44

1926 Words
Yusuf ve Zeliha kalabalık salona çıktıklarında ortamda büyük bir alkış sesi yükseldi. Dans ederlerken ikisi de mutluydu. Nikahları kıyıldığında ve düğün devam ederken bu mutluluk devam ediyordu. Rumeysa Hanım gelininin saçlarını okşadı. ‘’Sarı papatyam darısı size inşallah.’’ dediğinde İkra sadece gülümsedi. ‘’Kız kaynana bir kez beni şöyle sevmedin ha alacağın olsun senin elbet düşersin elime.’’ ‘’Seni de seveyim.’’ diyen kaynanası saçlarını okşadı. ‘’O sarı papatyamsa sen de dikenli kaktüsümsün.’’ Genç kız başındaki eli itti. ‘’Yemin ediyorum bir bana kaynanalığın zaten. Yiğidim sen sev beni.’’ diyerek başını kocasının omzuna dayadı. Ayberk omzundaki başı geri kaldırdı. ‘’Milletin içinde çocukça davranma kadın.’’ ‘’Düşmanım uzakta değil ki hepsiyle aynı masada oturuyorum.’’ Kocasının kulağına eğildi. ‘’Sana da bir daha vermeyeceğim.’’ Masadan kalkıp kendi anne ve babasının oturduğu masaya gitti. ‘’Anne beni sevsene.’’ dediğinde annesi kolunu omzuna sardı. ‘’Enginar güzelim benim seni hep seviyorum.’’ ‘’Bir sen seviyorsun zaten. Öz babam bile sevmiyor.’’ Babasının sert eli elinin üzerine kondu. ‘’Kızdırıp, sinirlendirsen de sen benim kızımsın. Seviyorum tabi ki.’’ Düğün bitene kadar bir daha Titan ailesinin yanına gitmedi. Kocasının arada attığı öldürücü bakışları da görmezden geldi. Eve geldiklerinde odaya çıktığında kocası kapıyı sertçe kapattı. ‘’Kadın sen beni delirtmeye yemin mi ettin? Milletin içinde yanımdan gidip bütün geceyi kendi ailenle geçirdin!’’ ‘’Bağırma başımda car car. Sen kocamsan onlar da ailem.’’ ‘’La havle.’’ diyen Ayberk kavga etmemek için banyoya girdi. Duş alıp çıktığında yatağa her zamanki gibi baksırıyla yatmıştı. Şirin kocasının yanına yattığında kaslarından yayılan sıcaklığı hissediyordu. Uyumaya çalışsa da olmuyordu. ‘’Pişt!’’ diyerek dirseğiyle dürttü. ‘’Uyuyacak mısın?’’ ‘’Vermeyeceğim diyen sendin şimdi yat uyu.’’ dedi genç adam. ‘’Vazgeçtim. Hadi sevişelim.’’ dediğinde kocası yattığı yerde dönüp yüzüne baktı. ‘’Bütün geceyi benden ayrı geçiren sendin. Şimdi yat uyu sikmeyeceğim seni.’’ ‘’Öküz!’’ diye bağırdı kocasına doğru. ‘’Sen gelirsin ama bana bastılar diye.’’ Örtüyü üzerine çekti. ‘’Yarın zaten şehir dışına gidiyorum gece geç geleceğim istesen de bulamayacaksın beni.’’ Sırtını döndüğünde kocasından gelecek bir hamle için bekledi ama gelmedi. Tekrar geri döndüğünde uyuduğunu gördü. ‘’Yemin ediyorum sana öküz demek bile öküze hakaret sayılır.’’ Tekrar sırtını dönüp yattı. Ayberk sabah uyandığında karısını yataktan baş aşağı sarkmış halde buldu. Yatağa geri yatırdığında banyoya geçip tamamen ayılmak için başını soğuk suya soktu. Havluyla saçlarını kurularken banyonun kapısı açıldı ve Şirin içeri girdi. ‘’Günaydın öküzcüğüm.’’ dedi kocasının kaslı omzuna vurarak. ‘’Sabah sabah düzgün konuş kadın!’’ ‘’Gayet düzgün konuşuyorum.’’ diyerek suyu açtı ve üzerindeki kıyafetleri çıkarıp altına girdi. ‘’Bugün imza günü için şehir dışına çıkacağım geç kalırsam arayıp durma.’’ Ayberk karısının konuştuklarından çok suyun altındaki bedeniyle ilgileniyordu. Daha fazla dayanamadığında yanına gitti. Belinden tutup kendine çektiğinde dudaklarını dudaklarıyla kapattı. Uzun süren nefessiz bırakan bir öpüşme olmuştu. Üzerindeki baksırı çıkardığında genç kızı duvarla arasına sıkıştırıp içine girdi. ‘’Dün gece geri çevirdiğin için kovmam gerekirdi ama ben senin gibi vicdansız değilim.’’ Penisini karısının içine doğru sertçe itti. ‘’Sen benim kaslarıma asla hayır diyemezsin.’’ ‘’Kaslarına diyemem ama sana derim. Gerçi bu durumda sana da hayır dememiş oluyorum ya neyse boşver şu an bunu düşünemeyeceğim.’’ İçindeki sertlikle inleyerek kollarını kocasının boynuna doladı. ‘’Ayrıca Korkut’un Doktordan hoşlandığını benden sakladın ya bir ara onun için de hesap soracağım.’’ ‘’Hiçbir şey soramazsın.’’ dediğinde Şirin’in ayaklarını yerden kesti. Beline dolanan bacaklarla kendini sonuna kadar içine itti. Hareketleri hızlanmıştı. İçine boşaldığında bir süre hareketsiz beklediler. ‘’Nereye gidersen git aradığımda telefonun açılacak.’’ diyerek kendini geri çekti. ‘’Tamam kocacığım.’’ dedi gülerek. Banyodan çıktığında hızlıca kahvaltısını yapıp dışarıda bekleyen arabaya bindi. İkra ile beraber gideceklerdi. Diğer görevli olanlar etkinlik alanını hazırlamak için erken gitmişlerdi. ‘’Şirin Hanım…’’ diyen asistanının sözünü kesti. ‘İkra şu Hanım lafını kaldıralım olur mu? Enes ile evleneceksin aynı evde, aynı ailede olacağız. İster Şirin de, ister abla de, istersen de doğrudan elti de sen bilirsin ama resmiyete gerek yok.’’ ‘’Ama siz benim patronumsunuz.’’ diyerek karşı çıktı genç kız. Şirin uzayan saçlarını henüz toplanmadığı için önüne dökülmemesi için tokalarla geri tutturdu. ‘’Resmiyet bozulmasın dersen imza etkinliği gibi ortamlarda yine Hanım dersin ama onun dışında söyleme. Hanımsız konuşmaya alıştır kendini.’’ ‘’Peki denerim.’’ ‘’İyi olur şimdi söyle ne söyleyeceksen.’’ İkra yanındakine kısa bir bakış attı. ‘’Dün gece siz öyle konuşup masadan gidince sebebi benmişim gibi hissettim.’’ Bu durum bütün gece aklına takılıp kalmıştı. ‘’İkracığım biz kaynanamla hep öyleyiz sen bize aldırma. Birbirimizle normal konuştuğumuz bir gün bile yok. Seni kabullenmesine seviniyorum. Enes ile zaten bir yerde evlilik olayına gelecektiniz ama kaynanamın isteğiyle olması daha iyi en azından benimle konuştuğu gibi seninle konuşmuyor, sevgiyle yaklaşıyor.’’ İki kız yolda ilerlerken Ayberk Korkut ile son gelişmeleri konuşuyordu. ‘’İkna olmayan ailelerle görüşmeye devam edin. Çok değil üç aile daha adamlarını vermeyi kabul ederlerse yeterince sayıya ulaşmış oluruz sonra gider hamlemizi yaparız.’’ Korkut oturduğu yerde dikleşti. ‘’Ağabey kimden haber uçtu bilmiyorum ama Kral’ın kulağına bu görüşmeler gitmiş. Biz o sayıyı tamamlayana kadar onlar harekete geçecek gibi.’’ Ayberk elindeki tesbihi çevirirken duruşu kendinden emindi. ‘’Bunu bekliyorduk sürpriz olmadı ki zaten sürekli hareket halindeler. Şirin’in yaptığıyla aileler çatırdamaya başlamıştı Yalın’ın ölümüyle de tamamen dağıldı. Güç birliği denen bir şey kalmadı. Teslimatları çoğu zaman yapamıyoruz el atıyorlar. Yılanın başını ya ezeceğiz ya da her türlü ezileceğiz. Sen sadece bizimkileri takip eden adamları artır. Özellikle Tanju ve İkra’yı takip edenleri. Annem çok evden çıkmıyor ama evdeki adamlara söyle dışarı çıktığında da tek göndermesinler.’’ ‘’Hallederiz ağabey de ben bizim adamlara birini daha takip ettiriyorum haberin olsun.’’ ‘’Anneni diyeceğim de onun olduğu evi zaten koruyorlar geriye bir tek Doktor kalıyor.’’ Korkut sessiz kalınca omzuna vurdu. ‘’Hala kabul etmiyor mu?’’ ‘’Fazla inatçı çıktı.’’ ‘’Şirin’e yakalanmışsınız. Dır dır edip duruyordu başımda benden nasıl saklarsın diye. Yeşim’i ikna edemiyorsun ama maşallah babası annesi ayrı, karım ayrı yakalanmadığın kimse kalmadı. Kızıyla iletişimin de ortada bir damatlığın eksik ha Doktor Korkut.’’ ‘’Sen yapma bari ağabey.’’ diye sitem etti Korkut. ‘’Babası fazla sertti. Kız babası olmanın verdiği sertlik değil de bizim dünyamızda gördüğümüz aşina olduğumuz o sertlik vardı. İş adamı dedi ama bilmiyorum bakışları, konuşma tonu, elimi sıkışı kafamı karıştırdı.’’ Genç adam yanındakine baktı. ‘’O kadar merak ediyorsan araştırsana.’’ ‘’Üstünkörü biraz bakındım da hakkında pek bir şey bulamadım. Yeşim’den dolayı uzatmak da istemedim. Ailesi sonuçta ayıp etmeyelim kıza.’’ ‘’Nasıl rahat edeceksen öyle yap.’’ ~~~~ Şirin önüne konan kitabı imzaladığında telefon kamerasına gülümseyerek poz verdi. ‘’Hilal’e çok kızdım. Can’ı affetmemeliydi.’’ diyen okuruna baktı. ‘’Bence de öyle yapmalıydı.’’ dedi tebessüm ederek. İkra ile daha önce anlaştıkları gibi saat dolunca bekleyen kalabalığa rağmen etkinliği sonlandırmışlardı. Dönüş yoluna geçmeden yemek yiyerek karınlarını doyurmuşlardı ve tekrar yola çıkmışlardı. Şehre yaklaştıkça Şirin hissettiği ağrıyı görmezden gelmeye çalışmıştı ama ağrı gittikçe artıyordu. ‘’İkra!’’ dediğinde sesi kısık çıkmıştı. ‘’Efendim.’’ diyen genç kıza baktı. ‘’Yeşim’i ara ve beni hastaneye götür.’’ Ayağını torpido gözüne dayayıp olduğu koltukta kıvranmaya başladı. Aşina olduğu bu ağrıyı neden çektiğini anlayamamıştı. İkra biraz daha hızlandı ve doktoru arayıp durumu söyledi. Hastaneye geldiklerinde Ayberk de oradaydı. İkra Yeşim’i aradığında Korkut yanında olduğu için durumu öğrenerek patronuna haber vermişti. Arabanın kapısını açtığında ağrıdan kıvranan karısını gördü. ‘’Şirin!’’ dediğinde acılı sesi duydu. ‘’Çok acıyor.’’ ‘’Hadi hastaneye girelim Doktor baksın.’’ Genç kızın arabadan inmesine yardım etti. Bir adım attı ama ağrıdan yürümekte zorlanıyordu. Kocası kucağına aldığında hızlı adımlarla hastaneye girdi. Ayberk sedyeye yatırdığında Yeşim muayene edip gerekli tahlilleri istemişti. ‘’Söylediğin her şeye dikkat ediyordum.’’ diyen Şirin’e Doktor cevap verdi. ‘’Tahlil sonuçların çıksın o zaman konuşalım tamam mı?’’ Yapılan ilaçla ağrısı dinmiş rahat bir nefes almıştı ama bitkin düşmüştü. Hastane yatağında yatarken kocası yanında bekliyordu. ‘’Biraz uyuyup dinlen.’’ Genç adamın sözleriyle gözlerini kapattı ama uyuyamamıştı. Aklı sürekli böbrek ağrısını tekrar neden çektiğindeydi. Aynı şeyleri yaşamak istemiyordu. Diyalize tekrar girmektense ölmeyi tercih ederdi. Geçen uzun sürenin sonunda Yeşim elinde tahlil sonuçlarıyla gelmişti. ‘’Ağrın var mı?’’ dedi. ‘’İlaç iyi geldi ama hafifte olsa var.’’ ‘’Böbreğinde kum görünüyor ve vücudun dışarı atana kadar o ağrıları çekeceksin. Onun dışında değerlerin iyi yetmezlik gibi bir durum yok için rahat olsun. Ağrıların için birkaç ilaç vereyim evde yatıp istirahat et daha sonra tekrar kontrole gel.’’ Şirin yanında oturan kocasının yakasına yapıştı. ‘’Lan şerefsiz, yeni manzara bul inşaattan anlarım diye gidip bana kum dolu böbreğini mi verdin?’’ Genç adam yakasındaki eli geri çekti. ‘’Hiç işim yoktu şu böbreğimin içinde kum varmış karıma vereyim de acısını o çeksin diye keyfine gidip bıçak altına yattım.’’ ‘’Geri al böbreğini diğerini ver. Sen çek acısını ben niye çekiyorum?’’ ‘’Adamı çenenle öldürürsün be kadın!’’ Ayberk yaka silktiğinde Yeşim araya girdi. ‘’Saçmalama Şirin, nakil olmadan önce her türlü kontrol yapılıyor. O kumu senin vücudun oluşturdu.’’ Şirin burun kıvırdı. ‘’Benim bedenim bile bana düşman anasını satayım. Ne istiyor şu böbreklerimden bir anlasam üç tane eskitti be doymadı hala.’’ Yeşim taburcu ettiğinde eve gelmişlerdi. Kocasının bedenine dayanmış halde yavaş adımlarla odaya çıktı. Üzerini değişmesine yine Ayberk yardım etmişti. Yatağa uzandığında kocasının kollarına sığındı. ‘’Piştt!’’ dediğinde kocası gözleri kapalı ‘’Hı!’’ dedi. ‘’Böbrekleri değişme imkanı olsa değişip benim yerime acıyı çeker miydin?’’ ‘’Kadın, böbreğimi vermişim hala yerime acı çeker miydin diye soruyorsun! Silah zoruyla o ameliyatı olmadık ya.’’ Şirin kaslı kollara biraz daha sokuldu. ‘’Ama bugüne kadar hiç açıkça sevdiğini de söyleyip aşk sözcükleri sıralamadın. Kadınım ya ben arada ruhum istiyor öyle şeyler.’’ Ayberk kollarındaki karısını göğsüne doğru çektiğinde alnından öptü. ‘’Şirin, ben öyle aşk sözcükleri söyleyip ergenler gibi seviyorum diyecek biri değilim. Sevdan kalbime bir kez yer etti mezara kadar da benimle gelir.’’ ‘’Tam bir krosun.’’ diyen genç kız başını dayadığı kasların sertliğiyle iç çekti. ~~~~ Sabah uyandığında yatakta tek başınaydı. Ağrısı hala devam ediyordu. Doktorun verdiği ilaçları içip yatmaya devam etti. Ağrının verdiği zorluğu unutmak için telefonuyla uğraşıyordu. Sosyal medyada dolaşan fotoğrafa dikkatle baktı. Dün hastanenin önünde kocasının kucağında çekilmişti. Gecenin bir vakti kendisini kim tanıyıp çekmişti? Kendi hesabında dün imza gününde paylaşılan fotoğrafın altındaki yorumlar hep bu yöndeydi. İSmİn; İyi misin? Bayıldın mı? Hamile misin yoksa? Gözlerini devirerek cevap yazdı. Şirine; Çekemem öyle dokuz ay hamilelik falan direkt doğurdum! PaPaTyA; Bulmuş öyle adamı kendini taşıtmak için bayılmıştır. Şirine; Bu aralar papatyalara alerjim var. Seni seviyor sevmiyor diye yolarım. K@sıM; Böyle bir güzellik önümde düşüp bayılsa üç gün kucağımda taşırım. Şirine; Ben sadece kocama bayılıyorum ki çok da zevkli oluyor sen de o zevki tatmak istersen yorumunu kendisine okutayım seni de bayıltsın. MrV; Helal olsun enişteye. Erkekler görsün de azıcık adamlık öğrensin. Şirine; Helalim tabi kız tapum onda haram olacak değilim ya. Adamlık öğrenilmez kocam gibi doğuştan olunur. Odanın kapısı açıldığında telefonu kenara bıraktı. ‘’Hayırdır kız kaynana sabah sabah rüyanda mı gördün de odama geliyorsun?’’ Rumeysa hanım gelininin söylediklerini duymazdan gelerek yanına gidip elindeki fincanı bıraktı. ‘’Sabah Ayberk söyledi bu çayı iç iyi gelir.’’ Fincanın içine baktı. Kırmızı rengi normal çay gibi değildi. ‘’Bu ne? Öleyim diye zehir mi getirdin?’’ ‘’Nerde o günler! Böbreğini temizler konuşmada iç hadi.’’ Fincanı gelininin eline tutuşturdu. Genç kız bir yudum içtiğinde tadıyla yüzü değişmişti. ‘’Çok iğrenç!’’ ‘’Söylenme tut nefesini tek yudumda iç.’’ Şirin söylenene uyup nefesini tutarak bir yudumda içti. Fincanı alan kadın odadan çıkıp gittiğinde arkasından bakıyordu. Kaynanası kendisini seviyor muydu nefret mi ediyordu bir türlü anlayamıyordu. Akşama kadar tekrar odadan çıkmadı. İlaçlar ağrısını hafifletse de tam kesmiyordu. Rumeysa Hanım’ın içirdiği çaydan sonra da sürekli tuvalete gidip durmuştu. Kocası eve geldiğinde doğrudan yanına gelmişti. ‘’Nasılsın?’’ ‘’İdare ediyorum.’’ Genç adam üzerini değişip karısının yanına geldiğinde alnından öptü. ‘’Seni böyle uslu görmeye alışkın değilim.’’ ‘’Hastayım çünkü.’’ Kocasının dizine yattı. ‘’Sevsene beni.’’ Saçlarına konan güçlü eli alıp yanağına götürdü ve avuç içini yanağına bastırdı. ‘’Ayberk, sen söyleyemesen de ben söyleyebilirim; Seni seviyorum.’’
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD