Eve geldiklerinde arabadan indiğinde bahçede bekleyen annesiyle karşılaştı. ‘’Elif nerede?’’ dediğinde babası cevap verdi.
‘’Onun yerine daha iyisini getirdim.’’
Sibel Hanım'ın yüzünde memnun bir ifade oluşmuştu. ‘’Kürkçü dükkanına döndün demek. Böylesi daha iyi.’’
Şirin sözlere burun kıvırdı. ‘’Sen de elli yaşına geldin ama hala götünde deri pantolonla dolaşıyorsun. Ben bir şeyleri kabul ettim de sen de yaşlandığını mı kabul etsen?’’
Annesinin kahkahasına aldırış etmeden eve girdi ve eski odasına çıktı. Her şey bıraktığı gibiydi. Kıyafetleri bile aynı duruyordu. Banyoya girip üzerindeki kıyafetleri çıkarıp yüzündeki ve ellerindeki kanları temizledi. Valizin içinden çıkardığı pijamalarını giydikten sonra ilaçlarını susuz bir şekilde içti. Günün yorgunluğunun üzerine bir de gece olanlar eklenince iyice perişan olmuştu.
Eski yatağına girdiğinde telefonunu alıp İkra’ya evinin konumunu attı. Altına da ‘Artık burada yaşıyorum.’ yazdı. Yanına gelmesi gerektiğinde tekrar adres tarif etmekle uğraşmak istemiyordu. Yavaşça gözlerini kapattı. Derin bir uykuya dalmamıştı ama geç saate kadar uyuyacağı bir uykuya geçmişti.
Ayberk eve geldiğinde babası onu bekliyordu. ‘’Biraz konuşalım.’’ dediğinde oğluyla birlikte bahçedeki koltuklara geçtiler.
‘’Hayırdır baba?’’ Elindeki tesbihi yavaş yavaş çeviriyordu.
‘’Allardan Selçuk aradı. Evlilik meselesiyle ilgili.’’
Ayberk bir umut, ‘’Kız istemediği için vaz mı geçtiler?’’ diye sordu.
Cavit oğlunun isteğinin farkındaydı ama görmezden geldi. ‘’Adamın Elif’den bir büyük kızı daha varmış. Evlilik onunla olacak büyük kızım dururken küçüğünü evlendirmem uygun değil, dedi.’’
Genç adam sıkıntıyla iç çekti. ‘’Adam bir gün kızının birini veriyor sonra canı sıkılınca diğerini mi? Saçma işlerle uğraşıyoruz.’’
‘’Öyle ya da böyle o evlilik olacak. Sana da haberin olsun diye söylüyorum.’’
‘’Yeni sözlümün adı ne peki?’’ dedi dalga geçercesine.
‘’Şirin’miş.’’
Ayberk oturduğu yerden kalktı. ‘’İyi nasıl anlaştıysanız öyle olsun.’’ Babasının yanından uzaklaştığında sağ kolunu aradı. ‘’Korkut, bana Alların büyük kızı olan Şirin’i araştırsana kimdir, nedir, nasıl biridir? Bulduğun her detayı istiyorum.’’
Korkut, ‘’Tamam ağabey.’’ diyerek telefonu kapatıp patronunun isteğini yerine getirmek için harekete geçti.
Ertesi gün akşama doğru Titanların evine gelmiş çalışma odasında patronuyla yalnız kalmıştı. ‘’Ağabey, Şirin evleneceğin kişi mi?’’
‘’Maalesef, ne buldun hakkında?’’
‘’Çok küçük yaşta babasıyla işlerin peşinde koşmaya başlamış. Fazla gözü karaydı diyorlar. Hatta on sekiz yaşında büyüklerin toplantısına babasının yerine tek başına gitmiş. Hemen her ailenin ondan yana kuyruk acısı var. Yirmi yaşındayken bir anda ortadan kaybolmuş babası yaklaşık iki ay her yerde kızını aramış sonra hiç gitmemiş gibi geri dönmüş. O dönem babası Güvenlerle bir iş için anlaşacakmış Şirin Hanım’da ortada sebep yokken Güvenlerin bu şehirde ne kadar evi, arabası varsa hepsini ateşe verip yakmış sonra da ailesini terk edip gitmiş.’’
‘’Sebepsiz yere neden bir insan ortalığı yakıp yıksın ki?’’ Ayberk evleneceği kızı tanımaya çalışıyordu.
Korkut olduğu yerde kıpırdandı. ‘’Ağabey, bu alemde Şirin ismini duyan onu tek bir kelimeyle tanımlıyor. Üzerine yapışmış bir lakabı var ve çok hoş bir lakap değil.’’
‘’Ne? Uzatma da söyle!’’ Genç adamın sesi sert çıkmıştı.
Adamı açıkça dile getirmeye korkuyordu ama elbet öğrenecekti. ‘’Hunili diyorlar. Ailesini terk ettikten iki yıl sonra yazdığı bir aşk romanı satışa çıkmış. Hayran kitlesi çok fazla ve bu lakap bir şekilde onların arasında da yayılmış.’’
‘’Evleneceğim yetmezmiş gibi bir de deliyle mi evleneceğim?’’ Ayberk yaktığı sigaradan sert bir nefes çekti. ‘’Hakkında başka ne buldun?’’
‘’Sadece beş yıldır ailesinden uzak olduğunu ve bu dünyaya geri dönmek istemediğini. Ne olduysa geçen gece kendi evinden babasının evine taşınmış. Belki de evlilik için ailesi getirmiştir.’’
‘’Şimdi de evlendikten sonra da bir gözün onun üzerinde olsun. Söyledikleri gibi delinin tekiyse benim başımı belaya sokacak bir şey yapmasın.’’
‘’Nasıl istersen ağabey!’’ diyen Korkut odadan çıktı.
Genç adam yalnız kaldığında üst üste sigara içip durdu. Bu evlilik meselesi canını sıkıyordu. Babası Elif için bu işlerden uzak deyince ayağına dolanmaz diye çok üzerinde durmamıştı ama Şirin için adamının anlattıkları tam başına iş açacak türdeydi. Zaten karşılarında büyük bir düşman varken en son istediği şey bir kadınla uğraşmaktı.
~~~~
Şirin eve döneli bir hafta olmuştu. Ailesiyle iletişimi her zamanki gibi atışmalıydı. Değişen bir şey olmamıştı. Odasından çıkacakken telefonuna bir mesaj geldi. Açtığında kardeşinin attığı resmi gördü. Üzerinde beyaz elbisesi elinde evlilik cüzdanı yanında kocasıyla yüzü gülüyordu. Geriye sadece bir kalp emojisi gönderdi ve salona indi.
Annesi tek başına oturmuş kahve içiyordu. ‘’Bana da bir kahve.’’ diye bağırıp koltuğun üzerinden kafa üstü atlayıp yine amuda kalkmış vaziyette oturmaya devam etti.
‘’Doğarken de ters gelmiştin zaten hala düzelemedin.’’ diyen annesiyle alaycı bir şekilde güldü.
‘’Sen de kesin üzerinde deri pantolonla doğmuşsun. Arada bir kumaş değişikliğine git.’’ Telefonundan kardeşinin resmini açıp gösterdi. ‘’Özlemişsindir.’’ dediğinde annesi telefonu alıp resme baktı.
Gözleri dolmuştu. ‘’Melek gibi olmuş güzel kızım.’’ Telefonu geri uzattı. ‘’Bizi zor durumda bırakıp kocaya kaçanla işim olmaz.’’
Şirin’in bu defaki kahkahası bir öncekinden daha alaycıydı. ‘’Bana Hunili diyorlar da sen benden betersin. Ayrıca bu evden ilk kaçan bendim kardeşimdeki gibi tepki vermemiştiniz.’’
Annesi kahvesinden bir yudum aldı. ‘’Kardeşin iki ailenin birleşmesine engel olmak için gitti gerçi sen de gitmeden Güvenlerin her şeyini yakıp yıkmıştın ama sonuçta deli olduğunu bilmeyen yok o yüzden yaptıklarını ne yapsa yeridir deyip sorgulamadan geçiştiriyorlar.’’
Genç kız gelen kahveyle doğruldu. Kahvenin yanındaki suya baktı. ‘’Suyu ya soğuk getir ya da içine buz koy.’’ dediğin çalışan suyun içine buz koyarak geri getirdi.
‘’Bu soğuk sevdan nereden? Geri döndüğünden beri içtiğin suları soğuk istiyorsun buzları yiyip duruyorsun.’’
Kahveyi tek yudumda içip ardından buz dolu suyu kafaya dikti. ‘’Ne de olsa deliyim. Fazla sorgulama.’’ Göz kırpıp oturduğu yerden kalktı. ‘’Hadi bana eyvallah.’’ dediğinde annesi arkasından bağırdı.
‘’Nereye? Düğün öncesi sorun çıkarma kötü olur.’’
Şirin geri dönüp annesine baktı. ‘’Benim tepemi attırma gider doktordan deli raporunu alırım sonra sen gider evlenirsin kocam olacak adamla.’’ Bir an durdu. ‘’Sahi adı ne?’’
‘’Ayberk!’’ dedi annesi.
‘’Ayberk de neymiş? Bari Berk olsaymış. Her neyse ilgilenmem gereken hayranlarım, katılmam gereken programlarım var.’’
‘’Yazdığın iki kitabı da okudum. Senin gibi bir Hunili aşkı anlatmayı başarmış ya kıyamet kopacak. Bildiğin tek şey yakıp yıkmak ve deli olmak.’’
Genç kız kapıya doğru geri geri yürürken orta parmağını havaya kaldırmıştı. Annesi o kitabı okusa da kitapta yazdıklarını kızının yaşadığını anlamamıştı. Evden çıktığında garaja indi. Beş yıl önce giderken prensesini de burada bırakmıştı ve o günden sonra bir daha hiç motosiklet üzerine oturmamıştı. Babası belli ki bakımlarını yaptırmıştı. Tertemizdi ve sağlamdı. Deposu da doluydu. Üzerine atladığında kaskı takacakken vazgeçti. Ölmekten korkmayı bırakalı çok olmuştu.
Yola çıktığında ilk olarak hastaneye geldi. Yeşim doktor rutin tahlillere bakacaktı. Yapılan tetkik sonuçları ile karşısına geçtiğinde yine azar işitmeye başlamıştı.
‘’Şirin, seninle ne anlaştık? Düzenli beslenmiyorsun değil mi?’’
Diğeri umursamazca omuz silkti. ‘’Unutuyorum.’’
‘’Senin benimle birlikte bir psikiyatra da ihtiyacın var ama anlamıyorsun. Yemek yemeyi unutmak ne demek? Bir de yeterli su içmiyorsun. Yapma artık şunu kendine.’’
‘’Tahminen ne kadar ömrüm kaldı?’’
Doktor elindeki tahlil sonuçlarını salladı. ‘’Bu seni öldürmez sadece süründürür. Böbreğin tamamen iflas ettiğinde diyalize bağlı bir hayat sürdürürsün.’’
‘’Diyalize girmezsem ne kadar sürede ölürüm?’’
‘’Beni deli ediyorsun Şirin. O ilaçları düzenli kullanacaksın ve bir diyetisyene gidip diyet listesi yaptırıp ona uyacaksın. Yirmi beş yaşındasın daha diyalize girmek için bu kadar hevesli olma.’’
‘’Yapma Doktor deli olmak benim işim senin değil. Ülkenin hasta insanları için sana ihtiyacı var. Diyet listesi falan da istemiyorum. İdare ederim.’’
Doktorun yanından çıktığında İkra ile yayınevinde buluştu. Biraz ortalığı karıştıracaktı. ‘’Selam.’’ diyerek sandalyeyi kenara itip masanın üzerine oturdu.
‘’Hoş geldiniz Şirin Hanım.’’ Asistanı incelediği evrakı önüne itekledi. ‘’İmza günü yapılacak fuarların listesi.’’
Genç kız fuar tarihlerine hızlıca göz attı. ‘’Bu ay ki imza etkinliklerini iptal et.’’
‘’Neden?’’
‘’Çünkü evleniyorum.’’
Sözlerini odaya giren Demir Bey’de duymuştu. Hepsi şaşkındı. Şirin’in hayatında biri olmadığına eminlerdi. ‘’Kiminle?’’ diyen sesle kapıya başı çevrildi.
‘’Bilmem, tanımıyorum.’’ dedi gülerek. ‘’Evlenince görürüm kim olduğunu.’’
‘’Evlenince görürüm derken?’’ Asistanı yüzüne şaşkınca bakıyordu.
‘’Ne dediysem o. Elimde verebileceğim bir fotoğraf yok ama ismi Ayberk’miş. Magazine haberi servis edebilirsiniz. Tabi siz çok aşık olduğumuzu ama henüz kimliğini açıklamayacağımızı söyleyin.’’
Demir Bey araya girdi. ‘’Ayberk’miş! Evleneceğin adamla ne kadar samimisin öyle!’’
Genç kız gürültülü bir kahkaha attı. ‘’Sen takma kafaya Kel Kafalım. Ben bir evleneyim sonra sana görücü usulü evlenen mafya çocukları diye bir kitap yazacağım.’’
‘’Yazsan iyi edersin.’’
Patronunun sözlerinin üzerine masadan atlayarak indi. ‘’İmza günü için tarihleri dediğim gibi ayarlayın. Bir süre düğün işleriyle uğraşacağım. Beni aramayın düğüne davet ederim ve sadece seni seviyorum İkracığım bu kel kafalının ise bir gün kalan iki tel saçını yolacağım.’’
‘’Ama ben senin o kömür saçlarına bayılıyorum. Erkek gibi kısacık kestireceğine uzatsan ne güzel olacak.’’ Demir Bey’in sözlerine sadece bir el hareketi çekerek yanlarından ayrıldı.
Şirin gittiğinde İkra diğer patronuna gülerek baktı. ‘’Üzülmeyin beni de zaten ondan daha kısa olduğum için seviyor.’’
‘’İkra sen küçük çocuklar dışındaki herkesten kısasın. Bir kırk boyunla hala çocuk reyonundan giyiniyorsun.’’
Genç kız burun kıvırdı. ‘’Boyum bir kırk değil bir elli ve umarım Şirin Hanım o iki tel saçınızı gerçekten yolar.’’
Demir Bey gözleri kısılmış halde diğerine bakıyordu. ‘’Sen işverenine hakaret mi ettin?’’
‘’İmza günlerini düzenlemem lazım.’’ İkra koşarak odadan çıktı.
~~~~
Ayberk, Korkut’un verdiği magazin dergisini öfkeyle masanın üzerine savurdu. ‘’Bu haber nasıl duyulmuş?’’
Açık kalan sayfada haber görülüyordu. Şirin’in gülerken çekilmiş bir resmi vardı ve altına da haber yazılmıştı.
‘Son zamanların çok konuşulan aşk yazarı Şirin Al evleniyor!
Evleneceği gizemli beyefendinin kim olduğunu herkesten saklayan güzel yazarın düğünü yakın bir tarihte yapması beklenirken okurların en çok merak ettiği ise nişanlısı ile ne kadar zamandır birlikte olduğu ve kitaplarındaki gibi büyük bir aşk yaşayıp yaşamadığı.’
‘’Ağabey söylediğin gibi bir gözüm üzerinde. Geçen zamanda evden pek çıkmadı. Sadece bir kez hastaneye gitti ki orada da ismine dair bir kayıt yoktu. Birini ziyaret etmiş olmalı. Bir de yayınevine gitmişti. Haberi kendi söylemediyse başka türlü öğrenmelerine imkân yok. İnternette okurları delirmiş halde kim olduğunuzu tartışıyor. Çok ünlü şarkıcıların, oyuncuların isimleriyle keşke bununla evlense diye yazılıp yakıştırmalar yapılıyor.’’
Genç adam masanın üzerindeki eşyaları öfkeyle etrafa saçtı. ‘’Öyle ya da böyle bu kızla evlenecek miyim evleneceğim. O halde ismi başka erkeklerle anılamaz. Ne adıma ne de şerefime laf getirtmem.’’
‘’Ne yapalım ağabey? Haberi yalanlatmamı ister misin?’’
‘’Meşhur Şirin Hanım ile yüz yüze tanışmanın zamanı geldi.’’ Öfkesiyle birlikte çıkışa yöneldi. ‘’Gidelim.’’