45

2037 Words
Geçen bir haftanın sonunda böbreğindeki kum tamamen gitmişti. Bu sürede zaten bitecek miydi yoksa Rumeysa Hanım’ın sabahları zorla içirdiği çayın etkisi var mıydı bilmiyordu ama iyileşmesini kaynanası çoktan üzerine almıştı. Merdivenlerden inerken burnuna dolan parfüm kokusuyla başını geriye çevirip gelene baktı. ‘’Parfüm şişesine seni mi doldurdular?’’ dediğinde birkaç kez öksürdü. ‘’Boğdun lan kokudan.’’ Enes kazağının yakasını düzeltti. ‘’Nişanlım akşam yemeğine gelecek azıcık süsleneyim değil mi?’’ ‘’Aman sevsinler nişanlını.’’ dedi gülerek. ‘’Kıza geldiğinde bir tane de maske ver kokudan bayılmasın.’’ ‘’Kokudan değil de yakışıklılığımdan bayılsın.’’ Genç adam saçlarından elini geçirdiğinde çapkın bir bakış attı. ‘’Şekerim, ailenizde yakışıklılığın toplandığı tek kişi ponçik kocam yani siz de anca onun gölgesinde yakışıklıyız diye gezersiniz.’’ Konuşmaları duyan Tanju araya girdi. ‘’Ağabeyim gibi bir kabadayıya da ponçik diyorsun ya kıyamet kopsa hakkıdır.’’ Şirin kahkaha attı. ‘’O size karşı öyle yoksa odada yalnız kaldığımızda etrafımda pervane oluyor. Canım karıcığım, güzel karıcığım, peki karıcığım, aman karıcığım, sen nasıl istersen öyle olsun karıcığım…’’ ‘’Şirin!’’ diye bağıran gür, kalın sesle bir an boş bulunup havaya sıçradı. ‘’Efendim kocacığım.’’ derken sesi kısılmıştı. ‘’Kadın, arkamdan boş boş konuşma beni sinirlendirme.’’ Merdivenleri inen Ayberk elinde tesbihi kızgınlıkla yanından geçip gitti. Enes başını yengesinin başına dayadı. ‘’Sen nasıl istersen öyle olsun karıcığım mı yoksa sen nasıl istersen öyle olsun kocacığım mı?’’ Şirin yanındakinin başına vurdu. ‘’Sus yengenim ben senin dalga geçemezsin.’’ ‘’Ama sen de bu defa büyük attın be yenge.’’ dedi Tanju. ‘’Ağabeyim kim aman karıcığım, peki karıcığım demek kim! Diktatör gibi adam azıcık inandırıcı sık yalanları.’’ ‘’Aman uğraşamam sizinle.’’ diyerek merdivenleri hızlıca indi ve salona gitti. Kocasının yanına oturduğunda başını omzuna dayadı. ‘’Pişt, kızdın mı? Takılıyorduk çocuklarla öyle.’’ ‘’Arkamdan dedikodumu yaparak mı?’’ Elindeki tesbihin ucunu genç kızın burnuna değdirdi. ‘’Karı koca dediğin birbirinin arkasından konuşup dalga konusu yapmaz.’’ ‘’Tamam bir daha yapmam.’’ ‘’İyi.’’ diyen Ayberk televizyonu açıp izlemeye başladı. Şirin bir televizyona bakıyordu bir de onu dikkatle izleyen kocasına. Ekranda oynayan tek şey avlanan aslanlardı. ‘’Cidden aslanların avlanmasını mı izliyorsun?’’ ‘’Benim gördüğüm avlanma değil hayatta kalma mücadelesi.’’ ‘’Kroluğu icat ettiğini biliyordum da seninki icat etmekten de öte kesin annenin karnından elinde tesbihle doğmuşsundur.’’ ‘’O çenenin durduğu bir an var mı Hatun? Bir haftadır hastaydın da azıcık kafamı dinlemiştim ne güzel.’’ Şirin kocasının yüzüne yaklaştı. ‘’Çenemin durduğu anları sen iyi biliyorsun. Özledim kaslarını.’’ Ayberk karısının çocuksu, arsız hallerine alışmıştı artık. ‘’Ortalık yerde ne konuştuğuna dikkat et. Gece odaya çıktığımızda da merdivenlerde ettiğin lafların hesabını ayrı soracağım.’’ Cavit Bey içeri girince Şirin kocasından uzaklaştı. Aklı çoktan geceye kaymıştı. Şimdiden basanlar basmaya başlamıştı. ‘’Nasıl oldun? Geçti mi ağrıların?’’ diyen adama baktı. ‘’İyiyim. Tahlil sonuçları da temiz geldi.’’ dedi uysalca. İkra geldiğinde hep beraber yemek masasına geçmişlerdi. Yemekleri yerken Rumeysa Hanım’ın sesi yükseldi. ‘’Hayırlısıyla sizin düğününüzü yaparız sonra darısı Tanju’ma.’’ Tanju annesine bir bakış attı. ‘’Anne ben daha öğrenciyim sen evlilik diyorsun.’’ ‘’Zamanı geldiğinde olur oğlum.’’ Şirin gülerek konuştu. ‘’Tanju, ben sana; annen sana tamam anneciğim diyen bir gelin bulacak, dememiş miydim? Şimdiden temellerini atmaya başladı.’’ Rumeysa Hanım gelinine cevap verdi. ‘’Sen bana da; beni gelin diye bu eve kocan getirdi diğer oğullarının gelinlerini de sen getirirsin demiştin, maşallah papatya gibi gelin aldım oğluma.’’ ‘’Kocan eline gücü isterken benden başka kimi alacaktı acaba?’’ Bu defa konuşan Cavit Bey oldu. ‘’Aldık da ne hayrını gördük? Bir hamlenle bütün aileleri kopardın birbirinden.’’ İkra konuşulanlara yabancı kalmıştı. Evdekilerin Şirin’i sevip sevmediğini de pek anlayamamıştı. ‘’Aldıysan gelin diye bana aldın ötesi sizi değil sadece beni ilgilendirir. İyiyse de bana iyi kötüyse de bana kötü, yaptıklarının sonucu da benim omzuma karıma laf atıp durmayın.’’ Ayberk’in konuşmasıyla karısı sırtına vurdu. ‘’Adam adam be böyle de korur işte karısını.’’ ‘’Eline koluna hakim ol kadın!’’ dediğinde genç kız vurmayı bıraktı. ‘’Emrin başım üstüne yiğidim.’’ ‘’Bunlar hep böyleler mi?’’ diyen İkra nişanlısına fısıldamıştı. Enes sessizce güldü. ‘’Bu sakin halleri. Annemle yengem durmadan kavga ediyor ağabeyim de arada kalıp deliriyor.’’ Yemek bittiğinde bahçede ateş yakarak etrafına toplanmışlardı. Şirin yemek yiyeli yarım saat olduğu halde yanan ateşin üzerinde sucuk isteyince kocası pişirmeye başlamıştı. Ekmeğin arasına koyduğu sucuğu uzattığında genç kız istekle elinden alıp büyük bir ısırık kopardı. ‘’Off, çok güzel.’’ Yemeğe devam ederken nereden geldiklerini anlamadıkları bir kurşun yanlarına yere saplandı. Ayberk hızla karısını kendine çekti. ‘’Dikkat edin!’’ diye bağırırken belindeki silahını çıkarmıştı. İkinci kurşunda yanlarından geçti. Enes İkra’yı arkasına almıştı. ‘’Neredeler? Görünmüyorlar?’’ Üçüncü bir kurşun daha sıkıldığında adamlardan biri yere yıkılmıştı. Ayberk karısına baktı. ‘’Şirin, İkra ile Tanju’yu alıp eve gir.’’ Şirin başıyla onayladı. Üzerinde silahı yokken bahçede sadece hedef olurdu. İkisini de yanına alıp eve gidecekken kurşunlar yağmur gibi yağmaya başlayınca istediğini yapamamıştı. Hepsi kurşunlardan korunmak için bir köşeye sığınmıştı. Enes İkra’yı korumaya çalışırken Ayberk hem karısını hem de Tanju’yu korumaya çalışıyordu. Seslere Cavit Bey’de dışarı çıkmıştı. ‘’Kim bunlar?’’ dediğinde Ayberk bağırarak cevap verdi. ‘’Muhtemelen Kral’ın adamları. Birazdan eve girerler.’’ Silahındaki kurşunları kontrol etti. Uzaktan gelen kurşunlar yere düşmeye devam ederken telefonunu çıkarıp önceden yüklediği uygulamadan Korkut’a sinyal gönderdi. Çok geçmeden kurşunlar azaldı ve bahçe duvarından atlayan adamlar içeri girdi. Ayberk iki tanesini ateş ederek indirmişti. Çatışmaya girdiklerinde Tanju eve yaklaşan adamları gördü. ‘’Annem içeride tek.’’ diyerek bağırdığında gitmek istedi ama ağabeyi tutup engel oldu. ‘’Ben hallederim.’’ Şirin her daim çorabının içinde taşıdığı küçük çakıyı çıkarıp eve doğru koşmaya başladı. Adamlardan biriyle karşı karşıya geldiğinde silahı ateşlenene kadar üzerine atlayıp küçük çakıyı gözüne saplayıp geri çekti. Elinde gevşeyen silahı alıp kafasına sıktı. Diğer adamları gördüğünde cansız bedeni üzerine alarak yere yattı ve gelen kurşunlardan korundu. Elde ettiği silahı birkaç kez ateşleyip kendisine geçebilecek kadar yol açtı ve üzerindeki ölü adamı kenara itip koşmaya devam etti. Eve girdiğinde oyalanmadan üst kata çıktı. ‘’Anne!’’ diye bağırıp duruyordu. Rumeysa Hanım gelininin sesiyle odadan çıktı. ‘’Şirin!’’ ‘’Benimle gel.’’ diyerek kaynanasını elinden tutup kendi yatak odasına çekiştirdi. Giyinme odasına geçip kocasının gizli cephaneliğini ortaya çıkardı. İki tane silahı, kurşunları ve büyük bir hançeri alarak üzerine yerleştirdi. En sonunda keskin nişancıların kullandığı tüfeği aldı. Orta boylardaki bir hançeri daha alıp yanındakine uzattı. ‘’Sen de kalsın.’’ dedi. ‘’Ben bunu kullanamam.’’ diyen Rumeysa Hanım dışarıdan gelen kurşun seslerini duymamaya çalışıyordu. Şirin karşısındaki korku dolu gözlerine baktı. ‘’Anne, ben yanındayım ve seni tek bırakmayacağım ama ne olur ne olmaz elinde olsun. Normal bıçaklardan farkı yok. Zorda kalırsan karşındakine saplayacaksın ve bitecek. Hadi gidiyoruz.’’ ‘’Nereye?’’ ‘’Bu odaya girerlerse seni koruyamam. Sadece söylediklerime uy.’’ Kaynanasının elinden tutup çekiştirerek odadan çıkardı. Silahı elindeydi. Merdivenlerin başındakini gördüğü anda tereddüt etmeden ateş etti. Evden çıkamayacağının bilincindeydi. Adımlarını çatı katına yönlendirdi. Tehdidin geleceği yöne doğru kaynanasını ya önüne alıyordu ya arkasına. Çatı katına çıktıklarında küçük kapıyı yukarı iterek açtı. Sırtındaki tüfeği yukarı uzanıp koydu ve kendini de yukarı çekerek çatıya çıktı. ‘’Anne hadi.’’ diyerek elini aşağıda bekleyen kadına uzattı. ‘’Şirin yapamam.’’ ‘’Allah aşkına anne tut elimi şimdi gelecekler.’’ Eline uzanan eli sıkıca tuttu ve zorlansa da Rumeysa Hanım’ı yukarı çekti. Küçük kapıyı kapattığında kaynanasını düşmeyeceği bir yere oturttu. ‘’Burada kal ve hareket etme.’’ Adımlarına dikkat ederek çatının kenarına yaklaşıp tüfeği eline aldı. Gözüne kestirdiği ilk hedefe ateş ederek yere düşürdü. ‘’Korkma sakın korkma!’’ diyen Enes yaşlarla ıslanmış gözleri sildi. ‘’Burada öleceğiz.’’ İkra her kurşun sesiyle korkuyla doluyordu. ‘’Hayır, sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim.’’ Silahını ateşlediğinde adamlardan birini daha yere düşürdü. Kendisini nişanlısına siper etmişti. Garaja ilerleyip arabalardan birine ulaşmak istiyordu. Bunu yapabilirse adamları kolaylıkla ezip geçebilirdi ama oraya gidene kadar açıkta kalırlardı ve İkra’yı da yanından ayıramazdı. ‘’İkra evin yan tarafındaki kapıyı görüyor musun?’’ ‘’Evet.’’ dedi genç kız. Enes bir el daha ateş etti. ‘’Oraya doğru koşacağız tamam mı?’’ ‘’Kafayı mı yedin? Bizi vursunlar diye ortaya mı çıkacağız?’’ ‘’Sadece bana güven ve koş dediğimde koş.’’ Silahının biten kurşunlarını yeniledi. Nişanlısının elinden sıkıca tuttu. ‘’Koş!’’ dediğinde birlikte koşmaya başladılar. Şirin Enes ile İkra’nın gittiği yeri fark etmişti. Tüfeğin ucunu o tarafa yönlendirip ikisini fark edenleri öldürerek yollarını açık tutuyordu. Ayberk silahının kurşunlarını doldururken üzerine gelen adama tekmeyi savurdu. Silahına kurşunu yerleştirdiğinde beklemeden ateş etti. Tanju, adamlardan birinin Tuz’a silahını doğrulttuğunu görmüştü. ‘’Tuz!’’ diye bağırarak durmadan havlayan köpeğe doğru koştu. Genç adam kardeşinin gittiğini fark ettiğinde ardından koştu. ‘’Tanju!’’ diye bağırıyordu ama kardeşi umursamıyordu. Hem kardeşini hem kendisini korumak için defalarca ateş etmişti. Tanju köpeğinin zincirini çözerken yanına ulaşmıştı. Ateş edecek adamı fark ettiğinde tetiğe bastı ama kurşunu yine bitmişti. Kardeşini Tuz ile beraber köpek kulübesinin arkasına ittiğinde kurşun bacağına saplandı. Silahına kurşunları doldururken kardeşine bağırıyordu. ‘’Yanımdan ayrılma. İkimizin de kafasına sıktırtacaksın.’’ Kurşunun girdiği yerden yırtılan pantolonunu tamamen yırtıp yaranın üzerine bağladı. ‘’Tuz’u bırakamazdım.’’ Adamlardan birine ateş ettiğinde babasının sesini duydu. ‘’Annen içerideydi giremedim eve.’’ ‘’Şirin gitti.’’ diye geri bağırdı. Bahçe savaş alanına ev sahipliği yapıyordu. İki tarafta tamamen birbirine karışmıştı. Ayberk hem kardeşini hem yanındaki köpeği korumaya çalışıyordu. Cavit Bey bir köşede aralıksız ateş ediyordu. Şirin olduğu çatıda gözüne kestirdiklerini birer birer öldürüyordu. Enes İkra ile garaja girdiğinde diğerleriyle göz göze geldi. Genç kızı hızlıca arabalardan birinin arkasına çekip gelen kurşunlardan kurtardı ve geriye ateş ederek karşılık verdi. Garaja giren diğer adamları gördüğünde oldukları yerde sıkışmışlardı. Arabaların anahtarlarının durduğu yere çok uzaktalardı. ‘’Lanet olsun buraya gireceklerini tahmin etmemiştim.’’ diyen Enes elinde kalan son kurşunları silahına doldurdu. ‘’Öleceğiz değil mi?’’ diyen nişanlısına baktı. ‘’Hayır sadece biraz fazla yorulacağım.’’ Arabanın kenarından uzandığında iki el ateş edip iki kişiyi daha öldürdü. ‘’İkra burada kal ve beni bekle. Anahtar dolabına gitmeliyim yoksa girişi kapatan adamlar varken garajdan çıkamayız.’’ Genç kız başını hayır anlamında salladı. ‘’Tek kalmak istemiyorum.’’ ‘’Seni yanımda götüremem çok tehlikeli. Ortaya çıktığımda sadece benimle ilgilenecekler bu yüzden güvende olacaksın.’’ ‘’Gitme!’’ dese de Enes dinlemedi. Nişanlısını olduğu yerde bırakıp dolabın olduğu yere doğru harekete geçti. Kurşunlarını idareli kullanmaya çalışıyordu. Güç bela anahtar dolabına ulaştığında eline ilk gelen anahtarı aldı. İkra’yı bıraktığı yere geri dönmeye çalışırken çok geçmeden etrafı sarıldı. ‘’Bu gece hepiniz ölecek.’’ diyen adama ateş etti ama kurşunu bitmişti. Kolay pes etmeye niyeti yoktu. Birine yumruğunu diğerine tekmesini indirdi. Karnına gelen darbeyle geriye savruldu. Toparlanıp kalkmaya çalışırken tutan eller bir kez daha savurduğunda arkasındaki arabanın ön camına sertçe düştü. Darbeyle cam çatlamıştı. Bedeninde oluşan ağrıdan hareket etmekte zorlanıyordu. Nişanlısının korku dolu gözlerini gördüğünde olduğu yerde kalması için sessiz bir uyarı gönderdi. Ayberk’in silahından çıkan kurşun bir kişiyi daha düşürdüğünde yerde bulduğu silahı alıp kardeşine uzattı. ‘’Sana nasıl silah kullanacağını öğretmiştim hatırlıyorsun değil mi?’’ ‘’Evet.’’ dedi uzanan silahı alırken. ‘’Düşünme sadece ateş et düşünürsen tetiğe basamazsın.’’ Tanju kucağına sokulan köpeğini sıkıca tutarken elindeki silaha baktı. Daha önce hiç çatışmanın ortasında kalmamış, eline silah almamıştı. Ağabeyi yanında olduğu için korku hissetmiyordu ama zor durumda olduklarını biliyordu. Bahçede açık hedef halindeydiler ve oldukları yer saklanmaları için çok da uygun değildi. Kalabalık düşman grubuna ateş eden ağabeyini takip edip tetiğe bastı. Denk gelip gelmediğini bilmiyordu ama bulundukları yerde sıkışmışlardı. Kaçabilecekleri güvenli bir alan yoktu. Ayberk silahındaki kurşunları yenilerken Korkut gelmezse dayanamayacaklarını biliyordu. Gelen grup kalabalıktı ve desteğe ihtiyaçları vardı. Düşmanları etraflarını tamamen sarmıştı. Elinde çok fazla kurşun kalmamıştı. Sesler arttığında son kurşunu da sıkıp kardeşini köpeğiyle birlikte kendine çekti. Elindeki silahı alıp onun içindeki kurşunları da sonuna kadar kullandı. Ulaşabileceği başka silah yoktu. Yapabildiği tek şey yanındakileri korumak için kendini siper etmekti. ‘’Ağabey bitti mi?’’ diyen kardeşi ilk defa korkuyu hissetmişti. ‘’Aslanım bana bak.’’ diyerek kardeşini yüzüne bakması için zorladı. ‘’Ne olursa olsun senin kalkanın olacağım tamam mı sana zarar gelmeyecek.’’ Korku dolu yüzü göğsüne bastırdı ve saçlarından öptü. ‘’Sakın korkma.’’ ‘’Şirin!’’ diye bağıran kaynanasının sesiyle genç kız başını çevirdi. Küçük kapıdan çatıya çıkanı gördü. Elindeki tüfek için mesafe çok kısaydı bu yüzden silahını çıkarıp ateş etti ama diğeri kurşundan kaçınmayı başarmıştı. Düşmanı ateş ettiğinde yana son anda yana atladı. Çok geçmeden karşı karşıya gelip yumruklarıyla birbirlerine girdiler. Çatının eğiminde ayakta durmak zordu. Gelen tekmeden kaçmaya çalışırken bastığı yerde dengesini sağlayamayınca yuvarlanmaya başladı. Düşerken son anda çatının kenarına tutunmuştu. Bedeni boşlukta sallanıyordu. Yabancı adam olduğu yere geldiğinde yüzünde pis bir gülümseme vardı. Ellerinin üzerine ayağıyla bastığında acıyla dişlerini sıktı. Tutunmakta zorlanıyordu. Bu şekilde uzun süre dayanamazdı. Düşmesi an meselesiydi. ‘’Siktir!’’ diye bir küfür savurdu. Diğerlerinden yardım gelmeyeceğini biliyordu. Herkes bir köşede savaş halindeydi. Bu geceden sağ çıkabileceği düşüncesinden vazgeçmeye başlamıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD