9. Bölüm: Sahte Mutluluk +18

2832 Words
11 ay sonra... #Oğuz Belime dolanan ince kollarla “Orman Güzeli!” diye konuştum. Omzuma öpücük bırakıp “Efendim.” demesiyle yüzümü ona döndüm. Belini kavrayıp kendime doğru çektim. O güzel pembe dudaklarından soluksuz bir öpücük aldım. Dudaklarından ayrıldığımda gülümseyen yüzüne baktım ve su gibi geçen on bir ayı hatırladım. Alen'le İtalya’ya gittiğimizde yalnız ve sorunsuz geçirdiğimiz vakitle birbirimizden hoşlanmaya başlamıştık. Tabii bunu ilk itiraf eden Alen olmuştu ve ben hem mutlu olup hem de üzülmüştüm. Üzülmemin nedeni hafızasının yerine gelerek yaptığı bir itiraf olmadığı içindi ve bundan dolayı hafızası yerindeyken benim hakkımdaki gerçek düşüncesini ve öpüşmemize neden olan nedeni anlattıktan sonra Alen düşünme isteğinde bulunmuştu. Zaten bir beklentim olmadığı için kabul etmiştim. Aradan bir iki hafta gibi bir zaman geçtikten sonra Alen karşıma dikilip hafızası yerine gelse bile duygularını unutacak olmayacağını ve bana aşık olduğunu söyleyince duyduklarıma inanamayıp emin olup olmadığını tam iki ay boyunca sorup durmuştum. En sonunda bıkıp bir daha sorarsam beni boşayacağını söyleyince duyduklarıma inanmıştım. Okullar açılmadan yüksek lisansımı Türkiye’de devam ettirmek için geçiş talebinde bulunup temelli Türkiye’ye dönmüştük ve aramızdaki ilişkiyi aile fertlerimize açtığımızda annem ve babam sevinse de amcamlar ve diğerleri Alen’i yakından tanıdıkları için bana ve ona durumu özetlediler fakat Alen onları da ikna edip benimle mutlu olmak istediğini dile getirince duygularından daha da emin oldum. Tabii her zamanki gibi bekçimiz Zahide abla başımızda dikilse de artık akşamları evine gidiyordu. Alen'le ilk beraber olduğum geceyi hatırladıkça mutluluktan havalara uçuyordum. Vücudumu çıplak görmesine rağmen benden asla tiksinmedi ve bu beni çok mutlu etmişti. Asıl kilit nokta ise Alen’i tecrübeli zannederken onunda sadece öpüşmede tecrübeli olduğunu öğrendim. İkimizde tecrübesiz bir şekilde sevişmeye çalışmıştık fakat zamanla ikimizde çok şey öğrenmiştik ve artık gündüzleri bile Zahide ablayı evde istemez olmuştuk. Bugünde o günlerden bir gün. “Seni çok özledim.” dememle kendini bana bastırıp “Ben de.” diye fısıldadı. Elim güzel kalçalarını bulurken avcuma alıp sıktım. “Oğuz!” diye arzuyla ismimi fısıldamasıyla “Alen!” diye fısıldayıp başımı boynuna gömdüm. Boynundan başlayıp çenesine doğru giderken mutfaktan çıkmak için onu kucağıma aldım. Bacaklarını belime dolayıp başını boynuma gömdü. Öpücüklerime ara verip güzel kokusunu soludum. “Yakıyorsun beni!” diyerek boynumu öpmeye başladığında odamıza girebilmiştim. Onu yatağa bırakıp üzerindeki saten pembe geceliği çıkarmaya başladım. “Asıl sen beni mahvediyorsun.” Duyduklarından memnun olmuş bir tavırla gülümserken geceliği üzerinden sıyırdım. Üzerimdekileri de çıkarıp kenara attıktan sonra dudaklarımı diri meme uçlarına gömdüm. Bir elimle sağ memesini yoğururken diğer elimle de sol memesini ağzımın içinde yalayıp ısırıp emiyordum. Dudaklarımı memesinden ayırıp yüzüne baktım. Arzuyla bakan ormana “Seni çok seviyorum.” dedim. “Ben de seni seviyorum.” demesiyle dudaklarımızı birleştirdim. Dudaklarımı dudaklarından ayırıp göğüs arasına gömdüm. Göğsünden öperek aşağılara kadar indim. Dudaklarımı vulvasında gezdirmeye başlamamla inim inim inlemeye ve hızlı olmam için kızmaya başlamıştı. Dilimi büyük ve küçük dudaklarda gezdirip inlemesini dinlemeye devam ettim. Kafamı kaldırıp güzel yüzüne baktığımda “Hadi!” diye kızdı. “Doyamıyorum.” diyerek başımı tekrar vulvasına gömdüğümde sırtıma tırnaklarını geçirmesiyle dudaklarımı vulvasından ayırıp penisimi vajinal deliğin içine soktum. Yüzünde meydana gelen rahatlamayla gülümserken ben de içinde yaşadığım rahatlamayla içindeki gelgitlerime devam ediyordum. “Alen deli oluyorum sana.” dediğimde gülümseyerek “Beter ol.” demesiyle içinden çıktım. Kendimi yana atıp başımı karnının üzerine bıraktım. Elini tutup öptükten sonra elini karnımın üzerine bıraktım. “Senin için ölmeye bile razıyım.” dedim doğrudan. “Oğuz!” diye kızarak kalkmaya çalışınca yüz üstü dönüp bana sunduğu görsel şölene baktım. “Arsız arsız bakma!” diye sahte bir kızgınlıkla kızınca “Beni çağırıyorlar.” diyerek onu yatağa yatırıp üzerine çıktım. Elini yüzüme yerleştirip “Ölümden bahsetme.” demesiyle avcuna bir öpücük bırakıp “Özür dilerim Orman Güzelim.” dedim. Yüzümü avuçlayıp “Affettim.” diyerek dudaklarıma sarıldı. ♡♡♡♡♡ #Alen Oğuz'la yataktan çıkabildiğimizde okula gelebilmiştik. Kendisi İtalya’da naklini istediği için yüksek lisansını Ayfer hocayla devam ettiriyordu. Ha, bu arada dün gece ilk evlilik yıl dönümümüzü kutlamış ve Oğuz’u çocuk konusunda ikna etmek için biraz uğraşmıştım. Hatırım için biraz yumuşasa da hâlen çocuk getirmeye karşıydı. Nedenini öğrendiğimde onu dövmek istemiştim. Size de söyleyeyim; Çocuğun ona benzemesi hâlinde dışlanmasından korkması benzese ne olacak ki? Benim iki güzel Pandam olacaktı. Tabii gel de bunu büyük Pandaya anlat. Neyse ne yapıp edip ikna edeceğim ve çocuk yapacağız! Telefonumu açıp Oğuz’a mesaj attım. Seni özledim... Anında gelen cevapla gülümsedim. Ben de seni ama okuldayız! H(K)ocama soru sormaya gelebilir miyim? Aklıma takılan bir nokta oldu... Sadece soru!.. Evet! Seni seviyorum, bekliyorum... Mesaja sapık gibi bakarken aklımdan geçen sahnelerle yutkunamadım. Tam yerimden kalkacakken kızlar bana doğru gelip elleriyle oturma işareti yaptılar. İstemsizce yerime otururken Ayşe, Zeynep, Elçin ve Ela masaya kuruldular. Zeynep “Nereye gidiyorsun?” diye imayla sormasıyla “Kahveme alacaktım.” dedim gülerek. Elçin “Kesin!” diyerek gülünce “Ne yapayım, kocamı özledim.” dedim. Ayşe gülerek “Ya valla size imreniyorum çok güzel bir ilişkiniz var.” demesiyle güldüm. “Daha güzeli senin olsun.” dememle Elçin ve Zeynep “Bizim de!” diyerek tepki gösterdiler. “İnşallah.” diyerek Ela’ya baktığımda ifadesizce bakıyordu. “İnşallah Ela’ya da hayırlı bir kısmet çıkar.” Ela başını olumsuz anlamda salladı. Daha fazla oyalanmak istemediğimden “Ben kaçsam?” diye sordum. Zeynep “Kaç tabii ama lütfen Oğuz’u kıskanmayıp bize ders çalıştırmasına izin ver.” dedi bıkkın bir tavırla. “Sınava iki hafta var. Düşüneceğim.” diyerek yanlarından ayrıldığımda gülme sesleri kulağıma doldu. Adımlarıma hız kazanıp yürürken Oğuz’un odasının önüne gelmiştim. Kapıyı çalmadan içeriye girdiğimde başını bilgisayardan kaldırıp “Kapı çalma adeti nerede?” diye sordu. Kapıyı kapatıp kilidini çevirdim. “Dağa kaçtı.” diyerek çantamı ve kitaplarımı koltuğa bırakıp Oğuz’a doğru yürüdüm. Ayağa kalkıp beni kollarının arasına alınca “Canım kocam!” diye sıcaklığına sığındığım. “Orman Güzelim.” Saçlarımı öpmesiyle başımı kaldırıp güzel dudaklarına sarıldım. Koltuğuna oturup beni kucağına oturtmasıyla elini eteğimin altına sokup külotumun üzerinde vulvamı okşamaya başladı. Daha fazlasını isteyen doyumsuz tarafımla elimi pantolonunun fermuarına götürdüm. Fermuarı indirip penisini tuttum. Dudaklarımdan çekilip “Alen!” diye arzuyla konuştu. Elimi penisinden çekip göğsüne götürdüm. Gözlerine bakarak “Sana doyamıyorum.” dedim. “Ben de.” Aldığım cevap hoşuma giderken Oğuz üzerimdeki bluzu sıyırmaya başladı. Ben de gömleğinin düğmelerini açmaya çalıştım. Sütyenimden göğsümü avuçlayıp çıkardı. Sol göğsümü ağzına verdiğinde zevkle tırnaklarımı ensesine geçirdim. Hırıltılı sesiyle mememi çekiştirmeye devam ederken hangi ara yerde uzandığıma anlam veremedim. Oğuz göğüslerimi öperken yerin soğukluğu bedenimi üşütmüştü. “Oğuz!” dediğimde başını göğüslerimden ayırıp “Söyle Orman Güzelim.” demesiyle dudaklarımı ısırdım. “Yer soğuk!” dememle üzerimden kalkıp beni kucağına aldı. Bir an nefessiz kalmış gibi dursa da başıma bir öpücük bırakıp “Özür dilerim bir tanem.” dedi. Koltuğa oturup beni kucağına sabitlerken üzerimi tekrar giydiriyordu. “Seni çok seviyorum.” diyerek dudaklarını öptüğümde belimi sımsıkı tutup “Rahat dur Orman Güzelim, üzerini giydireyim.” dedi. Kollarımı boynuna dolayıp “Kocamı çok seviyorum ve her an onu öpmek ve sevmek istiyorum.” dedim. “Kocan sana ölür be kadın.” diyerek bana sımsıkı sarıldığında başımı boynuna gömdüm. “İyi ki beni sevdin.” demesiyle boynunu öpüp “Sen de beni.” dedim. Boynuna öpücükler bırakıp yüzüne baktım. “Oğuz sadece beni sev!” dedim kıskançlıkla. “Sadece seni seveceğim cilvesine, nazına, niyazına her hâline aşık olduğum Orman Güzelim.” Mutlulukla dudaklarına sarıldığımda bir an önce eve gitmek istiyordum. ♡♡♡♡♡ Oğuz'la akşam yemeği yerken karnımda hissettiğim ağrıyla yemek yiyemiyordum. Kendimi zorlayarak yemeği yemeye çalışsam da olmuyordu. Çatalımı bırakıp masadan kalktığımda Oğuz’un arkamdan ismimi seslenmesine cevap dahi veremeden kendimi lavaboya atıp kusmaya başladım. Açılan banyo kapısıyla Oğuz telaşla “Alen!” diyerek yanıma gelip saçlarımı kavradı. Artık kusacak bir şey kalmayınca sifona basıp kapağı indirdim. Saçımı Oğuz’un elinden kurtarıp klozetin üzerine oturdum. Oğuz havluyla ağzımı silerken “Yüzünü yıkayalım.” dedi. Başımı salladım. Kolumda tuttuğunda “Doktora gidiyoruz.” dedi. Başımı olumsuz anlamda sallayıp yüzümü ve ağzımı yıkadım. Birkaç defa kuru kuru öksürüp durdum. Oğuz beni kucağına aldığında “Oğuz hastane istemiyorum!” dedim kızgınlıkla. “Çok kötüsün!” diye bana kızıp yürüyünce “Lütfen!” dedim. Hastaneyi sevmiyordum. Kokusunu almak bile midemi bulandırıyordu. Oğuz alnıma bir öpücük bırakıp “Soğuksun Alen!” diye kızdı. Başımı iyice göğsüne gömüp “Oğuz odamıza gidelim.” dedim. “Tekrar kusarsan ne dersen de o hastaneye gidilecek!” demesiyle başımı sallayarak onu onayladım. Her zaman açık bıraktığımız oda kapısından içeriye girip beni yatağa bıraktı. Üzerimi örttükten sonra “Ben sana sıcak bir şeyler hazırlayana kadar uyu!” diye emir verince gülümsedim ve iyice yatağa girip “Bak dinleniyorum.” dedim. Ayağa kalkıp başucuma geldi. Dudaklarıma öpücük bırakıp “Seni seviyorum.” dedi. İşte bu söz beni iyileştirmeye yetmişti. Boynuna doladığım kollarımla onu kendime çektim. “İyileştim.” dememle dudaklarımı dudaklarının arasına aldı. Az önce midesini bozulup kusan ben değilmişim gibi zevkle karşılık verirken Oğuz elini mememde gezdirmesiyle inledim. Usulca dudaklarında ayrıldığımda mavi kristaller beni istiyordu. Ben de onu. Yataktan beni doğrultup elini mememden çekmeden bluzumu indirip memelerimi sütyenden çıkardı. Hepsine birer öpücük bırakıp yüzüme baktı. “Seninle sevişmek çok güzel.” demesiyle güldüm. “Ama şimdi kısa kesip sana sıcak bir şeyler içirelim.” diye ekleyince onu onayladım. “Sonra da sevişelim.” diyerek dudaklarına sarıldım. Geri çekildiğimde burnumu öpüp “Hemen geliyorum.” dedi. Başımı sallayıp çıkmasını bekledim. Odadan çıkınca yataktan kalkıp dolaba yöneldim. Pembe transparan geceliğimi üzerime giyip aynada kendime baktım. Çok ateşliydim. Gözüme çarpan diğer nokta karnımdaki tepecikti! Aynaya biraz daha yaklaşıp geceliği kaldırdım. Gördüğüm görüntü son 3 aydır reglımın gelmemesiyle davul gibi şişen karnımdı! Geceliğimi indirip “En kısa sürede bir kadın doğum uzmanına gözükeyim.” diyerek yatağa geçtim. Birkaç dakikanın ardında Oğuz elinde tepsiyle içeriye girmişti. Kaynattığı çiçek dolu bardağı bana uzatıp tepsiyi komodinin üzerine bıraktı. “Bu hepsi bitecek!” demesiyle “Tadı senin dudakların kadar güzelse biter.” dedim. Gülümsedi. Gözü geceliğe takılınca “Alen!” diye seslendi. “Efendim.” dedim her zamanki cilveli sesimle. Yerinden kalkıp “Beni deli edeceksin kadın!” diye söylenip odadan çıkmasıyla ardından bağırdım. “Çabuk gel!” dememle “Oğuz hızlı diye inleyeceksin!” demesiyle güldüm. “Başkasının ismini söyleyecek değilim ya!” diye bağırıp kaynatılmış çiçekleri içmeye devam ettim. O sırada Oğuz odaya girip bana baktı. Sonra yanıma yaklaşıp “Başkasına asla dayanamam!” diye sert bir sesle konuşunca bardağı komodinin üzerine bıraktım. Yataktan çıkıp kucağına oturdum. “Ben de.” diyerek dudaklarına sarılacakken “Yemek toplanmayı biraz beklesin.” diyerek beni yatağa yatırıp üzerime çıktı. “Her an seninle sevişsem de sanki ilk defa sevişiyorum gibi bir heyecan var içimde.” diyerek dudaklarıma sarılıp geceliği üzerimde sıyırmaya başladı. ♡♡♡♡♡ Bugün kahvaltıya villaya gidecektik ama gitmek istemiyordum. Kendimi biraz halsiz hissediyordum. Acaba çok mu seviştik de yoruldum mu? Yok ya bence dün sevişeceğiz diye sırtımı yere serince biraz soğukluk kaptım. Oğuz elimi kavrayıp dudaklarına götürünce ona döndüm. Yoldan bakışlarını ayırıp “İyi misin?” diye ilgiyle sordu. “Sanırım dün soğuk zemine temas edince biraz üşüttüm.” dememle arabayı durdurdu. “Biliyordum.” diye çıkan üzgün sesiyle kemerimi çözüp bir adımda kucağına oturdum. “Üzül diye söylemedim.” diyerek yanağına öpücük bıraktım. Elini karnımda gezdirip “İshal sorunu var mı?” demesiyle başımı göğsüne gömdüm. Eli saçımı bulurken “Alen!” dedi uyarıcı bir tonda. “Yok!” diyerek başımı daha çok gömdüm ama o başımı göğsünden ayırıp dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı. “Hiçbir şekilde benden utanma.” demesiyle “Ne bileyim böyle tuvaletle ilgili konuşunca mide-” Sözümü bölen güzel dudaklara karşılık verdikten sonra usulca benden ayrıldı. “Her koşulda birbirimize destek olacağız Orman Güzelim.” demesiyle “Canım Pandam!” dedim. Dediğime gülüp “Villaya girmesek mi?” diye sorunca yalının önünde olduğumuzu fark ettim. “Evden çıkmadan önce bunu teklif edecektin.” Başımı boynuna indirip öptüm. Belimi sımsıkı kavrarken midemde hissettiğim kasılmayla dudaklarımı boynundan ayırıp “Hadi gidelim.” dedim. Oğuz dudaklarımdan kısacık öpücük alınca kucağından indim. Kemeri geri takma gereği hissetmeden Oğuz’un arabayı sürmesini bekledim. Oğuz yalının girişine doğru aracı sürerken aniden yolda belirlenen kediyle direksiyonu sağa kırıp çöp konteynırına çarpmasıyla öne doğru savruldum. ♡♡♡♡♡ #Oğuz Hastanede Alen’in uyanmasını beklerken içimi saran suçluluk duygusuyla yandığımı hissediyordum. Amcam omzuma dokunup “Bir şeyi yoktur, telaş etme.” dedi. “Kediye çarpmamak için direksiyonu kırdım.” diyebildim. Yengem “Bir uyansın kemerini takmamanın hesabını soracağım.” diye kızgınlıkla soludu. Önüme döndüğümde doktor acil servisten çıkabilmişti. Yerimden kalkıp doktora doğru ilerledim. “Karımın durumu nasıl?” diye telaşla sordum. “Alen Hanım çarpmanın etkisiyle alnı biraz şişmiş ama durumu gayet iyi.” demesiyle hepimiz rahat bir nefes almıştık. “Fakat kimseyle görüşmek istemediğini herkesin hastaneden gitmesini istedi.” diye ekleyince şaşkınlıkla doktora baktım. Amcam “Ne demek kimseyle görüşmek istemiyor? Biz onun ailesiyiz!” diye sert bir sesle konuştu. “Üzgünüm beyefendi ama hasta bunu istedi. İsterseniz kafeteryada ya da çıkışta bekleyebilirsiniz.” “Ben gireceğim.” diye öne doğru bir adım attığımda içeriden gelen bağırış sesiyle doktor telaşla içeriye girdi. Tabii biz de ardında. Hemşire, Aleni tutmuş sakinleştirmeye çalışıyorken Alen “Allah belamı versin!” diye bağırıp duruyordu. Doktor “Ne oldu?” diye sorduğunda hemşire “Bilmiyorum, birdenbire bağırmaya saçını çekmeye başladı.” demesiyle Alen’e yaklaştım. Gözlerimiz kesiştiği an daha çok bağırıp “Defol buradan!” dedi. Ne yapacağımı şaşırmış bir vaziyette Alen’e bakarken “Allah belanı versin!” diye bağırmaya devam etti. Hemşire, Alen’i tutmaya çalışırken doktorda elindeki şırıngayla bir şeyler yapıyordu. “Burada defolun! Defolun!..” Gözlerim bizimkileri bulurken onlarda şaşırarak Alen’i izliyordu. Ahmet “Ablam her şeyi hatırlamış!” diye korkuyla söylenince Alen’e baktım ama doktorun yaptığı iğneyle uyumuştu. Geri bizimkilere döndüğümde yengem ve amcam korkuyla birbirine bakarken içimde hissettiğim kaybetme korkusuyla “Şaşırmıştır ama duyguları değişmemiştir değil mi?” diye umutla sordum. Amcam ve diğerlerinin susmasıyla doktor “Hasta sizi görünce fenalaşıyor olabilir. Onun için lütfen kafeteryada bekleyin. Bir şey olursa sizi haber edeceğim.” dedi. Onaylamaktan başka çarem olmadığı için başımı salladım. “Hadi gidelim. Hem Alen yalnız kalınca düşünmeyi sever. Doktorda burada!” diye telaşla söylenip amcam, yengem ve Ahmet’i kendimle beraber acil servisten çıkardım. ♡♡♡♡♡ Amcam ve yengemin ısrarıyla Alen onları görmeyi kabul etse de tek kelime etmeden villaya gelmişlerdi. Hepimiz nefesimizi tutmuş Alen’in yukarıda inmesini bekliyorduk fakat içimde hissettiğim kaybetme korkusu ve vicdan azabı arasında gidip geliyordum ama ben ve ailesi ona benim hakkımdaki düşüncesinden bahsetmiştik onun için vicdan azabı duymamam gerekiyordu. Fakat bilmiyorum! Hastanedeki anı çıkışı sanki hafıza kaybından faydalanmışım gibi hissettirdi. Oysaki öyle bir şey yapmadım. Yapmamda!.. “Şimdi ne olacak?” diye soran ninemle kötümser düşüncelerimi kovup başımı kaldırdım. Annem “Alen kendini toparladıktan sonra Oğuz’u sevdiğini hatırlayıp evliliğine kaldığı yerden devam edecek.” demesiyle ben de bunu istiyordum ki yukarıdan gelen bağırış ve kırılma sesiyle telaşla yerimden kalkıp üst kata yöneldim. Alen’in odasının önüne geldiğimde Zahide abla onu sakinleştirmeye çalışsa da başarılı olamıyordu. Hemen yanına varıp kolundan kavradım. Bana dönen orman gözler çok eskiden olduğu gibi tiksintiyle bakıyordu. “Bırak!” diye bağırıp kolunu çekti. Yerle bir ettiği boy aynasına bakarken “Dikkatli ol, kendini yaralayacaksın!” dememle yüzüme inen tokat bir oldu. “Lânet olsun sana lânet!” diye bağırıp yere diz çöktü. Yengem ve annem onu tutmak için geldiğinde “Siz de bana dokunmayın!” diye bağırıp ayağa kalktı. Hepimize göz gezdirip ben de durdu. “Senin yüzünden aynaya bakmaktan utanıyorum!” diye bağırdı. Sonra kalçasına, göbeğine ve basen tarafına dokunup öfkeyle saçını çekti. “Bu ben değilim! Ben bu kadar kilo alamam!” diye bağırdı. Kilosunu tattığı tartıyı öfkeyle önüme fırlatmasıyla ayağıma gelmişti ama umurumda değildi. Yengem ve değerleri çığlık atarken “Ben elli kiloda sabit kalan biriydim!” diye bağırıp öfkeyle bir aşağı bir yukarı gidip geldi. “Şu an altmış beş kiloyum!” dedikten sonra durdu. Bana tekrar baktığında “Üzerimdeki bu kara lekeyi sileceğim!” diyerek terasa doğru koşmasıyla bağırışları umursamadan arkasından koşup ona yetiştim. Onu belinden tutup tırabzanlardan geri çektim. Kollarımın arasında debelenip ağlayınca onu zorla içeriye sokar sokmaz amcam ve yengem koşarak yanına geldiler. Kollarımdan çıkmak için daha çok debelenince onu bırakıp teras kapısını kapattım. Anne ve babasını eliyle durdurup “Bu kara lekeyi bedenimden söküp atmalıyım!” diye bağırıp saçını çekmeye başladı. “Boşanalım!” dediğimde bana alayla bakıp “Ben kendimi gerçek kocama saklamıştım! Sana, senin gibi birine değil!” diye bağırdı. Söyledikleri kalbimi kırarken cevap veremedim. Çünkü haklıydı. Gerçek Alen benim gibi birini asla sevmez! Eskisi gibi sadece alay edip hakaret eder. Başını olumsuz anlamda sallayıp “Her şeyimi çaldın! Her şeyimi!” diyerek yere diz çöküp ağlamaya devam edince rüyadan uyanmış oldum. Yatağın örtüsüne başını yaslayıp “Beni mahvettin! Allah belanı versin! Allah seni kahretsin! Seninle sevişeceğime hayat kadını olurdum daha iyi!” diye bağırmasıyla kalbime ve zihnime oturan yumruyla yere diz çöktüm. Başını örtüden kaldırıp “Bu kara lekeyi sileceğim!” diye bağırıp kapıya doğru ilerlediğinde babam onu tuttu. Babam bana bakıp “Oğuz senden boşanacak lütfen kendine zarar verme!” diye kararlılıkla konuştu. “Hayatımı mahvetti! Beni ne hâle soktu. Baksana şu halime!” dediği gibi yere diz çöküp ağlamaya devam etti. Annem omzuma dokunduğunda ona hafifçe gülümsedim ve ayağa kalktım. “Özür dilerim!” dediğim gibi bana dönen öfkeli yeşiller “Dileme Allah’ın cezası! Özür falan dileme!” diye sinirle bağırıp ayağını yere vurmaya ve ağlamaya dev etti. Daha fazla ona sinir harbi olmamak için “Bugün boşanma protokolünü hazırlayıp imzalayacağım.” diyerek kimseye bakmadan villadan ayrıldım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD