18

1882 Words
Eve döndüğünde akşam olmuştu. Bahçede tek başına oturmuş sigara içen karısının yanına gitti. Önü sigara izmaritleriyle doluydu. Biraz da içki içmişti. ‘’Dağıtmışsın yine.’’ dedi yanına otururken. Genç kızın elindeki kadehi alıp içindeki içkiyi tek yudumda bitirdi ve masanın üzerine bıraktı. Diğeri kadehi geri alıp içindeki buzu ağzına attı ve yemeye başladı. ‘’Evde iç dedin ben de evde içiyorum işte. Sen de ne yapsam beğenmiyorsun.’’ Evde içmesinin nedeni kocasının sözünü dinlemesi değildi. Sadece denk gelmişti. ‘’Delirme hemen.’’ Karısı tekrar sigara yakacağında engel oldu. ‘’Neredeyse iki paketi bitirmişsin. Ciğerlerine yazık.’’ ‘’Akşam akşam bastılar mı çöktün tepeme?’’ ‘’Senin için kaslarım ve ben her daim hizmete hazırım.’’ dedi gülerek. Karısının sabahki ruh hali hala değişmemişti ve düşünceleri her neyse dağıtmaya çalışıyordu. ‘’İstemem. Bugün havamda değilim.’’ Eli tekrar sigaraya uzandığında Ayberk engel oldu. ‘’Saçlarını kestirmişsin yine. Benden yakışıklı olmaya mı çalışıyorsun?’’ Şirin güldüğünde deliliği bir anlığına ortaya çıktı. ‘’Her halimle senden yakışıklıyım.’’ Enes ve Tanju yanlarına geldiğinde susmuşlardı. Enes masanın üzerini boşaltmak için sigara izmaritlerini boş kadehe doldurdu. ‘’Hanginiz sigara fabrikası açtınız?’’ dedi gülerek. Masanın üzeri boşalınca Tanju okey takımını yerleştirdi. ‘’Sıkıldık. Hazır dört kişiyken oyun oynayalım.’’ ‘’Eşli mi, tek mi?’’ dedi Şirin. ‘’Eşliyse kocamla eş olmam. Karşıma namussuz oynayacak biri geçsin.’’ ‘’Ben oynarım seninle.’’ diyerek Tanju cevap verdi. ‘’Haklısın ağabeyim fazla ağır takılıyor. Gerçi Enes ağabeyimin de ondan pek farkı yok.’’ Enes ensesine şaplak atınca eli acıyan ensesini tuttu. ‘’Sen nasıl bu kadar fırlama oldun bir de onu anlasak.’’ ‘’Didişmeyin.’’ Ayberk’in uyarısıyla başlayacak kavga sonlanmıştı. ‘’Oynayacaksanız düzgün oynayın. Taş çalma işine girmeyin acısını çıkarırım.’’ Masanın etrafına toplandıklarında Şirin ile Tanju karşı karşıya eşleşmişti. Oynamaya başladıklarında Ayberk yaptırdığı sandviçi zorla karısına yedirmek için uğraşıyordu. ‘’Senin yüzünden kilo almaya başladım.’’ ‘’Söylenme o sandviç bitecek.’’ dedi genç adam elindeki taşı atarken. Birkaç el daha döndüler. Şirin sandviçin son lokmasını çiğniyordu. Oyunun ilk anından itibaren taş çalsa da henüz elini açamamıştı. Fazla taşı attığında kocası uzanıp göğsüne sakladığı taşı aldı. ‘’Oha nasıl fark ettin?’’ dediğinde diğerinin bakışları sertti. ‘’Düzgün oyna.’’ Ayberk aldığı taşı masanın üzerine bıraktığında karısının pantolonunun beline sıkıştırdığı ve cebine sakladığı taşı da çıkardı. ‘’Yok ama artık yenge!’’ dedi Enes. ‘’Ne ara o kadar taşı sakladın?’’ ‘’Ben saklarım da ağabeyinde de maşallah göz var. Bugüne kadar hiç kimseye yakalanmamıştım.’’ Sıra Ayberk’e geldiğinde oyunu bitirmişti. ‘’Hile istemiyorum. Ya düzgün oynayın ya da bırakalım. Tadını kaçırmayın.’’ ‘’Çok sıkıcı bir insansın.’’ Şirin yeniden dağıtılan taşları ıstakasına dizdi. Her taş çalmaya kalktığında kocası fark edip engel oluyordu. Fazla dikkatliydi. Oyun bittiğinde kaybetmişti. Saat ilerlediğinde teker teker yatmak için odalarına çekilirken Ayberk birkaç işin üzerinden geçmem gerek diyerek çalışma odasına kapanmıştı. Çekmecedeki kitabı çıkarıp kaldığı sayfayı açtı ve okumaya başladı. … Kazadan sonra bir bebekmişim gibi benimle ilgileniyordu ve bu ilgisi hoşuma gidiyor şımartıyordu. Rahatça hareket edecek kadar iyileşmiş olsam da nazlanmaya devam ediyordum. Bilerek yaptığımın farkındaydı ama karşı çıkmıyordu. Gerçek kimliğini açıkça anlattığında biraz korkmuştum ama sonra göz ardı etmiştim. İçimde ona karşı oluşan duyguların farkındayken arkamı dönüp gidemezdim. Kazayla beraber tamamen doğaçlama bir şekilde evine yerleşmiştim. Her anında vardım her anımda vardı. İşe geri döneli de bir hafta olmuştu. Küçük hayatımdan mutluydum. İlişkimizin adı konmamıştı. Sevgili değildik ama yine de birlikteydik. Aramızdaki bu bağ nereye giderdi bilmiyordum yine de şimdiyi yaşayacaktım. İş çıkışı eve geldiğimde bir saat sonra O da geldi. ‘’Boncuk Gözlüm’’ dediğinde yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. ‘’Hoş geldin.’’ ‘’Nasılsın?’’ Kolu belime sarıldığında yanağımdan öptü. ‘’İyiyim. Tek başıma sıkılmıştım ama artık sen geldin.’’ Üzerini değişip salona geldiğinde elinde bir şarap vardı. ‘’Bu hafta yemek yemek yerine şarap içeceğiz. Yurtdışından özel getirttim. Dünyanın en iyi şaraplarından biri.’’ ‘’En azından bildiğim bir tat.’’ dedim gülerek. ‘’Evet ama bu en iyisi.’’ Şişeyi açtığında iki kadeh doldurup yanıma oturdu. ‘’Haftaya seni götüreceğim restoran yurtdışında pasaportunu hazır et.’’ ‘’Yok artık!’’ Uzattığı kadehi aldım. ‘’Bir yemek için yurtdışına mı çıkacağız?’’ ‘’Evet.’’ Kadehini kadehime tokuşturduğunda aynı anda birer yudum içtik. Tadı güzeldi, beğenmiştim. Bir kadeh iki kadeh derken neredeyse şişeyi bitirmiştik. Kafam biraz güzeldi. Sürekli anlattıklarına gülüyordum ve gülmekten gözlerimden akan yaşları durduramıyordum. Şarap kadehimi masanın üzerine koyduğumda başımı koltuğun arka tarafına dayadım. ‘’Başım dönüyor sanırım sarhoş oldum.’’ Eli yanağıma uzandı. ‘’Yanakların al al oldu. Çok tatlı görünüyorsun.’’ ‘’Sen de iki tane görünüyorsun.’’ dediğimde güldü. Bir süre eli yanağımda sadece yüzüme baktı sonra uzanıp dudaklarımı buldu. En son kazadan sonra öpmüştü bir daha yaklaşmamıştı. Engel olmadım aksine karşılık verdim. Öpmesi tutkulu bir hal aldığında bedenime daha çok yaklaştı. Sahiplenici bir konuma geçmişti. İzin vermem de sarhoşluğumun etkisi yoktu. Olanların farkındaydım. Biraz daha üzerime geldiğinde ben de koltukta geriye yattım. Eli bedenimde dolaşmaya başladı ve yavaşça pantolonumun düğmesini açtı. Kalbim çok hızlı atıyordu. Ona yakın olmak iyi hissettiriyordu. Yapacağı hiçbir şeye karşı koymadım. Tüm kıyafetlerim birer birer kurbanı olup yere atıldı. Kendi kıyafetlerini de çıkardığında tenlerimiz bütünleşmişti. Daha önce kimseyle birlikte olmamıştım ama yine de korkmuyordum. İstediğim tek şey Can’dı ve onun sevgisiydi. Ona ne zaman aşık olduğumu da bilmiyordum. Öylece olmuştu. Bunun için çaba göstermesi gerekmemişti. Bir yol bulup sessizce kalbime sızmıştı. O da aynı şeyleri hissediyor muydu? Yoksa sadece kadın olarak görüp mü sevişiyordu bilmiyordum ama düşünmek istemiyordum. İçime girdiğinde dudaklarımdan sadece zevk çığlıkları fırlıyordu. Bir insan bir insana nasıl bu kadar derin duygular hissettirebilirdi? Evinin salonundaki o koltukta kendimi her anlamda ona vermiştim. Benden almak istediği her şeyi kolayca çekip almıştı. … Ayberk kitabı sertçe kapattı. Karısının bir başkasıyla nasıl seviştiğini daha fazla okumak istemiyordu. Sigarasını yaktığında kitabı çekmeceye geri koydu ve çekmecede göz kırpan tesbihini eline aldı. Kullanmayı severdi ama düğünden sonra hiç eline almamıştı. Eski bir dosta kavuşmuş gibi hissetmişti. Sigarası bittiğinde kitabı geri çıkardı. Sinirlense de ne olduğunu öğrenmek için okuması gerekiyordu. Kaldığı sayfadan devam etmek yerine birkaç sayfa ilerisini açtı ve öyle okudu. … Uçaktan indiğimizde Japonya’ya gelmiştik. Hangi yemeği yiyeceğimizi bilmiyordum ama sadece bir yemek için buraya gelmek gerçekten delilikti. Açıkça edilmiş bir teklif olmasa da artık sevgiliydik ve öyle davranıyorduk. Can her şeyi önden ayarlamıştı. Taksiye benzeyen bir arabaya bindik ve önce kalacağımız otele geldik. Eşyalarımızı bırakıp dinlenmekle vakit kaybetmeden şehri gezmeye çıktık. Yanımızda dil konusunda bize yardımcı olan bir tur rehberi vardı. Yasa dışı işlerle uğraştığını biliyordum ama kazancını hayal edemiyordum. Böyle bir ülkede sadece ikimize özel tur rehberi, özel araç ayarlayacak kadar zengindi ki bence daha fazlası vardı. Açlıktan yerlerde sürünecek kadar gezdik sonra bir restorana geldik. İnsanların tabaklarındaki yiyecekleri görünce, ‘’Buraya balık yemek için mi geldik?’’ diye sordum. ‘’Evet.’’ dedi rahatlıkla. ‘’Önce yiyelim tadını sonra konuşuruz.’’ Bizim için rezerve edilmiş bir masa vardı. Yerimize yerleştiğimizde yemeğimizin gelmesi için bir süre beklemek zorunda kaldık. Tabak önüme konduğunda balığa bakıyordum. Görüntüsü tuhaftı. ‘’Canım enginarım.’’ dediğimde gülmeye başladı. ‘’Hadi tadına bakalım.’’ diyerek ilk lokmasını aldı ben de istemeye istemeye onu takip ettim. Tadı güzeldi ama biraz garip gelmişti. Alışkın olduğum balık tadı yoktu. Tabağım bitene kadar tek kelime etmedi. Hepsini bitirdiğimde ‘’Pekala, ben beğendim. Sence nasıldı?’’ diye sordu. ‘’Güzeldi ama bu balığı yemek için neden buraya geldik onu merak ediyorum.’’ Yüzünden bir gülümseme oluştu. ‘’Fugu balığı yedik. Yani dünyanın en zehirli balıklarından biri. Sadece özel lisanslı şefler tarafından hazırlanır yoksa zehirlenip ölürsün.’’ Gözlerim kocaman açılmıştı. Bir balık tarafından zehirlenme fikri korkutucuydu. Gözümün önünde yüzüm yeşile dönüp şişmişken dilim dışarıda ölmüş olduğum hayaller belirdi. ‘’Bana bu kötülüğü yapmış olamazsın.’’ ‘’Beraber yedik. Yani ölürsek beraber öleceğiz. Seni asla tek bırakmam.’’ Masanın üzerinden uzattığı elini tuttum. Zehirlendiğim hayaller silinmiş yüzüme aşık bir gülümseme yerleşmişti. ‘’Gerçekten bırakmaz mısın? Mesela bu balık bizi zehirleyeceği şekilde önümüze konsa ve sadece biriniz yiyerek öleceksiniz deseler ne yaparsın?’’ Tuttuğu elimden öptü. ‘’Hepsini severek yerim.’’ ‘’Çok tatlısın.’’ Restorandan çıktığımızda geç saate kadar sokaklarda gezmeye devam ettik. Yarın geri dönecektik uzun süreli gelmemiştik ve bizi kimsenin tanımadığı bu yabancı ülkede beraber olmanın tadını çıkarıyor kendimizi görünmez hissediyorduk. Beş adımda bir durup öpüşüyorduk. Yüzümüzde hiç silinmeyen bir gülümseme vardı. Aşk sarhoşu olmak ne demek şimdi daha iyi anlıyordum. Kalbimin atım hızı bir saniye bile normale dönmüyordu. Çok hızlıydı, düzensizdi. Aşkın kara sevda denen türüne kapılmıştım. ... Kendini zorlasa da okumaya devam edemedi. Bir insan nasıl bu kadar sevebilirdi? Karısı yazdığı bu duyguların aynısını hissetmiş miydi? Ne olmuştu da o adamdan ayrılmıştı? En çok merak ettiği ise kim olduğuydu? Karısını kendine aşık eden o adam kimdi? Kitabı tekrar çekmeceye bırakıp odaya çıktı. Üzerini değişip yatağın yanına geldiğinde kafa üstü yataktan sarkmış karısını düz bir şekilde geri yatırdı ve kendisi de yattı. Havanın sıcaklığına dayanamayınca üstünü çıkarıp baksırıyla kaldı ve o şekilde uykuya daldı. Şirin sabah mesanesinin verdiği sıkışıklık hissine dayanamayınca erkenden tuvalete gitmek için kalkmıştı. Uykulu gözlerle işini halledip geri döndüğünde kocasını sadece baksırıyla çıplak halde uyurken bulmuştu. Gözleri sevdiği kaslara takılı kalmıştı. Zorlukla yutkunup sırtını dönerek geri yattı ama bir daha uyuyamadı. O kasları görüp uyumak zaten mümkün değildi. Uykusunun hafif olduğunu biliyordu bu yüzden dikkat ederek arkadan sırtına sarıldı ama bu onu yatıştırmak yerine daha çok terlemesine neden olmuştu. En sonunda kocasını uyandırdı. Genç adam gözleri kapalı, ‘’Hayırdır, sen benden önce uyanmazdın?’’ dedi. ‘’Hep sana mı basacaklar bu defa da bana bastılar kalk.’’ diyerek kocasını dürtmeye devam etti. ‘’Anlamadım?’’ Ayberk yattığı yerde diğer tarafa dönüp uyumaya devam etti. ‘’Kalk ulan şerefsiz.’’ diye bağırdığında kocasının gözleri açıldı. ‘’Sabah sabah rüyanda mı gördün küfür ediyorsun!’’ Şirin hissettiği sıcaktan pijamasının yakasını çekiştirip duruyordu. ‘’Bana basan bastı diyorum kıymetlini dönüp uyumaya devam ediyorsun. Sen beni uyandırdığında nasıl ihtiyacını karşıladıysam kocam olarak sen de aynısını yapacaksın ya da kaslarını ortaya serip uyumayacaksın!’’ Yanındaki gülmeye başladığında göğsüne doğru yumruk attı. ‘’Gülme.’’ ‘’Sen yeter ki iste kadınım.’’ dediğinde karısını kendine çekti. ‘’Kaslarım emrine amade.’’ ‘’Demek emrime amade. Zevkten bağırtmayı beceremezlerse her santimini jiletle doğrarım.’’ ‘’Bakacağız artık.’’ Karısını öpmeye başladığında tamamen altına almıştı. Pijamasının düğmelerini çözüp çıkardığında aklına kitapta okuduğu sahneler gelince fazlasıyla rahatsız olmuştu ama düşüncelerini geri itmeyi bir şekilde başardı. Bunların hepsi ikisinin tanışmadığı bir zamanda olmuştu etkisinde kalmaması gerekirdi. Şirin pantolonunu diğerine fırsat vermeden çıkarıp yatağın ucuna itekledi. Ardından kocasının iç çamaşırına uzandı ve onu da çıkardı. Kaslı kolları sıkıca kavramış, kaslı göğsün her yerinden öpüyordu. Öpmesi biraz emmeye doğru ilerlemiş birkaç yeri morartmıştı. ‘’Üzerinde izim olsun ki sahipli olduğunu anlasınlar.’’ dediğinde kocası gözlerinin içine baktı. ‘’Anlamasalar ne olur? Evliyken başka kadına bakmak erkeklik kitabında yazmaz.’’ Şirin alaycı bir gülüş gönderdi. ‘’Çok krosun. Eline tesbih ayağına da beyaz çorap verdim mi tamamsın.’’ ‘’Tesbih koleksiyonum olduğu doğrudur da beyaz çorap sevmem.’’ Genç kızın kahkahası içine dolan dolgunlukla yarım kaldı ve yerini zevk çığlığına bıraktı. Çok geçmemişti ki kocasının eli ağzına kapandı. ‘’Şirin, ne olur biraz kısık sesle bağır evdeki herkese ne yaptığımızı ilan etmene gerek yok.’’ Ağzındaki eli geri çekti. ‘’Böyle bir kas kütlesinin altında sessizce nasıl kıvranabilirim? Rahatsız oluyorlarsa kulaklarını kapatsınlar ama utanıyorum dersen kaynanama kocamdan dayak yiyordum derim hem garibim mutlu olmuş olur.’’ ‘’O çenen hiç durmuyor.’’ dediğinde dudaklarından öptü. Karısını başka türlü susturmanın yolunu bulamamıştı. İçindeki gidiş gelişleri sertleştikçe karısı kapalı dudaklarına rağmen çığlık atmayı başarıyordu. Boşaldığında altındaki beden gerilmişti ve yaprak gibi titriyordu. Yanına yatan kocasının göğsüne başını koydu. ‘’Yalan söylemiştim. Zevk vermesen de bu kaslara jilet sürmeye kıyamazdım. Çok güzeller.’’ ‘’Evdekilerden biri o bağırmaların için tek kelime etsin o zaman göstereceğim sana birine nasıl kıyılıyormuş.’’ ‘’Sen ne dersen o sert yiğidim.’’ dedi alay ederek.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD