3. Bölüm: İlk Öpücük!

2886 Words
2 ay sonra... #Oğuz Dedemin 40’ı çıktıktan sonra Alen'le 1.5 hafta içinde evlenmiştik ama Alen benden utandığı için iki gündür dışarıya çıkmıyordu. İçten içe kıza hak versem de karşısındaki insanın dış görünüşünü bu kadar kafasına takmaması ya da eziklememesi gerekir fakat Alen gibi zarif bir kadının hayallerini süsleyen yakışıklı, kaslı, uzun boylu bir adam olmadığım için kabullenmesi çok zordu. Ah, az kalsın atlıyordum bu evliliğin benim için en kötü yanı ise dedemin denetlemeden kastı 1 yıl boyunca yanımızda kalacak olan sadık hizmetçisiydi! Bunun yüzünden Alen'le aynı odada uyumak zorundaydık! Tek çocuk olduğum için odam genişti ama Alen Hanım beğenmeyip kiler gibi kullandığımız odanın içindeki eşyaları benim odama taşıdı ve odayı kendi zevkine göre dizayn etti. Annem baktı olmayacak, Alen’in söylentileri devam ediyor evdeki tüm mobilyaları alıp villaya gitti. Alen biraz olsun mutlu olunca ben de onun adına sevinmiştim ama annem, babamın hatıraları avcumdan kayıp gidince kendimi boşlukta hissetmiştim. Annem bir yıl sonra bu durumun düzeleceğini söyleyip bana moral vermeye çalışsa da yaşadığım burukluk Alen’in “Bu evlilikte tek mutlu olduğum noktayı kendin gibi mahvetme!” sözüyle noktalanmıştı. Dış görünüşümle ona bir yıl boyunca utanç kaynağı olacakken bari ikamet ettiği yerde eski dünyasına sarılabilsin düşüncesiyle aile hatıralarını yok sayıp evi istediği gibi dayayıp döşemesine sesimi çıkartmadım. Evin duvarları beyaza boyanıp baştan aşağı pembe, mavi ve beyaz mobilyalarla donatıldı. Eve her girdiğimde etrafta gördüğüm pembe ve beyaz renklerle bu iki renkten soğudum desem yeridir. Resmen ev tam bir şirinler evi hâline geldi. Neyse ki Alen mutluydu ve ben de dişimi bir yıl sıkacaktım. Zaten bir yıl sonra boşansak bu fazla göze çarpmayacak ve herkes durumu normal karşılayacaktı fakat en çok aklıma takılan nokta ise dedemin neden böyle bir şart koştuğu! Bu soruyu kime sorsam da bana mantıklı cevap veren olmadı. Ölü bir adama da soramayacağımdan üzerinde fazla durmadım. “Ne yapıyorsun?” diye cıyaklayan sesle başımı Alen’e çevirdim. “Görme duyunu kullanabiliyorsan kitap okuduğumu görürsün!” dedim. Bana göz devirip pembe, mini saten geceliğiyle karşıma oturdu. “Bugün arkadaşlarım gelecek!” dedi. Başımı sallayıp ayağa kalktım. “Benimde dışarıda işlerim vardı!” diye onu gibi sert sert konuştum. Ardına iyice yaslanıp gözlerini gözlerime dikti. “Leyla’yla takılmana ses çıkarmıyorum diye sakın yanlış bir şey yapma yoksa seni mahvederim!” diye uyarıda bulununca gülümsedim. “Leyla bir yıl boyunca sadece arkadaşım. Bunu zihnime kazıdım!” diye sinirle konuştum. “Güzel zaten kızın sevgilisi varmış!” demesiyle karın ağrısını anladım. “Dış görünüşü kötü olan koca tarafından aldatılan prenses Alen DEMİRDÖVEN olarak magazin sayfalarını süslemeyeceksin merak etme!” “Aferin sana leb demeden leblebiyi anlıyorsun!” diyerek ayağa kalkıp dibimde durdu. Baştan aşağı beni süzüp “Dedeme çok kırgınım!” diye gözleri dolarak konuşmasıyla onunla polemiğe girmek istemediğimden elimdeki kitabı koltuğa bırakıp yanından uzaklaştım. ♡♡♡♡♡ #Alen Eve gelen dedikoducu kızlara zorla gülümserken bir an önce gitmelerini diliyordum. Ayşe “Alen, kocan yok mu?” diye imayla konuşup hafif sırıtmasıyla yüzüne yumruk indirmek istesem de ağzımı açmam yeterli olduğunu hatırlayıp gülümsedim. “Hayır, yok.” Elçin “A, neden yok? Yoksa bizden mi çekiniyor!?” diye zaferle bakmasıyla kahkaha attım. Kızlar bana öcü görmüş gibi bakarken Zeynep’in elime dokunmasıyla duraksadım ve Elçin’e baktım. “Kocam niye sizden çekinsin ki? Siz kimsiniz?” diye sordum. Elçin elindeki kahveyi bırakıp bacak üstüne bacak attı. “Malum dedenin kırkı çıktığı gibi aceleyle evlenme rağmen pekte beklediğimiz kriterde biriyle evlenemediğin için çocuk yanımızda kendisini ezik hissetmesin diye onu evden yollamış olabilirsin!” diye alayla konuştu. Kahvemden bir yudum alıp “İlk öncelikle sizin beklediğiniz kriter beni ilgilendirmiyor! İkincisi kocamı çok seviyorum. Onunla, göbeğiyle ve daha sayamadığım her yeriyle ateşli bir aşk yaşıyorum!” dememle Ela öksürmeye başladı. Gözlerimi Ela’ya döndürdüğümde sabahtan beri neden onun laf çakmaya çalışmadığını anlamadım. Zeynep “Alen özel hayatınızı bu kadar açık anlatmasan kıskananlar olur.” demesiyle en yakın arkadaşıma gülümsedim. “Haklısın canım, malum herkes benim gibi erkenden evlenemediği gibi sevgilisi olsa bile güven problemi çok yaşadığından ikide bir sevgilisini annesi gibi kontrol eden insan çok var!” diyerek Elçin ve Ayşe’ ye baktım. Ela “Neyse konuyu kapatalım.” dediğinde hepimiz şaşırırken bu kızın kafasına taş düştü diye düşünmeye başladım. Elçin alayla “Ela hayırdır, sana ne oldu?” diye haklı bir soru sordu. “Evet, sen de bu ikili gibi beni yermeye gelip ağzını payını alarak dönmen gerekiyordu ama sabahtan beri susup duruyorsun. Bu da yetmezmiş gibi konuyu kapatmaya çalışıyorsun?” diye şüpheyle sorduğumda Ayşe “Biz öyle bir şey için gelmedik!” diye sahte bir savunmaya geçse de Ela’ya odaklanmıştım. Ela yerinden rahatsızca kıpırdanması beni daha çok şüphelendirirken “Cevap versene!?” diye bağırdım. Ela “Bir insanı dış görünüşüne göre yargılamak yanlış!” dese de inanmadım. Ayşe “Alen evlendiğinden beri Ela’nın başına saksı düştü ve Oğuz’u savunup duruyor!” diye konuşunca gözlerimi onunla buluşturdum. “Kocamın savunulması gereken bir noktası yok!” diye uyardım. Elçin “Hamile misin?” diye sormasıyla öfkeyle ona baktım. “Haddini bil yoksa o dilini keser köpeklere yem ederim!” diye sinirle konuşup elimdeki kahve bardağını arkasındaki duvara fırlattım. Elçin çığlık atarken “Bir daha ki duvara yapışmaz!” diye ön izleme verdim. Ayşe, Elçin’in elini tutup “Canım kalk gidelim bu iyice vahşileşti!” demesiyle gülümsedim. “Vahşi olsam da bu sizi ilgilendirmez!” diyerek evin hizmetçisi ve bekçimize baktım. “Kapıyı göster!” diye emir verip Elçin ve Ayşe’ye el salladım. “Okula kadar görüşmesek sevinirim!” Elçin “Pazartesi çok eğleneceğiz!” diye meydan okuyup seri adımlarla gidince öfkemi dizginlemeye çalıştım. Gözüm Ela’yı bulduğunda “Ayşe’nin dediği gibi kafana saksı düşüp iyilik meleğimi oldun!?” diye sordum. Ela bana bakmakla yetinirken “Evet anlaşıldı, kafana saksı düştü. Neyse saksıya teşekkür et yoksa dilin hata etseydi sen de onlar gibi kaçarak uzaklaşırdın!” dedim. Ela sinirle ayağa kalkıp “Oğuz’u hak etmeyecek hatta hiçbir şeyi hak etmeyecek birisin!” demesiyle saksının kısa vadeli bir düşüş yaptığını anladım. “Bay, bay canım. Günlüğüne not etmeyi unutma!” diyerek ardıma yaslandım. Ela’da evden ayrılınca yorgunlukla koltuğa uzandım. “Zeynep pazartesi daha beterleri olacak!” dememle gözümden yaş süzüldü. Sırtımı okşayıp “Üzülme canım hem dediğin gibi sonuçta siz birbirinizi seviyorsunuz bunu göze alarak evlendin.” dese de gerçeği bilmediği için başımı koltuğa daha çok gömüp “Yalnız kalmak istiyorum!” dedim. “Ama-" “Zeynep!” diye uyarıda bulunca “Tamam.” dedi. Kulaklarım birkaç dakika ardında tekrar bir kapı sesini ağırladıktan sonra Zahide “Efendim herkes gitti!” demesiyle başımı kaldırıp yüzüne baktım. Akan gözyaşlarımı silip “Dedemi asla affetmeyeceğim!” diye bağırdım. Zahide bir şey söylemezken "Ben bunu hak etmedim! Allah kahretsin!" diye öfkeyle konuşup sehpadaki tüm yiyecek ve içecekleri devirmeye başladım. ♡♡♡♡♡ #Oğuz Zahide Hanım’ın haber vermesiyle koşarak eve gelmiştim ki annem ve yengemde gelmişti. Üçümüz salonda oturmuş Zahide Hanım’ı dinlerken Alen’e üzülüyordum. Benim yüzümden sinir krizi geçirdi ama elimden de bir şey gelmiyordu. Yengem “Kızım çok yıpranacak!” diye öfkeyle anneme bakınca annem “Benim oğlumda yıpranıyor ama kırıp dökmüyor!” diye kızdı. Yengem ikimize öfkeyle bakınca “Eğer kızınızı düşünüp para yerine onu seçerseniz şu an boşanırım çünkü ben de benim yüzümden birinin kötü olmasını istemem ama sonucunda mirastan men edilip sokakta kalmak var!” dedim. Yengem öfkeyle bakmaya devam edince daha açık konuşmaya karar verdim. “Ben de hâlimden memnun değilim çünkü Alen kırıldığı kadar ben de karılıyorum ama ailem için dayanıyorum fakat teklifim geçerli. Kızınızı seçerseniz ben, annem ve babam kararınıza saygı duyarız!” dedim. Yengemin kararsız bakışları Alen’in sesiyle son buldu. “Kural gereği başımızdaki bekçi dışında yeni evli çift olarak yalnız kalmamız gerekiyor onun için evimden giderseniz sevinirim!” dedi sert bir sesle. Hemen yanı başında bulunan doktor “Alen Hanım bolca dinlensin ve elini diktiğim için elini yormasın!” diye uyarıda bulundu. Yengem koşarak yanına gidip sıkıca ona sarıldı. Alen tepkisiz eleman gibi çekilmesini bekledi. Annem, Alen’e yaklaşıp “Geçmiş olsun ve sen nasıl yıpranıyorsan oğlum bu yaşına kadar yıprandı. Senden sadece biraz sabır ve anlayış istiyorum!” diye hafif kızgın bir sesle konuşunca “Anne!” diye uyarıda bulundum. Alen “Evimden gidin!” diye konuşup odaya doğru yönelince yengem ardından baktı. Annem “Ne küstah bir kız!” diye söylenince yengem “Kızım hakkında doğru konuş!” diye tırnak gösterdi. “Ben de yorgunum onun için kavganızı villada yapın!” diyerek Zahide Hanım’a baktım. “Annem ve yengeme kapıya kadar eşlik ediniz!” diyerek odaya doğru ilerledim. Annem “Hayırsız!” deyince “Ben de seni seviyorum anne!” dedim ve odaya girdim. Alen camdan dışarıyı izlerken yanına yaklaşıp yaklaşmamak konusunda kararsız kaldım. “Neden kendine hiç bakmadın!?” diye öfkeyle sorunca “Denedim ama olmadı.” demekle yetindim. Gardıroba yönelip kendi bölümümden kendime kıyafet çıkardım. “Arkanı dönme!” diye uyarıda bulunduğumda “Haklısın, maazallah göz zevkim bozulur!” diye yumruğunu sıkıp cama vuracakken hızlıca yanına varıp elini kavradım. Yüzünü bana dönüp elini geri çekmeye çalışırken ağlamaktan yemyeşil olan ormana bakakaldım. İlk kez ağlamanın birine bu kadar yakıştığını görüyordum. “Bana istediğin kadar hakaret et ama benim yüzümden kendine bir daha zarar verme!” diye sert bir sesle konuştum. “Senden nefret ediyorum!” diye bağırıp yumruğunu göğsüme indirince sakinleşmesi için vurmasına izin verdim. İki eliyle birlikte vurup nefret ettiğini söyleyince benimde gözümden yaş süzüldü. Başını kaldırıp yüzüme baktığında ondan ayrılıp hızlıca yere bıraktığım kıyafetleri elime alarak odadan çıktım. Kıyafetlerimi giyip odaya geldiğimde Alen yatakta oturuyordu. “Akşam yemeğine kadar uyuyacağım.” Yataktan kalkıp yanıma geldi. Bana bakıp bir şey söylemek için ağzını açtı ama söyleyemeden geri kapattı ve yatağa geri döndü. Yatağın içine girip “Uyu ama sakın bana değme!” diye uyarıda bulundu. “Tamam.” ♡♡♡♡♡ Alen yemeğini yavaş yavaş yerken benim boğazımdan bir şey geçmiyordu. Bugün olanlar bana fragman gibi geliyor çünkü bir ay boyunca okulda bulunacaktık ve Alen daha çok yıpranıp beni de kendiyle beraber yıpratacaktı. Keşke dedem, benim yerime daha yakışıklı kuzenlerimi seçseydi. “Yemek yemeyeceksen gözümün önünden çekil!” diye kısık ama sinirli sesle konuştu. Cevap vermeden yerimden kalkıp koltuklara yöneldim. Sehpanın üzerindeki telefonumu elime alıp gezinmeye başladım. Leyla'yla çekilmiş fotoğraflarımıza bakıp biraz mutlu olmaya çalıştım ama nafile! Telefonu sehpaya bırakıp ayağa kalktım. Mutfağa girdiğimde Zahide Hanım yemek yiyordu. Beni gördüğünde ayağa kalkacakken “Lütfen oturun.” dedim. “Yok Oğuz Bey, bir şey mi istiyorsunuz?” diye ayaklanıp yanıma geldi. “İlk öncelikle birisi yemek yerken onu sofradan kaldırmak uygun değil ve bir şey istersem kendimde alabilirim. Lütfen oturun ve yemeğinizi yiyin.” Kadın gülümseyip “Teşekkür ederim.” dedi. Başımı sallayıp kahve makinasına yöneldim. Kendime sıcak su koyup kahveyi bardağa boşalttım. Isınan sıcak suyu bardağa boşaltıp kahvemi alıp mutfaktan çıktım. Sağa döndüğümde Alen'le burun buruna gelmiştik. Gözlerine bakarken uzaklaşıp sol yaparak mutfağa ilerledi. “Gözleri kadar ruhu da güzel olsaydı.” diye söylenmekten kendimi alamayıp balkona çıktım. Vücuduma değen serin havayla kahvemi yudumlarken biraz olsun rahatlamıştım. ♡♡♡♡♡ Annemler akşamdan arayıp dedemin villasında bizi kahvaltıya davet ettiler fakat Alen gelir gelmez odasına çekilip kimsenin onu rahatsız etmemesini istedi. Zaten ondan, bakışlarından ve sözlerinden ne kadar uzak kalırsam benim açımdan o kadar iyi. Annem, bana özlemle bakarken gülümsemekle yetiniyordum. Ninem hafif öksürüp dikkati üzerine topladı. Genetik olan yeşilleri mavilerime dikip “Oğuz, evlilik nasıl gidiyor?” diye sormasıyla gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu sorulacak soru mu? Halam “Evet, evlilik nasıl gidiyor?” diye soruyu tekrar edince çayımdan bir yudum alıp “Siz şirinler evinde mi yaşıyorsunuz?” diye alayla sordum. Babam “Oğuz sen ne diyorsun?” diye kızınca öfkemi bastırmaya çalıştım. “Bu evlilik hem benim hem de Alen’in omzunda olan bir yükten başka bir şey değil!” Yengem “Kızım iki haftada süzülmüş!” diye üzgünce konuşunca “Dili pabuç gibi merak etmeyin!” diye alayla konuşup çayımı yudumlamaya devam ettim. Amcam “Zaten bir yıl fazla değil herkes dişini sıksın!” diye anlaşmayı hatırlattı. “Sonunda gerçekleri gören biri!” Ahmet “Bir yıl olsa bile ablam çok üzülüyor!” dedi. Ceyda “Evet, zoraki bir evlilik olsa da...” sözünü bitirmesine engel olan çatalı sertçe masaya bırakmam oldu. “Yeter!” diye bağırdım. Masadaki herkes birbirine bakarken öfkeyle konuşmaya devam ettim. “Ben başından beri böyleydim!” dedim. Annem elimi tutsa da geri çektim. “Yenge eğer kızını çok düşünüyorsan onu bu evlilik için ikna etmeye uğraşmayacaktın!” dedim. Sonra Ahmet ve Ceyda’ya baktım. “Siz de çok düşünüyorsanız bir gün dışardaki köpeğin yayında kalın ve ona göre konuşup seçiminizi yapın!” Masadan kalkıp “Benim damarıma basmaya devam ederseniz kendi ailemi hiçe sayar pek üzüldüğünüz prenses kızınızdan boşanırım!” diyerek masadan ayrılacakken yukarıdan gelen kırılma sesiyle yengem “Alen!” diye bağırdı. Hepsi yukarıya çıkarken benim çıkmam gereksiz olduğunu düşünüp masaya geri oturduğumda ninem “Oğuz!” diye sinirle ismimi telaffuz etmesiyle masadan kalkıp ardından ilerledim. Yukarıya geldiğimde annem ve yengem, Alen’i sakinleştirmeye çalışıyorlardı. “Anne, ben yapamayacağım!” diye ağlamasıyla ona üzülmüştüm. Annesinden ayrılıp anneme baktı. “Olmuyor, dayanamıyorum yanıma yakıştıramıyorum!” diye bağırıp bizimkilere döndüğünde göz göze geldik. Hınçla ayağa kalkıp yanıma geldi. “Sen benim kocam değilsin!” diye bağırdı. “Meraklın değilim!” diye ben de bağırıp bileğini kavradığım gibi onu odadan çıkartıp yan odalardan birine sürükledim. İçeriye girip kapıyı üzerimize kapattığımda fark ettiğim kilitle kapıyı direkt kilitledim. Dışarıdan gelen sesleri umursamadan ona baktım. “Bak haklı olduğun için susuyorum ama bu senin her sözüne tahammül edeceğim anlamına gelmiyor!” Öfkeyle yanıma gelip “Ya bir kendine bir de bana bak!” diye bağırdı. “Kabul etmeseydin!” diye bağırdım. Susmasıyla gözümden süzülen yaşları es geçip “Nefret ettiğin beni paraya değişmeseydin!” diye kısık sesle konuştum. Yüzüme bakmakla yetinirken fark ettiğim aynayla kolunu kavrayıp aynanın önüne getirdim. “Bak aynaya!” diye bağırdığımda kolunu benden çekip bacağıyla karnıma tekme geçirmesiyle iki büklüm olsam da “Aramızdaki farkı görüyorsun değil mi!?” diye sordum. “Görüyorum!” diye bağırınca yerden doğrulmaya çalıştım. “Tamam o zaman bunu başta da gördün ve buna rağmen kabul ettin ama pişman olup vazgeçeceksen de vazgeç!” Tekrar susmasıyla “Akşama kadar vaktin var! Kararını ver ve bir daha sakın beni başkasının önünde dış görünüşümle yargılamaya kalkışma!” diye bağırdım. “Yaparsam?” diye sormasıyla bir adım ona yaklaştım. “Sen haricinde herkes sokakta kalır!” dedim. Gözünde gördüğüm şaşkınlığa gülümseyip “Çünkü sen şahsa hakaretten hapishanede olursun!” diye bağırıp odadan çıktım. ♡♡♡♡♡ #Alen Annemlerle ve amcamlarla evin önüne geldiğimde amcama baktım. “Kusura bakmayın.” deyince amcam anlayışla koluma dokundu. “Senin mutluluğundan önemli değil.” diyerek başını sallamasıyla anneme ve babama baktım. Onlarda üzgünlerdi ama bu evlilik bir yıl sürerse çıldıracaktım. Apartmana girdiğimizde kulağıma dolan müzik sesine sinirlenip “Ne saygısız insanlar var!” diye tepkimi ortaya koyarak asansörün düğmesine bastım. Açılan asansöre binip 3. kata bastım. Asansör durunca müzik sesi daha yakından gelmeye başlamıştı. Yengem “Oğuz!” deyince gözlerimi devirmekle yetindim. Kapının önüne geldiğimde zile basmak yerine çantamdaki anahtarı çıkardım. “Şimdi duymaz!” diye öfkeyle konuşup kapıyı açtım. İçeriye girdiğimde etrafta gördüğüm süslemelerle şaşırırken Oğuz’un sesi kulağıma doldu. “Zahide teyze, Allah sana o villada sabır versin diyeceğim ama villadan eser kalmadı.” diyerek bardağını Zahide’yle tokuşturdu. “Ama o çakma prenses olan Alen’den boşanacağım için çok mutluyum!” demesiyle öfkeyle yumruğumu sıktım. Yengem adım atacakken onu durdurup Oğuz Bey’i dinlemeye devam ettim. “Bir de mıy mıy ağlayıp duruyor. İyi ki boşanmayı kabul etti. Ben de Leyla'lı düşlerime devam ederim.” Zahide’nin gözleri benimle buluşunca bardak elinden düştü. Oğuz gülerek “Heyecanlanma Zahide abla, bak benim zengin arkadaşlarım var sana iyi bir iş bulurum merak etme!” diyerek bardağı masaya bırakıp gitarını eline aldı. Sonra Zahide’ye bakıp “Sen nereye bakıyorsun?” diye sorarken müzik sesi kesildi. Oğuz’un gözleri beni bulunca şaşkınlıkla bakıp gözlerini annesine çevirdi. “Anne evine bu kadar çabuk mu geri döndün?” diye sormasıyla “Hayır, dönmedi! Dönemeyecekte!” diye bağırdım. Oğuz ve diğerleri “Ne!” diye bağırınca ona yaklaşıp “Boşanacaktım ama bu görüntüden sonra vazgeçtim!” dedim. Şaşkınlığı büyürken “Bu partinin hesabını burnundan fitil fitil getireceğim!” dedim. Annem koluma yapışınca ona döndüm. “Kızım ne dediğinin farkında mısın?” diye sordu. “Kimse benim gidişime bu denli sevinemez!” diyerek kolumu çekip diğerlerine baktım. “Baba hadi villaya geri dönün! Emin olun ki ben bundan sonra mükemmel olacağım!” dedim. Yengem, Oğuz’a yaklaşıp “Pislik!” deyince şaşırsam da “Bilseydim daha geç parti verirdim!” diye öfkeyle konuşunca daha çok alevlendim. “Göstereceğim sana partiyi!” diye bağırıp “Kural gereği bekçimiz dışında herkes evine!” dememle babam ve amcam birbirine baktı. “Hadi!” dedim aceleyle. Annem “Emin misin?” diye sorunca “Hiç olmadığım kadar!” dedim. Yengem “Leyla’lı düşleri Alen böyle böler!” diye imayla konuşup “Hadi gidelim!” diyerek amcamın koluna girip evden çıkınca annemde babamın koluna girip evden ayrıldılar. Oğuz “Ya manyak mısın niye vazgeçtin?” diye sinirle sorunca sehpadaki rakı şişesini elime alıp koltuğa çıktım. Şişeyi kafasından aşağı döktüğümde elimi kavrayıp beni kendisine doğru çekti. Maviler bana öfkeyle bakarken “Ne yaptığını zannediyorsun?” diye kızdı. “Partinin hesabı!” “Boşanacağını söyledin!” Gülümseyerek “Vazgeçtim!” dedim. Öfkesi büyürken bu evliliği istemediğini bu denli fark edemediğim için kendime kızdım. Bence çok eğleneceğim! Kolumu serbest bıraktığında bir an dengemi sağlayamayıp arkaya doğru sendelediğimde belimden kavrayıp hızla beni kendisine çekmesiyle dudaklarımızın birbirine değmesi bir oldu. Gözleri benim kadar şaşkınlıkla açılırken ikimizde geri çekilmiyorduk. Kalp atışlarım kulağımı zorlarken aniden belimi serbest bırakmasıyla koltuğa düştüm. Elini dudağına götürüp “Leyla!” dedi. Ona şaşkınlık ve merakla bakarken “Dudaklarımı yıkayacağım!” diye söylenip koşarak salondan çıkmasıyla ardından baktım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD