5

1932 Words
Bahçedeki koltuğa yine amuda kalkmış şekilde oturmuş elinde telefon okurlarının son paylaştığı fotoğrafa yaptıkları yorumlara cevaplar yazıyordu. XCSFG55; Sen gerçekten Hunilisin. Şirine; Sen de gerçekten uzaylısın bu ismin başka açıklaması olamaz. Hayranları da olsa asla acımazdı cevabı verirdi. Bir yorum daha okudu. Esme_A; Çok tatlısın. Sana deli diyenlerin birkaç tahtası eksik. Yeni kitap ne zaman? Şirine; Yok Canım deliliğim hakiki sadece raporu eksik. Yeni kitap biraz beklesin. Şu an evlenmek üzere olan apaşık bir kadınım. ‘Ölüyorum aşkımdan.’ dedi kendi kendine ve gülmeye başladı. Rıfat; Nişanlınla neden hiç fotoğrafını paylaşmıyorsun? Hepimiz meraktan çatladık. Şirine; Rıfatcığım siz nar mısınız çatlıyorsunuz? Ponçik nişanlım fotoğraf çekilmeyi sevmiyor. Saygı duyun biraz. PıtPıt; Gerçekten deli misin yoksa akıllı mısın anlayamadım. Sonuçta akıllı insanlarda bu hayata uyum sağlayamadığı için deli diyoruz. Şirine; Pıtpıt ne kız? (Umarım kızsındır.) Doğduğun gün musluk mu damlatıyordu ki ailen sinirlenip pıt pıt bıktık demişlerde ismin öyle olmuş? Ben de hakaret mi ediyorsun yoksa övüyor musun onu anlayamadım ama delilik iyidir boşver kimse yaptıklarını sorgulayamıyor. Hayat biz delilere güzel! GünDoğmu; Kitaplarını okumadım ama yorumlara verdiğin cevapları okumak çok eğlenceli bu yüzden hesabını takipteyim. Şirine; Neyse ki okumamışsın! Okur IQ seviyesini aşağıya çekmeni istemem. Benim diyarıma bir Hunili yeter. Diğer yoruma geçemeden başka biri bu yorumun altına cevap yazmıştı. Hayal009; @GünDoğmu Şirinemizin yazdığı kitaplar senin gibi aptallara göre değil. Hadi kış kış git bu sayfadan. Şirin gülerek cevap yazdı. Şirine; @Hayal009 Cesur insanları severim seni sosyal medya koruyucum olarak kutsuyorum. Hayal009; Hey millet hepiniz yorumu gördünüz buralar artık benden sorulur. Yorum yaparken parmağınızı denk alın. Neyse ki dünyadaki tek deli kendisi değildi yoksa hiç çekilmezdi. Telefonu kenara bıraktığında gelen arabanın sesini duydu. Anne babası evdeydi kesin yine sevmeyeceği bir misafir gelmişti. Ayakları koltuğun arkasından sarkmış halde doğrulup oturdu. Arabadan inen iki adama baktı. Biri diğerinden biraz daha uzun boyluydu. Uzun boylu olanın kahverengi saçları hareket ettikçe güneşin altında savruluyordu. Kirli sakalları saçlarından daha koyu bir tondaydı. Kasları gömleğinden dışarı fırlamak üzereydi. Babasının böyle Herkül gibi kaslı ve yakışıklı tanıdıkları mı vardı? Diğeri de yakışıklıydı ama onun gibi değildi. Adamın kaslarını seyretmeye devam ederken göz göze geldiler. Yanındaki kulağına bir şeyler fısıldayınca hiç duraksamadan üzerine yürüdü. ‘’O haberleri bilerek yaptırdın değil mi? Kendi kafana göre hareket edemezsin.’’ Şirin karşısındakine sadece baktı. Yeşil gözleri öfke doluydu. Bu adam kimdi? Evine gelip kendisine nasıl bağırırdı ve hangi haberden bahsediyordu? ‘’Sen kimsin be? Evime baskın yapar gibi gelme hakkını nereden buluyorsun?’’ Ayberk evlenmek zorunda olduğu kadını ilk defa görüyordu ve fazla sinirliydi. Arabadan inmeden önce Korkut sosyal medyada yaptığı yorumları göstermişti. Fotoğraf çekilmeyi sevmeyen ponçik nişanlı ve apaşık bir kadın! Gerçekten delirmişti. Lakabının sahte olmasını isterdi ama belli ki değildi. Oturuşu bile küçük çocuklar gibiydi. Ayakları neden koltuğun arka tarafından sarkıyordu? Konuşması erkek gibiydi. Saçları kendi saçından bile kısaydı. Kadın olduğunu gösteren tek şey yüzünün güzelliğiydi ki o da nefes kesiciydi. ‘’O haberin de yazdığın yorumların da hesabını vereceksin.’’ Ellerini hasır koltuğun kenarlarına dayayıp genç kızın yüzüne doğru eğildi. ‘’Benim şerefimle oynayamazsın. Ayağını denk alacaksın.’’ Şirin oturduğu yerden kalktı ama bunu koltuğun üzerinde durarak yapmıştı. Diğerine tepeden bakıyordu. ‘’Siktir git, deli misin nesin? Evime gelmişsin bir de bana hesap soruyorsun.’’ ‘’Küfür etme kötü olacak.’’ Genç kız karşısındakinin sözleriyle koltuktan yere atladı. Yüzleri birbirine fazla yakındı ve öfkeyle verilen nefesleri havada buluşup birbirine kavuşuyordu. ‘’Bir daha insanların eline şerefime gelecek tek söz verirsen hesabını verirsin.’’ ‘’Ee sıktın ama! Senin o şerefini inlete inlete sikmeden çek git evimden.’’ Ayağındaki topuklu ayakkabıyı kafasına vuracakken diğeri havada yakalayarak engel oldu. ‘’Sana küfür etme dedim.’’ Hayatta en nefret ettiği şeylerden biriydi bir kadının ağzından küfür duymak. ‘’Bir ümit belki lakabının altı boştur demiştim ama görüyorum ki fazlasıyla hak ediyorsun.’’ ‘’Benim evimde bana hakaret edecek cesareti nereden buluyorsun?’’ Birbirlerine girmek üzereyken Korkut araya girip patronunu geri çekti. ‘’Ağabey yapma.’’ ‘’Ne oluyor burada? Yine kiminle kavga ediyorsun?’’ Selçuk Bey bağırarak evden çıktığın gözü kızının üzerindeydi. ‘’Ne bileyim kim? Elini kolunu sallaya sallaya gelmiş bağırıp çağırıyor. Sıkacağım sikik kafasına anlamıyor.’’ Sözlerle Ayberk bir kez daha genç kızın üzerine yürüdü. ‘’Sana küfür etme dedim.’’ diye gürlerken sesi bütün bahçeyi doldurmuştu. Korkut patronunu geri iterek engel olmaya çalışıyordu. Selçuk Bey misafirlerini gördüğünde tanımıştı. Kızına bağırarak konuştu. ‘’Düzgün konuş O adam senin kocan olacak.’’ Şirin sözlerle afallayarak geri çekildi. Ayberk bu adam mıydı? Daha önce hiç görmemişti ki nereden bilecekti? Merak edip fotoğrafına bile bakmamıştı. ‘’Kimse kim çok da şeyimdeydi. Ne olduğunu bile anlamadım gelmiş hesap soruyor. Varsa bir derdi adam gibi konuşsun.’’ ‘’Hala küfür ediyor, delireceğim. Bana bak kızım, saçma sapan magazin haberlerine beni alet etmeyeceksin. O takipçilerine de hakkımda yazdıklarına dikkat edeceksin. Hayatınla zerre ilgilenmiyorum ama şerefime, namusuma laf getirirsen kötü olur.’’ ‘’Hayatıma karışma hakkını sana kim veriyor da kapıma gelmiş havlıyorsun.’’ Korkut arada duruyor olmasa ikisi de birbirinin üzerine atlamaya hazırdı. Selçuk Bey ‘’Yeter, ikinizde sakin olun.’’ dediğinde Ayberk’in bakışları üzerine döndü. ‘’Bu deli kızın evde kalmasın diye mi Elif ile yer değiştirdin?’’ ‘’Sen kime deli diyorsun?’’ Şirin, patronunun önündeki Korkut’u kenara ittiği gibi üzerine atladı. Birlikte üst üste yere düştüklerinde sözlüsünün yakasına yapışmıştı. ‘’Gebertirim ulan seni.’’ Ayberk üzerindekini iterek sırtüstü yere yatırdı. Bu defa üstteki oydu. ‘’Aklını başına topla yoksa evlendiğimiz gibi seni tımarhaneye kapatırım. Bir ömür çıkamazsın oradan.’’ Şirin kurtulmak için çırpındı ama üstündekini yerinden bile kıpırdatamadı. Korkut gelip patronunu çekmese olduğu yerde çivilenmiş halde kalırdı. ‘’Yeter! İkiniz de benimle gelin.’’ Selçuk Bey ikisini de yanına alıp evdeki misafir odalarından birine götürdü. ‘’Sakinleşip adam gibi konuşun. Akşam yemeğine kadar bu odadan çıkmayacaksınız akşam içinde babanı arayacağım ve iki aile beraber yemek yiyip düğün tarihini netleştireceğiz.’’ Kapıyı üzerlerine kilitleyip gitmişti. Ayberk öfkesiyle beraber kenardaki koltuğa oturdu. Sigarasını yaktığında tek kelime etmiyordu. ‘’Bana da ver.’’ diyen sesle beraber önüne uzanan ele baktı ve yine konuşmadan sigara paketini uzattı ardından da çakmağını. ‘’Ne diye benden beter delirip baskın yapar gibi evime geldin?’’ ‘’Sen ne diye hakkımızda haber yaptırdın? Bir de ponçik gibi iğrenç bir kelimeyle beni anlatıyorsun?’’ Şirin karşısındakinin delirme sebebini şimdi anlamıştı. Bir anda gülmeye başladı. ‘’Bu muydu derdin? O kadar şikâyetçiysen bir fotoğraf çekilelim paylaşayım olsun bitsin. Bu dünyanın içinde karanlıkta kalmaya alışkınsın ama benimle evlendiğin an hayranlarımın radarına gireceksin. Bundan kaçamazsın.’’ ‘’Beni hayatının o yönüne bulaştırma kötü olacak.’’ Sigarasından çektiği nefesi havaya savurdu. ‘’Karışmak istemiyorsan evlenmeyeceksin. Ben de senin hayatının karanlığına meraklı değilim. Ne olur vazgeçtim desene ben de kurtulayım.’’ ‘’Evlenmek istiyor musun diye bana soran vardı sanki! Meraklı değilim senin gibi bir deliyle evlenmeye.’’ Biten sigarasını kenarda duran küllüğe bastırıp yenisini yaktı. Bu kadınla bir ömür imkânı yok geçmezdi. Babası güç diye diye başına belayı sarmıştı. Şirin deli sözünü duymaya alışkındı. Öyle olduğunu zaten kabulleniyordu. Hareketlerinin normal olmadığını biliyordu ama bu durum son beş yılda artmıştı. İçindeki yangını saklamak için başka yol bulamayınca deliliğine sıkıca sarılmak kolay gelmişti. Ayberk’i poposuyla ittirerek yanına oturdu ve telefonunu çıkarıp ön kamerasını açtı. Diğeri ne olduğunu anlamadan yanağından öpüp o anda fotoğrafını çekti. ‘’Deli deli işler yapma.’’ diyen genç adam telefonu alıp fotoğrafı silmek istiyordu ama Şirin oturduğu yerden fırlayıp boş koltuğun üzerine çıkmıştı. ‘’Hayranlarımı merakta bırakmayı sevmem.’’ Fotoğrafı paylaşmak için sosyal medya hesabına girdiğinde telefona uzanan elle diğer koltuğa zıpladı. ‘’Uzak dur şimdi tecavüz ediyor diye basarım çığlığı.’’ ‘’Sıkıyorsa bağır. Bak o zaman tehdidini nasıl gerçekleştiriyorum.’’ Ağzından bir anda çıkan sözlerle duraksadı ama genç kızın pek umurunda değildi. Sözlüsüne gülerek baktı. ‘’Zora gerek yok bebeğim zevke her zaman varım. İstediğinde gel güzel vakit geçiririz.’’ Fotoğrafın altına ‘Aşk Kuşum’ yazıp kalp emojisi koyarak paylaştı. O damarına daha çok basacaktı. Gerçi fotoğrafta güzel çıkmıştı. Tam aşık çift gibi görünüyorlardı. ‘’Ver şu telefonu.’’ Genç kızın elindeki telefonu alacakken diğeri geri çekmeye çalıştı. Telefonu çekiştirip dururken Şirin’in üzerinde durduğu koltuk geriye devrilince bir kez daha üst üste düştüler. Ayberk hala telefonu alıp fotoğrafı silmek için uğraşıyordu Şirin ise telefonu ona vermemek için çabalıyordu. ‘’Bu ne gürültü? Kavga mı ediyorsunuz?’’ diyerek Sibel Hanım içeri girdi. İkisini üst üste görünce bir adım geriledi. ‘’Devam edin hiçbir şey görmedim.’’ Kapıyı kapatıp gitti. ‘’Belli ailece delisiniz.’’ Genç adam telefondan vazgeçip düştüğü yerden kalktı. ‘’Bir daha ne adımı ne de resmimi paylaşmayacaksın.’’ Şirin olduğu yerde yatmaya devam ediyordu. Düşen koltuğun üzerinden ayaklarını uzatmıştı. ‘’Ona resim değil fotoğraf derler canım öğren de gel.’’ ‘’Sen var ya insanı delirtir kendin yerine tımarhaneye sokarsın.’’ Genç kız gülerken telefonu çalmaya başladı. Kardeşi arıyordu. Telefonu açtığı gibi yükselen sesle kulağından uzaklaştırdı. ‘’Abla, Aşk Kuşum mu? Ne ara aşık oldun adama? Bir de öpmüşsün.’’ ‘’Eski sözlünü mü kıskandın?’’ dedi alayla. ‘’Yeni sözlüme göz dikme kocana şikayet ederim.’’ ‘’Ne kıskanacağım senin sözlünü ben kocamla gayet mutluyum.’’ ‘’Bırak gevezeliği de kapat telefonu. Sözlümle işimiz var.’’ ‘’Ne işi? Abla yoksa…’’ diyen kardeşinin yüzüne telefonu kapattı. Ayberk şaşkın şaşkın Şirin’e bakıyordu. Konuşmaları aşırı rahattı ve kardeşiyle konuştuğunu anlamıştı da kocan sözüne takılmıştı. Elif evliyse neden ilk onun adına söz verilmişti? ‘’Kardeşinle ilgili açıklama yapacak mısın?’’ ‘’Hayır. Aile meselemiz seni ilgilendirmez. Ayrıca o evli bir kadın adını bir daha ağzına alma.’’ Şirin deli gibi davranabilirdi ama söz konusu ailesi olunca fazla katıydı. Kimseye söz söyletmezdi. İlla söylenecekse kendi söylerdi. Daha fazla konuşmadılar. Sessizce odanın içinde bekliyorlardı. Genç kız vakit geçirmek için paylaştığı fotoğrafa gelen yorumlara bakıyordu. Neredeyse bütün kızların yorumları aynı konu çerçevesinde dönüyordu. ‘Oha adam çok yakışıklı! Fotoğraf olmayınca çirkin sanmıştım ama özenle yaratılmış. Birbirlerine yakışmışlar. Bizim deli Şirine’mize nasıl katlanacak acaba? Ayrılırlarsa adama ben talibim.’ ‘’Hiştt, bak bir sürü taliplin var. Benden ayrılırsan boşta kalmazsın.’’ Ayberk yaka silkip genç kıza arkasını döndü ve bir sigara daha yaktı. Bu sigara yerine babası da evlen diyerek oğlunu yakmıştı. Sigarayı yarılamışken kapı önce tıklatıldı sonra açıldı ve çalışanlardan biri içeri girdi. ‘’Yemek için sizi bekliyorlar Efendim.’’ ‘’Yarabbi şükür.’’ diyen genç adam hışımla odadan çıktı. Şirin ters yattığı yerden takla atarak düzeldi ve ayağa kalkıp yemek odasına doğru yürüdü. Odanın girişinde annesi kolundan tutup kenara çekti. ‘’Kız, bana bak. Korundunuz değil mi?’’ ‘’Misafir var misafir git şu götündeki deri pantolonu çıkar da az kaynana olacak kadın gibi giyin.’’ Cık cıklayıp yürüyerek yemek odasına girdi. Misafirleri kalabalıktı. Ayberk’in anne ve babası dışında iki erkek kardeşi de gelmişti. Yemek yenirken konuşma işini aile babaları üstlenmişlerdi. Evlenecek olan kendileriymiş gibi plan yapıyorlardı. Ayberk fısıldayarak, ‘’Ağabey.’’ diyen on yedi yaşındaki kardeşine baktı. ‘’Ne var?’’ Tanju elindeki telefonu gösterdi. ‘’Siz birbirinizi tanımıyordunuz hani? Ne ara bu aşamaya geldiniz?’’ Genç adam telefonu alıp fotoğrafa baktı. Öfkesine hakim olmak için eli yine yumruk halini almıştı. ‘’Şirin, şu fotoğrafı sil.’’ diye tıslarcasına sözlüsüne fısıldadı. ‘’Çok beklersin.’’ diyen genç kız bacağını kabaca diğerinin üzerine atmış sandalyesinin ön ayaklarını havaya kaldırarak bir geri bir ileri sallanıyordu. ‘’Yeter bu kadar saçma oyun.’’ dediğinde yumruğu masaya inmişti. ‘’Sileceksin o fotoğrafı.’’ Yumruğun etkisiyle herkes susmuş Ayberk’e bakıyordu. ‘’Çekemem senin çocukça tavırlarını. Ayağını denk alacaksın.’’ Şirin diğerlerinin aksine sadece gülüyordu. Ayağını kaldırıp masanın üzerine koydu. ‘’Ayağımın olacağı yere sadece ben karar veririm.’’ ‘’Şirin!’’ Babasının bağırmasını umursamayınca yanında oturan annesi masanın üzerindeki ayağını yere iterek indirdi. Cavit Bey araya girdi. ‘’İstediğiniz kadar kavga edin bu evlilik olacak ve nereye giderseniz gidin yalnız değilken kavga etmeyip aşık gibi davranacaksınız. Diğer ailelerin ağzına tek söz verir bize laf getirirseniz ikinizi de kendi ellerimle kurşuna dizerim.’’ ‘’Düğünü de konuştuğumuz gibi bir hafta sonra yapacağız.’’ Selçuk Bey’in sözleriyle Şirin babasına baktı. Konuşmaları dinlemediği için ne konuşulduğunu da bilmiyordu. ‘’Neyi nasıl istiyorsanız öyle yapın.’’ Ayberk öfkeyle masayı terk etti. Şirin ilk defa sessiz kalmıştı. Ne düğünü ne evliliği umursamıyordu. Bu konuda fazla hissizdi. Hayatta bazı şeyleri sorgulamayı bırakmıştı çünkü ‘Neden?’ sorusuna zamanında bir cevap bulamamıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD