27

1816 Words
Ayberk kardeşinin ameliyattan çıkmasını bekliyordu. Sıkıntıyla olduğu yerde volta atıyordu. Bir yerden sonra bekleyişine ailesi de katılmıştı. ‘’Neden bir şey yapamıyorsunuz?’’ diyen annesi önce kocasına sonrada oğluna hesap soruyordu. ‘’Nasıl düşman ki bu kadar yetersiz kaldınız? Hepinizi tek tek toprağa mı koyacağım?’’ ‘’Anne, biraz sakin ol.’’ diyen Ayberk ile daha çok bağırdı. ‘’Nasıl sakin olayım? Oğlum içeride ölümle savaşırken gülmemi mi bekliyorsun?’’ Tanju tartışma çıkmaması için araya girdi. ‘’Annem hadi gel biraz hava alalım.’’ Zorla alıp dışarı götürdü. Ameliyatta geçen saatler sonunda iki kurşunda çıkarılmış ve Enes yoğun bakıma alınmıştı. Doktor bekleyen ailenin yanına geldi. ‘’Durumu nasıl?’’ diyen Cavit Bey’di. ‘’Hayati tehlikesi yok ama bir süre yoğun bakımda tutacağız.’’ ‘’Anneme haber vereyim.’’ diyen Ayberk hastaneden çıktı. Kalbi ferahlamıştı. Rahat bir nefes almıştı. Bahçede kardeşiyle annesinin olduğu yere geldiğinde üzerindeki meraklı bakışları hızlıca sonlandırdı. ‘’Ameliyattan çıktı. Yoğun bakıma aldılar ama iyiymiş hayati tehlikesi yokmuş.’’ ‘’Çok şükür.’’ diyen annesinin ağlaması artmıştı ama bu defa sevinçtendi. Biraz soluklanmak için yanlarından uzaklaşıp bir sigara yaktı. Birkaç nefes çektiğinde karısının attığı mesajı hatırladı. Telefonunu alıp kardeşinin durumunu kısa bir mesajla yazıp haber verdi. ‘’Ağabey.’’ diyen sesle başını çevirdiğinde Tanju’yu gördü. Gözleri dolmuştu. ‘’Hayırdır?’’ ‘’Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyorsun? Enes ağabeyim ölebilirdi ama gözünden bir damla yaş akmadı. Başın hep dikti. Sanki ameliyathanedeki yabancı biriymiş gibi davranıyordun.’’ Kardeşini ensesinden tutup kendine çektiğinde göğsüne yaslanan baş ağlamaya başladı. Sırtını sıvazladı. ‘’Ağla aslanım ağla da rahatla. Erkek adam ağlamaz diye bir şey yok. Hepimiz insanız ve insanlar ağlar.’’ Sözleri diğerinin ağlamasını artırmıştı. ‘’Üzülmediğimden değil ama ben de yıkılırsam sizleri kim ayakta tutacak? Senin gibi benimde olsaydı bir ağabeyim o zaman bırakırdım kendimi.’’ ‘’Seni böyle güçlü görünce kendi zayıflığımdan utanıyorum.’’ Kardeşini geri çektiğinde yüzüne bakması için zorladı. ‘’Bir daha bu şekilde konuştuğunu duymayayım. Utanacak bir durumun yok. Benim benden güçlü iki kardeşim var. Enes zayıflığından vurulmadı yanındaki kadını korurken vuruldu ve tek başına hepsinin hakkından geldi. Aynı durumu yaşasan seninde baş edebileceğini biliyorum. Güç dediğin şey bilekten gelmiyor.’’ dediğinde kardeşinin göğsüne hafifçe vurdu. ‘’Güç dediğin tam buradan geliyor. Sen de o yüreğe fazlasıyla sahipsin.’’ ~~~~ Şirin, İkra’yı evden göndermemişti. Zeliha’da arkadaşını bırakmak istemediğinden üçü birlikteydi. Kocasının attığı mesajı görünce hızlıca açtı ve okuduktan sonra genç kıza gösterdi. ‘’Bak iyiymiş. Sen de ağlama artık.’’ Mesajla biraz olsun rahatladığında Şirin kullanmadığı odaya Zeliha’nın yardımıyla bir yatak hazırladı ve İkra’yı uyuması için yatırdılar. Arkadaşı da destek olmak için yanında kaldı. Odasına gittiğinde güçsüz bedeni isyan etmeye başlamıştı. Bu şekilde yaşamaya tam alışamamışken bir de yaşanan olayların yorgunluğu daha çok güçten düşürmüştü. Başını yastığa koyduğu an uyuyakaldı. ‘’Şirin hanım!’’ Sesle gözünü açtığında sabah olmuştu ama hiç dinlenmiş hissetmiyordu. ‘’Kalkıp hazırlanın ve kahvaltınızı yapın yoksa hastaneye geç kalacaksınız.’’ ‘’İkra nasıl?’’ Gözlerini ovuşturarak yattığı yerden doğruldu. ‘’Uyuyor.’’ ‘’Tamam.’’ diyerek yataktan çıktı. Banyoya gittiğinde hızlıca duş alıp üzerini giydi. Yaz olmasına rağmen uzun kollu giymeye başlamıştı. Kolunda iğne izlerinden kalan morlukları bu şekilde saklıyordu. Hakkında çıkacak keş haberlerini okumak istemezdi. Kahvaltısını yaptığında evden ayrıldı. Hastaneye geldiğinde doğrudan diyaliz bölümüne çıktı. Kilo ölçümü yapılıp yatağa uzandı. Düzenli besleniyordu ama kilosu hep aynıydı. Cihaza bağlanırken kolundan giren iğnenin acısına bir türlü alışamamıştı. Rutin hep aynıydı. İlk iki saat içinde Yeşim Doktor gelip kontrol ediyordu. Diyaliz süresi tamamlanana kadar mutlaka bir noktada kusuyordu. Yorulmuştu artık. Beş yıl önce çektiği acılar bile bu kadar yıpratmamıştı. Yine kusmaya başladığında hemşire yanına gelmiş yardım ediyordu. Bitkin halde geri yattığında bir süre sonra uyuyakaldı. Sesle gözünü açtığında süresi bitmişti. Kolundan çıkarılan damar yoluyla yavaşça yataktan kalktı. Hastaneden çıktığında deniz kenarındaki banklardan birine oturup temiz havayı içine çekti. Yanına oturanla kaçıp gitmek istedi ama dizine konan el engel oldu. ‘’Beni mi takip ediyorsun?’’ ‘’Sayılır.’’ dedi Yalın. ‘’Evlerimi arabalarımı yaktın, zamanında söylediğin gibi o iskeleden denize attın üzerine bir de beni yaktın. Öfkenin geçmesi için daha ne yapman gerekiyor?’’ ‘’Yalın, seviyorum dediğin kadını terk edip giderken ne düşünüyordun? Peki gittikten sonra neden babamdan ya da babandan yardım alıp geri dönmedin? Seni çektiğim acılar içinde kaç gece bekledim biliyor musun?’’ İlk defa nefret ettiği adamla bu kadar sakin konuşuyordu ama bağırıp, kavga edecek gücü yoktu. Bulanan midesi, dönen başı ve zayıf bedeni hareketlerini de etkiliyordu. ‘’Ne söylersem söyleyeyim yaptığıma bahane olamaz biliyorum. İster korkaklık de ister zayıflık ama sen her zaman benden daha cesurdun. Gittiğimiz lunaparkta bile bütün o aletlere mutlulukla binerdin ben ise sadece korkup çığlık atardım. O gün ne düşündüm ben de bilmiyorum sadece korktum ve bu da hareketlerimi esir aldı. Yardım alıp gelmem gerekirdi haklısın ama seni orada bırakmanın verdiği suçluluk duygusuyla birine söylemeye de cesaret edemedim.’’ Şirin gözünden akan yaşı sildi. ‘’Orada neler yaşadım bilmiyorsun. Sadece bir hafta ellerinde kaldım ama o bir hafta hayatımın kabusu oldu. Bir kez olsun dürüstçe cevap ver; O adamların ne iş yaptığını biliyor muydun?’’ Genç adam geçmişin ağırlığı altında eziliyordu. ‘’Sadece bu ülkeden diğer ülkelere kaçırılan kadınları pazarladıklarını biliyorum. Orayı hiçbir zaman geri alamadık. Hala onların elinde.’’ ‘’Biliyorum. Bu yüzden o semtin yakınına bile gitmiyorum. Bir yerde onlardan biriyle karşılaşırım diye korkuyorum ama korkumun tek nedeni görürsem etrafımdaki insanlara aldırmadan sokağın ortasında öldürürüm ve başımı daha çok belaya sokarım diye.’’ Yalın elini tutmak istediğinde izin vermedi. ‘’Şirin, sana olan aşkım hiç bitmedi. Hala kalbim seninle dolu.’’ Genç kız artan gözyaşlarını artık silmekten vazgeçmişti. ‘’Ama sen ben de bittin. Bir insanın bitebileceği her şekilde bittin hem de. Yalın, şu an biri gelse ve kafana silahı dayasa sadece öldürmesini izlerim. Seni o ateşin içine attığımda hissettiğim tek şey huzurdu. Bana yaşattığın acılar o bir haftayla bitmedi ve ölene kadar da bitmeyecek.’’ Aklına gelenle acı dolu bir kahkaha attı. ‘’Trafik kazasını yaptığımız zamanı hatırlıyor musun? Sıkışmıştın dışarı çıkamıyordun ve adamlar arabamızı taramaya devam ediyordu. Kaçıp kendimi kurtarabilirdim ama onun yerine canımı ortaya koyup hepsini bir şekilde öldürmüştüm ve senin zarar görmene izin vermemiştim. Keşke o gün kaçıp gitseydim. Beni aslında bitiren sen değilsin beni benim sana olan aşkım bitirdi. Bana bir kez olsun iyilik yapmak istiyorsan karşıma çıkıp durarak acıyan yarama tuz basmaktan vazgeç.’’ Oturduğu yerden kalkıp uzaklaştı. Kızgınlığı aşka değildi. Aşık olduğu adamaydı. Bitmeyecek dertlerineydi. Yaşadığı her şey o bir hafta içinde bitseydi ve bugüne taşınmasaydı daha iyi hissedebilirdi ama olmuyordu. Etkilerini yaşarken fırtınası dinmiyordu. Apartmanın önünde yere çöktüğünde ağlamaya devam ediyordu. Önünde duran arabadan inen Ayberk Şirin’i ağlarken görünce hızla yanına gitti. ‘’Şirin!’’ dediğinde göz göze geldiler. Genç kız tek kelime etmeden boynuna sarılıp ağlamaya devam etti. ‘’Yaşamak neden bu kadar acı dolu?’’ diye sorduğunda sırtındaki güçlü eli hissetti. ‘’Hangi pencereden baktığına bağlı.’’ ‘’Bütün pencerelerim aynı manzarayı görüyor.’’ Gözyaşları olduğu omzu ıslatıyordu. ‘’Hadi itiraf et. Kaslı bedenimi özledin sonra basanlar bastı ama boşanalım dediğin için yanıma da gelemedin şimdi böyle acı içinde kıvranıyorsun değil mi?’’ Şirin gülmeye başlamıştı. Kocasının yapmaya çalıştığının farkındaydı ve içtenlikle kabul etti. ‘’O kadar belli oluyor mu?’’ ‘’Apartman önünde beni beklemenden belli.’’ Sarılmayı bırakıp geri çekildi ve hızlıca gözlerini sildi. ‘’Tamam diyelim ben bekledim de sen niye geldin? Kardeşin hastanedeyken sana da mı bastılarda yanıma kaçtın?’’ Genç adam gülerek yere yanına oturdu. ‘’Enes’i normal odaya aldılar İkra görmek ister diye düşündüm onu almaya geldim. Gerçi burada mı bilmiyorum ama senin onu tek bırakmayacağını düşündüm.’’ ‘’Kalıcı bir hasar yok değil mi?’’ ‘’Yok hatta fazla iyi olacak ki gözlerini açar açmaz bizi görmek yerine İkra’yı sayıklamaya başladı.’’ Başını kocasının kaslı omzuna dayadı. ‘’Kardeşin, asistanımı üzerse derisini diri diri yüzerim.’’ ‘’Başkasının gönül işlerine asla kefil olmam sadece kendi gönlümü bilirim.’’ Kolu karısına sarılmıştı. Farkında olmasalar da bedenleriyle birlikte kalpleri de birbirine sarılıyordu. Şirin hızlıca konuyu değiştirdi. ‘’Kaynanam, İkra’nın ismini duyunca kesin delirmiştir. Kapatalım mı tımarhaneye?’’ ‘’Daha olayın farkında değil ama anladığında küçük çaplı bir kıyamet kopabilir. Baş edemezsem çağırırım yardıma.’’ Gülerek ‘’Her daim.’’ dedi. Birlikte eve çıktıklarında İkra Ayberk’i gördüğünde ‘’Öldü değil mi? Onu söylemek için geldiniz.’’ diyerek ortalığı birbirine katmıştı. Dinlemeyen birine gerçeği anlatmak zordu ama bir şekilde sakinleştirip ikna etmişlerdi. Şirin de onlarla gitmeyi düşünse de vazgeçmişti. Bir yerde düşüp bayılmak istemiyordu. Kapıyı kapatacaken Ayberk engel oldu. ‘’Bütün pencerelerin manzarası aynıysa sen de yenisini yap. Yardım gerekirse de çağırman yeter. İnşaattan biraz anlarız.’’ Arkasını dönüp gittiğinde genç kızın yüzünde bir gülümseme vardı. Evde Zeliha ile tek kaldığında salondaki koltuğa oturdu. ‘’Çok yorgunum.’’ dedi. ‘’Diyalizden geldiğinizde diğer günlere göre daha bitkin oluyorsunuz.’’ Yemeği mutfakta hazırlamak yerine tepsiyle getirdi. ‘’Mideniz bulanıyordur ama yemeği aksatmayın.’’ ‘’Teşekkür ederim.’’ diyerek tepsiyi dizlerinin üzerine aldı. ‘’Zeliha otursana seninle biraz konuşalım.’’ Karşısına oturduğunda doğrudan konuya girdi. ‘’Arkadaşım Yusuf’un çat kapı evime gelme sebebinin farkındasın değil mi?’’ ‘’Az çok anladım.’’ dedi Zeliha çekinerek. ‘’Dün İkra’nın durumunu gördün Yusuf da bizlerden farklı değil. Senden de ona karşı bir kıpırtı varsa bunu bil ona göre adım at. Eğer, yapamam dersen baştan sınırını çek ikiniz de üzülmeyin.’’ ‘’Söylediklerinizi aklımda tutacağım.’’ dediğinde daha fazla konuyu uzatmadılar. ~~~~ Arabayı durduğunda İkra hızlıca indi ama sonra adımları durdu. Hastanede nerede olduğunu bilmiyordu önden gitse de değişen bir şey olmayacaktı. Genç adam onun bu çocuksu heyecanlı hallerine gülüp geçiyordu. Enes’in kaldığı odaya çıktıklarında Ayberk Tanju’ya başıyla işaret verince annesini bir bahane bulup odadan çıkardı. Neyseki babası odada değildi bir de onunla uğraşması gerekmeyecekti. İkra biraz korkak adımlarla odaya girdiğinde yatakta yatan yaralı adamı gördü. Yanına gittiğinde ‘’İyi misin?’’ diye sordu. ‘’Ben bir sigara içeceğim.’’ diyen Ayberk odadan çıkınca yalnız kalmışlardı. Enes genç kızın elini tutup kendine çekti. ‘’Ben iyiyim de sen nasılsın? O gün çok dikkat edemedim zarar görmedin değil mi?’’ ‘’Hayır ama seni öyle görünce çok korktum.’’ Ağlamamak için kendini zorluyordu. ‘’Korkma ve lütfen olanlardan dolayı arkadaşlığımızı bitirip benden kaçma.’’ İkra hafif tebessüm ederek omuz silkti. ‘’Düşünmemiştim.’’ Yatağın kenarına oturdu. ‘’Canın çok yanıyor mu?’’ ‘’Seni görünce bütün acılarım dindi.’’ Uzun bir süre el ele sohbet ettiler. Kapı açıldığında genç kız hızla oturduğu yataktan kalkıp uzaklaştı. Ayberk görse de görmezlikten geldi. ‘’Seni eve bırakayım.’’ dedi. Annesiyle karşılaşmasını istemiyordu. Karısı karşılık veriyordu da İkra’nın karakterini az çok anlamıştı. Annesinin konuşmaları karşısında kendini koruyabilecek biri değildi. Arabaya bindiklerinde ‘’Şirin’in yanına mı gideceksin kendi evine mi?’’ diye sordu. ‘’Kendi evime gitmek istiyorum ama gelmezler değil mi?’’ dedi İkra. Ayberk arabayı çalıştırıp yola çıktı. ‘’Gelmezler korkma. Onların derdi sen değildin sadece kötü bir tesadüf oldu ama istersen korumaları için kapıya birkaç adam bırakayım.’’ ‘’Hayır, teşekkür ederim.’’ Yolun kalanında sessizlerdi. Genç kız eve girdiğinde ardından Korkut’u aradı. ‘’İkra’nın evinin adresini atacağım ne olur ne olmaz iki adam gönder şu olaylar bitene kadar uzaktan kendilerini belli etmeden takip etsinler.’’ ‘’Ağabey senden önce kardeşin arayıp aynı emri verdi.’’ ‘’Hergele hasta yatağında rahat duramadı desene. Neyse halledersin işte.’’ Telefonu kapatacakken son anda ‘’Korkut!’’ dedi. ‘’Efendim ağabey?’’ ‘’Sen gücüne güvendiğin iki üç adamı da gizlice Tanju’nun peşine tak. Bu şerefsizler rahat durmayacak belli O Enes gibi kendini koruyamaz sonra sıkıntı yaşamayalım.’’ ‘’Ayarlarım ağabey sen merak etme.’’ Telefonu kapattığında gaza basıp yola çıktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD