‘’Hepsinin canı cehenneme!’’ diyerek odadan dışarı çıktı. Bu evde neden bekliyordu ki? Gelinleri olarak hem istiyorlardı hem de nefret ediyorlardı. Bahçeye geldiğinde doğrudan kapıya ilerledi. Yanına hiç eşya almamıştı. İstediği tek şey bir kez daha kaçıp gitmekti.
Kapıya yaklaştığı an iki adam önüne geçip engel oldu. ‘’Çekilin önümden.’’ diye bağırdı.
‘’Dışarı çıkmanız yasak Şirin Hanım.’’ Konuşan adama öldürücü bakışlarla baktı.
‘’Kafanıza sıktırtmadan çekilin kenara.’’ Geçip gitmek istedi ama etten bariyeri aşamadı.
‘’Şirin Hanım evden gidemezsiniz. Ayberk Bey’in kesin emri var.’’
‘’Sikeceğim ulan Ayberk Beyinizi.’’ Bağırması her yere yayılıyordu. Bahçe duvarını aşıp diğer tarafa geçmek istediğinde adamlar canının acımasına aldırmadan karşı koydular.
‘’İzin veremeyiz.’’
Engel olmaya çalışanların üzerine yürüdü. ‘’Biriniz silahınızı verin ulan siklerinize sıkacağım.’’
‘’Şirin Hanım lütfen eve geri girin.’’
‘’Şirin, Şirin, Şirin.’’ diyerek bağırmaya devam etti. ‘’Ormanın en kuytu köşesinde gargamel hepinize toplu tecavüz etsin de bir ay yürüyemeyin.’’ Öfkeyle odaya geri çıktı. Hepsinin sıkacaktı kafasına sonra da çekip gidecekti.
Silahını ararken gelen ağrıyla hareketleri yavaşladı, öfkesi geri çekildi. Yatağın kenarına tutunarak yere çöktü. Ağrı arttıkça tırnakları halıyı tırmalamaya başlamıştı. Acıdan nefesi kesilmişti.
Yeşim Doktor’a gitmesi gerekiyordu ama adamlar evden çıkmasına izin vermiyordu. Telefonunu çıkarıp güçlükle İkra’yı aradı. ‘’Şirin Hanım!’’ diyen sesle zor da olsa konuştu.
‘’Doktoru buraya getir.’’
‘’Gelip sizi alayım. Hastaneye gideriz.’’
Asistanının teklifiyle yarı kızgın yarı acıyla dolu konuştu. ‘’Evden çıkamam. Bir yolunu bul çok kötüyüm.’’
‘’Tamam.’’ diyen İkra telefonu kapatır kapatmaz Yeşim’i aradı. Durumu tam anlamasa da anlatmaya çalıştı.
İkisi bir araya gelip eve doğru yola çıkana kadar Şirin acıdan kıvranmaya devam ediyordu. Hayatta baş edemediği iki tür acı vardı. Biri Yalın’ın ihanetinin verdiği acı diğeri böbreğinin verdiği ağrıydı. Beklediği yardım hiç gelmeyecekmiş gibi hissediyordu. Çektiği acıyla yavaşça öleceğine inanıyordu.
İkra, Yeşim Doktor ile evin kapısına geldiğinde korumalardan biri önlerine geçti. Kim olduklarını sorduğunda İkra cevap verdi.
‘’Şirin Hanım’ın asistanıyım, adım İkra.’’ Koluna girdiği doktoru çekiştirdi. ‘’Yeşim Hanım’da editörümüz. Yeni proje hakkında Şirin Hanım ile toplantımız vardı ve evde yapacağımızı söyleyerek buraya çağırdı.’’
‘’Bekleyin.’’ diyen koruma arkasını dönüp birkaç adım uzaklaştı ve Korkut’u aradı. ‘’Ağabey, Şirin Hanım’ı görmek için iki kadın geldi. Asistanıymış adı İkra diğeri de editör mü neymiş öyle bir şey söyledi. Ne yapalım alalım mı içeri?’’
‘’Bekle.’’ diyen Korkut yanındaki Ayberk’e durumu anlattı.
‘’Alsınlar ama sonrasında kesinlikle Şirin onlarla gitmeyecek. Ne olursa olsun evden dışarı adım atamaz.’’
‘’Tamam ağabey.’’ diyen Korkut emri iletince bekleyen iki kadına kapı açıldı.
‘’Bu ne böyle? İçeri girmek için bildiğin mülakattan geçtik.’’ Yeşim Doktor evi çevreleyen adamlara kaçamak bakışlar atıyordu.
‘’Açıkça dile gelmese de hem kendi ailesi hem de kocasının ailesi pek normal değiller. O kadarını anladım.’’
İkra’nın sözlerine diğeri cevap verdi. ‘’Ben onu Şirin’i bulduğum zamanlarda anlamıştım.’’
Eve girdiklerinde karşılayan çalışan genç kızın odasını göstermişti. Odaya adım attıklarında Şirin’i yerde acıdan kendinden geçmiş halde buldular. İkra kapıyı içeriden kilitlerken Yeşim Doktor yere diz çöküp çantasından çıkardığı ilacı damardan hızlıca verdi.
İlaç etki edip ağrı geri çekilmeye başladığında rahat nefes alıp gözlerini açtı. ‘’Neden bu kadar geç kaldınız?’’ diye küçük bir sitem gönderdi.
‘’İçeri girebilmek için kocandan onay çıkmasını bekledik.’’ dedi Yeşim Doktor. ‘’Hapis misin burada? Neler oluyor?’’
Genç kız yattığı yerden yavaşça doğruldu. ‘’Boşver Doktor. Ortalığı karıştırdım biraz gerçi biraz da değil bayağı karıştırdım. Onun acısı çıkıyor.’’
Sırtını yatağa dayayıp yerde oturmaya devam etti. Yeşim Doktor hissettiğiyle yüzüne yaklaştı. ‘’Hohla.’’ dediğinde Şirin kaşlarını çattı.
‘’Yüzüne neden hohlayayım? Kafayı mı yedin?’’
‘’Söylenme nefesini ver yüzüme.’’
Genç kız söyleneni yaptığına Yeşim Doktor geri çekildi. ‘’Nefesin aseton gibi kokuyor.’’
‘’Merak etme içkisiz kalıp aseton içmedim.’’ Gülmeye çalıştı ama çektiği ağrıdan bitkin düşmüştü.
Doktor dizine hafifçe vurdu. ‘’Bırak dalgayı. Bu koku nefesine yansıdıysa böbrek yetmezliğin ilerlemiş demektir çok sürmez diyalize bağlanman neyse ki hazırlıklı geldim.’’ Çantasından enjektörü ve kan tüplerini çıkardı. ‘’Gelmişken tahlil için birkaç tüp kan alacağım ve bu evden çıkar çıkmaz yanıma geleceksin diğer tahlillerini yapacağız.’’
Şirin hissettiklerini bastırmaya çalışıyordu. ‘’Diyalize girmezsem ölmem kaç gün sürer?’’
Doktor cevap verdi. ‘’Böbrek ağrın başladığında ilaç diye kıvranıyorsun ölene kadar bu şekilde acı çekmeye dayanabilecek misin?’’ Kan ile doldurduğu tüpleri özenle çantasına yerleştirdi. ‘’Şirin, inat etme de gerçek kimliğinle kaydını yapıp nakil listesine adını ekletelim.’’
‘’Hayır, kendi adımı kullanırsam bir şekilde ya babamın ya da kocamın haberi olur bu da gerçeklere giden yolda ilk adımı onlara gösterir.’’
İkra dayanamayıp araya girdi. ‘’Bırakın öğrensinler. Neden saklıyorsunuz ki? Belki ailenizden biri sizin için uygun donördür ve bu şekilde kurtulma imkanınız vardır.’’
Sözleri diğerini öfkelendirmişti. ‘’Yaptığım aptallığı da duyuru yaparak anlatayım mı? Dikkat dikkat! Aşık olduğum adam bana ihanet edip ölüme terk etti, yaşadıklarımdan sonra kendimi içkiye vurdum ama öyle böyle değil içki fabrikasının ürettiğinden daha fazla içmişimdir işte o içkilerden sonra da böbrek yetmezliğine girdim çünkü ben biten hayatımı iyice bitirecek kadar aptalım. Herkesin kuyruğuna basan, acı çektiren, Hunili Şirin Al bir şerefsize yenildi. Hadi kına yakın. Oldu mu bu duyuru? Acı çekerek ölürüm daha iyi.’’
Yeşim Doktor o öfkeyi umursamadan cevap verdi. ‘’Bu hissettiklerin için de keşke bir psikoloğa ya da psikiyatra gitsen.’’
‘’Neyse boşverin evden çıktığımda gelirim yanına diyaliz mi ne gerekiyorsa yaparsın işte.’’ Oturduğu yerden kalktı. ‘’Hadi bahçeye çıkıp birer kahve içelim. Buraya kadar gelmişken sizi öylece yollamak istemem ki biraz sohbet bana da iyi olur. Yoksa evde kafayı yiyeceğim. Sabahtan beri kaç kişiden azar işittiğimi unuttum artık.’’
‘’Kocan gelip beni görürse kim olduğumu anlar.’’ Yeşim doktor teklifi kabul etmek istememişti.
‘’Ortalığı öyle bir karıştırdım ki kolay kolay eve dönemez. Rahat ol.’’
Odadan çıkacakken İkra, ‘’Evden çıkamayacak kadar ne yaptınız?’’ diye sordu.
Genç kızın yüzünde bir tebessüm oluştu. ‘’O şerefsize bir ceza verdim ama tabi sebebini açıklayamadığım için suçlu ben oldum. Karışık meseleler.’’
Bahçeye çıkıp birer kahve istemişlerdi. ‘’Son görüşmemizden sonra biraz daha kilo almış gibisin. Evlilik sana iyi geldi.’’ dedi Yeşim Doktor.
‘’Bayıldığımda ona açlıktan bayıldığımı söylemeseydin böyle olmazdı. Senin yüzünden günde üç öğün zorla yemek yiyorum.’’
‘’İyi yapmışım. Bir dahaki karşılaşmamızda böbrek yetmezliğini de anlatacağım görürsün.’’
Şirin anında tehdidini savurdu. ‘’Sıkıyorsa anlat. Çıplak ellerimle öldürürüm seni.’’
Yeşim Doktor, İkra’ya baktı. ‘’Senin bu patronun var ya tam bir cani. İnsanın yüzüne güler arkadan hançeri saplar. Yanındayken dikkat et.’’
Sözlerle üçü de gülüyordu. Kahveler geldiğinde sohbetleri sıradan bir şekle bürünmüştü. Konuşmaya dalmışken bahçeye giren araba biraz ötelerinde durduğunda içinden Enes indi.
Yengesine ve misafirlere başıyla selam verdiğinde Şirin’in sesi yükseldi. ‘’Kahve içiyorduk eşlik etmek istersen gel.’’ dedi.
‘’Rahatsız etmeyeyim.’’
‘’Etmezsin. Gel hadi.’’
Enes yanlarına geldiğinde hızlıca diğerleriyle tanıştırdı. ‘’İkra asistanım. Yeşim...’’ dediğinde duraksayınca Yeşim Doktor araya girdi. ‘’Editörüyüm.’’
‘’Evet editörüm.’’ diye cümlesini tamamladı Şirin. ‘’Enes de kocamın kardeşi.’’
Enes gelen kahvesini içerken İkra’ya kaçamak bakışlar atıyordu. Konuşmaya diğerleri kadar olmasa da eşlik ediyordu.
‘’Kocam olacak adamı gördün mü? Hala ejderha modunda mı?’’
Genç adam, ‘’Kolay çıkamaz o moddan bu yüzden yaklaşmıyorum.’’ diyerek cevap verdi yengesine. ‘’Ama bu defa haklı.’’
‘’Sikeyim onun haklılığını. Şu dünyada gerçek haklılar delilerdir. Yaptıklarında hep bir mantık vardır ama sizler anlayamazsınız.’’ Enes misafirlerin yanında konuyu uzatmamak için cevap vermedi.
İkra’nın araya girmesiyle konuşma farklı bir yöne kaydı. ‘’Demir Bey evlenmeden önce söz verdiğiniz kitabı ne zaman yazacağınızı soruyordu.’’
Şirin kahvesinden son yudumu içip arkasına yaslandı. ‘’Gidişat daha belli değil. Azıcık beklesin. İkisini evlendirdikten sonra boşayayım mı boşamayayım mı karar veremedim.’’ Kocasıyla durumunun ne olacağını kendisi de bilmiyordu. Asistanı sözlerinde saklı anlamı anlayacak kadar zekiydi. Bakışları değişmişti ama anlamazlıktan geldi.
‘’Söylediğiniz gibi iletirim.’’
Kahveler bitince ikili gitmek için kalktı. Enes ‘’Gideceğiniz yere bırakayım.’’ dediğinde İkra karşılık verdi.
‘’Arabamla geldik yine de teşekkür ederiz.’’ Vedalaşmak için birleşen ellerin ayrılması biraz uzun sürmüştü.
Gittiklerinde Şirin bahçede oturduğu yere geri dönünce Enes doğrudan yanına geldi. ‘’Yenge!’’ dediğinde ses tonu istek doluydu.
Şirin gülerek, ‘’Hayır numarasını vermeyeceğim.’’ dedi.
Genç adam iç çekti. ‘’Ardından gidip takip mi edeyim? Yap bir güzellik işte.’’
‘’İkra’ya sorarım kabul ederse veririm ama biraz bekle daha yeni gittiler.’’
‘’Akşama kadar beklerim sonra düşerim peşine.’’ Enes kalkıp eve gittiğinde Şirin arkasından gülüyordu.
~~~~
Ayberk öfkesini bir türlü dindirmeyi başaramamıştı. Yurtdışına gönderdiği adamı aradığında yanındaki tüm adamlarını dışarı kovdu. Yalnız kalınca telefonu açtı. ‘’Ne buldun?’’
‘’Patron, grubun başında tek bir kişi var. Ahtapot gibi düşün. Her bir kolunu farklı bir ülkeye uzatmış. Bütün dünyanın hakimi olmak istediğini söylüyormuş ki acımasızlığıyla da nam salmış ve etrafındaki herkes Kral diye hitap ediyor. El attığı ülkelerdeki aileleri ya dize getirip kendisi için çalışmaya zorlamış ya da tamamen öldürüp kendi istediklerini yerleştirmiş. En son adamlarını bizim ülkeye göndermiş. Stratejisi hep aynı. Ailelere zarar vererek maddi sıkıntıya sokup bitme noktasına getirip teklifini sunuyor; Ya bana çalışın ya da yok olun. Gerçek patronun gizlice fotoğraflarını çektim atarım şimdi bakarsın.’’
‘’Peki ailesi?’’ diye sordu genç adam.
‘’Adamın karısı öleli on yıl olmuş. Her gün farklı bir kadın yanında. Sadece yirmi dört yaşında bir kızı var. Değer verdiği tek şey kızı ve nereye giderse gitsin etrafına örülmüş etten bir kale var. Koruması sıkı. Düşman çok olunca önlemi de ona göre oluyor.’’
Ayberk bir süre sessiz kaldı. ‘’Diğer ülkelerde diz çöktürdüğü ailelerin kimler olduğunu öğrenebilir misin?’’
‘’Öğrenirim ama duyduğuma göre hepsini fazlasıyla korkutmuş. Aileler şu an sorgusuzca itaat ediyorlar.’’
‘’Olsun sen hepsinin kim olduğunu öğrenip bana liste halinde bilgilerini gönder ama elini acele tut. Bir şeye ihtiyacın olursa da Korkut’u ara yardımcı olsun.’’
‘’Tamam Patron.’’
Telefonu kapattığında ne yapacağını düşünüyordu. Bu konuda diğer ailelerden yardım almak istemiyordu. Hepsi ihanet etmeye açıktı, sözlerine güvenmiyordu bu yüzden tek başına hareket edecekti.
Bir de karısının başına açtığı bela vardı. O da diğer çıkmaz konuydu. Giden mallar zaten gitmişti. Bu durum da Yaman Güven’in ekmeğine bal sürmüştü. Gücü ellerine almak için her fırsatı kullanmaya hazırlardı. Şirin ile nasıl evlendiği ortadaydı. Babası kendi ailesini değil de diğer ailelerden birini seçseydi bugün güç o ailenin elinde olacaktı ve kendisi buna uyum sağlamak zorunda kalacaktı. Artık bunların hiçbirini istemiyordu. Güç elinde olacaksa da bunu tek başına yapacaktı.
Şirin konusunu da çok düşünmüştü. Olanlardan sonra gitmek isterse ne yapacaktı? İçten içe bunu istemediğini biliyordu. Alışmıştı karısına, bir şekilde beraber olmanın yolunu bulmuşlardı. Hiçbiri yaşanmamış gibi çekip gider miydi? Ne yapacağı belli olmuyordu aklından geçenleri anlamak zordu. Bir ömür evde hapis de tutamazdı. Ama hepsinden önce bu Kral denen adamı halletmeliydi.