#Alen
Dersi dinlerken sanki ilk kez öpüşmüş gibi elimi dudaklarıma götürme isteğimi elimde tuttuğum kalemle not almaya çalışarak engellemeye çalışıyordum. Gece boynuma değen ılık nefesini hatırlayınca göbeğine rağmen... Sen iyice saçmalamaya başladın Alen! Ama çok güzel öptü! Bunu asla inkâr edemem. Ağzı çok ferahtı ve tadı da çok güzeldi. Dudakları yumuşacıktı... Kolumdan dürtülmemle düşüncelerimden sıyrılıp Ayşe’ye baktım.
“Kızım ders bitti!” demesiyle gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
Zeynep alayla “Hayırdır ne düşünüyordun bu kadar dalgın dalgın?” diye sormasıyla sınıfa göz gezdirdim. Bizden başkası olmadığını fark edince “Ela ve Engin’e nasıl hesap soracağımı!” diye öfkeyle konuştum.
Elçin “Biz dayanmayıp Ela’ya sorduk ama saçmaladığımızı söyleyip bize kızdı.” demesiyle başımı salladım.
Ayşe “Oğuz’da Engin’e hesap sordu.” dedi.
Zeynep “Ama istersen ikisine de sor, rahatla.” deyince saatime baktım.
“Aslında soracaktım ama siz Ela’ya, sevgili kocamda Engin’e sorduğuna göre kendimi daha fazla yıpratmak istemiyorum.”
Elçin omzuma dokunup “Bence de öyle yap çünkü Engin’le iletişim kurdukça kendisini vazgeçilmez sanıyor.” dedi.
Benim için vazgeçilmezliği evli olduğumu bile bile beni öpüp benim ve ailemin onurunu, şerefini ayaklar altına almasıyla son buldu. Yerimden kalkıp “Haklısınız ama dört gün sonra sınav var. Fotokopi işini halledelim çünkü ardında kabuğuma çekileceğim.” dememle kızlar güldü.
Zeynep “Tamam o zaman Ela kafeteryada biz de yanına gidip birer kahve içelim sonra fotokopi işini hallederiz.” dedi.
Hepimiz Zeynep’i onaylayınca eşyalarımı tamamıyla toplayıp amfiden çıktık. Kafeteryaya girdiğimde gördüğüm görüntüyle kan beynime sıçrarken Ayşe “Oğuz, ODTU mimarlık bölümünü birincilikle bitirmişti değil mi?” diye sorup cevabını beklemeden Oğuz ve Ela’nın yanına gitti. Sakin kalmaya çalışarak ben de kızları takip ettim. Tam Oğuz’un karşısına oturduğumda önce Ela başını kaldırıp bizlere baktı. Daha sonra hâlen konuyu anlatan Oğuz’u dürttü. Oğuz başını kaldırıp benimle göz göze gelince gözlerini çekip diğer kızlara baktı.
“Hoş geldiniz.” diyerek kızlara gülümseyip Ela’ya döndü.
“Akşam bize gel. Üzerinden geçeriz.” demesiyle sakinlikten eser kalmadı!
“Bana sordun mu?” diye sorsam da Elçin “Ben de geleyim çünkü Ayfer hocanın sınavları çok zor oluyor!” diye yavru kedi misali Oğuz’a bakınca Oğuz bana baktı.
“Ela ortak arkadaşımız.” demesiyle Ayşe “Biz neyiz?” diye isyan etti.
Elçin “Benim sorumda havada kaldı.” diye isyan bayrağını çekince yumruğumu sıktım.
Ela “Oğuz belki bilmezsin ama Alen yalnız ve sessiz ders çalışmayı sever!” demesiyle kızların sorgulamasına rağmen bu kızı benimde sorgulamam gerektiğini anlamam farz oldu!
Oğuz, Elçin’e bakıp “Çalıştırırım ama bizim ev olmaz.” dedi.
Ayşe bana bakıp sonra Oğuz’a baktı.
“Eniştem bizim evde toplanalım.” demesiyle istem dışı güldüm.
Oğuz, Ela’ya bakıp “Senin evin müsait mi?” diye sordu.
Öfkeyle “Ayşe evine davet etti!” dedim.
Bana bakmak yerine Ayşe’ye bakarak “Senin aileni tanımıyorum belki rahat olmazlar diye düşündüm.” dedi.
“Rahat olmasaydılar Ayşe davet etmezdi.” diye ısrarla konuştum. Sonunda lütfedip gözlerime baktı.
“Tamam!” diye sinirle konuştu.
Memnuniyetsizlikle yüzüne baktım. Bakışlarını benden çekip Ela’ya dikince ben de bakışlarımı Ela’ya diktim.
“Oğuz siz Ela’yla ne kadar yakınsınız ki bizim senden hiç haberimiz olmadı?”
Zeynep’in meraklı ve haklı sorusuyla bakışlarımı ikisine yoğunlaştırdım.
Oğuz düşünür gibi olup “Yani ailelerimiz tanışıyor, Ela’nın biz de kalmışlığı var.” demesiyle gözlerim yuvalarından çıkmak istercesine açıldı.
Elçin “Ya öyle mi?” diye şüpheyle sordu.
Ela önündeki kitabı kapatıp gülümsedi. Şüpheci bakışlarıma gözlerini dikip “Biz Oğuz'la yakın olsak da kendisi sizinle tanışmak istemedi.” diye savunmaya geçince Oğuz güldü.
“İlk öncelikle istemedim değil hep bir aksilik çıkıyordu.” diye Ela’nın sözünü düzeltti.
Ela “Ama sana kaç kere gel seni bizim grupla tanıştırayım dedim.” dedi ısrarla.
Oğuz başıyla onaylayıp dudaklarını hafif ıslatınca gözlerim dudaklarına takıldı. Saçmaladığımı anlayıp dikkatimi Oğuz’un söylediklerine vermeye çalıştım.
“Sakin ol çilli, demedin demedim.”
Ela, Oğuz’un söylediğine dudak büküp “Ya öyle deme geberteceğim seni!” demesiyle ikilinin arasında gerçekleşen tatlı tartışmaya şaşkınlıkla bakmaya başladım. Ela, Oğuz’un saçını karıştırıp “Yumuşacık saçlarını bozarım!” diye gülerek söylendi.
Oğuz, Ela’nın elini tutup “Sonra sen tararsın.” demesiyle “Yeter!” diye bağırdım.
Kafedeki diğer insanlarla beraber ikili bana dönünce sakin kalmaya çalıştım.
“Kocamın saçlarının yumuşak olduğunu bilecek kadar yakınsın!” dediğimde Ela’nın gözünde yanan kıvılcımla şüphem ivme kazanırken “Biz Ela’yla kardeş gibiyiz.” diyen Oğuz’la bakışlarım onu buldu.
Tek kaşım havaya kalkarken “Kardeş!” dedim.
Elçin “Bence de öylesiniz. O zaman Alen’de bir yandan Ela’nın yengesi oluyor!” diye espri yapsa da bakışlarımı anında Ela’ya çevirip hareketlerini gözlemledim. Ela gülümserken boşuna kuruntu yaptığımı düşünüp Oğuz’a baktım. Ela’yı tanımadan bile bu hâline bakmayacağına adım gibi emindim!
“Kocacığım sonuçta öz be öz kardeşler bile birbirine kazık atıyorlar. Bundan dolayı kardeş ayağı olsa bile yerini ve sınırını bil!” dedikten sonra ikisine baktım.
“Yoksa ben fena gösteririm!” dediğimde Ela ağzını açmaya yeltense bile elimle onu durdurdum.
“Son sözümü söyledim!” dedikten sonra diğer kızlara döndüm.
“Ayşe evin müsait olursa orada çalışırsınız!” diyerek masadan kalktım. Ela’nın öfkeli bakışlarına göz kırptım.
Ela’nın inadına “Fotokopi çekmeye gideceğim! Malum kocam evde beni yalnız çalıştırırken aklı şaşmaması için elinde veri olsun!” diye alaycı çıkan sesimle söylenip yanlarından ayrıldım.
#Oğuz
Alen yanımızdan ayrıldıktan sonra Elçin “Çok kıskandı.” diye gülerek söylenmesiyle güldüm ama gerçeği bildiğimden sinirden güldüm. Daha sonra konu Ayfer hocanın dersinden açılınca kızlara tüyo vermeye başladım. O sırada arkamdan gelen sesle duraksamak zorunda kaldım.
“Oğuz!”
Arkamı dönüp Leyla’ya baktığımda bana öfkeyle bakıyordu. Tam dibimde durup elindeki kitapları sertçe masaya bıraktı. Etrafta bizden başka kafeterya sorumlusu olsa da “Dışarıda konuşalım.” diyerek ayağa kalkacakken Leyla eliyle omzuma baskı yapıp geri oturmamı sağladı.
“Ne oldu? Eski hâline mi döndün?” diye kızgınlıkla soluyunca “Ben seni-”
“Kapa çeneni!” diye bağırdı.
Sonra gözünden akan yaşı silip “Ben senin kaç yıllık arkadaşınım ama sen beni hiç tanımamışsın ve iki günlük karının beni aşağılamasına izin verdin!” diye bağırdı.
Sonra masadakilere dönüp “Kendine yeni arkadaşlar edindin değil mi?” diye sorusuna cevap beklemeyen bir tavırla sorup konuşmaya devam etti.
“Tabii artık tamamıyla karının yaşam alanına girdin ve on altı yıllık arkadaşını bir kalemde sildin!” diye bağırmaya devam etti.
Ayağa kalkıp yüzüne baktığımda zeytin gözlerden durmaksızın yaş geliyordu.
“Karın hem bana hem de sevgilime hakaret etti. Eray’a olanları anlattığımda nasıl üzüldü haberin var mı?” diye ağlayarak konuşmaya devam etti.
“Vay, vay timsah gözyaşları akmaya başlamış!” diye alkış tutup yanımıza gelen Alen'le Leyla ona öfkeyle döndü.
“Sen ne biçim birisin?” diye bağırınca Alen gülümsedi. Eliyle bedenini işaret edip “Sarışın, yeşil gözlü, manken fizikli çok güzel bir kadınım!” diye alayla karşılık verdi.
Leyla, bana bakıp “Arkadaşlıklar zor kurulur ama kolay bozulurmuş.” demesiyle ona bir adım yaklaştım.
“Öz-“
“Sakın sözünü tamamlama!” diye bağıran Alen'le ona baktım.
“Hayatıma karışma!” diye bağırdım.
Gözleri öfkeyle kısılırken “Hayatımda gördüğüm en keriz insansın!” diye bağırdı.
“Arkadaşından af dilemek kerizlikse kerizim!” diye Leyla’yı bırakıp ona baktım.
Olumsuz anlamda başını sallayıp “Arkadaşın seni parmağında oyuncak etmiş oynuyor ve sen bunu görmemekte ısrar edip arkadaşım diye tutturuyorsun!” diyerek tam dibimde durdu.
“Yaptığı her şey sana müstahak!” diye bağırıp önümden çekilecekken Leyla, Alen'in kolunu kavradı.
“Arkadaşımla arama girme!” diye kızarken Alen onun bileğini kavradı.
“Bir daha kolumu tutmaya kalkışırsan tutacak elin kalmaz!” diye bağırıp Leyla’nın bileğini ittirerek serbest bıraktı ve sonra üzerine yürüdü ama Leyla bu sefer arkaya doğru sendelemedi.
Leyla, Alen’e 9fkeli bir şekilde bakıp “Oğuz’un karısısın diye sustum ama bu senden korktuğum için değil!” diye tırnak gösterince Alen kararlılıkla kollarını göğsünde bağladı.
“Ben, Alen DEMİRDÖVEN’im ve karşımda kimsenin bir şeyi olduğum için değil, sen ve donunu giyemeyen sevgilin, kocamı keriz yerine koymaya çalıştığın için susacaksın!” diye tüm öfkesiyle kükredi.
Leyla korkuyla gerilerken “Oğuz!” demesiyle hemen yanına vardım.
“Sen onu boş ver. Ben sana inanıyorum!” diye kararlılıkla konuştum. Koluma dokunan elle sinirle Alen’in elini kavrayıp ittim. Alen’in yere düşmesiyle “Ah!” diye acı içinde yaralı elini tutması bir oldu. Kızlar etrafında toplanmışken yanına yaklaştığımda öfkeyle bana baktı.
“Özür dilerim, seni düşürmek istemedim.” desem de Alen yerden kalkıp “Al arkadaşını defol git buradan!” diye bağırdı.
Ona bir adım atacakken “Bugün sakın eve geleyim deme!” diye bağırıp Leyla’ya baktı.
“Seni keriz yerine koyan sahte arkadaşına sığın!” deyip öfkeyle kantinden çıktı. Ela haricinde diğer kızlar “Senden bize ders anlatmanı falan istemiyoruz!” diye bağırıp yanımdan çekip gittiler. Ela ayağa kalkıp öfkeyle Leyla’ya baktı.
“Uzun süredir söylemek istediklerimi Alen söyledi.” diyerek bakışlarını Leyla’dan çekip bana baktı.
“Oğuz bu kız bilerek seni kullanıyor!” diye kararlılıkla konuşunca Leyla öfkeyle “Sen ve arkadaşın, bizim arkadaşlık ilişkimizden uzak durun!” diye bağırsa da Ela umursamadan bana hayır dercesine bakıp yanımdan uzaklaştı. Leyla bana sarılıp “Canım arkadaşım! Beni o manyak karına karşı savundun, ezdirmedin!” dese de içimde yaşadığım burukluğun haddi hesabı yoktu.
♡♡♡♡♡
#Alen
Haklı olduğum halde beni arkadaşlarımın gözünde küçük düşürmüştü! Beni, Alen DEMİRDÖVEN’i!
“Ben sana bunun hesabını çok fena soracağım!” diye öfkeyle bağırıp yastığı sıktım. Açılan oda kapısıyla Zahide içeriye girdi.
“Leyla yellozu açık açık Oğuz’u keriz gibi kullanmıyor mu?” diye sordum.
Bana şaşkınlıkla bakınca sinirle yerimden kalktım.
“Konuşsana!” diye bağırıp ayağımı yere vurdum.
“Bilmiyorum.” diyen kadınla başımı olumsuz anlamda sallayıp “Onun için beni yere itti!” diyerek elime baktı.
“Elim çok acıdı!” diye hüzünle elime bakıp yatağa oturdum. Gözümden süzülen yaşla “Bu da yetmezmiş gibi arkadaşlarımın gözünün önünde Oğuz için Leyla daha değerli Alen 2. planda konumuna düştüm!” diye sona doğru öfkeyle konuştum.
“İsterseniz Fatih Bey'le Esra Hanım’a haber vereyim.”
İnsan der anana, babana haber vereyim Zahide, amcana ve yengene haber edeyim diyor. Daha sonra aklıma yengemin ve amcamın söylediği gelince mağdur ayağını son hız kullanmaya devam ettim.
“Canım çok acıdı oysa ki sadece gözünü açmasını istedim yoksa o kız onu elinde maşa misali kullanır atar ve istediği zamanda geri kullanır.”
Zahide’ye acıklı bakışlarımı atıp “İnsan der ki herkesin içinde karımı haksız konuma düşürmeyeyim evde konuşuruz ama o öyle yapmayıp üstüne beni yere itip canımı yaktı.” dememle gözümden süzülen yaşa engel olamadım.
“Oysa ben onun o sefil hâline rağmen dışarıda elini tutup kocam diye bağrıma basıyorum!” diye hıçkırdım. Zahide odadan çıkınca gülümseyerek yatağa girdim.
“Birazda baba ve anne dayağı ye şişko!” diyerek gözlerimi yumdum.
♡♡♡♡♡
#Oğuz
Ofiste önümdeki çizimleri incelerken aklım Alen’de idi. Söyledikleri hem zoruma gidiyor hem de...
Hayır, hayır boş ver diyerek çizime odaklanmaya çalıştığımda “Oğuz!” diye kükreyen babamla diğer çalışanlarla beraber başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Babamın yanında annemi de görünce şaşkınlıkla onlara baksam da annem öfkeyle “Derhal odaya gel!” diye kızdı.
Babam “Çabuk!” diye kükreyince ihaleyi alamadıklarını düşünüp yerimden kalktım. Babamın ardında odaya girdiğimde “Tüm ayrıntıları hesaplamıştım. İhale-“
Annem öfkeyle yanıma gelip yüzüme indirdiği tokatla şaşkınlıkla ona baktım. Bir ihale için bu tokat fazla değil mi?
Babam “Sen karını nasıl itip kalkarsın!?” diye bağırmasıyla durumu anlamış oldum. Durum için mahçup olsam da yanlışlıkla olmuştu ve beni dinlemeden hüküm vermeleri zoruma gitti.
“Yanlışlıkla oldu!” diye bağırdım.
Annem “Leyla için Alen’i karşına aldığına inanamıyorum!” diye bağırdı.
“Küçük çocuk gibi gelip size şikâyet etmiş!” diye öfkeyle konuştum.
Babam “Zahide söyledi!” demesiyle dünkü olayı hatırladım. Demek ki gerçekten her şey an be an rapor ediliyor.
“Yanlışlıkla oldu. Özür de diledim!” diye kendimi savunmaya devam ettim.
Annem “Alen, Zahide’ye sadece elinin ağrıdığını ve onurunun zedelediğini söyledi.” diyerek babama baktı. Sonra tekrar bana dönüp “Ayrıntıları söyle!” dedi emrivaki bir tavırla.
“Karımla aramda gerçekleşen bizi ilgilendirir!” diye çıkıştım.
Babam öfkeyle üzerime yürüyecekken annem onu durdurdu.
“Konuş Oğuz!” diye bağıran annemle sakin kalmaya çalışarak sabahki ve kafeteryada gerçekleşen olayı anlattım.
Babam sinirle gülüp “Kız yalan mı söylemiş?” diye bağırınca annemde ona hak verdi.
“Sana yıllardır anlatmak istediğimi ne kadar güzel sana söylemiş!” diye kırgınlıkla konuştu.
“Leyla beni kullanmaz!” diye bağırdım.
Annem itiraz etse de “Leyla benim arkadaşım. Onun hakkında kötü konuşmazsınız!” diye bağırmaya devam ettim. Annemin omuzları yenilmişlikle çökerken babam “Hadi Leyla senin yıllardır arkadaşın, kapı komşun ve sınıf arkadaşın onu okuluna bırak! Eray kim lan! Niye onu evinden alıp okula bırakıyorsun!?” diye bağırdı.
Annem “Alen sözünde haklı!” demesiyle “Anne!” dedim.
Annem bana birkaç adımda yaklaşıp elimi tuttu.
“O kız her şeye rağmen insanların önünde elini tutup kocam diye tanıtmaktan ve savunmaktan geri durmuyor!” diyerek hastanedeki olayı hatırlattı.
“Ama sen yıllardır bir Leyla tutturmuş gidiyorsun!” diye bağırıp elini çekti.
Babam “Bugün işten erken çık. Git Alen’e bir özür hediyesi al ve eve git.” dedi.
“Beni evden kovdu.” dememle annem gülerek “İyi yaptı. Keşke ben de yıllar önce yapsaydım.” diyerek koltuğa bıraktığı çantasını alarak odadan çıktı. Babamla yalnız kalınca babam tam dibimde durdu.
“Alen senin son şansın!”
“Anlayamadım?” diye sorduğumda öfkeyle “Gözünü açman için son şansın!” deyip yumruğunu yüzüme indirdi.
“Bir daha kızı itip kalktığını duyarsam bu kadar kolay kurtulmazsın Oğuz!” diye bağırıp odadan çıktı. Kapının kapanma sesiyle yere diz çöktüğümde aklımda sadece bir soru dönüyordu. O da Leyla’nın beni kandırıp kandırmadığı!
♡♡♡♡♡
#Alen
Oğuz’un yüzünde yer edinen yumruk iziyle içimin yağları erirken amcama teşekkürlerimi ilettim. Keşke dedemi karşısına almasaydı ve amcamı daha yakından tanıyarak büyüseydim ve beni terk eden sevgililerimi amcama dövdürtseydim. Ah, neyse bundan sonra yaparım. Şimdi Oğuz’un mıymıntı açıklamasını dinleyeyim.
“Alen ben seni yere itmek istemedim sadece hakkımda söz sahibi olman hoşuma gitmedi.”
Yataktan kalkıp “Sana eve gelme demiştim!” diye kızdım.
Derince soluyup ayağa kalktı.
“Tekrardan özür dilemek ve!” diyerek tam dibimde durup yüzüme eğildi.
“Cezan için geldim!” dediğinde anlamayarak ona bakarken bana sabahki konuşmayı hatırlatıp belimden kavradığı gibi dudaklarıma sarılmasıyla ne yapacağımı şaşırdım. Yavaş bir şekilde dudaklarımı öperken aldığım hoş tatla kollarımı boynuna doladım. Ağzımı aralamam için dudaklarıma baskı yaparken heyecanla dilimi diliyle buluşturdum. Dil darbeleri tecrübesizce olsa bile çok güzel. Ellerimi saçlarında gezdirirken aklıma Ela geldi ve hırsla saçını çekmemle benden ayrılıp hırladı.
“Alen!” diye boğuk bir sesle konuşup yüzüme bakarken ne diyeceğimi şaşırdım. Tekrar dudaklarıma eğilip dudaklarının arasına almasıyla gülümsedim. Beni öpmesinden hoşlanıyordum. Sırtım yatakla buluştuğunda üzerime eğildi ama garip bir şekilde korku hissetmedim yani göbeği ben de nefes darlığına neden olmadı. Elim saçında gezinirken kimsenin onun saçına dokunmasını istemedim. Bu yumuşacık saçlara sadece ben dokunabilirdim. Parmaklarım usul usul saçlarında gezinirken Oğuz daha bir istekle dudaklarımı öpüyordu. Tabii ben de karşılık vermekten geri durmuyordum. Yavaştan 7zerimde hissettiğim sertlikle gözlerim açılırken Oğuz sadece dudaklarımı öpüyordu. Durumu boş verip tekrar gözlerimi yumdum ve bu güzel dudakların tadını çıkarmaya devam ettim...
Ne kadardır öpüşüyorduk bilmiyorum ama Oğuz yavaşlayınca çekilmek zorunda kaldım. Mavi gözleri kopkoyuyken elini dudaklarıma götürdü.
“Çok güzel.” deyip gözlerime baktı. Gözlerindeki yoğunluğun nedenini biliyorken bu durumdan rahatsız olmak bir yana bana zevk veriyordu. Dudaklarımı okşayan parmaklarını çekip yanağıma götürdü. Yanağımı okşarken gözlerim istem dışı kapandı. Dudaklarıma öpücük bırakıp geri çekilince eli de durmuştu. Gözlerimi araladığımda “Orman Güzeli.” demesine anlamsız şekilde gülümsemiştim.
Yanağıma öpücük bırakıp dudaklarını kulağıma indirdi. Ilık nefesi bedenimde kıpırtılar meydana getirirken “Özür dilerim Orman Güzeli.” diyerek boynuma minik bir öpücük bırakıp üzerimden çekildi. Ona bakarken başını çevirip hızlıca odadan çıktı. Yataktan doğruluğumda elim yanağıma gitti. Gülümsemem yüzümde genişlerken başımı olumsuz anlamda sallayıp “Abartma!” diyerek kendime kızıp yataktan kalktım. Boy aynasına ilerleyip kendime çeki düzen verdikten sonra odadan çıktım. Gözüm Oğuz’u ararken Zahide’yi buldu.
“Nerede?” diye sordum.
“Çıktı.” demesiyle omuz silkip “İyi bari beni bağırtmadan gitti.” dedim.
Şaşkınlıkla “Barışmadınız mı?” diye sorunca “Sence!” dedim.
“Ama gülüyordu.” diye kapıyı gösterince merakla “Nasıl yani?” diye sordum.
Biraz düşünür gibi olup “Ay, Ela arkadaşınızla konuştu. Ona gülmüştü.” demesiyle sinirle Zahide’ye baktım.
“Kusura bakmayın Alen Hanım yanlış yorumladım.”
Daha fazla onu dinlemek istemediğimden “Akşam yemeği hazır mı?” diye sordum.
Başını sallamasıyla sofrayı kur diyerek yemek masasına ilerledim.
♡♡♡♡♡
Dün Oğuz eve gelmemişti ama nerede kaldığını ona hesap sormak için merak ediyordum ki Ela’nın evinde kaldığını öğrenmemle sinirlerim zıplamıştı. Ela ise gayet normal bir şeymiş gibi Oğuz’u benden önce tanıdığını ve daha öncede evinde kaldığını söyleyip üzerinde durmamam gerektiğini söylese de duracaktım.
“Ela bir daha Oğuz evinde kalmayacak!” diye sinirle konuştum. Zeynep elimi tutup sakın ol dercesine bakarken üçüsüne hitaben “Karışmayın!” diyerek Ela’ya odaklandım.
“Neden?” diye sorarak ciddileşti.
“Dün ne söylediğim sadece kulağına değmiş ama zihninde anlamlandıramamışsın!” diye sinirle konuştum.
Gözleri sinirle kısılırken yerinde dikleşip “Ne dediğini gayet net anladım ama sen beni anlamamakta ısrar ediyorsun!” dediğinden sinirden gülüp ciddiyetle gözlerine baktım.
“Anlamış olsaydın Oğuz’u evine almazdın!” diye öfkeyle konuştum.
Sinirden dudaklarını kemirip “Arkadaşımı sokakta bırakmak istemedim!” dediğinde “Para verseydin gidip otelde kalsaydı!” dedim.
“Geçmişte-”
“Kes!” diye elimi çimene bıraktığımız kitaplara indirip “Geçmişimi sözlerime neden olarak sunacak vasıfta değilsin! Haddini bil ve bir daha evli olan arkadaşının kocasını evine alma!” dedim.
“Oğuz benim arkadaşım!” diye üstüne basa basa konuşunca ya sabır dedim.
“Başlatma arkadaşına benim kocam senin evinde kalamaz. Ha, çok kalmasını istiyorsan beni de davet öyle kalırız ama maazallah sesimizden falan rahatsız olursun bunu da göz önünde bulundur!” dediğimde gözleri parlayıp söndü. Konuşmayınca memnuniyetle ardıma yaslandım.
“Oğuz çok naif biri. Tavırlarına nasıl katlanıyor çok merak ediyorum!” diye boş konuşmaya devam edince kalkıp saçını yolmak istedim.
“Zıt kutuplar birbirini çeker ve sever!” diye dalga geçince memnuniyetsiz ifadeyle beni inceledi. Sanki yeni görüyor haspam!
“Oğuz’u neden evden kovdun?” diye sorunca tek kaşımı kaldırıp “Hayırdır? Biz bilmeden mimarlık bölümünü bıraktın da gazetecilik bölümüne geçiş yapıp magazin işiyle mi uğraşıyorsun?” dedim.
Gözlerini devirip “Dalga geçme sadece durumu anlamaya çalışıyorum!” dedi.
“Çünkü kocamın dünkü davranışdan sonra onu sersefil bir hâlde sokakta bırakıp aklını başına getirmeyi planladım!” diye öfkeyle soluyup planımı bozduğunu anlamasını bekledim. Açıklamayı yeterli bulan bir tavırla gözlerime baktı.
“Eğer yapamıyorsan boşan.” demesiyle anlık şaşırıp kaldım.
Elçin elini Ela’nın başına götürüp okşayarak “Kafana ne düştü?” diye sordu.
Ayşe “Tatlım biz yuva yıkmayız!” diye cümlesinin üzerine bastırarak konuştu.
Ela “Tamam Alen'le arada sürtüşüyoruz ama bunu hem onun hem de Oğuz için söyledim. Anlaşamıyor gibisiniz.” dedi masumane bir tabiatla.
Kahvemden bir yudum alıp “Ya, gerçekten mi? Ne düşünceli bir ortak arkadaşımız var! Gözlerim doldu peçete verin!” diye alayla konuştum.
Zeynep “Alen!” diye uyarınca sus dercesine ona bakıp öfkeyle yerinde can çekişen Ela’ya baktım. Daha fazla üzerine gidip çenemi yormak istemediğimden “Gayet iyi anlaşıyoruz!” dedim.
“Çok belli oluyor!” diye dalga geçince kahvemi yudumladım.
“Tatlım çatırdamayan ve çatırdayıp yıkılan evlilikten kork!” diyerek son sözümü söyledim.
Bu sözüm üzerine bir şey demeyip ardındaki ağaca yaslanmakla yetindi. Kahveyi ağzıma götürüp harcadığım eforun sinirini kahvenin tadına vara vara içerek atmaya çalıştım.
“Merhaba!” diye seslenen sesle arkamı dönmek istemesem de birkaç saniye sonrasında Oğuz tam karşıma geçip çimene oturarak göz zevkimi gasp etti. Elinde gördüğüm papatyalarla merakla ona baktım.
“Karıcığım nasılsın?” diye gülümseyerek sordu.
“Seni görünceye kadar iyiydim!” diye nefretle konuştum.
Başını sallayıp “Ben de seni seviyorum!” demesiyle elimdeki kahve düştü. Oğuz şaşkınlıkla bana bakarken kızlar kıkır kıkır gülüyorlardı. Oğuz kahve bardağını alıp “Sanırım yüzüme dökecektin!” diye tahmin yürütmesiyle Elçin “Yok o heyecanlandı!” demesiyle öfkeyle bardağa uzandım ama Oğuz papatya demetini bana verdi.
“Sana yenisini alayım.” demesiyle çiçeği elinden çekip yere fırlattım.
“İstemiyorum!” dedim.
“Tamam, hâlen öfkelisin ama yanlışlıkla oldu. Bilerek sana asla vurmam.” diye kendini savunmaya çalıştı. Cevap vermek yerine başımı çevirdim.
“Sana kahve alıp gideyim.” diyerek yerinden kalkınca “İstemediğimi söyledim.” diye sözümde ısrar ettim.
Zeynep “Gitti kızım!” demesiyle yüzümü döndüğümde Oğuz yavaştan gözden kayboluyordu.
Ayşe gülerek “Aferin kız hemen su koy vermedin!” demesiyle gülümsedim.
Ela çiçekleri alıp “Çiçeklere yazık!” demesiyle demeti elinden çektim.
“Mümkünse Oğuz'la ilgili hiçbir şeyi savunma!” dedim sinirle.
Zeynep sakin olmam için koluma dokunsa da gördüğü ilgi zoruma gidiyordu.
Ela bıkkınlıkla “Ne kıskanç bir kız oldun Alen!” diye söylendi.
“Kıskanç değilim!” diye bağırdım.
Ela başını sallayıp ayağa kalktı.
“Pazartesi sınav var. Oğuz’da çalıştırmayacak zaten onun için gidiyorum.”
Çok üzüldüm diyeceğim külliyen yalan! Oğuz elinde tepsiyle bize doğru geldiğinde Ela’ya bay bay yapıp Oğuz’a da tekmeyi basmak için bekledim. Önüme bıraktığı dönerlerle “Öğle yemeğiniz benden olsun.” diyerek doğruldu.
“Ela nerede?” diye sorduğunda tepsiyi kafasına geçirmemek için kendimi zor tuttum.
“Sana ne!”
Gözlerime bakıp “Tamam, görüşürüz.” dedikten sonra gülümsedim.
“Görüşmesek sevinirim!” diyerek önüme döndüm. Oğuz bize afiyet olsun deyip yanımızdan kesin kalkış yapıp ayrılınca önüme döndüm. Elçin dönere uzanıp “Nerde beleş orada yerleş!” diyerek tepsideki döner ve ayranı aldı. Ayşe ve Zeynep’te dönerlerini alınca tepside iki döner ve ayran kalmıştı. Aferin kendisini hesaplamamış şişko! Çimenden kalkıp “Kızlar ben de eve gidip duş alıp uyuyacağım sonrası malum.” diye kalkışıma açıklama getirdim.
Zeynep “Dönerini yeseydin.” deyince başımı olumsuz anlamda sallayıp “Sizlere afiyet olsun. Görüşürüz.” diyerek kızlara havada öpücük yollayıp yanlarından ayrıldım.
♡♡♡♡♡
#Oğuz
Alen için yemek hazırlarken birazda korkuyordum ama özür yemeği sonuçta umarım fazla bir şey demez. Bir zahmet demesin resmen beş saatimi verdim ama Alen’den her şeyi beklerim. Sofraya dizdiğim siste ördek, karnabahar püresi, pancar sosu, mikro filizler, pancarlı semizotu salatası ve kırmızı şaraba gülümseyerek bakıp anneme teşekkürlerimi ilettim. İyi ki yemek yapmayı öğretmişti. Telefonuma gelen mesajla telefonumu cebimden çıkardım. Mesaj Zeynep’tendi.
Valla artık oyalayamadık!
“Zaten yeterince oyaladınız.” diye kendi kendime söylenip teşekkür ettiğime dair kısa bir mesaj atıp telefonumu cebime attım. Koltuğa geçip gitarı elime alıp akordunu kontrol ederek beklemeye başladım...
Aradan geçen beş on dakikalık zaman zarfıyla duyduğum kapı zil sesiyle heyecanla yerimden kalktım. Kapıyı açtığımda Alen bana ifadesizce bakıp içeriye girdi. Kapıyı ardında kapatıp hızlı adımlarla önüne geçtim. Bana merakla bakan ormana gülümseyip elini kavradım. Elini çekmeyince özgüvenim şiddet kazanıp onu, onun için hazırladığım sofraya götürdüm. Gözü şaşkınlıkla açılırken biraz bekledim.
“Bu benim için mi?” diye kendisini işaret ederek sormasıyla iki elini birden kavradım.
“Evet senin için.” dedim gülümseyerek.
Alen başını sallayıp sofranın etrafında dolandı.
“Koltuğunu çekeyim.” dediğim an Alen sofranın örtüsünü çekip üzerindeki her şeyi yerle bir etti. Bu tepkiyi beklemediğim için bir iki adım gerileyip ona baktım. Gözleri öfkeden kısılırken sözleri zehre bulanmış gibi dudaklarından dökülmeye başladı
“1: Ben senin gerçek karın değilim!” diyerek bedenimi süzüp gözlerime baktı.
“Bedeninden nefret ettiğim kadar senden nefret ediyorum!”
“Özür dilemek-”
“2: Gereksiz özür çabalarına girmek yerine özür dileyecek davranışlar yapma!” diye öfkeyle bağırınca bu hazırlığı düşünüp faaliyete geçirmekle hata ettiğimi anladım.
Yerdeki sofraya bakıp “Şişkodan meziyetler!” diye alaycı sesle konuşup ayağındaki ev terliğiyle yemeklerin üzerine basıp tam dibimde durdu.
“Senin elinin değdiği hiçbir şeyi yemem!” diye yüzüme bağırmasıyla hakaretlerini bitirip bu durumun son bulmasını bekledim.
“3: Sana karşılık verdim diye havalara bürünme çünkü sana sadaka verdim.” demesiyle öfkeyle yüzüne baktım. Gözleri alaycı tavrını korurken “Malum tecrübesizsin!” diyerek gülümsedi.
Elini dudaklarıma götürüp okşayarak “Tecrübesizliğine neden olan kadın seni sazan yerine koyup yıllardır sırtından geçiniyor ve sen buna bir türlü ayılmıyorsun!” diye bağırıp elini geri çekti.
“Bitti mi?” diye bağırdığımda yere eğilip masanın örtüsüyle elini silip “Sayende ellerim sudan çıkmayacak!” diye nefretle konuşup ayaklandı. Kollarını göğsünde dolayıp “Etrafı topla ve bir daha arkadaşlarımı alet edip beni oyalama!” diye bağırdı.
“Senin yüzünden sınava çalışamadım!” diye sözünü bitirip odaya doğru sinirle yöneldi. Gözüm yerdeki sofrayı bulunca cebimden telefonu çıkarıp Zahide ablaya mesaj attım.
♡♡♡♡♡
#Alen
Zahide meyve suyumu masaya bırakırken “Bir daha evden benden izinsiz ayrılırsan başımızdaki bekçi demem ya kovarım ya da maaşını keserim!” diyerek ona döndüğümde korkuyla başını salladı.
“Özür dilerim Alen Hanım.” demesiyle “Dileme!” diye bağırdım.
Başını sallayınca “O şişko, dümbelek nerede?” diye merakla sordum.
“Bugün eve gelmeyeceğini söyledi.” demesiyle öfkeyle portakal suyunun bardağını sıktım.
“Ben yapsaydım -Alen Hanım miras!- diye başımın etini yerdin!” diye öfkeyle konuştum.
“Evlilikte eşler arasında tartışmalar olabileceği için ve siz de gerçekten tartıştığınız için kural ihlali yok.” diye açıklama getirdi.
"Nereye gittiğini söyledi mi?" diye sakinlikle sordum.
Bana şaşkınlıkla bakınca "Çabuk cevap ver!" diye bağırdım.
İrkilerek "Hayır sadece eve gelmeyeceğini belirtti!" dedi hızlı hızlı.
Yine Ela'nın evine gittiyse bu sefer o evi de Ela'yı da onu da darmaduman ederim.
“Ara o şişkoyu ilk önce nerede olduğunu öğren sonrada eve gelmesini söyle! Ha, gelmiyorsa onu amele yerine koyan Leyla'sı için beni bu kümes gibi eve takmaktan vazgeçip gidip villada yaşayalım. Sonra cehennemin dibine kadar yolu var!” diye bağırıp portakal suyu bardağını öfkeyle yere devirmemle Zahide bir iki adım geriledi.
"Sakin-"
“Kes sesini! Derhal dediğimi yap!” diye emrini ikiletmemesi gerektiğini anlamasını istercesine bağırdım.
“Emredersiniz Alen Hanım!” diye hızlıca odadan çıkınca öfkeme sahip çıkmaya çalışsam da olmuyordu.
“Senden nefret ediyorum! Nefret!” diye bağırıp elimi hırsla masaya vurdum...