2 hafta sonra...
#Alen
Yoğun geçen sınav haftasının ardında bütüm olmadığından benim için okul kapanmıştı. Bu iki haftada Oğuz'la iletişim kurmadık bile. Yalnız ve sessiz çalışmayı sevdiğimi Zahide’de bildiğinden miras ihlaliyle ilgili bir sorun oluşmamıştı ama Oğuz bir şey yapmasa bile ihtiyacımı görmek için odaya girdiğinde onu görmek bile ondan nefret etmeme yetiyordu. Bunu ona söylediğimde iki hafta boyunca yan odada uyumayı istese de izin vermedim çünkü sınav stresimi ona hakaret ederek çok güzel atıyordum şimdide kızlarla beraber yemek yemeye gelmiştik.
“Alen ne düşünüyorsun?” diye soran Zeynep’lle gülümsedim.
“Üç ay tatili için hangi ülkeye gitsem diye düşünüyorum.”
Elçin “Onu Oğuz'la birlikte karar vermeniz gerekmiyor mu?” diye sormasıyla “Ben ne dersem o olur!” diye sinirle konuştum.
Ayşe tabağına çatalını bırakıp “Alen bir şey söyleyeceğim.” dedi.
“Buyur.” diyerek salatamdan bir çatal aldım.
“Sen Oğuz’a dış kapının dış mandalı gibi davranmıyor musun?” diye sormasıyla “Bu kanıya nasıl vardın!?” diye sinirle soluyup çatalımı bıraktım. Gözlerimi Ayşe’ye diktiğimde Ayşe saçını kulağının ardına iteleyip “Bir kere arabadan indiğinizde senin ona hakaret ederken duydum.” demesiyle “Ne zaman ve ne dedim?” diye sordum.
“Design Studio sınavının olduğu gün sen Oğuz’a -Bedenin beni rahatsız ediyor benden ve çevremden uzak dur!- diye bağırdın.”
Dışarıda sinirlerimi kontrol altına almaya çalışsam da başarılı olmadığımı fark ettim. Başımı sallayıp “Eşler arasında kavgalar olması normal, takılma.” demekle yetinip gülümseyerek salatama döndüm.
Ayşe “Anladım.” diyerek yemeğine dönerken kaçan iştahımla Oğuz’a saydırdım. Başımı etten kaldırıp su bardağını elime aldığımda Elçin “Alen evlendiğine pişman mı oldun?” diye etini keserek sormasıyla “Pişman olsaydım adliyede olurdum.” dedim.
Elçin eti ağzına verip onaylayıcı bakışlar atarken Zeynep “Oğuz dış görünüş olarak yapılı dursa da ben tanıdıkça çok sevdim.” demesiyle başımı salladım. İyilik meleği arkadaşım! Zavallı birine sevgi sadakası vermeye ne meraklıymışsın!
Ayşe “Al bizden de o kadar hem o sana karşı anlayışlı. Şanslısın.” dedi.
Onlara ne kadar şanslı olduğumu sahteden ifade edip kafamı salataya gömerek iğrendiğimi gizlemeye çalıştım. Salatadan birkaç çatal alıp konu tatil planları hakkında açılınca keyiflice sohbete katıldım. Elçin telefonuna bakarak “Ela bizimle gelmeyip Oğuz'la kutlama yapmayı seçmiş!” diye imayla konuşmasıyla “Boş verelim çünkü Ela’ya söyledikçe durumu inada bindirmiş bir hâl oluştu.” dedim.
Zeynep “Aynen öyle.” diyerek beni destekledi.
Sandalyemden kalkıp “Bir lavaboya gidip geleyim.” diyerek yerimden kalktım. Lavaboya doğru ilerlerken birdenbire bedenime çarpan bedenle yere doğru savrulmamla yeri öpmüştüm. Sinirle yerden doğrulacakken kafama düşen sert cisimle kalkamadım. Yardım için elimi kaldırdığımda elime basılmasıyla dudaklarımdan dökülen “Ah!” nidasıyla gözlerimi karanlığa gömdüm.
♡♡♡♡♡
#Oğuz
Zeynep’in arayıp yemek yedikleri mekanda çıkan kargaşa sonucunda Alen’in yaralandığını ve hastaneye kaldırıldığını söyleyince koşarak hastaneye gelmiştim. Doktorlar başına düşen cam sürahi için onu ameliyathaneye almışlardı. Daha sonra annem, babam ve amcamlar gelmişti. Hepimiz doktorun çıkıp bize iyi haber vermesini bekliyorduk. Ela destek olurcasına elimi sıkarken aklımda Alen’in sözleri dolanıyordu. Gerçekten yıllarımı vererek sevdiğim kadın durumdan haberdar olmasına rağmen özür dileyip Eray’ın yanında olması gerektiğini söyledi. Bu cevap kafamdaki tüm soru işaretlerini cevaplandırmıştı. Açılan kapıyla doktorun çıktığını görmemle yerimden kalktım. Amcam “Kızımın durumu nasıl?” diye sormasıyla hepimiz doktorun ağzına kilitlendik.
“Alen Hanım ameliyatı başarıyla geçti. Durumu iyi ama her ihtimale karşı bugün hastanede kalması gerekiyor.” demesiyle gülümsedim.
Yengem “Kızım iyi olsun da bir gün değil birkaç gün kalırız.” deyince annem ona sıkıca sarılıp “Şükürler olsun.” dedi.
Elçin “Görebilir miyiz?” diye sormasıyla doktor olumsuz anlamda başını sallayıp “Şu an narkozun etkisinde. Birkaç saat sonra uyanınca ve biz gereken tetkikleri yaptıktan sonra görebilirsiniz.” demesiyle Elçin ve diğerleri başını salladı.
Doktor yanımızdan ayrıldıktan sonra ameliyathane kapısı açılıp sedye üzerinde uyumuş gibi duran Alen gözüme çarptı. Her şeye rağmen Alen’e üzülmem dediği gibi salak olduğumun göstergesi belki de gözümü açtığı için bir vefa borcu. Yengem elini tutup öpüp birkaç bir şey söylese de hemşire götürmeleri gerektiğini belirtince yengem elini bırakmak zorunda kaldı. Biz de yitip giden hemşirelerin arkasından bakadurduk.
♡♡♡♡♡
Üç dört saatin ardında Alen uyanmış ve doktorda onu kontrol etmek için yanına girmişti ama on beş dakika kadar olmasına rağmen odadan bir türlü çıkmamışlardı. Sabırsızca bacağımı sallarken babam koluma dokundu.
“Sakin.” demesiyle başımı sallayıp bacağımı sallamayı bıraktım. Elçin ayağa kalktığı sıra doktor odadan çıkmasıyla yönünü doktora doğru çevirdi. Yerimden kalkıp doktorun dibime vardığımda diğerleri de gelmişlerdi. Doktor boğazını temizleyip “Bir sorun var.” demesiyle yengem “Kızım nasıl? Bir şey mi oldu?” diye korkuyla sordu.
Ahmet “Ablamın durumu iyi mi?..” derken herkes bir ağızdan konuşmaya başladı. Doktor yerine ben rahatsız olmuştum.
“Bir susun doktor konuşsun!” diye bağırmamla herkes susunca doktor bana gülümsedi. Teşekkür edip yengeme baktı.
“Alen Hanım hiçbir şey hatırlamıyor!” demesiyle hep bir ağızdan “Ne!?” diye bağırdık.
Evet ne!? Bunu beklemiyordum!
Doktor “Evet, ismini dahi hatırlamıyordu.” demesiyle başımı duvara vurmak istedim.
Yengem şaşkın şaşkın “Kızımı görmek istiyorum.” demesiyle diğerleri de onayladı.
“Tabii ama hatırlaması için baskı yapmayın çünkü bu daha kötü sonuçlar doğurur.”
Amcam “Hayır zorlamayız ama kendimizi tanıtırsak sorun olur mu?” diye tedirginlikle sordu.
Doktor başını olumsuz manada sallayıp “Hayır olmaz ama -Beni nasıl unutursun ya da nasıl hatırlamadın!- gibi baskıcı kelimeler kullanmayınız.” demesiyle hepimiz onaylar biçimde başımızı salladık.
“Geçici bir durum mu?” diye merakla sorduğumda “Öyle gözüküyor.” demesiyle rahat bir nefes almıştım.
Doktor oda kapısını açıp önden yürümesiyle biz de ardında ilerledik. İçeriye girdiğimizde Alen merakla çevresine bakınıyordu. Bizi görünce hepimizde göz gezdirip doktora baktı.
“Bunlar kim?” diye sormasıyla yengem, amcam ve Ahmet yanına vardılar. Yengem elini tutup “Kızım, benim annen!” demesiyle amcam “Ben de baban.” dedi ve Ahmet’te “Kardeşinim abla.” demesiyle Alen elini annesinin elinden çekip hepsine göz gezdirdi. Gözlerini birkaç defa kırpıştırıp açmasıyla merakla ona baktım. Sonra doktora dönüp “Hiçbir şey hatırlamıyorum.” dedi.
Doktor anlayışla gülümsedi.
“Sorun değil Alen Hanım, başınıza aldığınız darbe yüzünden geçici bir hafıza kaybı yaşadınız. Hatırlamak için sakın kendinizi zorlamayın. Zamanla her şeyi hatırlayacaksınız.”
Alen onaylayınca doktor geçmiş olsun dileklerini sunup bizi yalnız bıraktı. Herkes sırasıyla ismini, soy ismini ve yakınlık derecelerini belirtip Alen’e kendisini tanıtıyordu. Alen ise konuşmak yerine başıyla onaylamakla yetiniyordu. En sona ben kaldığımda tepkisini tahmin etsem de konuştum.
“Ben Oğuz DEMİRDÖVEN, hem kuzenin hem de kocan!” dememle gözlerini kocaman açıp “Ne!?” diye bağırdı.
Korkuyla ona bakarken “Doktor bana 20 yaşında olduğumu söyledi.” demesiyle beklediğim -Sen benim kocam olamayacak kadar şişkosun- tepkisiyken bunu sonraki süreçte söyleyeceğini düşündüm.
“Evet ama-”
“Yoksa hamile miyim?” demesiyle benim gözlerim kocaman oldu.
Elçin gülerek “Bu da benim sözümü hatırladı!” demesiyle Zeynep dirseğini karnına geçirdi. Yengem elini tutup “Hayır kızım hamile falan değilsin sadece-” sözünü yalanla bitirmesini istemediğim için araya girdim.
“Biz yalnız konuşsak olur mu?” diye sordum.
Alen elini annesinin elinden ayırıp merakla bana bakarak başını olumlu anlamda salladı.
“Konuşalım.” demesiyle amcama bakıp gözlerimi yumdum. Amcam herkesi odadan çıkarırken yengem çıkmak istemese de onu da alıp çıktı. Alen’in yanına biraz yaklaşıp baş ucundaki sandalyeye oturdum.
“Şimdi dikkatlice beni dinle ama sözümü sakın bölme.” diye uyarsam da boşa uyardığıma emindim.
Başını usluca sallamasına şaşırırken evlilik durumumuzu baştan sona özetledim. Şaşkınlıkla gözlerini aralayıp “Biz seninle formalite icabı evliyiz.” diye teyit edercesine konuşunca başımı salladım.
“Ama bunu ailelerimiz dışında kimse bilmiyor ve Zahide abla tarafından denetleniyoruz. Eğer aramızda anlaştığımız anlaşılırsa miras elden gider.” dedim.
Başını sallayıp “Peki az önce arkadaşlarım olduğunu belirten kişiler de gerçeği bilmiyor değil mi?” diye sordu.
“Hayır ve bilmesinler çünkü insan kuyuya bile sırrını verse rüzgâr onu alıp diğer insanların kulağına üfler.” dememle gülümsedi ve pek alışık olmadığım bir Alen'le karşı karşıya olduğuma emin oldum.
“Anladım peki bizim aramızda bir yakınlaşma oldu mu?” diye merakla sormasıyla gözlerim yuvalarından çıkacaktı.
“Yani ne kadar formalite icabı olsa da aynı yatakta uyuduğumuzu söyledin elbet bir çekim olmuştur.”
Ah, birkaç defa öpüştüğümüzü söylesem ne hisseder.
“Söz kimseye söylemeyeceğim.” demesiyle başımı salladım.
“Sadece birkaç defa öpüştük ama fazlası olmadı.” dememle Alen’de olmasına ihtimal dahi vermeyeceğim bir durum olan yüzünde kızarma meydan geldi. Başını sallayıp “Beni yalnız bırakır mısın?” demesiyle bence de dememek için kendimi tuttum. Yerimden kalkıp “Geçmiş olsun ve daha fazlası olmaz zaten rahat olabilirsin.” diye ona güven vererek odadan çıktım. Herkesin bakışı ben de kilitlendiğinde “Yalnız kalıp duyduklarını sindirmek istiyor.” dememle başlarını sallayıp yerlerine geri oturdular.
♡♡♡♡♡
Dün Alen hastanede müşahede altında tutulduktan sonra bugün hastaneden çıkmıştı ama eve gitmek yerine yengem ve diğerlerinin isteği üzerine villaya gelmiştik. Alen kendi odasına yerleştirilirken ben de Zahide ablaya durumu özetleyip yan odada uyuyacağımı söylediğimde anlayışla karşılamıştı. Şu an ailece öğle yemeği yerken herkesin bakışı Alen’de gidip geliyordu. Alen ise önündeki yemeğe bakıp yavaş yavaş yemekle meşguldü. Hafifçe öksürüp dikkati üzerime topladım.
“Size bir şey söylemem gerekiyor.”
Sözüm üzerine Alen’in üzerindeki bakışlar çekilirken annem merakla “Buyur oğlum.” dedi.
“Anne bildiğin üzere mimarlık yüksek lisansı için İtalya’ya başvurmuştum.”
Babam “Kabul gördü mü?” diye hevesle sorunca başımı salladım.
Alen “İtalya’ya mı gideceksin?” diye gülümseyerek sordu.
“Evet.” dedim.
“Ben de geleceğim.” demesiyle ben ve sofradakiler “Ne!?” diye şaşkınlıkla bağırdık.
Alen bize kısa bir bakış atıp “Kocamı İtalyan kızlarıyla tek başına bırakmam!” demesiyle ona gerçek misin diye bakmaya devam ettim.
“Öyle Maviş Maviş bakma!” diye sevinçle konuşmasıyla “Bunda devreler iyice değişti.” dememle annem bacağıma vurdu.
“Anne!” diye serzenişte bulunsam da “Düzgün konuş!” diye uyarıda bulundu.
Alen, Zahide ablaya bakıp “Zahide abla, kadının yanı kocasının yanı değil mi?” diye sormasıyla Zahide abla şaşkın şaşkın kafasını salladı.
“Hatta sen de gel sonuçta bekçimizsin.” demesiyle “Yok artık!” diyebildim.
Bana dönüp “Kocacığım çocuk yapıp döneriz.” dediği gibi amcam ve yengem öksürmeye başladı.
Alen gülerek “Bak nasılda herkes heyecanlandı.” dese de gözümün önüne gelenler “Ben çocuk sevmiyorum!” dedim.
Alen’in yüzündeki gülümseme solarken “Kusura bakma ama çocuk yapma gibi bir hayalim yok. Hele senden hiç yok!” dedim.
Hafızası yerine geldiğinde bunun için beni lime lime ederdi! Alen başını sallayıp “Tamam ya, sanki meraklıyım senden çocuk yapmaya şişko!” demesiyle başını tutması bir oldu. Yengem, annem ve ninem telaşla yanına vardıklarında “İyiyim, başıma aniden bir ağrı saplandı.” diyerek eliyle durmalarını işaret etti.
Yengem telaşlı bir ifadeyle “Zahide doktora haber ver.” dedi.
Alen “Hayır, gerekmiyor.” diyerek sofradan kalktı. Sinirle bana bakınca hafızasının yerine geldiğini bile düşündüm. Çünkü bu sınırlı bakışlar bir gün öncesinde aşırı alışık olduğum bakışlardı.
“Çocuk yapacağız!” demesiyle ağzım açılırken o gülümsemeye başladı. Yok, yok bunda devreler iyice yandı! En iyisi kaçmak?
“Acilen İtalya’ya en erken uçak biletini alacağım!” diyerek sofradan kalktım.
Babam “Oğuz!” dese de “Baba bazı evrak işlerim var onları halletmem gerek.” diyerek üst kata yöneldiğimde Alen’de peşimden geldi. Kimsenin ardımızda gelmediğini görünce kolundan kavrayıp odama götürdüm. Kapıyı ardımızda kapatıp “Sen ne yapıyorsun?” diye sormamla “Rolümü oynuyorum.” demesiyle şaşırdım. Sonra kendime gelip gülümsedim.
“Oh be, bir an gerçek zannettim.” dememle yüzü iyice asıldı.
“Ne oldu?” diye sorduğumda “Bir gün yalan söylesem insanlar direkt inanacak seviyede bir rol yeteneğim var ona üzüldüm.” demesiyle güldüm.
“Düşünme böyle şeyler ama annen ve babana durumu açıklaman gerekiyor.”
Gözlerini evet anlamında yumup açtı.
“Peki ben de seninle İtalya’ya gelebilir miyim? Çok merak ettim.”
Hevesini kırmak istemesem de “Bizim evliliğimiz gerçek değil ve sen daha önce İtalya’ya gittin. Hafızanı kaybetmeseydin zaten bir aylık tatil planın vardı ama sağlık durumun şimdilik kendi iradenle hareket etmene izin vermiyor.” diye açıkça konuştum.
Yüzü iyice düşerken hâline üzüldüm. Keşke hafızası yerinde olsaydı da kendi planını yerine getirebilseydi. Birden bana sarılınca gözlerim kocaman oldu. Başını göğsüme yaslarken başındaki bandaj gözüme çarpınca durumuna daha çok üzülüp kargaşa çıkaranlara da ayrıca yeniden öfkelendim.
“Şimdi sen eğlenmeye giderken ben de küçük çocuk gibi annemin babamın yanında mı kalacağım!”
Geri çekilmek için adım attığımda başını kaldırdı.
“İzninle.” dememle geri çekildi. Gülümseyerek yüzüne baktım. Gözleri heyecanla açılırken çok sevimli durduğunu gözlerim görse de aklım Alen ve sevimliliği aynı teraziye koymakta güçlük çekiyordu.
“Yine de benimle İtalya'ya gelmek istersen annen ve babana bu isteğini bildir.” dedim.
“Yaşasın!” diye sevinçle ellerini çırpınca hep böyle kalmasını dilemiş olabilirim. Bana bir adım yaklaştı. Merakla ona bakarken “Beni öper misin?” diye sormasıyla gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
Gülümseyerek “Daha önce öpüştüğümüzü belirttim belki böylelikle hafızam yerine gelir.” diye ekledi.
Hafızası yerine gelene kadar şaşkınlıktan ağzıma sinek girmese iyidir. Başımı sağa sola sallayıp kendime gelmeye çalıştım.
“Bence öyle şeylere gerek yok. Zaten gelirse gelir.”
Konunun daha fazla uzamasını istemediğim için oda kapısını açtım. Bana kırgınlıkla baksa da hafızası yerine geldiğinde bu öpüşmeyi fitil fitil burnumdan getireceğine emindim. Elimle ona dışarıya gösterdiğimde yüzü daha da asılsa da Alen odadan çıkınca rahat bir nefes alıp yatağa oturdum.
“Allah’ım lütfen en yakın zamanda hafızası yerine gelsin.”
Dıştan ama içtenlik barındıran duamı edip yatağa uzandım.
♡♡♡♡♡
#Alen
Zahide ablaya dediklerimi tekrarlattırıp “Anladın mı abla?” diye sordum.
Şaşkın şaşkın kafasını sallamasıyla “Tamam o zaman hadi seni göreyim.” diyerek önden odadan çıkıp aşağıya indim. Salonda oturanlar bana gülümseyince ben de hafiften gülümseyip Oğuz’un yanına oturdum. Annem ve babam olan kişilere bakıp “Ben biraz şaka yaptım yoksa Oğuz her şeyi bana anlattı.” dedim.
Annem rahat bir nefes alıp “Bir an korktum kızım.” demesiyle “Korkulacak ne var ki?” diye merakla sordum.
Oğuz “Hafızan yerinde olsaydı senin tercih edeceğin biri olmadığımı bilirdin.” demesiyle omuz silktim.
“Şu anki Alen’le muhatapsın!” dediğimde güldü. Gülmesiyle ben de gülümserken “Emin ol ki eski Alen’i arıyorum!” dediğinde eski hâlimi merak ettim.
“Bu hâlim çok mu kötü?” diye üzülerek sordum.
“Hayır güzel torunum tam tersi çok uslusun!” diye nenem olarak bildiğim kadın cevap verdi. Demek ki eskiden çok yaramazdım!
“Bunlar önemli şeyler değil. En kısa sürede hafızan yerine gelsin de.” diye konuşan babamla kaçan keyfimle ayağa kalktım.
“Odamda olacağım!” diye kırgınlıkla konuşup salondan çıkarken nenemin Oğuz’a peşimden gitmesini söylediğini duysam da yoluma devam ettim. Odama girip yatağa oturmamla kapı açılıp içeriye annem girince “Yalnız kalmak istiyorum.” dedim.
Annem konuşmaya çalışsa da onu dinlemeyi reddedip uyuyacağımı belirterek yatağa girdim. O sırada tık tıklanan kapıyla “Kimseyi görmek istemiyorum ve anne sen de çık!” diye bağırdığımda başıma saplanan ağrıyla başımı tuttum. Annem telaşla bağırırken başımdaki ağrı şiddet kazanırken kapı açıldı.
“Alen!” diye telaşla konuşan Oğuz’la “Siz bağırttıkça ve bağırdıkça başım daha çok ağrıyor!” diye kızdım.
Elimi başımdan çekip ikisine baktım.
“Uyuyacağım!” dediğimde annem elimi tutup “Doktoru çağıralım.” dedi.
“Beni yalnız bırakırsanız emin olun ki çok iyi olacağım!” dedim ve elimi çektim.
Oğuz, annemin omzuna dokunup “Yenge sen çık. Biz biraz yalnız konuşalım.” dediğinde itiraz etmedim.
Annem ikimize bakıp ardında yataktan kalkarak odadan çıktı. Oğuz ardında kapıyı kapatıp gelip yatağa oturdu.
“Ne ben ne de nenem, sana kötü bir şey demek istedik sadece eski Alen’le şimdiki Alen arasında büyük bir fark var.”
Omuz silkip pikeyi biraz daha üzerime çektiğimde “Eski Alen trip atmaz direkt bizi camdan dışarıya atardı!” diye gülerek konuşunca güldüm.
“O kadar sert miydim?” diye merakla sorduğumda başıyla onayladı.
“Hım. Peki seninle kavga eder miydik?” diye merakla sorduğumda gözünde oluşan hüzne anlam veremedim. Eski hâlimizi falan mı özledi? Kavga eden iki anlaşmalı evli çift! Düşünceye pek güzel gelmiyor ama demek ki Oğuz sert seviyor! Neyse şimdi İtalya işini halledeyim. Ondan sonra eski Alen’i detaylıca öğrenirim. Konuşacakken Oğuz konuşmaya başladı.
“Ederdik ama bunlar önemli değil. Aşağıda sözlerimle seni kırdıysam özür dilerim ama dediğim gibi ninemle kötü bir niyetimiz yok.”
İçtenliği gözlerinden okunurken elini tuttum. Hareketime şaşırsa da ardında gülümsedi. Yataktan kalkıp dizlerimin üzerinden emekleyerek yanına vardım. Yanağına öpücük bıraktığımda gözleri tekrar aralanınca bu şaşkın hâli gülümseme neden oldu.
“Hem kuzenimi, hem de sahte ama düşünceli kocamı öpüyorum!” dediğimde elini çekti.
Yataktan kalkıp “Olsun yine de bu kadar yakınlaşmamız doğru olmaz.” demesiyle güldüm.
Elimi ağzıma koyup gülmemi bastırırken merakla bakan bakışlar neye güldüğümü anlamaya çalıştığını anlayınca bu saf hâline daha çok gülmeye başladım. Gülmemi bastırıp yataktan indim. Yanına varıp kollarımı boynuna dolandığımda “Merak etme seni yemem!” dedim.
Yüz ifadesi sözlerimi beğenmediğini haykırırken ayak parmak uçlarımda yükselip “Benden de utangaçsın!” dedim.
Sonunda belimi bulan kollarla iyice göbeğine yaslanırken dilimin ucunu dudaklarımın üzerinde gezdirdim. Oğuz’un göz kapakları kapanmaya yüz tutup gözleri dudaklarıma takılırken nefes alışverişi hızlandı. Yavaş yavaş dudaklarımı yalamaya devam ederken Oğuz dudaklarıma sarıldı. Dudaklarımı yavaş yavaş öpen dudaklardan aldığım haz hoşuma gitmişti. Ellerim saçlarını bulurken geri geri gitmeyi de ihmal etmiyordum. Oğuz üzerime doğru eğilirken sırtım yatakla buluşmuştu. Dili dilimi yalayıp ardında dudaklarımı emdi. Yumuşacık saçları ben de tatlı bir huylanma oluştururken bu saçlara asılma isteğim baskın geldi. Saçlarına asılacakken aniden beni bırakınca beklediğim bu olmadığı için bu sefer ben şaşırdım.
“Aşağıya iniyorum!” diye boğuk bir sesle konuşup aceleyle odadan çıkınca hâline güldüm.
“Ya bu şapşik hâli çok komik!” diye arkasından söylendim.
Yataktan doğruluğumda parmaklarım dudaklarımı buldu.
"Hafızam yerine gelmedi. Artık doktorun dediği gibi zamana kaldı. Öpücükle hafıza mı yerine gelir!?" diye sona doğru dün kızların sözde verdiği tavsiyeyi uyguladığım için kendime kızdım. Fakat Oğuz'un öpüşünü düşündükçe ne hafıza ne tavsiye umurumda kalıyor. Aklıma İtalya düşünce elimi dudaklarımdan çekip izin işini halletmek için aşağıya indim. Salona girdiğimde Oğuz’u göremeyince az önce oturduğum yere oturdum.
Babam “Nasılsın kızım?” diye ilgiyle sordu.
Çok ilgili ve düşünceli bir ailem var. Çok şanslı bir çocuğum.
“İyiyim. Oğuz bana durumu anlattı.”
Ninem rahat bir nefes alıp “Aferin akıllı torunuma.” Demesiyle yerimden kalkıp yanına vardım. Yanağına öpücük bırakıp “Seni asla yanlış anlamam nineşko!” dememle ninemin gözleri parladı.
“Ablam yavaş yavaş hatırlıyor.” diye konuşan Ahmet’le gülümsedim.
O sırada Oğuz içeriye girdiğinde bana kısa bir an bakıp yerine oturdu. Ninemin yanından kalkıp tekrar Oğuz’un yanına oturduğumda “İyi misin?” diye bilerek sordum.
Evet deyip önüne baktığında gözlerimi annem ve babama çevirdim.
“Biliyorum hastaneden yeni çıktım ama Oğuz'la İtalya’ya gitmek istiyorum.”
İkisi de şaşkınlıkla bakarken yengem “Kızım burada kalman daha doğru olur.” dedi.
Oğuz’da direkt annesini onaylasa da “Ya, zaten benim tatil planlarım varmış. Her şekilde gidecektim!” diye hüzünle itiraz ettim.
Babam “Kızım sen bizimle kal.” dediği an Zahide abla içeriye girdi.
“Kerim Bey, Alen Hanım hafıza kaybı geçirse bile her şeyi biliyor ve İtalya’da da hastane var.” demesiyle herkes şaşkınlıkla Zahide ablaya bakarken içimden devam ablam benim diyordum.
Annem “Zahide sen ne diyorsun?” diye kızdı.
“Eğer Oğuz Bey, İtalya’ya gidecekse Alen Hanım’da gidecek hem kendisi de istiyor.” dedikten sonra nineme baktı.
“Efendim kusura bakmayın ama Celal Bey’e söz verdim. Kural ihlali olduğu takdirde miras hayır kurumlarına dağıtılacak!” diye uyarmasıyla Oğuz’un elini kavradım.
“Kocamla güzel güzel İtalya’ya gidip hem yüksek lisans hem de tatilde yapıp geliriz.”
Oğuz derince soluyup “Alen!” diye uyarınca “Evde kalmak istemiyorum!” diye ağlamaklı konuştum.
Gözlerime kilitlenince sol gözümden yaş süzüldü. Oğuz gözlerini yumup annem ve babama döndü.
“Amca ve yenge, sizin izniniz var mı?”
Annem “Başka çare yok.” demesiyle ağlamanın işe yaradığına emin oldum.
Oğuz “Bana güvenebilirsiniz.” diyerek güven vermeye çalıştı.
Babam gülümseyip “Benim için sorun yok ama kızıma dikkat et.” diye kararlılıkla uyarınca başını salladı. Bana döndüğünde “Hafızan yerine gelene kadar rahat duracaksın!” diye manidar bir tavırla uyardı.
“Tamam!” dedim yalandan.
Gülümseyip önüne döndüğünde ben de sevinçle başımı koltuğa yaslandım. Oğuz’dan hoşlanıyor veya aşık falan filan değildim ama bana gayet komik ve tatlı bir çocuk olarak geliyordu ama burada onunla rahat rahat uğraşamazdım. Onun için İtalya, benim için hem yeni bir yer hem de Oğuz'la eğlenmek için güzel bir avantaj sağlayacaktı...