Ayberk otuz aile ile görüşmelere devam eden adamlarının gönderdiği son raporları dinliyordu. Anlaşan aileler vardı ama korkup kabul etmeyen daha çoktu. İstediği sayıya ulaşamadan da harekete geçemezdi.
‘’Görüşmelere devam etsinler. Daha fazlasına ihtiyacım var.’’ dediğinde Korkut başıyla onayladı.
Eve geldiğinde saat geç olmuştu. Doğrudan odasına çıktı. Karısı yatağın üzerine oturmuş telefondan görüntülü görüşme yapıyordu. ‘’Çok tatlı. Ben de gelip görmek istiyorum.’’ dediğinde telefonun diğer tarafından annesinin sesi yükseldi.
‘’Atla uçağa gel. Şirin, çok güzel kokuyor. Yanakları da tombul tombul. Kardeşin maşallah dört buçuk kilo doğurdu minik Zeynep’i.’’
Şirin gülmeye başladı. ‘’Elifcik kocan iyi bakmış belli.’’
‘’Aman abla dalga geçme.’’ dedi Elif. ‘’Ama keşke senin adını koymamıza izin verseydin çok istemiştik.’’
Giyinme odasına girip kapıyı kapatan kocasının ardından baktı. Kardeşiyle ilgili her konudan uzak duruyordu. Yüzüne yerleşen tebessümü korudu. ‘’Zeynep ismi daha güzel. Öp benim yerime bal yeğenimi.’’ diyerek öpücük gönderdi.
Sonrasında görüntülü konuşmadan normal konuşmaya geçip annesiyle konuşmaya devam etti. ‘’Anne dikkatli ol. Bak bu adamların sağı solu belli olmuyor sen de gittin oraya peşinden gelen var mıydı yok muydu bilmiyoruz. Elif doğum yapalı çok olmadı bir de üstüne onun sıkıntısını yaşamasın.’’
‘’Şirin sen gerçekten babanın Elif’i öylece bıraktığına inandın mı? Kardeşin buraya geldiği günden beri peşinde gizlice takip eden adamları var. Ortada böyle tehlikeli düşman varken kızının üzerinden elini çeker mi hiç?’’
‘’Ne bileyim babamın sağı solu belli olmuyor ki. Neyse hadi çok öpüyorum sizleri.’’
Telefonu kapattığında çok geçmeden kocası yanına gelmişti.
‘’Uzaktan seveceğine gitsene yanlarına.’’
‘’İmza turnesi bitsin gideceğim. Hem biraz daha büyümüş olur daha iyi sevilir. Şimdi sürekli uyukluyor.’’
Yatağa uzandığında yanına yatan kocasına baktı. Çoğu gece olduğu gibi yine üzerinde baksırıyla gelip yatmıştı. Kış soğuğu bile etki etmiyordu. Bedeni her daim sıcaktı. Kocası gözlerini kapatmış yatarken sessizce kaslarını izliyordu. Ağzının suları akmaya başlamıştı.
‘’Şirin sapık gibi izlemeye devam mı edeceksin?’’ diyen sesle salyasını sildi.
‘’Lan gerizekalı senin yattığın gibi ben yatsam çoktan bastılar diye sikmeye başlamıştın.’’
Ayberk örtüyü üzerine çekip gözleri kapalı yatmaya devam etti. ‘’Yat uyu.’’
Genç kız öfkeyle sırtını dönüp yattı ama uyuyamıyordu. Geri döndüğünde arkadan yanaşıp kocasının kaslı bedenine sarıldı. Eli penisini tuttu. ‘’Kasının olmadığı bir yerin var mı?’’
Kocası geri dönüp yüzüne baktı. ‘’Rahat durmayacaksın değil mi?’’
‘’Hayır! Canım yaramazlık yapmak istiyor.’’
‘’İyi öyle olsun.’’ Karısının dudaklarına uzandı. Eli pijamasından içeri kaymış vajinasını okşuyordu.
Şirin genç adamı üzerinden itip yatakta doğruldu. Üzerindeki kıyafetleri kocasına göstere göstere yavaşça çıkarıyordu. Tamamen çıplak kaldığında bu defa diğerinin baksırına uzanıp aşağıya doğru sıyırdı.
Bacaklarını iki yana açıp üzerine oturdu. ‘’Şu kasların için her gece fahişelik yapabilirim.’’
‘’Odada yalnızken istediğini yapabilirsin.’’ diyen Ayberk karısının güzel bedeninin üzerinde kıvrılmasını zevkle seyrediyordu.
Uzun tırnağı kocasının yanağında gezinirken dudaklarından öptü. ‘’Her santimini ayrı seviyorum ama en çok nereni seviyorum biliyor musun?’’
‘’Kaslarımı mı?’’ diyen adama hayır anlamında başını salladı ve elini kalbine götürdü.
‘’Mert yüreğini ve onun kimseye göstermediğin şefkatli tarafını. Krosun mrosun ama kocamsın işte mecbur seveceğim.’’
‘’Sevme işine bir an önce başlasan iyi edersin.’’ dediğinde avuçladığı popoyu sıkmıştı.
Şirin yüzündeki gülümsemeyle eğilip sevdiği kasları öpmeye başladı. Eli sert bedende geziniyordu. Bir geceliğine rolleri değişmişlerdi. Her hareketi kocasını biraz daha kendinden geçiriyordu.
‘’Bir gün seni bayıltıp kaslarını bedeninden kazıyacağım ve içini doldurup sadece kendime saklayacağım.’’
‘’Sadist misin kadın? O nasıl bir fantazidir?’’
‘’Belki içimde gizli bir psikopat vardır? Bunu asla öğrenemeyeceksin.’’ dediğinde kocasının dik duran penisinin üzerine oturdu. Dudaklarından çıkan iniltiyle duyduğu bütün zevki dışarıya akıtmıştı.
Bedeninin her hareketi dans eder gibiydi. Dikleşmiş memeleri hareketleriyle uyumlu sallanıyordu. Ayberk karşısındaki manzaraya dalmıştı. Karısı üzerinde hareket ederken kendi bedenini okşamaya başlamıştı. Ameliyattan sonra kilo almıştı ve dolgunlaşan vücudu daha seksi bir hale bürünmüştü. Kulak hizasına kadar uzayan saçları yüzünün pürüzsüz güzelliğiyle bütünleşmişti. Onu bu şekilde görmek nefesini kesiyordu.
Kalçalarını tutup hareketlerini hızlandırdı. Sesleri birbirine karışmıştı. Boşaldığında genç kız yorgun halde üzerine yattı. ‘’O kadar yoruldum ki erimiş çikolataya döndüm.’’
Karısının çıplak bedenine sarıldı. ‘’Benimle işin bittiyse uyuyup dinlenmek istiyorum.’’
Yattığı kucakta kocasının omzuna teselli verir gibi birkaç kez vurdu. ‘’Bitti yiğidim hadi uyu da dinlen ki bir sonraki sevişmemize gücün olsun.’’
‘’Eyvallah.’’ dediğinde yüzünde gülümseme vardı.
~~~~
Gece bebek telsizinden gelen ağlama sesiyle yattığı yataktan fırlarcasına çıkıp uyku sersemi diğer odaya geçti. ‘’Aşkım!’’ dediğinde kızı uykudan uyanmış ağlıyordu. Kucağına aldığında sakinleştirmeye çalıştı. ‘’Anneciğim bak ben buradayım.’’
‘’Babam gelsin.’’
‘’Kızım, annen yanında.’’ dedi ama sakinleştiremiyordu. O ağladıkça içinde fırtınalar kopuyordu. Sürekli ‘Baba’ diyordu. Avazı çıktığı kadar bağırıp ‘Senin baban yok.’ demek istese de sakinliğini koruyup sakinleştirmeyi deniyordu.
‘’Aşkım, bebeğim, anneciğim ben yanındayım. Seni asla bırakmayacağım.’’
Minik yumruklar göğsünden itip kucağından kurtulmaya çalışıyordu. ‘’Babamı istiyorum.’’
Yumruğu karşısındakinin şiş yüzüne indi. ‘’Seni iki kez uyardık. Ya borcunu öde ya da canını alırız dedik.’’
‘’Vallahi ödeyeceğim.’’
Elindeki bıçağı adamın dizine saplayıp aşağı doğru çekerek boydan boya yardı. ‘’Neyle ödeyeceksin ulan? Mekandan aldığın borçla kumar oynarken iyiydi. Cebinden çıkan iki yüz lirayla mı o borç kapanacak?’’
‘’Ağabey bir yolunu bulacağım.’’ Yaralı adam yere kapanmış canı için yalvarmaya devam ederken Korkut çalmaya başlayan telefonuyla birkaç adım uzaklaştı.
Numarayı tanımıyordu. Sertçe ‘’Alo!’’ dediğinde karşıdan bir ağlama sesi geldi.
‘’Ben Yeşim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama Aşkım’ı sakinleştiremiyorum.’’
‘’Geliyorum.’’ dediğinde telefonu kapattı. Adamlara baktı. ‘’Kapatın bunu bir odaya gelince devam edeceğim.’’
Tuvaletlerin olduğu yere geçtiğinde ellerine bulaşmış kanı yıkadı. Birazda yüzüne sıçramıştı. Hepsini temizledi. Üzerindeki kanlı kıyafetleri de değişip mekandan çıktı.
Eve geldiğinde ağlayan Aşkım’ın sesi dışarıya kadar taşıyordu. Yeşim’de onu sakinleştiremedikçe kendi sakinliğini kaybetmiş ağlamaya başlamıştı.
‘’Aşkım!’’ dediğinde küçük kollar boynuna dolandı.
‘’Baba!’’
‘’İstediğin zaman geleceğimi söylemiştim. Hadi artık ağlama.’’ Kucağındaki ufaklıkla odasına gitti. ‘’Şimdi uyku zamanı.’’
Yatağa yatıracağında tekrar ağlamaya başladı. ‘’Gitme!’’
‘’Gitmiyorum.’’ diyerek yatağa yanına uzandı. ‘’Beraber uyuyalım mı?’’
Aşkım yanındakinin göğsüne sokulup gömleğini sıkıca tutmuştu. Uyuduğunda uzun ağlamasının etkisiyle sürekli iç çekiyordu. Uykusunda bile gömleği kavrayan eli gevşememişti.
Odanın hemen dışında Yeşim yere oturup sırtını duvara dayamış sessizce ağlıyordu. Kızına yetemediği her an kendisini kötü bir anne gibi hissediyordu. Tam bir saat sakinleştirmek için uğraşmıştı ama olmamıştı. Ağzından ‘Baba!’ dışında bir söz çıkmamıştı. Göğsüne inen o küçük yumruklar sadece kalbini acıtmıştı.
Sebebini anlamaya çalışıyordu. Hep yalnızlardı ama hiç baba diye ağlamamıştı. Ne zaman eski kocası kızını zorla alıp götürmüştü ve Korkut onu olduğu yerde bulmuştu dengeler değişmişti.
Korkut’u aramak istememişti ama mecbur kalmıştı. Aradığında da o kadar sert bir şekilde telefonu açmıştı ki o an telefonu kapatmak istemişti ama kızının ağlamasına daha fazla dayanacak gücü kalmamıştı.
Sabah uyandığında odanın önünde dayandığı duvarda ağlarken uyuyakaldığını fark etti. Tutulan bedenini esneterek ayağa kalktı. Odadan içeri baktığında gördüğü manzarayla gözlerini yine yaşlar zorlamaya başlamıştı. Kızı baba dediği adamın göğsüne sokulmuş uyuyordu ve eli gömleğini sıkıca tutuyordu. Diğeri de kendine sığınmış o küçük bedeni korumak ister gibi sarılmış uyuyordu. Kızı ona asla veremeyeceği bir hayatın hayalini kuruyordu.
Sessiz adımlarla içeri girip ikisinin de açılmış üzerini örtüp mutfağa geçti. Kendine gelebilmek için sert bir kahveye ihtiyacı vardı.
Yaptığı kahveyle sandalyeyi çekip oturduğunda derin bir nefes aldı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Nasıl ilerleyecekti? Kızını babasız yaşamaya nasıl alıştıracaktı?
‘’Günaydın.’’ diyen sesle başını kaldırdığında Korkut ile göz göze geldi.
‘’Günaydın.’’ Oturduğu yerden kalkıp yaptığı kahveden bir fincan doldurup masaya önüne bıraktı ve tekrar yerine oturdu. ‘’Çok özür dilerim. Arayıp rahatsız etmek istemezdim ama sakinleştiremedim. O günden sonra sürekli seni soruyordu ama hiç dün geceki gibi olmamıştı. Mecbur kalmasam gerçekten aramazdım.’’ Dolan gözlerini sildi. ‘’Özür dilerim.’’
‘’Yeşim bir saniye dur ve derin bir nefes al. Özür dilemekten de vazgeç. Aramanı istemesem numaramı vermezdim.’’
‘’Telefonu öyle açınca hata ettiğimi düşündüm.’’
Korkut masanın üzerinde titreyen elin üzerine elini koydu. Yeşim bu hareketle irkilse de geri çekilmedi. ‘’Tepkim sana değildi. Aradığında ilgilendiğim bir iş vardı.’’
Sözlerle gülmeye başladı ama gülerken bile gözlerinden yaşlar akıyordu. ‘’Yaptığın iş ortada ama ben o işin arasında kucağına ağlayan bir çocuk verdim. Bu duruma düşmek istemediğine eminim.’’
‘’İstemediğime nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?’’
Genç kız sözlerle biraz huzursuz olmuştu. Elini diğerinin elinden çektiğinde içeri gireni gördü. ‘’Babam nerede?’’ söylediği ilk söz olmuştu.
Korkut rahat bir şekilde ‘’Buradayım.’’ dedi ve yanına gelen ufaklığı yerden kaldırıp dizine oturttu.
‘’Anneciğim birazdan Sıla ablan gelecek ve biz işe gideceğiz.’’
‘’İstemiyorum.’’ diyerek olduğu yerde Korkut’a sokuldu. ‘’Annem gitsin sen gitme.’’
Genç adam uzun saçları okşadı. ‘’Annene soralım izin verirse bugün seninle baba kız günü yapalım. İster misin?’’
‘’Yapalım.’’ diye neşeyle bağırıp el çırpmıştı. ‘’Anne sen işe git ben babamla gidiyorum.’’ Oturduğu dizden yere atladı. ‘’Sen bekle ben üzerimi giyeceğim.’’
‘’Bunu yapma!’’ diye bir sitem gönderdi Yeşim. ‘’Bu şekilde davranırsan gittiğinde nasıl teselli edeceğim?’’
‘’Sen kovmadıkça gitmeyi düşünmüyorum.’’ dedi Korkut.
‘’Anne, yardım et.’’ diye bağıran kızının yanına gitmek için ayağa kalktığında bakışları genç adamın üzerindeydi.
‘’Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum ama kızımı üzecek bir şey yaparsan hesabını sorarım.’’
Yeşim yanından geçecekken kolundan tutup engel oldu. ‘’Ne yapmaya çalıştığımı söyleyeyim. Kızının beni kabul ettiği gibi sen de kabul et istiyorum.’’
Sözlere verecek karşılığı yoktu. Bu sözleri duymayı beklemiyordu ki kızının sesi kurtarıcısı oldu ve tek kelime etmeden mutfaktan çıktı.
Kızının istediği elbiseyi giydirip saçlarını örerek topladı. ‘’Anneciğim evde Sıla ablanla kalsan olmaz mı?’’
‘’Hayır!’’ Aşkım’ın sesi netti. Annesinin yanından koşarak mutfaktaki adamın yanına gitti. ‘’Hazırım.’’
‘’Gidelim o zaman.’’ Korkut ayağa kalktığında elini uzattı. Minik parmaklar parmağını sıkıca kavramıştı.
Kapının önüne geldiklerinde Yeşim kızının montunu giydirip şapkasını taktı. Bakışları genç adamın üzerindeydi. Küçük çantayı kucağına tutuşturdu. ‘’İçinde yedek kıyafet var. Öğlen bir saat uyuyor, yemek için ev yemekleri yapan bir yere götür ve hazır paketli gıda alıp yedirme.’’ Arabasının anahtarını uzattı. ‘’Bugünlük arabaları değişelim bir adımlık yol bile gitseniz oto koltuğunda gidecek. Oyalamak için saçma sapan çizgi film, oyun açıp telefonu eline verme yoksa oyun diye o telefona seni sokarım. En önemlisi de kızıma bir yanlışın olmasın. Eğer olursa da başkalarına kullandığın her yöntemi itinayla senin üzerinde uygularım.’’
Korkut’un yüzüne keyifli bir gülümseme yerleşmişti. ‘’Çok tehdit edildim ama hiç bu kadar korkmamıştım.’’ Genç kızın elindeki anahtarı aldığında kendi arabasının anahtarını uzattı.
Yeşim anahtarı alıp kızının önünde eğildi. ‘’Anneye kocaman bir öpücük ver.’’ dediğinde yanağına gelen öpücüğün sevgisini aldı.
Evden gittiklerinde kızını doğru düzgün tanımadığı bir adamla gönderdiği için huzursuzdu ama izin vermezse gireceği ruh halinden korkuyordu. Dün gece geçirdiği gibi bir krizi tekrar yaşamak istemiyordu.
Hastaneye gitmek için üzerini değişirken aklında Korkut’un söyledikleri vardı. Kızının kabul ettiği gibi sen de kabul et demişti. Bunu tam olarak hangi anlamda söylemişti?
Evden çıkıp arabaya bindiğinde kısa bir süre neyin nerede olduğunu anlamaya çalıştı ve yola çıktı. Trafikte ilerlerken bir yandan da kulağındaki kulaklıkla annesiyle konuşuyordu.
‘’Aşkım’ım nasıl?’’
‘’Gayet iyi. Siz nasılsınız?’’
Annesinin sesi duyuldu. ‘’Babanın işlerini biliyorsun her zaman yoğun işte ben de dernekle uğraşıyorum. Yeşim, her sorduğumda hayır deyip geçiyorsun da Olgun hala rahatsız ediyor mu? Sorun varsa babana söyleyelim kullansın biraz yetkilerini. O şehirde tek başınasınız içim rahat etmiyor.’’
‘’Biz gayet iyiyiz. Senin kızın kendi ayakları üzerinde durabilen başarılı bir doktor.’’
‘’Başarılı bir doktor ama başarısız bir aşk kadını. Olgun konusunda babanı dinlemeliydin.’’
Yeşim iç çekti. ‘’Anneciğim seni çok seviyorum. Babamı da öpüyorum. Görüşürüz.’’ Telefonu kapattı. Annesi haklıydı zamanında babası Olgun ile evlenme demişti ama dinlememişti. Acısını da çekmişti ama babasının ismini kullanmayı hiç sevmiyordu bu yüzden Olgun’un yaptığı hemen her şeyi onlardan saklamıştı. Uzaklaştırma kararının yeterli olduğunu düşünüyorlardı. Babasının gerçek kimliğini zaten kimseye söyleyemiyordu ki Olgun bile evlenmesine rağmen öğrenememişti.
Arabayı park ettiğinde Korkut’a kızının nasıl olduğunu soran bir mesaj attı ve çantasını alıp arabadan indi.