Akşam düğünü olan kendisi değilmiş gibi odasında yatmış sosyal medya hesabında dolaşıyordu. Son paylaştığı fotoğrafın altına gelen yorumların hepsi son haberlerin doğru olup olmadığı yönündeydi.
En son herzamanki deliliğiyle Yalın’ın sosyal medya hesabına girdi. Takip etmiyordu ama gizli değildi. Aktif olarak kullanıp sürekli fotoğraf paylaşıyordu ve havalı görünmeye çalışıyordu. Kızıl saçın yakıştığı nadir erkeklerdendi ama karakteri kötü olduktan sonra dış görüşünde önemi kalmıyordu.
Son yüklediği fotoğrafı kendi hikayesinde paylaşıp yanına bir not düştü; Merak ettiğiniz üçüncü şahıs. İftira atmaya çalışarak ponçik nişanlımla aramızı açmak istedi ama tabi ki bunu başaramadı. Lütfen, gördüğünüz yerde yüzüne tükürüveriniz. Şimdi katılmam gereken bir düğünüm var. Kendinize iyi bakarken beni de çok sevin.
Telefonu kenara bıraktığında artık hazırlanması gerektiğini biliyordu. Duş almak için kalkarken telefonuna mesaj geldi. Asistanı yemek yemesini söylüyordu. En son ne zaman yemişti yine hatırlamıyordu. Düğünün ortasında düşüp bayılırsa babası bu defa kesin öldürürdü. Banyoyu sonraya bırakıp alt kata indi ve yiyecek bir şeyler istedi.
İştahı olmasa da zorla yiyordu. Annesi etrafta dolanıp duruyordu. ‘’Kız, sen hala giyinmedin mi?’’
‘’Alt tarafı bir elbise giyeceğim anne abartma.’’
‘’Seni doğururken kim beddua etti de böyle oldun bir bilsem bulup af dileyeceğim belki azıcık akıllanırsın.’’ Söylenerek giden annesinin arkasında el sallayıp yemeğinin son lokmasını ağzına attı. Odasına geri çıktığında duş almak için banyoya girdi.
Zaman geçerken Yalın arkadaşlarıyla buluşmak için dışarı çıkmıştı. Bugün biraz içip dağıtmak istiyordu. Ailesiyle hiçbir şey yokmuş gibi o düğüne gidemezdi. Şirin’i başkasıyla evlenirken görmek istemiyordu.
Kaldırımda yürürken karşıdan gelen genç kız bir ona bir elindeki telefona bakıyordu ve yanındaki arkadaşına bir şeyler söylüyordu. Birbirlerine yaklaştıklarında genç kızların ikisi de aynı anda yüzüne tükürüp gidince ne olduğunu anlamamış halde arkalarından baktı.
Arkadaşlarının beklediği bara girene kadar yüzüne kaç kişinin tükürdüğünü sayamamıştı. Kavga etmek istese de hepsinin yaşları gençti. Çocukla çocuk olma deyip kendini avutuyordu. Bara girdiğinde tuvaletlerin olduğu yere gidip yüzünü yıkadı ve arkadaşlarını yanına döndü. Onlarda gülüp duruyordu. ‘’Ne oluyor?’’ dediğinde Uygar telefonunu önüne bıraktı.
‘’İfşa olmuşsun.’’
Şirin’in paylaşımını gördüğünde o tükürüklerin sebebini anlamıştı. Şaşırmamıştı. Her zamanki tavırlarıydı. Masadaki içki şişesini alıp kafasına dikti. O düğünü basmamak için kendisini zor tutuyordu. Bunu yapardı ama kömür saçlısı onunla gelmezdi ve tek başına yaptığıyla kalırdı. Zaten gittiği günden sonra o uzun kömür saçlarını da kesmişti uzamasına izin vermiyordu.
Zamanında af dilemeye çalışmıştı ama kabul etmemişti. Karşısına çıkarsa öldüreceğini açıkça dile getirmişti. Yapmıştı bir çocukluk gerek var mıydı bu kadar küslüğe? Bu gece sevdiği kadının düğünü olduğunu unutmak için durmadan içti.
Şirin hazırlanmış halde odasında bekliyordu. O gün bakmadan aldığı düz gelinlik üzerine yakışmıştı. Annesinin zorlamasıyla kısa saçlarının üzerine papatyalardan oluşan bir taç takmıştı ve tacın altından duvağı uzanıyordu. Normalde pek makyaj yapan biri değildi. Duru güzelliği ona yetiyordu ama bugün için biraz makyaj yapmak zorunda kalmıştı ve güzelliği görenlerin nefesini kesecek bir şekle bürünmüştü. Beyaz topuklu ayakkabılarıyla sözlüsünün boyuna yaklaşacak kadar uzamıştı. Yatağın üzerinde gelin çiçeği uysalca yatıyordu.
Düğününü abartılı olacağını biliyordu. İki ailede güçlenmelerini kutlayacaktı. İnsanlara karşı gülüp mutluymuş gibi davranacaktı. Dışarıdan gelen davul zurna seslerini duyduğunda yatağın üzerindeki çiçeğini alıp odadan çıktı. Herzamanki gibi hissizdi. Alt kata indiğinde annesini deri elbiseyle görünce gözlerini devirdi. Ailesi kendisinden daha heyecanlıydı.
Merdivenlerin alt tarafında durduğunda babası elindeki kırmızı kurdeleyle gelince derin bir nefes aldı. ‘’Cidden mi baba? Hangi yüzyıldayız da kırmızı kurdele takıyorsun?’’
‘’Şirin, bugün hiçbir konuda itiraz ettiğini, zorluk çıkardığını görüp duymayacağım. O yüzünde gülecek.’’
Karşı koysa ne değişecekti? Cevap; hiçbir şey. Kurdele beline bağlanırken daha fazla bu konuda konuşmadı. Annesi kapıyı açacakken, ‘’İkinizin de yüzü benden çok gülüyor. Kızımız evlenip evden gidiyor diye azıcık üzgünmüş gibi davranın be.’’ dedi.
Babası kaşlarını çatarak baktı. ‘’Sen bu evden beş yıl önce zaten çıkıp gitmiştin. Arada kardeşin olmasa da geri dönmezdin.’’
‘’Bugün tartışma istemiyorum.’’ diyen annesi kapıyı açtı.
Davul zurna çalarken Ayberk kapının önündeydi. Damatlığı içinde oldukça yakışıklıydı. Şirin kapının girişine geldiğinde omzunu dayayıp kocası olacak adama baktı. ‘’Bu evdeki herkes evlenip evden gideyim diye çok hevesli bari ben kendimi ağırdan satayım. Bahşişimi vermezsen evden dışarı bir adım bile atmam.’’
Genç adam bu gece bir an önce bitsin istiyordu. Üstelemeden cebinden çıkardığı parayı karşısındakinin eline bıraktı. Genç kız paraya baktı. ‘’Yeterli ama gelinliğimin cebi yok sen de dursun sonra geri alırım.’’
Parayı geri verdiğinde Ayberk sakin kalmak için uğraşıyordu. ‘’Gidelim mi?’’ dedi dişlerinin arasından.
‘’Olur.’’ Şirin müstakbel kocasının koluna girdiğinde davul zurna sesinin eşliğinde arabaya doğru yürüdü.
Düğün salonu çok büyüktü ve konuklar da kalabalıktı. Çiftin salona çıkma saati yaklaşıyordu. ‘’O kadar insanın önünde sıkıcı bir şekilde dans mı edeceğiz? Çiftetelli oynasak olmaz mı?’’
Genç adam sinirlenmemek için sürekli derin nefesler alıyordu. ‘’Bir geceliğine o deliliğini saklamayı dene.’’
‘’Sen de biraz üzerindeki ölü toprağından kurtul. İçin geçmiş, kartlaşmış.’’
Cevap verecekken kapı açıldı. Gitme vakti gelmişti. Kolunu genç kıza uzattığında diğeri sessizce teklife uyum sağladı. Salona çıkıp kalabalığın ortasındaki pistte çalan müzikle dans etmeye başladılar. Çift mutlu değildi ama yüzlerinde sahte bir gülümseme vardı. Konuklar bu evliliğin bir güç evliliği olduğunun bilincinde getirilerinin kendilerini nasıl etkileyeceğini fısıldayarak konuşurken iki aile salondaki tek mutlu insanlardı.
Dans bittiğinde ve nikah masasına oturduklarında yüzlerindeki sahte gülümsemeyi bozmadan ama içten içe küfürler savurarak evet deyip imzaları attılar. İnsanlar eğlenirken ikisi de bütün gece oldukları yerde oturmuştu. Şirin deliliğini söylendiği gibi kendine saklamıştı. Bedeni buradaydı ama aklı çok farklı yerlerde dolaşıyordu.
Aldığı evlilik teklifiyle kurduğu hayaller yerine yaşadığı hayatın farklılığı kendini hatırlatıyordu.
İşkence gibi gelen düğün bittiğinde ilk gecelerinde yalnız kalmaları için düğünün yapıldığı otelde oda ayarlanmıştı ama buna ilk itiraz eden Şirin olmuştu.
‘’Ne gerek var? Sanki birbirimizi severek evlendik de romantik dakikalar geçireceğiz. Nerede yaşayacaksak dönelim geri.’’
‘’İşime gelir.’’ diyen Ayberk zorluk çıkarmamıştı.
Hep beraber genç kızın bundan sonra yaşayacağı eve dönmüşlerdi. Bu eve ilk defa geliyordu. ‘’Hangi oda?’’ diye sorduğunda kocası, ‘’Bir üst katta.’’ dedi.
Düğünden önce Ayberk ayrı eve çıkmak istediğini söylemişti çünkü ailesiyle karısının arasında kalıp sürekli kavgalarını çekmek istemiyordu ama babası anından olmaz diyerek kestirip atmıştı. Ne olursa olsun Şirin bu eve gelip gözünün önünde olacaktı böylece Allarla ters bir durum olursa kızınız ben de diyebilecekti.
Şirin nerede yaşayacağız diye bir kez bile sormamıştı çünkü bu aileye hangi şartlar altında gelin olarak geldiğini biliyordu ve Cavit Titan’ın kendisini ne olarak gördüğünün farkındaydı.
Üst kata çıktıklarında genç adam öne geçip odayı gösterdi ve kapıyı açtı. Genç kız içeri girdiğinde yeni odasına baktı. Büyüktü ama sadeydi. Banyosu, giyinme odası içindeydi. Evden gönderdiği valizleri açılmış yerleştirilmişti. Odanın girişine yakın duvarın önüne konulmuş kenarları ve arkası oymalı eski tarz bir koltuk vardı. Önünde de yine eskitme model bir küçük sehpa üzerinde de tek aksesuar küllük duruyordu.
Ayberk koltuğa oturduğunda ceketini çıkarıp koltuğun kol kısmına astırdı. Boynundaki papyonu çözüp sehpanın üzerine bıraktı ve gömleğinin üst iki düğmesini açtı. Cebinden çıkardığı sigarayı yakıp derin bir nefes çekti. Bütün gece içmediği için biraz darlanmıştı. Düşünceleri karışıktı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Aynı odanın içinde sevmediği ama karısı olan kadınla birlikteydi. Evlilikleri gerçek miydi yoksa değil miydi? Nasıl ilerleyeceklerdi?
Şirin gelip yanına oturduğunda başındaki taçla duvağı çıkarıp yere bıraktı ve topuklu ayakkabılarını bir kenara atıp sehpanın üzerine ayaklarını uzattı. Kocasının elindeki sigarayı alıp dudaklarına götürdü. Diğeri tek kelime etmeden yeni bir sigara çıkarıp yaktı.
Sigaraları bitene kadar konuşmadılar. İlk bitiren genç kız oldu. Küllüğe bastırıp söndürdü. ‘’Hadi yapalım da bitsin.’’ dediğinde diğeri de sigarasından son nefesini çekmiş küllüğe bastırıyordu. Sözlerle bakışları karısına çevrildi. ‘’Bakma öyle. Birimiz ölmeden bu evliliğin bitmesine ailelerimiz asla izin vermezler. Bir ömür de kardeş gibi aynı yatakta yatamayız. Erkek olarak yanında bir kadının sıcaklığını hissedip de kaç gece umursamadan uyuyabilirsin?’’
‘’Hiçbir şeye mecbur değilsin.’’ dedi genç adam. Karısı olsa da ondan bu yönde bir beklentisi yoktu. Nasıl evlendikleri ortadaydı.
Şirin gülmeye başladı. ‘’Boşversene. Birbirimizi asla sevmeyeceğiz ama zevk almak için aşık olmaya gerek yok. Zaten birkaç aya başlarlar çocuk muhabbeti yapmaya.’’
Oturduğu yerden kalktığında her zamanki rahatlığıyla kocasının elinden tutup çekerek kaldırdı. Karşısında durduğunda dudaklarına uzandı. ‘’Zevk vermeyi beceremezsen seni bütün ülkeye kuşu kalkmıyor diye rezil ederim.’’
‘’O biraz sıkar.’’ diyen genç adam dudaklarına değen sıcak dudaklara karşılık verdi. Uzun bir süre sadece öpüştüler. Birbirlerinden nefret etselerde bu sevişmelerine engel değildi.
Ayberk’in eli karısının sırtına gitti ve gelinliğin fermuarını açtı. Omuzlarından aşağı yere bıraktığında karşısındaki sadece iç çamaşırlarıyla kalmıştı. Geriye yürütüp yatağa yatırdı. Gömleğini üzerinden çıkardığında kaslı göğsü açığa çıktı.
Öperken eli ince bele geçtiğinde parmaklarına değen pürüzle bakışları aşağı kaydı. ‘’Ne oldu?’’ dediğinde Şirin yaranın üzerindeki parmakları geri çekti.
‘’Sırtındaki ve göğsündeki yara izlerine bakmadan bana mı soruyorsun? Bu alemin getirileri.’’
‘’Evet ama pek bu alemin getirisi gibi değil.’’
Genç kız iç çekti. ‘’Şu an bunu mu konuşacağız? Çatışmada camların üzerine düştüğümde kırık bir parça batmıştı. Dikiş atıldı ama yara çok derindi ve iz kaldı. Önemli bir şey değil.’’
Genç adam daha fazla üstelemeden altındaki ince bedenin keyfini sürmeye devam etti. Üzerlerindeki bütün kıyafetler yere üst üste yığılmıştı. İnlemeleri birbirine karışmıştı. Normal konuşmaları kavgayla bitse de yatakta fazlasıyla ateşliydiler.
Şirin içinde hissettiği sertlikle inlemişti. Kocasının ağırlığı altında biraz ezilmişti ama şikayetçi değildi. Sevişecek böyle kaslı Herkül gibi adam kolay bulunmuyordu. Aldığı nefesler kesikleştiğinde hissettiği zevkle bedeni titremişti. İçine boşalan kocası üzerinden çekildiğinde nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. ‘’En azından zevk vermeyi biliyormuşsun.’’ dediğinde sırtını dönüp yatarak örtüyü üzerine çekti. Ne banyo edecek ne de üstünü giyecek gücü kalmıştı.
Ayberk de cevap vermeden örtüyü üzerine alıp sırtını döndü. Karısı hemen uyumuştu ama onun aklında yine binbir düşünce vardı ve başı karısının daha önce kaç kişiyle birlikte olduğu düşüncesi çekiyordu. Sadece sevdiği biri miydi yoksa her önüne gelenle düşüp kalkmış mıydı? Düşünerek delirmeden önce uyumak için gözlerini kapattı.