Korkut adamlarından annesinin hastaneye gittiğini öğrenince merak edip aramıştı ama telefonu açmamıştı. En sonunda dayanamayıp hastaneye gelmişti. Biraz uğraşınca nerede olduğunu da öğrenmişti.
Yeşim’in odasının önüne geldiğinde hasta ekranında annesinin adını gördü. Alacağı tepkiye aldırmadan kapıyı açıp içeri girdi. Neden buraya geldiğini anlayamamıştı.
Evliyim sözünü sindirmeye çalışan Kıymet Hanım içeri giren oğluyla göz göze geldi. Yeşim Korkut’u gördüğünde resmiyeti bırakmadan biraz sert çıktı. ‘’Çıkar mısınız? İçeride hasta varken giremezsiniz?’’
Korkut, Yeşim’e baktı. ‘’Annem.’’ dediğinde öfkelenip öfkelenmemeye karar vermeye çalışıyordu. ‘’Ciddi bir durum var mı?’’ diye sordu.
Doktor şaşkındı ama resmiyetini bozmadı. ‘’Tahlil sonuçları çıkmadan bir şey söyleyemem.’’
Münevver Hanım yanındakine fısıldadı. ‘’Ahretliğim bunların birbirini tanıdıklarına emin misin?’’
‘’Tanımasa fotoğrafına neden baksın?’’ Oğluna bakışları hayal kırıklığı doluydu. ‘’Hala anneni mi kandıracaksın? Gizli gizli evlenip çocuk yapıyorsun bir de tanımazlıktan geliyorsun. Sana verdiğim emeklere yazıklar olsun.’’ Oturduğu sandalyeden kalktı. ‘’Yürü ahretliğim.’’ dediğinde iki kadın odadan çekip gitti.
‘’Bu olanlar için bir açıklama yapacak mısın?’’ diyen Yeşim giden iki kadının ardından bakakalmıştı.
‘’Anladığımda yaparım.’’ Korkut annesinin ardından gitti.
Eve geldiklerinde öfkesini serbest bırakmıştı. ‘’Senin ne işin vardı orada?’’
‘’Hesap soracak olan benim. Benden gizli nasıl evlenirsin?’’
Genç adamın eli yumruk halini almıştı. ‘’Anne sen iyi misin? Evlenecek olsam sana neden söylemeyeyim?’’
‘’O Doktor ile çocuğu kim o zaman? Fotoğraflarına baka baka uyuyorsun. Zaten son zamanlarda eve gelmediğin gece de çok.’’
Oğlu yakasını silkti. ‘’Yemin ediyorum siz kadınlardan korkulur. Bir fotoğraftan Yeşim’i nasıl buldun da yanına gittin?’’
‘’Anneyim ben evladım için her şeyi yaparım.’’
Birbirlerine bağırıp dururken Korkut annesini bırakıp bahçeye çıktı. Sakinleşmek için üst üste sigara yakıyordu. Bir saat sonra eve geri girdiğinde annesini gözü yaşlı bulmuştu. Yanına oturup kolunu omzuna atıp kendine çekti. Eşarbının üzerinden öptü. ‘’Kıymet Sultan senden gizli evleneceğimi nasıl düşünürsün? Sanki evliyim de karımın üstüne kuma getirip gizliyorum.’’
Annesi eşarbının ucuyla gözlerini sildi. ‘’Kim o kadınla çocuğu o zaman?’’
‘’Yeşim’i seviyorum anne ama senin sandığın gibi bir durum yok. Ben ona bakıyorum da o bana bakmıyor. Uğraştığım işleri öğrendi bu yüzden istemiyor. Kızı da ölen eşinden.’’
‘’Baştan söylesene oğlum. Sorduğumuzda O da evliyim deyince ben de gizlice evlendiğine emin oldum yüreğime indi.’’ Oğlunun dizine vurdu. ‘’Sana yıllardır diyorum bırak bu işleri, kimseye kötülük etme günah diye dinlemiyorsun beni. Şimdi sevdiğinle sınanırsın böyle.’’
‘’Sana evliyim mi dedi?’’ Neden böyle bir yalan söylediğini anlayamamıştı.
‘’Evet. Fotoğrafı bir daha göstersene.’’ diyen annesiyle telefonunu çıkardı. ‘’Maşallah kendisi de güzel kızı da. İsmi ne?’’
‘’Aşkım, çok tatlı bir çocuk.’’
Telefonu geri verdi. ‘’Oğlum, Yeşim söylediği gibi evliyse de sen rahatsız ediyorsan…’’
‘’Yok anne değil. Evli olsa hiç rahatsız eder miyim?’’
Korkut annesinin yanından ayrıldığında çoktan akşam olmuştu. Dayanamayıp Yeşim’in evine gitti. ‘’Aşkım uyuyor.’’ diyen genç kız kapıyı kapatacakken engel oldu.
‘’Seninle konuşmak için geldim.’’
‘’Korkut git.’’ dedi ama diğeri kapıyı iterek açtı ve eve girdi.
‘’Anneme evliyim demişsin, neden?’’
‘’Bence önce sen annenin neden yanıma geldiğini açıkla!’’ Yeşim duvara sırtını dayadığında kolları göğsünde birleşmişti. Bakışları sertti. ‘’Hastalığı bahaneydi belli.’’
‘’Bizi evli sanmış gelinini görmek için gelmiş. Ben açıklamamı yaptım şimdi sen söylediğin yalanın sebebini açıklayacaksın.’’
Genç kız içine düştüğü durumdan öfkelenmeye başlamıştı. ‘’Bizi evli sanmış? Annen neden benden haberdar peki? Aramızda bir ilişki yok olmayacak da.’’
‘’Yeşim aylardır sana dil döküyorum. Bir adım çok değil sadece bir adım da sen atsan olmaz mı?’’
Yalvaran bakışlardan gözlerini kaçırdı. ‘’Sen ve ben asla olmayacağız bunu kabul et. Babamın onaylamadığı ikinci bir evlilik yapmayacağım.’’
Korkut derin bir nefes aldı. Yumruğu duvara çarptığında elindeki kan beyazlığın üzerinde leke bıraktı. ‘’Babanın öğrendiğinde reddedeceğine nasıl bu kadar emin olabiliyorsun? Peşin hüküm veriyorsun farkındasın değil mi?’’
‘’Korkut lütfen git. Buraya gelmene sadece Aşkım için izin veriyorum biliyorsun.’’
Korkut artık dayanamıyordu. Her gün sevdiği kadını görüyordu ama ona ulaşamıyordu. Ne yaparsa yapsın aradaki duvarı yıkamıyordu. Karşısındaki ne istediğini bilen, iradesi sağlam güçlü bir kadındı.
Gitmek için adım attığında yapamadı. Geri dönüp aradaki mesafeyi bir adımda kapattı ve sevdiği kadının dudaklarını kendi dudaklarına hapsetti. Göğsünden iten elleri tutarak engel oldu. Kaçmak istediğinde izin vermedi. Nefessiz kaldıkları bir noktada geri çekilmek zorunda kaldı ve aynı anda yüzüne sert tokat indi.
‘’Sakın Aşkım için olsa da bir daha gelme. Seni görmek istemiyorum.’’ Kapıyı açtığında Korkut sessizce çıkıp gitti. Ardından kapıyı kapatıp kilitledi ve yere çökerek oturdu. Dizlerini karnına topladığında elleri saçlarını kavramıştı. Gözünden bir damla yaş aktı.
Uzun zamandır kalbini zincir altında tutuyordu. Korkut ile asla olmazdı. Babasının kim olduğunu bilirken bir araya gelemezlerdi. Bu sonu olmayan bir yoldu ve mutlu olan kimse olmazdı.
~~~~
‘’Kardeşimin yanına gitmek istiyorum.’’ diyen Şirin yattığı yerden kocasına baktı. ‘’Yeğenimi hala göremedim.’’
Ayberk yatağın kenarına oturdu. ‘’Gitmek istiyorsan git ama tehlikeli. Saldırının üzerinden daha iki hafta geçti ki sürekli işlere el atıyorlar. Savaş iyice kızıştı.’’
‘’Dikkat ederim. Çok kalmam bir gün de olsa Zeynep’i görüp gelmek istiyorum. Sen de gel diyeceğim de kardeşimle aynı ortama girmeyeceğini biliyorum.’’
‘’Benim gelmem uygun olmaz.’’
‘’Bilet bakıyorum.’’ diyerek telefonundan uçak biletlerine baktı. Yarın erkenden giden bir uçakta boş yer vardı. Bileti satın aldı. ‘’Yarına aldım.’’ dediğinde kocası yanına yatmıştı.
Ayberk karısının üzerine eğildi. ‘’Gitmeden vedalaşacak mıyız?’’
‘’Sen iste yiğidim.’’ diyen Şirin kocasının dudaklarına uzandı. Öpmesi istek doluydu. Genç adamın üzerindeki kıyafeti çıkardığında dudakları kaslı göğse doğru kaydı. ‘’Off şu güzelliğe bak.’’
‘’Kadın sen sapık mısın? Her gün en az yirmi kez kaslarıma laf atıyorsun. Aynısını ben yapsam kızı taciz ediyorsun diye kafama sıkarlar.’’
Şirin kahkaha atmaya başladı. ‘’Sapığım ama kaslarına sapığım hiç üzerine alınma. Ezsin altında, çığlık attırarak siksin beni. Sen de rahatsız oluyorsan arkanı dön ve git.’’
‘’Attıracağım sana o çığlıkları hiç endişelenme.’’
Karısının kıyafetlerini çıkarttı. Her yerinden istekle öptü. Şirin kocasını üzerine çektiğinde bacaklarını beline sarmıştı. ‘’Al beni.’’ diye kulağına fısıldadı. Fısıltısının ardından içine dolan sertlikle çığlık atmıştı.
‘’Biri çığlık attı? Yine baskın mı var?’’ diyen İkra yattığı kollardan fırlayıp oturur pozisyona geçti. Biraz önceki sevişmelerinden kalma çıplaktı.
Enes gülerek karısını geri çekerek tekrar kolları arasına aldı. ‘’Duymazdan gel. Yakında o sesi yok saymayı öğrenirsin.’’
‘’Ne sesi ki? Biri çığlık attı ama eminim.’’
‘’Papatyam, ağabeyimle odalarımız yan yana ya ses oradan geliyor.’’
Genç kız anlamaya çalışıyordu ki aynı ses yine geldi. ‘’Ağabeyin çok sert biri. Bakışları bile korkutuyor. Şirin H…’’ dediğinde duraksadı. Hanım demeyi bırakmaya çalışıyordu. ‘’Şirin’e kötü mü davranıyor? Dövmüyordur değil mi?’’
Sözleri kocasını güldürmüştü. ‘’Yengemi dövecek adam daha anasının karnından doğmamıştır ki ağabeyim dövsün. Ayrıca sert olabilir ama bir kadına asla el kaldırmaz.’’
‘’Ama çığlık atıyor?’’
Karısının dudağına minik bir öpücük bıraktı. ‘’Biz seninle az önce ne yaptıysak onlar da aynısını yapıyor.’’
‘’Ne?’’ diyen İkra yüzünü kocasının göğsüne gömdü. Israrla sorup durduğu için utanmıştı.
‘’Yapan utanmıyor sen neden utanıyorsun? Evlendiklerinden beri böyleler. Bir de zorla evlendiler ama sanki kırk yıldır kavuşmayı beklemiş aşıklar gibiler.’’
Yüzünü sakladığı yerden kaldırdı. ‘’Ama bu çok utanç verici. Neden ne yaptıklarını bilmek zorundayız ki?’’
‘’Öyle anlarda özellerine dahil olmamak için kulaklığımı takıp müzik açmayı tercih ediyorum.’’ Çekmeceden kulaklığını çıkardığında birini karısına uzattı ve telefonundan müzik açtı.
İkra kocasının koluna yatmış müziği dinlerken aklına gelenle başını kaldırıp yanındakinin yüzüne baktı. ‘’Bizim sesimiz de onlara gitmiyordur değil mi?’’
‘’Sarışınım, senin sesini ben zor duyuyorum onlar nasıl duysun?’’
Rahatlamayla geri yattı ama Şirin’i gördüğünde duyduğu sesi hatırlayacağını biliyordu.
Sabah Şirin erkenden kalkmış diğerleri uyanmadan evden çıkmıştı. Kardeşine gideceği için mutluydu ama en çok yeğenini göreceği için seviniyordu.
Havaalanına geldiğinde uçağın kalkış saatini beklerken bir kahve ve sandviç almıştı. Evden erken çıkınca kahvaltı yapamamıştı. Kardeşine sürpriz yapmak istiyordu bu yüzden annesinden Caner’in numarasını almıştı. Dün gece geç de olsa arayıp geleceğini söylemişti.
Kahvesinden son yudumu içtiğinde Caner’in aradığını gördü. ‘’Efendim Damat.’’ dediğinde karşıdaki sesi duydu.
‘’Uçağa bindin mi diye aramıştım abla?’’
‘’On dakikaya açarlar kapıyı. Mesaj atarım.’’
‘’Tamam haber verirsin.’’
Telefonu kapattığında uçağa bineceği kapının önüne doğru yürüdü.
Saatler sonra uçaktan indiğinde Caner ile karşılaştılar. “Hoş geldin abla.” diyen Caner elindeki küçük valizi aldı.
“Hoşbuldum canım.” dedi Şirin.
Arabaya bindiklerinde eve doğru yola çıktılar. Şehirden çıkıp ilçeye geldiklerinde genç kız etrafa bakıyordu. “Güzel yermiş.”
Caner sözleri onayladı. “Küçük ama doğası güzeldir.”
“Burada yaşamaya devam mı edeceksiniz? Babam eskisi gibi sorun olmaz.”
“Şimdilik evet. TUS sınavına hazırlanıyorum uzmanlığı kazanırsam o zaman duruma göre yer değişikliği yaparız.” Vitesi değiştiğinde kısa bir an yan koltukta oturana baktı.
Eve vardıklarında Caner kapıyı anahtarıyla açtı. Mutfaktan “Hoşgeldin aşkım.” diyen ses yükseldi.
Şirin o tarafa ilerlediğinde kapının girişinden kardeşine baktı. Üzerinde eşofman vardı ama saç baş biraz dağılmıştı. Bir kucağında bebeğini tutuyor diğer eliyle ocaktaki yemeği karıştırıyordu. “Nöbetin nasıldı? Çok yoruldun mu?” dediğinde tencerenin kapağını kapatıp arkasını döndüğünde çığlık atmıştı. “Abla!” Aradaki iki adımlık mesafeyi koşarak kapattı ve tek koluyla sıkıca sarıldı. “Çok özlemişim.”
“Valla hiç üstüne alınma yeğenimi görmeye geldim.” diyen Şirin kardeşinin yanağına sulu bir öpücük bırakıp yeğenine baktı. Elleri kolları kıpır kıpır hareket ediyordu. Dudaklarından çıkan anlamsız seslerle bir şeyler anlatıyor gibiydi.
Elif, “Hadi gel içeri geçelim.” dediğinde birlikte salona geçtiler. Zeynep'i koltuğa serdiği battaniyenin üzerine bıraktı. “Geleceğini söylememiştin.”
“Sürpriz yapmak istedim.”
Caner başını içeriye uzattı. “Abla tekrar hoşgeldin. İzninle ben biraz yatıp dinleneceğim. Sabah nöbetten çıktım uykusuzum.”
“Keyfine bak.” diyen Şirin el sallayarak yeğenine döndü. “Ya sen çok tatlısın ama acaba yemeye nerenden başlasam?” Minik çorabın üzerinden ısırdı. “İlk buradan mı yesem yoksa…” diyerek göbeğinden öptü. “Buradan mı yesem?” Minik bebek gördüğü ilgiden mutlu gülümseyerek elini kolunu sallamaya devam ediyordu.
“Sen nasılsın Elifçik? Fazla dağılmışsın, mutlu musun Caner ile?”
Kardeşi gülümsedi. “Çok mutluyum. Dağılma sebebim bu minik hanım. Ona bakmaktan kendime zaman ayıramıyorum. Sürekli ilgi istiyor, kucakta olmak istiyor.”
“Annem buradayken ters bir şey söyledi mi?”
“Hayır.” dedi Elif. Ağlayan kızını kucağına alıp emzirmeye başladı. “Caner’i sevdi. Gerçi kocam annemi o yaşta deri pantolonuyla görünce biraz şaşırmıştı.” İkisi de güldüler. “Gitmeden bir gün önce de kayınvalidem gelmişti onunla da tanıştılar. İyi anlaşmışlardı.”
Şirin sesli bir şekilde meme emen yeğeninin minik elini tuttu. “Ailesi nasıl karşılamıştı? Zorluk yaşadın mı?”
“Babası da annesi de çok iyi insanlar. Zaten sevgiliyken tanışmıştım beni biliyorlardı da kaçma işi de onlara sürpriz oldu. Beş kardeşler Caner üç numara. Kardeşleriyle de bir sıkıntı yaşamadım ılımlı yaklaştılar. Nikahtan sonra memleketlerinde küçük bir düğün de yaptık. Benim hayatım çok güzel de seninkini mahvettim.” Son sözlerinde sesi kısık çıkmıştı.
Şirin kardeşinin yanağını okşadı. “Sıkma canını Elifçik ben de kendi hayatımda mutluyum. Aramızda kalsın kocamla birbirimize birazcık aşık olduk.”
“Ciddi misin?” diyen Elif’in yüzü ışıldamıştı. “Abla çok sevindim. Seni öyle bir durumda bıraktım diye çok üzülüyordum.”
“Üzülme çünkü benim keyfim yerinde.” Emmeyi bırakan yeğenini kucağına aldı. “Piştt, beyaz çikolata nasıl tutacağım ben seni? Minicik bir şeysin seveyim derken kıracağım sonra kemiklerini.”
Sevmek için yüzüne yaklaştırdığında küçük parmaklar saçını kavrayıp çekti. “Kız cadı teyzenin saçı yolunur mu hiç?” Elif kızının elini açtırdığında saçları geri aldı.
Şirin, Zeynep’in çıkardığı seslere gülüyordu. “Ne anlatıyorsun acaba? Anlamıyorum senin dilini. Ben küçülemem o yüzden sen büyü de öyle konuşalım.”
Yeğenini geri verdiğinde çantasının olduğu yere gidip çok önceden hazırladığı hediyelerle geri döndü. Kesenin içinden çıkardığı beşi bir yerdeyi yeğeninin beline bağladı. “Boynuna da büyüyünce takarsın artık.”
“Abla, küçücük bebeğe beşi bir yerde mi aldın?”
Kardeşini biraz tersleyerek konuştu. “Sanane be benim yeğenim istediğimi alırım sen ne karışıyorsun!”
Diğer kutudaki pırlanta kolyeyi de Elif'e uzattı. “Bu da senin. Yeğenimi dünyaya getirdiğin için.”
“Gerek yoktu abla teşekkür ederim.”
“İçimden geldi.” dedi Şirin yeğenini sevmeye devam ederken.
“Hemen dönmezsin geri değil mi?”
“Yarın döneceğim. Bizim tarafta işler biraz karışık.”
“Çok erken ama.” diye itiraz kardeşi.
“Sonra yine gelirim.”
Üç kız birarada mutlu bir şekilde sohbete devam ettiler. Zeynep, Şirin’in konuşmalarına tepki veriyor yaptıklarıyla gülümsüyordu. Elif, ablasını mutlu gördüğü için rahatlamıştı. Vicdanı biraz olsun susmuştu.
Bir gece de olsa bir arada olmak hepsine iyi gelecekti.