çeken ojeler sürüyordum. Ama dün hepsini yemiştim sinirden. Ojelerin yani. Şu an parça parça saçma sapan görünüyordu. Yüzümü yüzüne yaklaştırdım. ' Rüya sen kafayı mı yedin? ' dedikten sonra belki konuşmaya devam edecekti ama burnunun dibine girdiğim için sustu. ' Deniz sana bir şey soracağım.' ' Bu şekilde mi? ' ' Ne varmış şekilde. ?' Alt tarafı burnumu burnuna yaslamıştım. ' Tokat attın Rüya. ' ' Tamam sonra sende bana atarsın ödeşiriz. ' ' Saçmalama. Öyle bir şey yapmam tabii ki. Sadece anlamaya çalışıyorum. İyi misin sen? ' Tokat yemiş bir erkeğe göre hala fazla nazikti. Böyle erkek azdı. Özellikle bu ülkede. Genelde tokat atma hakkını sadece kendilerinde bulurlar, kadın atarsa büyük hakaret sayarlardı. Oysa Deniz sakinliğini hiç kaybetmedi. O sakindi sakin olmasına da ben değildim. Hatta bu şekilde devam edersek daha da delirecektim. İç seslerim bile korkudan ses çıkarmıyordu. ' Cevabı öğrenince daha iyi olacağım. ' ' Sor o zaman. ' ' Ben üç gündür bulamadım uygun bir yer. Sen biliyorsun belli ki. Benimle de paylaşır mısın?' ' Bildiğim bir şeyse paylaşırım da, hiçbir şey anlamıyorum hala. ' Anlayışın kıtsa ben ne yapayım? Hiç düşünmedin demek ki , Rüya ne halde diye. Tabii Sedef' in yanında Rüya mı gelir akla? ' Sen onca anıyı nerene soktun? Ben uygun bir yer bulamadım da. ' Deniz galiba gülümsedi. Yani bu kadar yakından bakınca anlamak zor oluyordu. Burnum burnuna dayanmış haldeydi. Dudakları görünmüyordu doğal olarak. Gülünecek ne vardı sorumda? Tamam tanışalı üç ay kadar olmuştu ama anı biriktirmek için, uzun zaman gerekmiyordu her durumda. Bu birazda hafıza ile bağlantılı olabilirdi aslında. Çünkü ben nerdeyse her şeyi hatırlıyordum. Ve şu an hepsi bana yüktü. ' Bunun için mi tokat attın bana? ' Hayır. Onu başka bir şey için attım. ' ' Ne için? ' 'Sen soruma cevap verecek misin? ' ' Sen verirsen vereceğim. ' Yakasını bıraktım. Şart koşuyordu. İlk ben sordum klişesine girmeyecektim tabii ki. Neden attığımı anlamadıysa hiç anlamasa da olurdu. ' Senden de hayır yok belli ki. Ben cevabı kendim bulurum.' dedikten sonra arkamı dönüp gidiyordum ki Deniz birden önüme geçti. Şöyle sertçe kolumu yakalayıp düşürecek gibi hızla çekmek yok muydu? Yoktu demek ki. Kolumu tutup durdururken bile bunu sertçe yapmazdı o zaten. Bu yüzden onu boğmak istiyordum. Ne vardı kendinden soğutacak şeyler yapsaydı. ' Çekil önümden!' ' Hani soruna cevap arıyordun? ' dedikten sonra uzanıp elimi tuttu. Kalbinin üzerine koydu. ' Ben bütün anılarımızı buraya soktum Rüya. Sığıyor hatta yenilerini de epey yer kalıyor.' Ters ters bakarak elimi çektim. Ben bu kadar sinirliyken romantizm sırası mıydı? Ayrıca ben bunu yer miydim? Adamın sevgilisi vardı. ' Tam olarak Sedef' e şarkı söylemeden önce mi soktun yoksa sonra mı? ' ' Sen beni kıskanıyorsun. ' ' Üstüme iyilik sağlık. ' Tamamen kuru iftira. Kıskançlık değildi hissettiğim. Sadece çelişkili davranması sinirimi bozmuştu. Yani öyle olmalıydı. Yapım kıskanç değildi bir kere benim. Gerçekten değildi. Ama tabii ki bunun bir sınırı da vardı. Karşımdaki insana, hislerime ve duruma göre değişkenlik gösterebiliyordu. ' Bal gibi kıskanıyorsun Rüya. ' ' Kıskanmıyorum. ' ' Kıskanıyorsun. ' ' Kıskanmıyorum. ' ' Kıskanıyorsun.' Hayır sen kapat. Pardon onun yeri burası değildi. Ama tam olarak ona benzemişti. Neyse nerde kalmıştık? Hatırladım. ' Kıskanmıyorum. ' Elini yüzüme koydu. ' Sende benim seni kıskandığım kadar beni kıskanıyorsun. ' diyerek dudaklarıma yaklaştı. Bir adım geri gittim. ' Senin sevgilin var. Ne yaptığını sanıyorsun? ' Diğer elini belime koydu. Beni kendine çekti. Bunu da zarif bir şekilde yapmıştı. ' Benim sevdiğim var. ' diyerek beni öpmeye başladı. Ona karşılık vermiyordum. Ama geri de çekilemedim. Sonra aklımı başıma toplayıp geri adım attım. Deniz bana baktı. Gülümsedi. ' Sensin Rüya. Her şeyde çakal, sevmekte acemi güzelim benim. Benim için sadece sen varsın. ' Tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Bu kez öpüşüne karşılık verdim. Çok güzel öpüyordu. Dudaklarım sanki dudakları arasında eriyip yok oluyordu. Gözlerim kapandı. Kendimi anın büyüsüne bıraktım. Ayrıldığımızda bir adım geri attım. Sedef vardı. Yaptığımız yanlıştı. Ben böyle bir hataya nasıl düşmüştüm? Dengemi sağlayamayıp sendeledim. Elim istemsizce dudaklarıma gitmişti. Gözlerimi hala açmamıştım. Bir süre öyle kaldım. Sonra gözlerimi açtım. Kendime gelmek zorundaydım. ' Sedef var. Bu yaptığın çok yanlıştı Deniz çok. ' dedikten sonra koşmaya başladım. Bütün gücümle koşuyordum. ... Koşum çok uzun sürmedi. Mekana girdim. Daha müzik başlamamıştı. Kendimi dj kabinine atacaktım ki dolu olduğunu gördüm . ' Bana slow bir şeyler çalar mısın? Dans etmek istiyorum. ' ' Biraz sonra olsa olur mu Rüya? Yapmam gereken hazırlıklar var da. ' Kafamı salladım. Bugün şanslı günüm değildi anlaşılan. Piste döndüm. Neydi o laf. ' Müziği duyamayanlar dans edenleri deli zannederler.' mi öyle bir şeydi. Bende kendim şarkı mırıldanıp, dans etmeye başladım. Ben duyuyordum müziği ve bana yetiyordu. Deli demek isteyen diyebilirdi. Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, böyle dünya benim kahrımı çekiyordu. Delilik özgürlüktü her şeyden önce. Lirik dansta sevdiğim bir türdü. Ve böyle anlarda ruhuma iyi geliyordu. Sesim berbattı ama nasılsa sadece ben duyuyordum. Gözlerimi kapattım. Ve dans ettim. Hayalimde müzik çalıyordu. Her yeri ışıklarla süslenmiş devasa bir pistte dans ediyordum. Her adımda ruhum biraz daha iyileşiyordu. Birden bir ses duydum ve gözlerimi açtım. Deniz şarkı söylüyordu. Gökhan Kırdar' ın yerine sevemem şarkısını. 'Senden uzakta hep bir şeyler eksik Gönlümde derman yok inan bir nefeslik Ne bir avuntu ne de biraz ümit Ne yaptın bana, nedir bu sessizlik? İçimde bir şey acıyor sen gelince aklıma her şeyim Yerine sevemem, yerine sevemem.' O söyledi. Ben dans etmeye devam ettim. Şarkı bitti. Deniz sahneye gelip karşımda durdu. ' Sedef sana olan hislerimi biliyor. ' ' Ne? ' ' Sedef' e ilk gün onunla sevgili olamayacağımı söyledim. Sadece arkadaş olalım dedi. ' ' Sende kabul ettin öyle mi?' ' Senin ne tepki vereceğini merak ettim diyelim. Ayrıca kötü biri değil, seninde dediğin gibi. Daha fazla incitici davranmak istemedim. ' ' Gözümün önünde cilveleştin. ' ' Ya da senin gözüne öyle geldi. ' Gözümde suçlu olmuştu. Oh ne ala memleket. ' Ne gördüğümü biliyorum. ' ' Hiçbir şey bilmiyorsun. Dün Sedef aradı. Beni kampüse çağırdı.' ' Sende gitarla gittin. ' 'Evet. Çünkü bir arkadaşının doğum günü için bir sanatçıya ihtiyaçları vardı. Fazla paraları yoktu. Benim içinde ek bir gelir olmuş oldu. Hemde Sedef' le konuşmak için fırsat olmuş oldu. ' 'Fırsat arıyordun yani. Sen ağlama şarkısını da söyleseydin. ' ' Evet arıyordum. Çünkü senin tepkini ölçmeye çalışırken ona umut veriyor olabilirdim. Arkadaş gibi davranmamaya başlamıştı. Yani mesajları özellikle tuhaflaşmıştı. Bende aramızda arkadaşlık dışında bir şey olmasının mümkün olmadığını tekrar söyledim. Şansını denemek istediğini, ona neden bir şans vermediğimi söylemezsem vazgeçmeyeceğini söyledi. Bende seni sevdiğimi söyledim. ' ' Ne? ' ' Tahminen kaçıncı baskıda anlarsın? Seni seviyorum Rüya. Yazılı da vereyim mi? Ayrıca o şarkıyı söyleyeceğim tek kişi sensin. Milyonlarca insan içinde bile söylesem bil ki sana söylüyorum. Sadece sana...' Geri geri gitmeye başladım. Kafamı olumsuz anlamda sallıyordum. Deniz aramızdaki mesafeyi kapattı. Belimden tuttu. ' Bu kez kaçamazsın Rüya. ' ' Sen benimle oynadın. ' ' Ben sadece bunları tek mi hissediyorum, yoksa karşılıklı mı öğrenmek istedim. Kabul edelim ki sana sorsam cevap vermezdin. Aslında seni zorlamamaya kararlıydım ama Sedef konusu biraz bardağı taşırmış olabilir. ' Elimi kaldırdım. Tokat atacağım sırada elimi tuttu. Avcumun içini öptü. ' Sanırım tokatı peşin olarak atmıştın. Orayı geçebiliriz bence. ' ' Hak ettin ama. Sen bana oyun oynadın. ' ' Evet ettim güzelim. Ama o attığını etmemiştim. Bunu ona sayarız. Olmaz mı? ' diyerek göz kırptı. Kendimi hızla geri çektim. Herkes bizi izliyordu. Bir anda tepeden tırnağa kırmızıya döndüğümden emindim. Kapıya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Koşsam çok tuhaf olurdu. Yeterince şaşkınlık içindeydiler ve seyirlik malzeme vermiştim. Şimdi ayaklarım birbirine dolanır iyice rezil olurdum. ' Rüya!' diye seslenen Deniz' in sesini duymazdan gelerek yürümeye devam ettim. ' Cumartesi görüşürüz. ' dedi. Yine bakmadım. Mekandan çıktım. Hafta sonu geleceğimi biliyordu. Ne yazık ki aynı yerde çalışıyorduk. Koşmaya başladım. Kaçmak istiyordum. Hayır kalmak. Hayır kaçmak. Durdum. Hiç gelmemeliydim. Hiç. Deniz' de ya gidecek ya ölecekti. Başka bir son yoktu hayatta. Tekrar koşmaya başladım. Bütün gücümle... Hayatımda ilk kez mantıklı iç sesim ile asi iç sesim senkronize bir şekilde aynı şeyi söyledi. ' Bu kez ayvayı yedin Rüya. Kaderden hızlı koşamazsın. '
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD