#Oğuz
Babamı alıp eve gitmeyi planlarken dedemin evine gelmiştik. Ninem ve babam hasret giderirken annemle bana uzaylı görmüş gibi bakanlara bakmakla yetiniyorduk. Annem sıkkınca nefesini verip “Ölünün ardında kabir azabı kolay geçsin diye Kur’an okunur ama bunlarda o da yok.” demesiyle anneme hak vermedim değil.
Alen “Çok biliyorsanız buyurun okuyun.” diye anneme meydan okuyan gereksiz kıza gözlerimi devirmekle yetindim.
Annem sırtıma vurup “Oğuz hadi dedenin ruhuna bir Yasin oku da onca sene yanında kalan torunları biraz utansın!” diye beni öne atmasıyla anneme baktım.
Annem ısrarla bana hadi bakışları atarken Alen gülerek “Pısırık, kilolu, gözlüklü hoca!” diye söylenince bakışlarım onu buldu. Annem ayağa kalkacakken elini kavrayıp “Sizin vasfınız nedir ki benim vasfımı eleştirebilecek düzeyde kendinizi buluyorsunuz!?” diye bağırmamla Alen şaşırsa da kendini toparladı.
“Marmara üniversitesinde mimarlık bölümü 2. sınıf öğrencisiyim!” diye ukalaca söylenmesiyle aklıma Leyla geldi. Allah’tan aynı bölümü okumuyorduk!
“Hayırdır çok mu hoşuna gitti?” diye soran Alen'le Leyla’lı hayallerimden ayrılıp yüzüne baktım.
“Mimarlıkta restore işlemeleri çok oluyor arada kendinizi ihmal etmeyin!” dedim.
Birkaç kişi gülmemek için kendini zor tutarken ayağa kalktım. Babama baktığımda bana gülümseyerek bakıyordu.
“Baba bu evin en büyük oğlu sensin ve her şeyin yerini sen daha iyi bilirsin. Sana zahmet olmazsa dedemin hayırsız torunları kategorisine girmek istemediğimden bana bir Kur’an’ı Kerim getirebilir misin?” diye sordum.
Babam ayağa kalkıp “Tabii oğlum, sen abdestini al ben de buradakilere gerekli uyarıyı yapayım!” dedi.
Gözlerimi Alen’e çevirip “İsabet olur! Malum bazılarının akıl yaşıyla takvim yaşı arasında dağlar kadar fark var.” diyerek yanıma gelen hizmetçiyle beraber banyoya doğru ilerledim.
Abdest alıp odaya girdikten sonra “Rica ederim kadınlar bana değmezsin.” diye uyarıda bulunup annemin yanına oturdum.
Alen “Kadınlar senin gibi birine değmemek için kaçacak yer arar!” diye dış görünüşümle dalga geçmeye devam etti.
Siyah saçlı bir kız “Alen, Oğuz şafi olduğu için bu uyarıyı yaptı!” diye uyardı.
Alen bana sinirle baksa da ninem elinde bir sürü eşarp ve takkeyle gelip oturanlara dağıttı. Annem başına eşarbı geçirip bana takkemi taktı. Babamda elindeki Kur’an’ı uzatınca aklıma Leyla geldi. Onun için Kur’an okumayı öğrenmiştim sonra da daraldığım he an açıp birkaç sayfa okur hâle gelmiştim. Besmele çekip Yasin süresini yüksek sesle okumaya başladım.
♡♡♡♡♡
Sonunda evimize gelebildiğimizde kendimi odama atıp rahatlamaya çalıştım.
“Ne gündü ama!”
Hem de nasıl? Hem yeni kuzenler hem de yeni belalar! A, bu arada o kadar olay oldu ki kendimden bahsetmeyi unuttum. Ben, Oğuz DEMİRDÖVEN, yirmi üç yaşında bilgisayar mühendisliği 2. sınıf öğrencisiyim. Gerçeği 2. sınıfın bitimine üç ay gibi bir zaman dilimi kaldı ama bu belirsiz durum beni o kadar geriyor ki en sevdiğim aktivite olan Leyla’yı düşünerek uyumak-uyanmak, yemek yeme, gezmek bile beni rahatlatmıyordu.
Leyla kim derseniz bu hayattaki beni anlayan, olduğum gibi sevip kabul eden aşık olduğum yüzü kadar kalbi güzel olan kadın. Kendisiyle ilkokul 5. sınıfta 1. sınıflara rehberlik eden abiler ve ablalar konumunda tanışmıştık. Daha sonra kapı komşumuz çıkmasıyla okula, oyuna, yaramazlığa hep beraber gider olduk. Kendisine ne zaman aşık olduğumu sorarsanız 8. sınıfta yağmurlu bir günde annemin işten geç çıkması sonuncunda okulun bahçesinde kimsesiz bir şekilde annemi beklerken Leyla servise binip evine gitmek yerine o yağmurda benimle kalıp gülerek, eğlenerek benimle beraber ıslanmasından beri aşık olduğum kadındır. Üniversiteye ondan önce gittiğimde babam gibi mimar olmak istiyordum ama 4. sınıftayken Leyla bilgisayar mühendisliği bölümünü istediğini ve beraber okumamız dâhilinde çok eğleneceğimizi söyleyince beni yanında istediğini hissedip o kadar mutlu olmuştum ki hem mimarlık bölümü 4. sınıf derslerini vermeye hem de yeniden sınava hazırlanmaya başlamıştım. Sınav sonucum yüksek olsun ve Leyla’ya yakın olayım diye var gücümle çalışıp derece yapsam da Marmara üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümünü tercih etmiştim fakat mimarlık bölümünden üç dersim alttan kalınca mezun olamamıştım. Annemin dırdırına daha fazla maruz kalmamak içinde yaz ayımı da yaz okuluna heba edip üç dersi verdim. Eylül’de okullar açılmadan mimarlık bölümünden mezun olup Leyla’nın bölümüne, üniversitesine gittim. Okula beraber gidip geliyorduk ve arta kalan çok zamanım olduğundan da çalışıyordum.
Fakat Leyla’nın yanı başında olmam beni fark edebilmesine yetmedi. Leyla’nın üniversite 1. sınıfta sevgilisi olduğunda canım o kadar çok yanmıştım ki onun için öğrendiğim Kur’an bile beni sakinleştirememişti. Daha sonra ayrıldılar ama Leyla 2. sınıfa gelince yeni bir sevgilisi oldu ama bu çocukla ciddi hem de çok ciddiydi. Onunla neler yaptıklarını bana anlatır. Hediye alacağı zaman beni yanında götürürdü. İçim yana yana ona hediye seçmesinde yardımcı olduğum zaman beni yanağımdan öper “Oğuz iyi ki varsın!” diyerek beni mutlu ederdi.
Fakat bir ay önce ağzından kaçırdığı şeyle kendisi utanmışken ben yakılmıştım. Eray'la birlikte olmuşlardı! Dokunmaya bile kıyamadığım kadına başkası dokunmuştu. Gözümden süzülen yaşları silip gülümsemeye çalıştım.
“Oğuz, senin gibi birini sevecek değil ya!” diye kendime hatırlatma yapıp ayağa kalktım. Boy aynasının önüne gelip kendimi inceledim.
“120 kilo olup göbeği önde yürüyen bir adamla kalmayıp Leyla gibi senden 4 yaş küçük, siyah gözlü, siyah saçlı, beyaz tenli, gülden bile güzel bir kızı kendine istiyorsun!”
Aynanın önüne diz çöküp kendimi incelemeye devam ettim.
“Keşke babam gibi olsaydım!” diye hayıflanırken aklıma annem geldi.
“Oğuz az ye, bak obezite olursan çok ağlarsın!..”
Annem beni her zaman uyarmıştı ama ben onu dinlememiştim! Önüme geleni yiyip durmuştum. Sonuç ise ellerimden kayıp giden Leyla’m. Eray'la birlikte olması beni yıkmıştı ama onu sevmekten vazgeçememiştim. Ne demiş şair Cemal Süreya: Uzaktan seviyorum seni!
Kokunu alamadan,
Boynuna sarılamadan.
Yüzüne dokunamadan.
Sadece seviyorum!..
Evet, Leyla’yı bu şiirdeki mısralar gibi seviyordum ama dış görünüşüm el vermeyince arkadaş ayağıyla yanında takılıp kendimi avutuyordum.
“Olsun varlığına yakın olmak bile yeter bana!”
Aynada kendime gülümseyip ayağa kalktım. Kapının tıklanma sesiyle aynada kendime çeki düzen verip “Gir!” dedim.
Babam içeriye girince kibarca ona gülümsedim.
“Hoş geldin baba.”
Babamın yüzünden bir şey okunmazken durgun duruşuyla telaşla “Bir şey mi oldu?” diye sordum.
“Oğlum seninle konuşmam gereken önemli bir konu var!” diye titrek bir sesle konuşunca yanına vardım.
“Tabii baba ama önce bir otur, şu iç.” dedim.
Babamı yatağa oturtup odadan çıktım. Mutfağa girdiğimde annem akşam yemeği hazırlıyordu.
“Kolay gelsin anne.”
“Sağ ol oğlum.”
Dolaptan bir bardak alıp mutfaktan çıktım. Odama girip babama sürahiden su doldurup uzattım. Babam suyu içip bardağı komodine bıraktıktan sonra eliyle yanını işaret etti. Hemen oturup “Seni dinliyorum baba!” dedim.
Babam konuşmaya başladıkça şaşkınlığım artarken annemin duyması hâlinde nasıl üzüleceğini düşündükçe tedbirsizliğine sinirleniyordum. Fakat son söylediğiyle yerimden sıçramam bir oldu.
“Hayatta olmaz!” diye bağırdığımda babam yorgunlukla başını öne indirdi.
“Başka yolu yok mu?” diye bir umut sordum.
Babam konuşmazken “O manyak kızla evlenemem!” dedim.
Babam başını kaldırıp bana baktı.
“Oğlum bizim için yap!” diye yalvaran sesiyle “O kız benimle evlenmek istemez!” diyerek bedenimi işaret ettim.
“Beş kuruşsuz kalmak istemeyecekse ister.” diye umutla konuşan babama başımı olumsuz anlamda sallamakla yetindim.
“Benimle evlenmeyi zorunlu olarak istese bile sadece dalga geçer!” diyebildim.
Üzgün bir tavırla bana bakarken “Yalnız kalmak istiyorum.” dedim.
Babam suçlulukla başını sallayınca “Anneme bir şey söyleme!” desem de kalbimde kopan fırtınalara engel olamıyordum.
“Annenden bir şey gizleyemem!” diye kararlı bir sesle konuşunca “Beni yalnız bırak!” dedim.
Babam odadan çıkınca yorgunlukla yatağa çöreklendim.
“Leyla ne olacak?” diye düşünürken aklıma o kızın alaycı ve çirkef tavırları geldi.
“Leyla gibi değil ki!” diye umutsuzca konuştum. Kimse Leyla gibi iyi niyetli değil! Yatağa uzanıp tavana baktım.
“Sabah Leyla'yla konuştuğum gibi yanlışlıkla yüzüne tükürüklerimi salsam anlayışla karşılamayıp beni rezil rüsva eder.” diye korku dolu bir sesle konuşup örtüyü üzerime çektim.
♡♡♡♡♡
Alen’le bakışırken her an üzerime atlayacak gibi bir hâli olsa da bu sefer ona hak veriyordum. Uzun boylu, yeşil gözlü, sarışın, incecik vücudu olan bir kız benim gibi dümbelek birini hakketmiyor ama dedem miras paylaşım konusunda elimizi, kolumuzu bağlamış olması bu kadar güzel bir kızı bana nasip mi felaket mi olmasını neden oldu. Keşke olmasaydı ama babam bankadan çektiği krediyi ödemekte zorlandığı için eve kaç kere haciz memurları gelmişti! Dün gece üçümüz olayı konuştuğumuzda annem altınlarını satmak isteyince hem ben hem de babam buna karşı çıkmıştık fakat Leyla’yı severken başka bir kadınla evlenmeyi kabul etmek istemiyordum ta ki miras şartlarını okuyana kadar. Durumun o kadar kötü olmadığına gün boyunca kendimi inandırıp akşamında dedemin görkemli villa pardon kendisi konak diyor konağına gelmiştik. Alen ve diğerleri de sokakta sersefil hâlde kalmamak için bu duruma boyun eğiyor gibiydiler.
Avukat “Eğer Alen Hanım ve Oğuz Bey evlenmezse miras hayır kurumlarına bağışlanacak!” diye katı bir sesle konuştu.
Alen elini alnına götürüp “Hadi zoraki bir evlilik olur ama bunun gibi biriyle mi olur!?” diye isyan edince ona gülümsedim. Annem ağzını açacakken elini kavradım.
“Haklı.” diyerek avukata döndüm.
“Bu evliliği ben de istemiyorum çünkü Alen’in dediği gibi ben ona uygun biri değilim fakat ailem için kabul edeceğim!” diye sert bir sesle konuştum.
Alen üsten bana bakmaya devam edip “İnsan kendisine hiç mi bakmaz!?” diye öfkeyle soludu.
Babam “Haddini bil! Oğuz bir şey demiyor diye sınırına sakın aşma!” diye öfkeyle konuştu.
Alen, babama dönüp ikimizi birbirimize işaret ederek “Bir kendine bak bir de oğluna! Gerçekten inanılmaz!” dedikten sonra anneme baktı.
“Sen de çok güzelsin bence bu çocuk hastanede karışmış!” diye ayağını yere vurarak tepkisini ortaya koydu.
“DNA testi yaparsam bu saçmalığa son verecek misin!?” diye sordum.
Alen, bana öfkeyle bakmaya devam ederken avukata döndüm.
“Dedem 1 yıl tek evli kalmamızı şart koşmuş diye okudum.”
Avukat başını sallayıp “Evet.” dedi.
Alen’e bakıp “1 yıl boyunca evli oluruz sonra boşanırız!” dedim.
Alen alayla “Sözüne nasıl inanacağım?” diye sorunca gülümsedim.
“Çok güzelsin fakat kalpsizsin!” dedim.
Yeşiller öfkeyle kısılmaya başlayınca “Bir de başkasını seviyorum!” dedim.
Alen gözlerini büyütürken “Onun için merak etme senden etkilemem!” diye ekledim.
Avukat şaşkın bir şekilde bana baktı.
“Bu evlilik gerçek bir evlilik olup aynı evde dedenizin ön gördüğü Zahide Hanım’la birlikte yalnız yaşamanız şart koşulmuş yani gözetileceksiniz. Eğer ayrı evlerde yaşarsanız ya da evcilik oyunu oynarsanız miras ihlali sayılacak!” diye uyarıda bulundu.
Alen’in annesi Perihan Hanım ayağa kalkıp “Avukat sen çık. Biz kendi aramızda bir daha konuşalım!” dedi.
Avukat, babama ve amcama bakıp onay aldıktan sonra başını sallayıp evrakları toplayarak büyük salondan çıktı. Biraz bekledikten sonra Alen öfkeyle masanın üzerinde duran sözleşmeyi eline alıp yüksek sesle okumaya başladı.
1. Mirastan pay almak istiyorsanız Alen ve Oğuz evlenecek!
2. Bu evlilik gerçek bir evlilik olup 1 yıl sürecek (Denetlenecek)!
3. Alen ve Oğuz aynı evde yalnız yaşayacak!(Denetlenecek)!
4. Kural ihlali yapıldığı takdirde tüm aile mirastan men edilecek!..
Sonra bana bakıp olumsuzca başını salladı.
“Hayatın en büyük adaletsizliği!” diye hayal kırıklığıyla soludu.
Daha fazla ne maddeleri ne de bu kızın haklı serzenişlerini duymaya dayanamayıp ayağa kalktım.
“Senin aşağılamalarını dinlemek zorunda değilim ve biraz daha devam edersen bireyin şahsına hakaretten kendini mahkemede ondan sonra kodeste bulursun!” dedim.
Perihan Hanım’a bakıp “Aynı evde yaşayacağız ama ev değişmeyecek! Annem ve babam bu villaya taşınacak!” dedim.
Alen yanıma gelip “Ben apartman dairesinde yaşamam!” dedi.
Kabul etmiş! Keşke reddetseydi.
“Ben de sevdiğim kadından ayrı kalamamam! Eğer işine gelmiyorsa beş kuruşsuz sokakta kalırsın!”
Gözlerimi gözlerinden ayırıp “Sadece aynı evde yaşayan iki ev arkadaşı olacağız!” diyerek evliliğin gerçek olmayacağını anlatmaya çalıştım.
Alen “Ben senin gibi birisiyle arkadaş dahi olmam!” dedi.
Alen’e kısa bir bakış atıp “Aynısı benim içinde geçerli onun için iki yabancı diyelim.” diyerek tekrar Perihan Hanım’a döndüm.
“İstediğiniz kadar düşünün ama beni sadece -Kabul ettik veya etmedik!- için rahatsız edin!” diyerek anneme döndüm.
“Anne kabul ederlerse bana bildirirsin.” diyerek ceketimi alıp soğuk cehennemden uzaklaştım...
Evimin önüne geldiğimde arabadan inemedim. Gördüğüm görüntüyle kalbim acırken Leyla, Eray’dan uzaklaştı. Eray tekrar Leyla’yı kendine çekip dudaklarına sarılınca Leyla’da kollarını boynuna dolayıp kendini ona yasladı.
“Eray yerine ben olsaydım göbeğime yaslanmak zorunda kalırdı.”
Gözlerimi onlardan çekip başımı direksiyona yasladım. Bir beş on dakika bekledikten sonra başımı direksiyondan ayırıp arabadan indim. Gecenin sessizliği etrafı sararken içimde kopan fırtınalarla apartmandan içeriye girdim. Merdivenlerden çıkıp anahtarı kapının deliğine sokarken Leyla’nın billur sesi kulağıma ulaştı.
“Oğuz!” diye yanıma gelmesiyle gülümsemeye çalışarak ardımı döndüm. Gözlerim bir anlık dudaklarına değse de geri çekip gözlerine baktım.
“Efendim.”
Koluma girip “Kekelemeyi bırakmışsın!” dedi.
Seninle konuşurken arada heyecanlandığım için.
“O arada geliyor.” diyebildim.
Kolumdan çıkıp yüzüme baktı.
“Bugün annenle annem konuşurken dedenin vefat ettiğini ve senin de kuzeninle evlilik aşamasında olduğunu duydum.”
Elimi tutup “Hem çok üzüldüm hem de ilk görüşte aşık olduğun kızı çok merak ettim.” dedi.
Yuh anne! İlk görüşte aşk! Leyla bana merakla bakarken aşk evliliği değil diye bağırmak hatta haykırmak istiyordum.
“Biraz öyle ama ben aşık oldum. Bakalım Alen Hanım’ın gönlü var mı? Varsa bile dedemin 40’ı çıktığında evleniriz.”
Göbeğime dokunup “Bence vardır ama kızı çok merak ettim. Esra teyze bizim üniversiteden olduğunu söyledi.” deyince annemin bilerek bu kadar çok ayrıntı verdiğini anlamış oldum.
“Leyla durum olumlu ya da olumsuz bir şekilde kesinleşsin ondan sonra sana söz fotoğrafını göstereceğim.”
“Tamam o zaman baklava!” diyerek yanağımı öpecekken geri çekildim. Bana şaşkınlıkla bakarken “Çok terledim!” diye saçma bir bahane bulunca Leyla kahkaha atarak gülmeye başladı. Gülmek ona çok yakışıyordu. Kendini durdurabildiğinde “Ben anladım!” demesiyle korkuyla ona baktım.
“Seni, Alen’den başka bir kadının öpmesini istemiyorsun!” deyince gülümsedim.
Ellerini çırpıp “Bak ne güzel bildim.” dedi.
Süper bildin!
“Hadi eve git, ben de kendi evime geçeyim.” dedim.
“Tamam, görüşürüz.” diyerek yanımdan ayrılıp kapıyı kapattı.
Üzülerek “Az önce dudakların Eray’ın dudaklarına değdiği için istemedim.” dedim.
Anahtarı birkaç defa çevirip eve girdikten sonra kapıyı kilitleyip odama yürüdüm...