Poliklinikte hastalarıyla ilgilenirken her hasta sonrası Korkut’a mesaj atıyordu ve her defasında ‘’İyiyiz!’’ cevabını alıyordu. Akşamı zor etmişti.
Eve geldiğinde bir süre sonra kızı da geldi. Yanlarında oyuncak dolu poşetler vardı. ‘’Aşkım.’’ dedi mutlulukla. ‘’Nasıldı günün?’’
‘’Minik ata binmeye gittik. Sonra parka gittik. Arabada uyudum. Yemeğimi yerken üzerime döktüm. Babam elbisemi değiştirmeyi beceremeyince yemeği yapan teyze değiştirdi. Tuvalete de onunla gittim. Toplarla dolu bir havuzda oradaki arkadaşlarla oynadım. Yeni oyuncaklar aldık ve bir de pamuk şeker yedik.’’
‘’Ama bu aramızda kalacaktı.’’ diyen Korkut ile güldü.
‘’Anneden saklanmaz. Yeni oyuncaklarımla oynayacağım.’’ diyerek paketlerin olduğu yere koştu.
‘’Pamuk şeker?’’ Yeşim genç adama imalı bakışlarla bakıyordu.
‘’Her şeyi bu kadar ayrıntılı anlatacağını düşünmemiştim.’’
‘’Üç buçuk yaşındaki çocuktan sır saklamasını isteyemezsin.’’ Sesi biraz sitemli çıkmıştı.
Korkut derin bir nefes aldı. ‘’Yeşim, bugün tam yüz otuz tane mesaj atıp Aşkım’ın nasıl olduğunu sordun. Bana olan güvenine hayran kaldım.’’
‘’Yaptığın iş ortada. Birinin gelip size silah doğrultmayacağını nereden bilebilirim ki? Kızım için korkmam çok normal.’’
‘’Gelen olursa hükmünü de veririz. Bu kadar ayrıntı düşünme.’’ Oturduğu yerden kalkıp küçük kızın yanına gitti. ‘’Aşkım, bugün seninle konuştuğumuzu hatırlıyor musun?’’ Karşısındaki başını aşağı yukarı salladı. ‘’Şimdi gitmem gerekiyor ama yine geleceğim tamam mı ve ne zaman istersen annenin telefonundan arayabilirsin.’’
‘’Tamam ama gel.’’
Minik elin üzerinden öptü. ‘’Geleceğim.’’
Yeşim ile vedalaşıp evden ayrıldı.
~~~~
Şirin kocasıyla bahçede yaktığı ateşin karşısında oturuyordu. ‘’Yusuf’u çağırsam senin için sorun olur mu?’’ dediğinde diğeri başını hayır anlamında salladı.
Enes hemen yanlarında semaverde çay demliyordu. ‘’Asistanını da çağırsana.’’ dediğinde genç kız güldü.
‘’Enesciğim eminim annen sana uygun bir gelin bulacaktır.’’
‘’Aman kalsın ben İkra’yı alacağım.’’
Enes’e cevap vermeden Yusuf’u arayıp çağırmıştı. ‘’Gelsin de biraz kumar oynayalım.’’ dediğinde kocasının elini tuttu. ‘’Söz bu defa kâğıt çalmayacağım.’’
Ayberk genç kızın gözlerinin içine baktı. ‘’Acaba neden kendi karıma inanmıyorum?’’
‘’Üçkâğıtçı olduğu içindir.’’ dedi Enes gülerek ve aynı anda ağabeyinin tesbihi kafasına çarptı.
‘’Karım hakkında düzgün konuş.’’
Genç kız kocasının sırtına vurdu. ‘’Adam adam nasıl da koruyor karısını!’’
Enes yanına düşen tesbihi alıp ağabeyine geri uzattı. ‘’Yalan mı ağabey? Yengem hayatımda gördüğüm en profesyonel yalancı ve üçkâğıtçı. Denizin ortasında yüzdürür de su yok diye inandırıp susuzluktan öldürür adamı.’’
‘’İltifatın için teşekkür ederim tatlım.’’ dedi Şirin gülerken.
Demlenen çayları içerken ateşin sıcağında ısınıyorlardı. Çok geçmeden Yusuf da gelmiş onlara eşlik etmeye başlamıştı. Gözleri Zeliha’yı arıyordu ama görememişti.
‘’Yardımcın nerede?’’ diye fısıldayarak sordu.
‘’Evde de sen söyle bakalım kıza ne yaptın? Son zamanlarda fazla durgun.’’
‘’Yok bir şey.’’ diyerek geçiştirdi. O gecenin üzerinden bir aydan fazla geçmişti. Her şey yolundaydı ama sonra bir anda soğuk davranmaya başlamıştı.
‘’Bana bak! Gene çapkınlık peşinde koşup kızı aldattın mı yoksa?’’
Yusuf sözlerle saçlarını karıştırdı. ‘’Saçmalama. Ben Zeliha’dan sonra bitirdim o çapkınlık işlerini. Ne olduğunu çözersem sana da söylerim.’’
Onlar sohbetlerine devam ederken Zeliha evde pencereden Yusuf’a bakıyordu. Kalbinde büyüyen korkuyla karışık öfkeyi dizginlemekte zorlanıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. İçine girdiği durumu nasıl çözeceğini de bilmiyordu.
O gece yaşadıklarını zaten hatırlamıyordu ama yine de unutmak istiyordu. Hiç olmamış olsun ve her şey normale dönsün istiyordu. Öfkesini içinde tutmaya çalışsa da yapamamıştı.
Evden çıktığında yerden aldığı taşı Yusuf’un arabasının ön camına indirdi. Gürültüyle bütün başlar üzerine çevrildi. Sağına soluna bakınıp bir taş daha buldu ve onu da yan taraftaki cama fırlattı.
‘’Vallahi delirmiş.’’ dedi Şirin.
Üçüncü taş da diğer cama indiğinde Yusuf oturduğu yerden fırlayıp yanına gitti. ‘’Zeliha!’’ dediğinde yüzüne bakan genç kız bir taşı daha arabaya indirdi.
Ayberk araya girecekti ama karısı tutup engel oldu. ‘’Karışma ne güzel izliyoruz işte.’’
‘’Kafayı mı yedin kızım?’’ diyen Yusuf ile bir taş daha arabaya indi.
‘’Nefret ediyorum senden!’’ diye bağıran genç kız yerden başka bir taş bulup aldı. Arabanın bütün camları kırılmıştı ama öfkesi dinmemişti. Elindeki taşı karşısındakine fırlattığında alnına çarptı. ‘’Geberteceğim seni!’’ Bağırmaya devam ediyordu.
‘’Bu kız Yusuf’u öldürür.’’ Enes gülerek ikiliye bakıyordu.
Genç adam kan akan alnını eliyle sildi. ‘’Ne derdin varsa açıkça söylesen de ben de anlasam.’’
Zeliha uzanıp belindeki silahı aldı. ‘’Senin nefes almaya hakkın yok!’’ dediğinde silahı karşısındakine doğrultmuştu.
‘’Zeliha!’’ Hem Şirin hem Ayberk oturdukları yerden kalkmış yanlarına gelmişlerdi.
‘’Bırak o silahı!’’ Ayberk elini uzattı. ‘’Bir kaza çıkmadan ver.’’
Genç kız silahı nasıl kullanacağını bilmiyordu. Anlamadan ateş ettiğinde şansa boşluğa denk gelmişti.
‘’Güzelim hadi ver o silahı da konuşalım olur mu?’’ Şirin yavaşça bir adım atıp elindekine uzandı. Silah ateşlenince korkmuştu ve elleri titriyordu. Alması zor olmadı.
Silahı geriye Yusuf’a uzatıp verdiğinde ağlamaya başlayan genç kıza sarıldı. ‘’Tamam geçti.’’ diyerek sırtını sıvazladı. ‘’Hadi gel içeri gidelim.’’
Boş odalardan birine götürdü. Yan yana oturduklarını ellerini tuttu. ‘’Ne olduğunu anlat.’’ Diğeri hayır anlamında başını salladı. ‘’Tatlım ne olduğunu söyle söz veriyorum bir suçu varsa cezasını kendi ellerimle vereceğim.’’
Zeliha ağlamaya devam ediyordu. ‘’Şirin Hanım.’’ dediğinde ağlaması daha da arttı.
‘’Söyle güzelim.’’
Yüzünü elleriyle kapatıp ağlamaya devam etti. ‘’Çok sarhoştuk hatırlamıyorum.’’ dediğinde Şirin olanı anlamaya çalışıyordu.
‘’Neyi hatırlamıyorsun?’’
‘’İşte o gece bir şeyler oldu.’’
Durumu az çok anlayınca tebessüm etti. ‘’İkiniz de birbirinizi seviyorsunuz bu çok normal.’’
Zeliha’nın ağlaması iyice şiddetlendi. ‘’Ben ne yapacağım bilmiyorum.’’
‘’Şimdi çığlık atacağım. Neyi ne yapacaksın?’’
‘’Hamileyim!’’
Şirin duyduğu sözlerle odadan fırlarcasına çıktı. Bahçede kocasının yanında oturan arkadaşına doğru koştu. Yumruğunu yüzüne geçirdiğinde sandalyeyle birlikte geri doğru yere düşen arkadaşının üzerine çıkıp yakasına yapıştı. İkinci yumruğu da çenesine indi. ‘’Ulan şerefsiz!’’ diye bağırdı.
‘’Şirin!’’ diyen kocasına baktı.
‘’Karışmayın kötü olur.’’
‘’Hepiniz kafayı mı yediniz?’’ Yusuf yakasındaki elleri itti ama genç kız bırakmadı. Yüzünü yerdeki adamın yüzüne yaklaştırdı.
‘’Beni iyi dinle piç kurusu! Zeliha ile hemen evleneceksin ve hem ona hem de çocuğuna sahip çıkacaksın. Bir yanlışını görürsem yemin ediyorum seni öldürürüm.’’
Sözleri anlamaya çalışan Yusuf donup kalmıştı. ‘’Çocuğum?’’ dediğinde üzerindeki arkadaşının öfkeli yüzüne baktı.
‘’O kızı nasıl hamile bıraktıysan öyle de sahip çıkacaksın. Anladın mı beni?’’
Sadece tamam anlamında başını sallamıştı ama girdiği şoktan hala çıkamamıştı. Yıllardır çapkınlık yapardı. Kaç kızla takıldığını kendi bile bilmiyordu ama böyle bir durumla hiç karşılaşmamıştı ki ihtimal bile vermemişti.
Şirin üzerinden kalktığında elini uzatıp yerden kalkmasına yardım etti. ‘’Şimdi yanına git ve o kızlarla konuşmayı iyi bilen tatlı dilini kullanıp orta yolu bul.’’
Yusuf odaya girdiğinde Zeliha hala ağlıyordu. Yanına oturduğunda bir süre sessiz kaldı. ‘’Şirin’in söylediği doğru mu?’’ Genç kız başıyla onayladı. ‘’Neden bana söylemek yerine arabamı parçalayıp beni öldürmek istedin?’’
‘’Korktum. Ne yapacağımı bilemedim.’’
Genç kızın çenesini tutup öne eğik başını kaldırdı. ‘’Zeliha, seninle gönül eğlendirmediğimi söylemiştim. Sen de kabul edersen evlenelim ama bu isteğimin karnında taşıdığın çocuğum için olduğunu düşünme. Seninle gerçekten hayatımı birleştirmek istiyorum. Sevgili olarak görüşmeye devam etseydik de bir yerde bu teklifi yapacaktım sadece düşündüğüm zamandan erken oldu.’’
‘’Buna mecbur değilsin çocuğuma kendim bakarım.’’
Yusuf karşısındakinin gözlerinden akan yaşları sildiğinde yüzüne yaklaşıp dudaklarından öptü. ‘’Hiçbir şeye mecbur hissetmiyorum. Ne istiyorsam onu söylüyorum. Ayrıca karnında taşıyan sen olsan da O benim de çocuğum. Tamam yapım aşamasını hatırlamıyor olabilirim ama ikinizi de seveceğim.’’ Sözleri diğerini tebessüm ettirmişti. Oturduğu koltuktan kalkıp yere diz çöktüğünde genç kızın elini tuttu. ‘’Böyle yüzüksüz pek olmadı ama sana aşık oldum evlenelim mi?’’
Zeliha gözlerinden akan yaşları hızlıca sildi. ‘’Olur evlenelim.’’
Evden çıktıklarında kolunu sevdiği kadının omzuna atmıştı. Diğerleri bahçede yaktıkları ateşin yanında oturmaya devam ediyordu. ‘’Ee, Yusuf hala ölmemiş!’’ dedi Enes gülerek.
Şirin ona karşılık verdi. ‘’Arabaya attığı taşların hepsini kıt kafalı arkadaşıma atsaydı öldürebilirdi. Gerizekalı içmeyi bilmiyorsan içme, sevişeceksen korunmayı akıl et. Kızı hamile bırakmak kaçıncı seviye aptallık acaba?’’
‘’Pişmanmış gibi durmuyor.’’ dedi Ayberk.
‘’Anlaşabildiniz mi?’’ diyen Şirin yanlarına gelenlere baktı.
Yusuf gülerek karşılık verdi. ‘’Git kendine başka yardımcı bul. Müstakbel karım yanında çalışmayacak.’’
‘’Kız bu ilk dakikadan sana karışmaya başlamış. Evlenmeden boşa sen bunu.’’ Şirin’in sözleri Zeliha’yı güldürmüştü.
‘’Ayberk sizin arabalardan birini versene malum arabam pert.’’ Yusuf’un isteğiyle garajdan bir araba getirtildi. ‘’Bugün birini göndertir arabamı da aldırırım.’’ diyerek Zeliha ile birlikte evden ayrıldı.
Genç kızı evine getirdi. ‘’Ailemle konuşacağım ve düğün işini hızlıca halledeceğiz tamam mı?’’
‘’Ya istemezlerse?’’
‘’Senin gibi güzel bir gelini istemezlerse beni de evlatlıktan reddetsinler.’’ Yanağını avucuna aldığında dudaklarına uzandı. ‘’Karnındaki bebeğimizi düşünme yani düşün de düğün işi için düşünme. İçinde en küçük bir şüphe dahi olmasın. Seninle mecbur hissettiğim için evlenmiyorum.’’
‘’Tamam.’’ diyen Zeliha gözlerinde hazır bekleyen yaşı sildi.
Yusuf eve geldiğinde ailesini konuşmak için karşısına almıştı. Her şeyin bu kadar hızlı olmasını istemezdi ama durumlar farklı gelişmişti yine de Zeliha’yı sevdiğini biliyordu ve onunla evlenmek istiyordu.
‘’Hayırdır oğlum aldın karşına bizi?’’ diyen annesine baktı.
‘’Hayır anne.’’ dedi ve devam etti. ‘’Evlenmek istiyorum.’’ Dolandırmadan söylemişti.
‘’Kimlerden?’’ Babasının sorduğu ilk soru ailesi olmuştu.
‘’Ailesi yok yani var da yok. Yetiştirme yurdunda büyümüş.’’
‘’Evleneceğim diye karşıma kimsesiz birini mi getireceksin? O kadar çok istiyorsan ailesi güçlü bir kız buluruz.’’
Babasına çevrilen bakışları keskindi. ‘’Zeliha ile evleneceğim siz ister kabul edin ister etmeyin.’’
Annesi oğluna bakıyordu. ‘’Oğlum hiç tanımadığımız biriyle öylece evlen mi diyeceğiz? Önce tanışsaydık. Nasıl biridir, ailemize uygun mu değil mi baksaydık.’’
‘’Tanımadan evet diyeceksiniz başka seçeneğiniz yok. Zeliha karnında torununuzu taşıyor ve siz de onu kızınız olarak kabulleneceksiniz.’’
Annesinin tükürüğü yüzüne çarptı. ‘’Püü rezil ben seni böyle mi yetiştirdim? Nikahın olmayan kızın ırzına geçip bir de hamile bırakmışsın. Ailesi yok diye istediğin gibi el süreceğini mi sandın?’’ Sevinç Hanım dizini dövmeye başlamıştı. ‘’Doğruyu söyle kızı zorladın mı?’’
Yusuf iç çekerken yüzünü siliyordu. ‘’Anne saçma sapan konuşma seviyoruz birbirimizi evleneceğiz işte sizin de rızanız olsun istiyorum.’’
İbrahim Bey’in sert sesi yükseldi. ‘’Bize rıza verecek alan mı bıraktın? Yapmışsın zaten yapacağını bu saatten sonra istemeyiz desek ne değişir?’’ Oturduğu yerden kalktığında oğluna öfkesi anlaşılıyordu. ‘’Umarım para avcısı, zengin koca peşinde koşan, içten pazarlıklı bir kız değildir. Aklı başında biriyse gelinim diye kabul eder sahip çıkarım yok değilse bu evden gidersiniz gözümün görmediği bir yerde yaşarsınız.’’
Yusuf oturduğu yerden kalkıp babasının elini öptü. ‘’Tanıştığında göreceksin baba güçlü bir aileden gelmeyebilir ama ailemize uygun biri.’’
‘’Umarım öyledir.’’ diyen babası öfkesiyle birlikte çekip gitti.