Beş gündür eve gitmemişti ve bu beş gün içinde Şirin’in de evden çıkmasına izin vermemişti. Ailelerin hepsi demlikte kaynayan su gibiydi. Etrafta dolaşan dedikodular Ayberk’in öfkesini sürekli canlı tutuyordu. En sonunda dayanamamış soluğu Selçuk Al’ın evinde almıştı. Yumruğu masaya indiğinde sesi fazla sertti. ‘’Bana bu dedikoduların açıklamasını yapacaksın.’’
‘’Açıklama falan yapmayacağım.’’ dedi Selçuk Bey.
‘’Söylenenlerin altında payın varsa bu dünyayı onlarla birlikte senin de başına yıkarım. Hiç kimse benim karım üzerinden pazarlık yapamaz.’’ Öfkesi tamamen kontrolden çıkmıştı. Ailelerin konuştuğu tek şey ikisinin boşanacağı ve Güvenlerle yeni bir evlilik bağı kurulacağı yönündeydi. Özellikle bu dedikodunun Yalın üzerinden yapılması tamamen çileden çıkarmıştı.
Damadının öfkesi karşısında kayıtsızdı. ‘’Bu olanları nasıl düzeltmeyi bekliyorsun? Güvenler olanlar yüzünden herkesi arkasına almışken düşman karşısında nasıl dik duracaksın? Kabul et artık Titan ailesi bitti ve ben de sizinle birlikte batmayacağım.’’
Ayberk kayınpederini yakasından tutup kendine doğru çekti. ‘’Batmamak için istediğini yapabilirsin ama karımdan uzak duracaksın. Benden bir şekilde Şirin’i koparıp alırsan ve Yalın piçiyle nikâh masasına oturtursan oraya gelir hepinizi ateşe verir diri diri yakarım. Sakın uyarılarımı kulak ardı edip arkamdan iş çevirmeye kalkma pişman olursun. Namusuma kimsenin el uzatmasına izin vermem.’’ Tuttuğu yakayı bıraktığında öfkesiyle birlikte evden çıktı. Arabasına binmek üzereyken eve giren diğer arabanın içindekini gördüğünde kalan son mantığı da öfkesinin kurbanı oldu.
Aradaki mesafeyi birkaç adımda kapatıp Yalın’ın önünde durdu ve aynı anda yumruğu yüzüne indi. ‘’Karımın ne adını ağzına alacaksın ne de onunla ilgili hayaller kuracaksın.’’
Arabadan inen Yaman Bey araya girdi. ‘’Oğlumdan uzak dur.’’
Bu defa öfkesi diğerine yöneldi. ‘’Namusumu dilinize dolamaktan vazgeçin. Yemin ediyorum hepinizin Azraili olurum.’’
Yalın burnundan akan kanı cebinden çıkardığı bez mendile sildi. Yüzünde sinsi bir gülüş vardı. ‘’Zorunlu yapılmış bir evliliğe namus mu diyorsun? Şirin’e gidip sorsana gerçekten seninle evli kalmak istiyor mu diye?’’
Ayberk eline geçen silahı ateşlemek üzereyken Selçuk Bey’in adamları tutarak engel oldu. ‘’Sana sözüm olsun Yalın piçi ölümün elimden olacak ve inan bana çok acı çekeceksin.’’
Kendisini tutan adamların elinden kurtulup arabasına bindi ve gaza bastı.
Beş günün sonunda ilk defa evine geldi. Annesinin konuşmalarını duymazdan gelerek odada tek başına oturan karısının yanına gitti.
Şirin kocasını gördüğünde ayağa kalkmıştı. ‘’Hele şükür gelebildin. Kafayı mı yedin sen? Telefonlarımı açmıyorsun, evden çıkmama izin vermiyorsun. Biraz daha gelmeseydin kaçabilmek için evi tamamen ateşe verecektim.’’
Karısının gözlerinin içine baktığında öfkesinin sıcaklığı her yana yayılıyordu. ‘’Şirin, sana tek bir soru soracağım ve bana lafı dolandırmadan doğruyu söyleyeceksin.’’ Ne duymak istediğini bilmiyordu. Sakinleşebilmek için birkaç derin nefes aldı. ‘’Güvenlerin teslimatına gitmeleri için adamlara engel olurken aklındaki düşünce gerçekte neydi? Aradaki güç dengesini bozup bu evliliği bitirmek için bir yol açmak mı?’’
Şirin sessiz kaldı. Aklındaki düşünce bu değildi ama gerçeği söyleyemezdi. Hep yaptığı gibi ‘’Canım yardım etmek istemedi ben de etmedim. Bu kadar basit.’’ diyerek deliliğine sığındı.
Ayberk’in attığı yumrukla pencerenin camı tuzla buz oldu. ‘’Bana geçiştirme cevaplar verme. Doğruyu söyle.’’
Öfkesi diğerini biraz korkutmuştu ama ne diyecekti? Yalın’ın yaptıklarını asla anlatamazdı. Kocasını ikna edecek bir yalanı yoktu. ‘’Neden olmasın? İkimiz de birbirimizi sevmiyoruz. Bunun için senin de sevinmen gerekir.’’
Sözlerin sevindirdiği bir kalp yoktu. Aksine sadece hüzün vermişti. ‘’Benden boşanırsan bu âlemden bir başkasıyla evlenmene asla izin vermem. Bunu bil ona göre hareket et.’’ Elinden akan kanlar yere damlıyordu. Şirin yardım edip etmeme konusunda kararsız kalmıştı ki karar verene kadar diğeri çekip gitti.
Odada bir kez daha tek kaldığında yere çökerek oturdu. Dolaşan dedikodulardan haberi vardı. Yusuf arayıp anlatarak haberi olmasını sağlamıştı. Kocasının neden bu kadar delirdiğinin farkındaydı ama gerçekleri dile getirmek kendi aptallığını kabul etmek demekti. Yapamıyordu, gururuna yediremiyordu.
Babasının yapabileceklerini de biliyordu. Güç için deliriyordu ve çok geçmeden Titanların kapısına dayanıp kızımı geri verin diyecekti. Olanlardan sonra aileler sırt dönünce Cavit Bey de buna engel olmazdı. Bu evde sevilmiyordu. Deliliği hepsini canından bezdirmişti. Kocası da zaten namus diye çıldırdığı için bu kadar öfkeleniyordu yoksa umurunda değildi. Bu evde kendini fazlalık hissediyordu. Bir tarlanın ortasında büyüyen ısırgan otuydu.
~~~~
‘’Kızımın yaptığı onca şeyden sonra bu evliliği kabul edebilecek misin?’’ diye sordu Selçuk Bey.
‘’Evet.’’ Yalın burnuna tuttuğu buz torbasını aradaki masanın üzerine bıraktı. Ayberk’ten nefret ediyordu. Hem sevdiği kadına sahip olduğu için hem de büyüklerin toplantısında yüzündeki kemikleri kırıp dişlerini yerinden söktüğü için daha fazlasını ona yapmak istiyordu. ‘’Ama Şirin kolay kabul etmeyecektir.’’
Oğlunun sözlerinin üzerine Yaman Bey konuştu. ‘’Yalan yok Selçuk, kızının bana sebep olduğu bütün zararlardan sonra onu bırak gelin olarak almak misafir olarak bile evimden içeri sokmam ama oğluma laf anlatamıyorum. Diğer iki aile son yaptığından sonra bizim yanımızda ve Şirin’e engel olamadıkları için Titanları suçluyorlar. Güç ellerinden kayıp gidiyor. Ben bu evliliğe onay vermezsem sen de onlarla batarsın ama Yalın geçmiş günlerin hatırına buna engel olmak istedi.’’
Selçuk Bey düşünceliydi. Eline geçen gücü kaybetmek istemiyordu. Elif’i o gün geri getirmediği için çok pişmandı ama artık geç kalmıştı. El altından haberlerini alıyordu ve hamile olduğunu biliyordu. Bu saatten sonra kocasından ayıramazdı. ‘’Kızım şu an evli ve seninle evlenmesi için önce boşanması gerekecek. Buna gerçekten razı mısın? Daha sonra yarı yolda bırakacak olursan hesabını sorarım.’’
‘’Siz Şirin’i ikna edin ben sözümden dönmeyeceğim.’’
Aralarında anlaşmışlardı ama Şirin’i ikna etmenin kolay olmayacağını hepsi biliyordu. Güven ailesi gittiğinde Sibel Hanım kocasının yanına gelmişti. ‘’Bunu gerçekten yapacaksın değil mi?’’
‘’Evet.’’ dedi Selçuk Bey. ‘’Başına buyruk hareket etmeseydi bunlara da sebep olmazdı.’’
‘’Selçuk, o senin kızın. Evlilik konusunda en başında seni destekledim ama bu yaptığın aşırıya kaçıyor. Kızını boşayıp sonra başkasıyla evlenmesi için baskı yapamazsın. Ayberk’in buraya geldiğinde tavrını gördün. Sence zoraki evlilikleri varmış gibi mi duruyor? Belli ki ilişkileri bir yerde sevgiye dönüşmüş.’’
‘’Karışma Sibel. Seninle de kötü olmayalım.’’
Karşısındakine biraz daha yaklaştı ve masanın kenarına oturarak ayakkabısının topuğunun sivri ucunu kocasının penisine bastırdı. ‘’Eğer, yapacakların kızımı bir kez daha bizden koparırsa defterini ilk ben dürerim. Şirin’den yeterince uzak kaldık şimdi geri dönmüşken ondan tekrar ayrılmayacağım. Olanlar yüzünden Elif çekip gitti. Şirin’de onu izlerse ve ben iki kızımdan da uzak kalırsam işe yaramaz beynini söker sikinin yerine takarım.’’
Ayağını geri çektiğinde oturduğu masadan inip odadan çıktı. Motosikletine atlayıp Titanların evine doğru yola çıktı. Bahçenin girişinde durduğunda korumalar Ayberk’e haber vermeden içeri alamayacaklarını söylemişti. Öfkesiyle silahı eline geçti ve ilk konuşan korumanın ayağına sıktı. ‘’Ulan pezevenk kızımı görmek için bir de izin mi alacağım? Patronunuzla beraber hepinizi oltanın ucunda köpek balıklarına yem diye sallandırırım. Kapıyla birlikte sizi de ezip geçmeden açın yolu!’’ Motosikleti üzerlerine sürünce yolu açmak zorunda kaldılar.
Motosikletten indiğinde oyalanmadan eve girdi. ‘’Şirin hangi odada?’’ ortaya bağırdı.
Sese Rumeysa Hanım gelmişti. ‘’Bağırıp durma evimde!’’
‘’Kızım hangi odada diye sordum!’’ Üstüne basarak bir kez daha konuştu.
‘’Üst katta.’’ Cevap ile merdivenlere yöneldi. ‘’Deli, terbiyesiz kızını gelmişken alıp git de hepimiz kurtulalım.’’
Sözlerle adımı durdu ve hızla geri döndü. Rumeysa Hanım’ın karşısına geçtiği gibi saçına yapıştı. ‘’Sen kimsin ki kızıma hakaret ediyorsun. Parçalarım seni.’’
Seslere hem Şirin hem de Tanju odalarından çıkmıştı. Merdivenlerde göz göze gelip alt kata indiler. Annelerini kavga ederken görünce koşar adım yanlarına gittiler.
‘’Anne, bırak!’’ dedi genç kız saçları tutan eli çözmeye çalışırken.
Şirin annesinin elini geri çekmeyi başardığı an Tanju aralarına girip annesini uzaklaştırdı. ‘’Bir siz eksiktiniz kavga etmeyen.’’
‘’Anasına bak kızını al işte.’’ Rumeysa Hanım’ın sözleriyle diğeri tekrar üzerine yürüyecekti ama kızı engel oldu.
‘’Anne hadi gel odaya çıkalım.’’ Annesini çekiştire çekiştire üst kata çıkardı. ‘’Canın mı sıkıldı? Gidip biraz kavga edeyim mi dedin?’’
‘’Bu kadın sana hep böyle hakaret mi ediyor?’’
Şirin sakinleşmesi için bir sigara uzattı. ‘’Sana ne? Evlenip bu eve geldiğim gün onlar yeni ailem oldular. Aramızdaki ilişkiye karışamazsın.’’
‘’Yeni ailen olmuşlar!’’ Kızının verdiği sigarayı yakıp derin bir nefes çekti. ‘’Babanın yediği boklardan haberin var mı?’’
‘’Biliyorum.’’ Genç kız kırık camın önünde durup dışarı baktı. ‘’İstediği anlaşmayı yapsın gerçekleşmeyecek.’’
‘’Kızım!’’ Sibel Hanım kızının elinden tutup çekerek yatağa yanına oturttu. ‘’Seni tekrar kaybetmek istemiyorum. Babanı biliyorsun kafasına bir şeyi koyduğunda engel olmak neredeyse imkansız.’’
‘’Anne, babam isterse zincirlere vurup yerlerde sürükleyerek o eve gelin diye göndersin yapacağım tek şey zincirleri kırıp hepsini öldürmek olur. Denemek istiyorsa bırak denesin. İstediğini elde edemeyecek.’’
Sibel Hanım kızının kısa saçlarını okşadı. ‘’Yardım etmemi ister misin?’’
‘’Sadece bu evden çıkmama yardım et. Kendi evime dönüp biraz yalnız kalmak istiyorum.’’ Kocası zaten eve gelmiyordu. Rumeysa Hanım’ı dinlememek için odasından da çıkamıyordu. Deliliği arttıkça artıyordu.
‘’Tamam.’’
Şirin yanına almak için küçük bir sırt çantası hazırladı. Annesiyle birlikte bahçedeki motosikletin yanına gitti. Kendi motosikleti arabalarla beraber garaja kilitlenmişti ve içeri girmesine izin vermiyorlardı. Kaçabileceği her yol kapanmıştı. Kocasının gücüne ve adamların üzerindeki etkisine söyleyebileceği sözü yoktu.
Dışarı çıkacaklarken korumalar hep yaptıkları şekilde etten kale gibi önlerine dizilmişlerdi. ‘’Sıkı tutun!’’ diyen annesinin beline sarılıp başını sırtına dayadı. En son ne zaman sarıldıklarını hatırlamıyordu. Aralarında sevgi sözcüklerini uçuşturan sözel bir bağ yoktu ama sevgileri derindi.
Sibel Hanım kaç kişiyi ezeceğini umursamadan gaza yüklendi ve önlerini kapatanların üzerine sürdü. Adamlar patronlarından geldikleri emirle hareketsizlerdi. Aralarından geçerken iki adama çarpıp yere savurdu. Demir kapı çarpmayla yıkılacak gibi durmuyordu. Hızla geri dönüp adamlardan birinin üzerine daha sürdüğünde kaçmıştı. ‘’Şirin, duvara yakın olan üçlü koltuğu yan yatır.’’ dediğinde genç kız hızla motosikletten atladı ve söyleneni yapıp geri döndü.
Adamlar üzerlerine doğru koşarken Sibel Hanım gaza sonuna kadar bastı ve rampa görevi görecek olan koltuğa doğru sürdü. Üzerine çıktığında hızını alıp motosikleti havalandırarak duvarın diğer tarafına geçti. Hızını azaltmadan ana yola doğru ilerledi ve arabaların arasına dalıp gözlerden uzaklaştılar.
Şirin’in evine geldiklerinde genç kız motosikletten indi. ‘’Teşekkür ederim.’’ dedi.
‘’Tek başına iyi olacak mısın?’’
‘’Evet biraz kafa dinlemek istiyorum.’’ Annesinin meraklı bakışlarına sonlandırmak için gülümsedi. ‘’Korkma kaçıp gitmeyeceğim.’’
‘’Enginar güzelim, ne zaman istersen arayabilirsin.’’
Annesinden yıllardır duymadığı sözle eskiye özlemini fark etti. ‘’Biliyorum anne hadi git.’’
Eve çıktığında yalnızlığıyla baş başaydı. Çektiği tüm acıya rağmen kardeşi yardım istemeye gelene kadar huzurluydu. Kimsesizliği içinde mutluydu. Önce her şeye sebep olan düşmanlarını öldürmek istiyordu sonra Yalın’ı ama Yalın için kolay bir ölüm olmamalıydı.
O adamların elinde kaldığı bir haftanın her dakikasının acısını hissetmeliydi. Geçmiş peşini bırakmıyordu. Zihninde her an canlıydı. Ne yaparsa yapsın unutamıyordu.
‘’Öncesinde biraz parti yapsaydık?’’ Bunu söyleyen bir gözü görmeyen şişman adamdı.
Ona cevabı uzun boylu olan veriyordu. ‘’Bu halde mi? Geldiğinden beri kaçmak için beş farklı yol buldu. Eli kolu bağlı olsa da sana yine engel olur en iyisi partiyi bayılttıktan sonra yapmak.’’
Kısa boylu olan konuşmaya dâhil oluyordu. ‘’Çocuklara da haber veriyorum.’’
Tek göz gülmeye başlıyordu. ‘’Ver tabi.’’
Tüm bu konuşmaların arasında genç kız olduğu yerde elleri kolları bağlı yatıyordu. Kurtulmak için sürekli çırpınıyordu. Küfürler savurmak istiyordu ama bağlı ağzından sadece hırıltı çıkıyordu. Olduğu odanın birçok yerinde farklı insanlardan kalan kuruyup solmuş kan lekeleri vardı. Ne yaşayacağını bilmiyordu. Bir başına kaldığı andan itibaren aşık olduğu adamın kendisini kurtarmak için geri geleceği umuduna sarılmıştı ama gelmeyeceğine artık emindi. İlk defa korkmaya başlamıştı. Ölmekten daha çok sessizce ölmekten korkuyordu. Burada olduğunu kimse öğrenemeyecekti. Ailesi başına gelenlerden bihaber kızlarını bilinmezlikte kaybedeceklerdi. Gözlerinden akan yaşlar yattığı yerden sarkıp yere değen kömür karası saçlarına doğru süzüldü. Artık çırpınmayı bırakmıştı.