Hastaneden ayrıldıklarında yüzlerindeki gülümseme yerini koruyordu. ‘’Ballı lokumum eve dönmeden önce biraz dışarıda takılalım mı?’’
‘’Kaç kez kiloma laf atma diyeceğim?’’ Zeliha burun kıvırdığında diğeri gülüyordu.
‘’Çünkü sana çok yakışıyor.’’ Arabayı durduğunda karısının yanağından makas aldı. ‘’Kızma vallahi sevdiğimden takılıyorum.’’
Kafeye el ele girip boş masalardan birine oturdular. Yusuf kendisi için kahve isterken karısına muzlu süt siparişi vermişti. Evlilikleri iyi gidiyordu, ikisi de mutluydu ve hayatlarına katılacak olan bebekleri için hazırlık yapıyorlardı.
Zeliha süt dolu bardağın içindeki pipetten birkaç yudum içti. ‘’Aayy Yusuf!’’ diyen sesin sahibine bakışları kaymıştı. Kızın üzerinde yok denecek kadar açık bir elbisesi vardı. Ağır makyajı, boyalı saçlarıyla parlıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken kırıta kırıta masaya yaklaştı ve kocasının omzuna elini koydu. ‘’Uzun zamandır yoksun özlettin kendini bebeğim.’’ Bakışları masanın diğer tarafında oturan genç kıza kaydı. ‘’Vay ortamlara geri döndüm diyorsun.’’
Yusuf huzursuz olmuş halde oturduğu yerde dikleşerek omzuna konan eli nazikçe itti. ‘’Zeliha, eşim.’’ dediğinde diğeri gülmeye başladı.
‘’Ciddi olamazsın? Görmesem hayatta inanmazdım. Sen ve evlilik ha! Neyse görüşürüz o zaman.’’ diyerek kırıta kırıta geldiği gibi gitti.
Genç adam karısının öfkeli bakışları altında eziliyordu ki ‘’Yusufçuk!’’ diyen başka bir ses duyuldu. ‘’Naber tatlım?’’ Yabancı masaya yaklaştı. Kolunu samimi bir şekilde genç adamın omzuna attı. ‘’Sana attığım mesajlara neden dönmüyorsun?’’
Yusuf bu defa omzundaki kolu geri itti. ‘’Yoo Jale döndüm. Evleniyorum bir daha mesaj atma yazdım. Okumadın mı?’’
Genç kız gülmeye başladı. ‘’Ben onu kafan güzelken yazdığın bir mesaj olduğunu sandım.’’
‘’Tanıştırayım güzel eşim Zeliha.’’ diyerek karısını gösterdi.
Jale, Zeliha’ya biraz kıskanç gözlerle baktı. ‘’Ne diyeyim tatlım mutlu olun o zaman.’’ Yanlarından gittiğinde ikili sessizdi ama sessizlikte çok fazla anlam vardı.
‘’Bu yürüyen boya küpleri için bir açıklaman var mı?’’ diyen genç kızla zorlukla yutkundu.
‘’Hepsi eski meseleler. Seni gördüğüm günden sonra bir başkasıyla görüşmedim.’’
‘’Vay vay kimleri görüyorum!’’ diyen başka bir yabancı gelip masanın kenarındaki boş sandalyeye oturdu. ‘’Kaçak nerelerdesin sen ya partilerin sensiz tadı çıkmıyor! Son partiye de gelmeyince öldüğünü düşünmüştük.’’
Gözler, ‘’Hı öldü, bir ay önce mevlidini okuttuk almadınız mı haberini?’’ diyen Zeliha’ya döndü.
Vildan gülmeye başlamıştı. ‘’Ay bu komik kız kim? Yeni takıntın mı?’’
‘’Hayır eşim.’’ dedi Yusuf. Karısı birazdan volkan gibi patlayacaktı üzerine.
‘’Yatak eşin mi? Zevk mi değiştirdin? Manken gibi kızlarla takılmaktan ne zaman vazgeçtin?’’
Zeliha sözlerle daha fazla dayanamamıştı. Elindeki muzlu sütü kocasının suratına çarptığında onun önündeki kahveyi de Vildanın başına aşağı döküp içindeki telveyi suratına bulamıştı. ‘’Doğru anca birbirinize layıksınız.’’
Arkasından bağıran kocasını umursamadan kafeden çıkıp gelen taksiyi durdurup bindi. Eve geldiğinde ağlayarak odasına çıkmıştı. Sevinç Hanım gelininin ağladığını fark etmişti ama o kadar hızlı gitmişti ki ne olduğunu soramamıştı.
Genç kız giyinme odasında çıkardığı valize kıyafetlerini yerleştirmeye başladığında kayınvalidesi yanına geldi. ‘’Kızım, ne yapıyorsun?’’ dediğinde yaşlı gözler bir anlığına yüzüne çevrildi.
‘’Gidiyorum.’’ dedi öfkeyle.
‘’Nereye?’’
Elindeki kıyafeti valize koyduğunda bir anlığına durup nefes aldı. ‘’Anne, bir hata yaptık bu yüzden aceleyle evlendik ama bu oğlunun her yaptığına göz yumacağım anlamına gelmiyor. Çalışır bakarım çocuğuma kimseye muhtaç değilim.’’
Sevinç Hanım gelininin eline aldığı kıyafeti geri çekti. ‘’Ne yaptığını söyle varsa hatası çekerim kulağını. Bir yuvayı yıkmak o kadar kolay değil hele de ortada bir çocuk varken.’’
Zeliha kenardaki pufun üzerine oturduğunda ağlaması artmıştı. ‘’Bir yerde oturalım dedik anne sadece beş dakika içinde yanına gelip giden kızları görseydin söylemek istediğimi anlardın. Konuşmalarından belli zamanında hepsiyle aralarında bir şey olmuş da bir gerizekalı benmişim işte kendimi bu duruma soktum.’’
Konuşmaların üzerine odanın kapısı açıldığında ‘’Zeliha!’’ diyen Yusuf’un telaşlı sesi duyuldu.
Annesi ayağındaki terliği eline alıp oğlunun üzerine yürüdü. ‘’Sen benim sınavım mısın?’’ dediğinde terlik Yusuf’un omzuna indi.
‘’Anne bir de sen başlama.’’ dese de annesi dinlememişti.
‘’Kaç kızın günahına girdin? Seni büyütmeyi hiç mi becerememişim? Gebe karının gözünden döktüğün her yaş kadar sütüm sana haram olsun.’’
‘’Anne yeter!’’ diye bağırdı genç adam. Elindeki terliği çekip aldı ve annesini odadan dışarı çıkardı. ‘’Bırak da karımla aramdaki meseleyi kendim halledeyim.’’
‘’O kızın yüzünü güldürmezsen sakın annem var deme.’’
Annesini gönderdiğinde odaya geri döndü. Ağlayan karısının yanına gittiğinde önünde diz çöküp ellerini tuttu. ‘’Zeliha’m ağlama artık.’’
‘’Benimle evlenmek zorunda değildin. Sana bebeğime bakarım demiştim.’’
Konuşmadan önce bir an durup nefes aldı. Geçmiş yaşantısının bir yerde önüne çıkacağını biliyordu ama bu kadar erken beklemiyordu. ‘’Öncelikle bebeğin değil bebeğimiz bu konuda anlaşalım.’’ Tuttuğu eli öptü. ‘’Geçmişimi inkar edemem biraz hızlı yaşadım ama hepsi bitti. Sen benim arkadaşlığımı kabul ettiğin günden sonra sadece seni gördüm geri kalan herkese kör oldum. Ne söylersem söyleyeyim her tartışmamızda evlenme sebebimizi yüzüme vuracaksın ve bu bir ömür bitmeyecek bunu zaten kabullendim ama senden başkası asla olmaz.’’
‘’Başka kadınların gölgesinde olmak istemiyorum.’’
‘’Kimsenin gölgesinde değilsin. Sen benim baş tacımsın, kraliçemsin. Gölgede kalacak onlar ki o da olmaz çünkü hayatımda bir yerleri yok.’’ Telefonunu çıkarıp karısının eline bıraktı. ‘’Mesajlara istediğin gibi bak. Hepsine sadece ama sadece evlendiğimi, aşık olduğumu ve bir daha yazmamalarını söyledim. Senden önce yaptıklarımla beni yargılama.’’
Karısının yapmadığını görünce telefondan mesajları açıp tekrar eline bıraktı. Zeliha'nın bakışları mesajlara kaydı ve sonunda merakına yenik düşüp yazanlara baktı. Kocası haklıydı mesaj atanların hepsine evlendiğini, karısına aşık olduğunu yazmıştı. Hatta bazı mesajlar tanıştıkları ilk zamanlara aitti ve onlara da ‘kalbimin sahibini buldum bir daha mesaj atma’ şeklinde karşılık vermişti.
Yusuf geçmişinin geleceğinde sorunlara sebep olacağını tahmin ettiği için mesajları bilerek silmemişti. Zeliha’yı gördüğü gün açılmamak üzere kapatmıştı çapkınlık defterini. ‘’Affet artık.’’ dediğinde genç kız telefonu geri verdi.
‘’Bir kez daha onlardan biriyle karşılaşırsam asla affetmem ve telefon numaranı değişeceksin.’’
‘’Karşılaşmayacaksın diye söz vermek istesem de bunu yapamam ama karşılaşmaman için çok dikkatli olacağım. Numaramı da hemen değişirim.’’
‘’İyi olur.’’ diyen Zeliha kocasına baktı. Saçları, kıyafeti tamamen süte bulanmıştı. ‘’Bence yıkanmalısın.’’ dediğinde ikisi de güldü.
‘’Aramızda kalsın çok güzel bir kadın başıma aşağı bir bardak muzlu süt döktü.’’
‘’İyi yapmışım. Keşke masayı başında parçalasaydım. Yatak eşiyiz sonuçta ya!’’ Sesi fazla imalıydı.
Yusuf dizleri üzerinde doğrulup karısının üzerine eğildi. Dudakları boynuna kaymıştı. ‘’Yalan mı? Değil miyiz? Her gece aynı yatakta yatıyoruz. Neredeyse her gece ateşli bir şekilde sevişiyoruz. Yatakta fazla uyumluyuz bu da bizi yatak eşi yapmaz mı?’’
Kocasını omuzlarından geri itti. ‘’O çapkınlıklarını bana yapma ve gidip yıkan.’’
‘’İtiraf et. Bu çapkın hallerimi çok seviyorsun özellikle de yataktayken.’’ Genç kızın dudaklarından öptü. ‘’Şimdi banyoya gidiyorum ama daha sonra görüşelim.’’
Üzerindeki süt kalıntılarından kurtulup üzerini giymek için odaya döndüğünde karısı da valizdeki kıyafetleri geri boşaltmayı yeni bitirmişti. ‘’Annemden senin yüzünden yediğim azarın dayağın hesabı yok. Bir de tacavüzcüymüşüm gibi davranıyor ve aksine ikna edemiyorum. Elindeki terlikle düşmanın üzerine salsam hepimizi kurtarır bence.’’ dediğinde genç kızın yüzünde bir gülümseme oluştu.
‘’Oh olsun sana.’’
Karısını kendine çektiğinde yüzüne eğildi. ‘’Kocan için mesela kaynanana gidip desen ki; Anne, oğlun ırzıma geçmedi ben de isteyerek karşılık verdim. Olmaz mı? Beni kurtarmış olursun.’’
Kocasının çıplak bedenine dayanmıştı. Üzerinde sadece beline sarılı bir havlu vardı ve erkekliğinin sertliğini hissediyordu. ‘’Hayatta söylemem. Canımı sıktığın her an seni yem diye atacağım önüne.’’
‘’Emin misin? Bence bu konuyu bir yatağa yatıralım.’’ Zeliha’nın itiraz etmesine fırsat vermeden yatağa yatırmış üzerine çıkmıştı. Öperken bedenini okşuyordu.
‘’Var ya annen sonuna kadar haklı. Her türlü konuyu yatağa bağlamak da üstüne yok. Biz en son kavga ediyorduk ne ara bu aşamaya geçtik?’’
‘’O da benim yeteneğim.’’
~~~~
‘’İçinizde küçük çocuğu olan var mı?’’ diyen Korkut adamlarına bakıyordu.
‘’Ellerinizden öper beş yaşında bir oğlum var patron.’’
Konuşan Harun’a baktı. ‘’Benimle gel.’’ diyerek bir köşeye götürdü. ‘’Oğlunla, karınla beraber vakit geçirmek için ne yapıyorsun?’’
Harun ellerini önünde birleştirmişti, başı öne eğikti. ‘’Patron o işlerle karım ilgilenir ben hiç anlamam. Şuraya gidilecek der gideriz.’’
Korkut sabırsızca sordu. ‘’Tamam nereye gidilecek diyor onu söyle o zaman.’’
‘’Valla en son üç gün önce çocuk tiyatrosu diye bir yere götürdü. Anlamadım, sahnede hayvan kostümlü birileri şarkılarla oynayıp durdu ama oğlum çok eğlenmişti.’’
‘’Tamam nereye gittiniz? Bilet falan vardır nerden almış, nasıl ayarlamış tam olarak karından öğrenip bana söyle.’’
Adamı yanından gittiğinde mekandan çıkıp evine geldi. Annesi öğlen eve gel diye sıkı sıkı tembihlemişti.
‘’Yemek yemeye mi çağırdın Kıymet Sultan?’’ dediğinde annesi oğlunun önüne bir tabak mantıyı koydu.
‘’Evet. Bugün ahretliğimle mantı açtık taze taze ye istedim.’’
‘’Elinize sağlık.’’ diyerek önüne konan yemeği yedi.
Yapacak acil işi olmadığından evde kalmıştı. Harun arayınca tiyatro olayının ayrıntılarını öğrenmişti. Yeşim’i ne yaparsa yapsın ikna edemiyordu ama denemekten vazgeçmeyecekti.
Salonda televizyon karşısına uzandığında elindeki telefondan Yeşim ile Aşkım’ın fotoğrafına bakıyordu. Fotoğrafı yemek yerken gizlice çekmişti ama güzeldi. İkisinin de yüzü net görünüyordu ve gülüyorlardı.
Elindeki telefonla uyuyakaldığında annesi üzerini örttü. Telefonu düşmemesi için elinden aldığında ekrandaki açık fotoğrafı gördü. Bir süre dikkatle baktı sonra kendi telefonundan fotoğrafın fotoğrafını çekti. Akıllı telefon kullanmayı pek beceremiyordu ama bu kadarını yapmayı başarmıştı.
Oğlu uyanıp gittiğinde evden çıkıp ahretliğinin yanına gitti. Gördüğünü anlatıp kendi telefonundan çektiği fotoğrafı gösterdi. ‘’Münevver sence kim bunlar? Çocuk da var. Yoksa benden gizli gizli…’’ dediğinde dizini dövmeye başlamıştı.
‘’Yok Kıymet,’’ dedi ahretliği ‘’Korkut’u bilmiyor musun? Gizlice gidip evlenecek değil ya! Kız Gülsüm!’’ diye kızına seslendi.
‘’Efendim anne!’’ diyen Gülsüm iki kadının yanına geldi.
‘’Kızım gel hele bir.’’ Elindeki telefonu uzattı. ‘’Bütün gün telefon elinde geziyorsun bu fotoğraftaki kadının kim olduğunu bulabilir misin?’’
Gülsüm annesinden telefonu aldı. ‘’Arama motorundan fotoğrafı taratırım herkese açık bir sosyal medya hesabı falan varsa çıkar.’’
Fotoğrafı arattığında görev yaptığı hastanedeki doktor tanıtım yazısını bulmuştu. ‘’Doktormuş.’’ dediğinde Kıymet Hanım hemen karşılık verdi.
‘’Ne doktoru? Neredeymiş? Doktorla ne işi olur oğlumun?’’
‘’Valla Kıymet teyze, araştırma hastanesinde uzman doktor diyor branşını da nefroloji olarak gösteriyor.’’
‘’Nefroloji ne kız?’’ dedi Münevver Hanım. ‘’Neye bakıyormuş? İyi bir bölüm mü?’’
‘’Böbrek hastalıklarıyla ilgileniyor. Sizin anlayacağınız dahiliye doktorunun daha çok eğitim almış hali.’’
Kıymet Hanım endişeyle konuştu. ‘’Ahretliğim saat kaç? Mesai bitmediyse gitsek de bir görsek. Meraktan sabaha çıkamam ben.’’
‘’Yetişiriz ahretliğim hadi gidelim.’’
İki kadın evden çıkıp hastaneye geldiler. Sıra olmadığını öğrendiklerinde Yeşim’in sekreterine gitmişlerdi.
‘’Yeşim Hanım, iki kadın hasta geldi sıra alamamışlar. Yarın erken gelmelerini söyledim ama çok ısrarcılar.’’
Yeşim saate baktı. Mesainin bitmesine az kalmıştı. ‘’Tamam, sırayı açın muayene edeyim gerekirse tahliller yarına kalır.’’
Kıymet Hanım ahretliğiyle içeri girdiğinde Yeşim’e dikkatle bakıyordu. Gözü eline kaydığında yüzük aradı ama yoktu. ‘’Buyurun şikayetiniz neydi?’’
Bir an ne diyeceğini bilemedi sonra ‘’Yan tarafımda bir ağrı var ahretliğim böbrek ağrısıdır deyince gelip göstermek istedim.’’
Yeşim ağrının yerini anlamak için eliyle muayene başladı ama kadının söyledikleri biraz tutarsızdı. ‘’Kıymet Hanım birkaç tahlil isteyeceğim sonuçlara yarın bakarız tamam mı?’’ dediğinde diğeri cevap verdi.
‘’Olur.’’ Ahretliğini dürttüğünde Münevver Hanım konuştu.
‘’Maşallah pek de gençsiniz. Evli misiniz?’’
Yeşim soruyla gülümsedi. Gelen hastalarının oğullarına kız bakmasına alışkındı. Hepsine yaptığı gibi terslemeden konuyu kapatmak için ‘’Evet evliyim.’’ dedi. ‘’Laboratuvara gidip kanlarınızı verebilirsiniz?’’
Kıymet Hanım’ın evliyim sözüyle başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. Oğlu kendinden habersiz evlenip bir de çocuk mu yapmıştı?