‘’Anne haber verseydik.’’ diyen Yusuf arabayı durdurdu. ‘’Habersiz gelinir mi?’’
‘’Sus!’’ diyen Sevinç Hanım geldiği yere bakıyordu. ‘’Haberli geleyim de hazırlık yapsın değil mi? Ben onu olduğu gibi göreceğim ki nasıl biri olduğunu anlayayım.’’
Arabadan inecekken oğlunun koluna çimdikleyince diğeri küçük bir çığlık attı. ‘’Zaten kızın ırzına geçmişsin hangi yüzle Yusuf’un annesiyim diyeceksem! Ne biçim evlat yetiştirmişsin diye yüzüme tükürse hakkıdır.’’
‘’Anne tecavüz etmişim gibi konuşma.’’ diye sitem ettiğinde bu defa annesinin çantası sırtına indi.
‘’Sus. Küçükken seni döveydim de şimdi dizimi dövmeyeydim. Nasıl nikahın olmayan birine el sürersin?’’
Genç adam sessiz kaldı. Çapkınlıklarından annesinin haberi yoktu tabi. Bu konularda çok katıydı. Eve gelen erkek misafirlerle tokalaşmaktan bile kaçınırdı. ‘’Hadi anne hadi. Git de gelinini gör.’’
‘’Gideceğim de başım yerde gideceğim. Eşşek oğlu eşek babası hariç.’’ dediğinde arabadan indi.
Evin zilini çaldığında çok geçmeden kapı açıldı. Karşısındaki kıza dikkatle baktı. Hafif kiloluydu, uzun kahverengi saçları tepesinde tokayla toplanmıştı. Ela gözleri parıldıyordu. Üzerindeki kıyafetleri derli topluydu.
Zeliha karşısındakinin kim olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sormasına fırsat kalmadan diğeri konuştu. ‘’Ben Yusuf’un annesiyim. Zeliha sen misin?’’
Şaşkınlık, korku, heyecan, panik hepsi bir araya toplanmış kalp atışlarını hızlandırmıştı. ‘’Evet Efendim. Lütfen, içeri buyurun.’’ diyerek kapıyı sonuna kadar açtı.
Sevinç Hanım ayakkabılarını çıkarıp eve bir adım attığına önüne konulan terlikleri giydi. Salona girdiklerinde gözleri etrafta geziniyordu. Evin derli toplu olmasını sevmişti.
Misafiri oturduğunda genç kız nasıl davranacağını pek bilmiyordu. Gerilmişti. ‘’Kahvenizi nasıl içersiniz?’’ diye sordu. Aklına gelen tek şey buydu.
‘’Orta şekerli.’’ dedi Sevinç Hanım. ‘’Ama öncesinde bir bardak suyunu içeyim.’’
Genç kız bardağa doldurduğu suyu getirirken diğerinin gözü üzerindeydi. Bardağın temizliğinden, nasıl tuttuğuna kadar her şeye bakıyordu. Suyu içip bardağı geri verdiğinde şimdiye kadar gördüğünden memnun kalmıştı. Kahvesi geldiğinde karşısına oturan Zeliha’yı incelemeye devam ediyordu. Yürümesi gibi oturması da terbiyeliydi.
‘’Oğlum evlenmek istediğinizi söyledi. Öncesinde seninle konuşmak istedim.’’ Genç kızın başı öne eğilmişti. ‘’Eğme başını.’’ diye gelen uyarıyla karşısındakine bakmak zorunda kaldı. ‘’Annen baban hayatta mı?’’
‘’Evet Efendim.’’
Sevinç Hanım kahvesinden bir yudum içti. Tadını beğenmişti. ‘’Görüşüyor musun? Yakınlar mı?’’
‘’Çok nadir. İkisi de bu şehirde ama kendi aileleriyle meşguller.’’
‘’Oğlum kulağıma bir şeyler fısıldadı.’’ dediğinde Zeliha’nın başı yine öne eğildi. Sıkıntıdan tırnağının kenarındaki deriyi soymaya başlamıştı. ‘’Her şey usulünce olsaydı daha güzel olurdu ama artık elden bir şey gelmez. Olan olmuş, can bulan bulmuş bize de üzerimize düşeni yapmak kalmış. Düğün işini uzatıp milletin diline laf vermeyelim. Ailenle konuşup onaylarını almak icap eder ama sen bunu ister misin? Karar sana ait.’’
‘’Ailemle samimiyetimiz yok. En son üç yıl önce görüşmüştük ve sadece beş dakika sürmüştü.’’
‘’En azından düğüne davet etmeyi düşün.’’ Oturduğu yerden kalkınca diğeri de onunla birlikte kalktı.
‘’İzin verirseniz elinizi öpeyim.’’ diyen genç kız uzanan eli öperek alnına koydu. Misafirini yolcu ettiğinde kalbi hala çok hızlı atıyordu.
Sevinç Hanım oğlunun beklediği yere gitti. Arabaya bindiğinde Yusuf beklentiyle annesine baktı ama ağzını açıp tek kelime etmiyordu. ‘’Anne bir şey söylesen de ben de rahatlasam nasıl olur?’’
‘’Beğendim. Terbiyeli kız.’’
‘’Söylemiştim.’’ diyen genç adam yüzünde gülümsemeyle arabayı çalıştırıp yola çıktı.
~~~~
Rumeysa hanım oğlunu karşısına almıştı. ‘’Enes’im sana bir şey diyeceğim ama delirmeyeceksin.’’
‘’Gene bir kızı beğendin değil mi? Anne kaç kez diyeceğim bana kız bakmaktan vazgeç istemiyorum diye.’’ Annesinin sürekli kız bakmasından bıkmıştı. Evlenene kadar aynısını ağabeyine yapıyordu o evlenince oklar kendisine dönmüştü. Tanju’nun yaşı küçük olmasa o okları geldiği gibi yönlendirirdi kardeşine ama onu da yapamıyordu.
‘’Oğlum kaç yaşına geldin evlenip kendi yuvanı kursan fena mı?’’
‘’Anne konuyu kapatsak mı?’’ Gidecekken annesi engel oldu.
Rumeysa Hanım bütün kozlarını oynamaya açıktı. ‘’Vallahi sütümü helal etmem. Analık hakkım için bir kez sözümü dinle.’’
‘’Hayda! Başladık yine süt muhabbetine. Anne sen bu aralar hamama da gitmedin nerede kimi gördün de beğendin? Çarşı pazar geziyor olsan diyeceğim orada gördün ama onu da yapmıyorsun.’’
‘’Bu defa ben gitmedim o bana geldi.’’ Oğlunun kolunu tuttu. ‘’Yengenin yanında çalışan kız var ya geçenlerde buradaydı. Akşam yemeğine kalmıştı hani hatırladın mı?’’
Enes şaşkınca annesine baktı. ‘’İkra’dan mı bahsediyorsun?’’
‘’Evet İkra. Maşallah nasıl terbiyeli, güzel kızdı. Ne olur gelin diye bu eve getirsen?’’
Neredeyse sevinç çığlığı atacaktı ama kendisini tuttu. ‘’Çok mu istiyorsun annem?’’
‘’Çok beğendim oğlum. O hamamdakiler gibi gözü açık da değil.’’
Enes yüzündeki ciddiyetle annesine baktı. ‘’Ne yapalım annem üzerimde hakkın çok. Madem sütümü helal etmem diyorsun git iste o zaman. Ağabeyim de sevmeden evlenmişti ama şimdi gayet mutlu ben de evlendikten sonra severim belki.’’
Annesi yanağından sulu bir şekilde öptü. ‘’Seversin oğlum niye sevmeyesin. Ağabeyin Şirin gibi birini sevmişken sen İkra gibi bir papatyayı her türlü seversin.’’
‘’Tabi papatya anne çok haklısın.’’ derken neşeyle giden annesinin arkasından bakıyordu. Keyfi yerine gelmişti.
Şirin yanına gelen kaynanasına baktı. Yüzündeki mutluluk açıkça okunuyordu. ‘’Hayırdır kız kaynana yeni gelin gibi otuz iki diş sırıtıyorsun?’’
Gelininin kolundan çekiştirip oturttu. ‘’Şirin, İkra ile konuşsana seni sayıyor belli sözünü de dinler.’’
‘’Ne konuşacağım?’’
‘’Enes ile bunların arasını yapalım. Oğlum kabul etmişken vazgeçmeden bağlayalım başlarını.’’
Şirin gülmeye başladı. Oğlu asistanına göz koyalı çok olmuştu kurşunları bile onun için yemişti de kaynanası ayakta uyuyordu. ‘’Eh, ne yapalım gider konuşurum.’’
‘’Şimdi git bekleme hadi.’’ diyen Rumeysa Hanım apar topar gelinini kovar gibi evden yollamıştı.
Şirin asistanının evine geldiğinde kendini rolü için hazırladı. ‘’İkra!’’ dediğinde diğeri soru dolu bakışlarını yüzüne çevirdi. ‘’Kaynanam dedi ki git İkra’yı ikna et oğlumla evlensin.’’
‘’Ne?’’ diyen İkra ağzındaki çayı geri püskürttü.
‘’Ne değil kız evet diyeceksin.’’
Genç kız eline aldığı ıslak mendille çayın bulaştığı yerleri silmeye başladı. ‘’Şirin Hanım, bu nereden çıktı şimdi durduk yere?’’
‘’Valla geçen bize geldiğinde seni çok beğenmiş tutturdu oğluma alacağım diye ee tabi Enes’in de işine geldi tamam dedi. Zaten sevgilisiniz evlenin gitsin işte.’’
‘’İyi de birbirimizi daha yeni tanıyoruz evlenmek için çok erken.’’
Şirin bir anda ağlamaya başladı. Yalandan ağlıyor olsa da çok gerçekçiydi ve gözünden yaşlar akıyordu. Başını asistanının omzuna gömdü. ‘’İkra, kaynanam dedi ki; Onu ikna etmeden gelirsen seni oğlumdan boşarım. Tam yeniden birini sevip aşık olmuşken, kötü günlerden kurtulmuşken kocasız mı kalayım? Zaten seviyorsunuz birbirinizi evlenerek devam edin işte sevdanıza.’’
Genç kız ne yapacağını şaşırmıştı. Patronunun ağlaması vicdanına yük oluyordu. ‘’Sizi üzmek istemiyorum ama evlilik için gerçekten çok erken. Belki sonra anlaşamayacağız, sevgimiz bitecek.’’
Başını dayalı omuzdan kaldırıp biraz sert çıktı. ‘’Bak bana önce evlendim sonra sevdim. Sevginiz biterse bir daha başlar.’’ Tekrar ağlamaya başladı. ‘’İkra sen kabul etmezsen ben eve geri dönemem. Valla nişan yapmaya ikna ol beni kurtar istersen düğün için bir yıl bekle.’’ Kaynanasının düğün için o kadar bekletmeyeceğini biliyordu. Nişanı yaptıktan sonra bir aya kalmaz düğünü de yapardı.
‘’Şirin Hanım ağlamayın. Bu dediğinize evet diyemem.’’
Ağlamasını artırdığında hıçkırıklarıyla sarsılıyordu. ‘’İyi kocamı arayayım da annesinin bizi boşayacağını söyleyeyim.’’ Ağlaması daha sesli bir hal aldı. ‘’Ben yiğidim olmadan ne yapacağım? Ama olsun senin için kendimi feda ederim ben.’’
Telefonu eline aldığında hala ağlamaya devam ediyordu. Ağlaması o kadar acı doluydu ki İkra vicdanını susturmayı başaramamıştı. ‘’Sadece nişan. Emin olmadan asla evlenmem.’’
Ağlaması anında durmuş yüzüne bir gülümseme gelmişti. ‘’Olur olur. Sen nişanı yap evlilik işini kaynanamla halledersiniz.’’
Gitmek için kalktığında genç kız misafirini yolcu etmek için kapıya kadar eşlik etti. ‘’Elti olacağız ne güzel.’’ dediğinde gülmeye devam ediyordu. ‘’Allah’ım evin en kısa boylusu olmaktan kurtulacağım.’’
‘’Şirin Hanım!’’ diye sitem eden sesi duyunca yine ağlamaklı bir hale büründü.
‘’Ben ne dediğimi biliyor muyum? Yiğidimden ayrı kalmayacağım diye sevinçten iyice delirdim işte. Sen kabul etmeseydin kaynanam beni asla o eve almazdı.’’
Eve geri döndüğünde kaynanası yolunu gözlüyordu. ‘’Ne dedi?’’
‘’Kız isteme hazırlıklarına başla.’’ dedi gülerek.
Rumeysa Hanım’ın keyfi yerine gelmişti. ‘’İsteriz isteriz de kimden isteyeceğiz? Ailesi yok demiştin?’’
Şirin kaynanasının yanaklarını tutup sıktı. ‘’İkra asistanım olabilir ama kız kardeşim gibidir yani ailemden isteyeceksiniz.’’
Odasına çıkarken Enes kolundan tutup bir kenara çekti. ‘’Yenge, İkra ile konuşmaya gitmişsin ne dedi? Kabul etmedi değil mi? Zaten sevgili olana kadar da süründürmüştü.’’
‘’Lan sen yengeni tanımıyor musun? Bugüne kadar elimden kim kurtulmuş? Nişana ikna ettim ama düğün kısmı siz de artık.’’
Şirin Enes’in sevincini görmezden gelerek odasına girip üzerini değişti. İkra’nın ağzından püskürttüğü çayla mahvolmuştu. Tekrar evden ayrıldığında soluğu babasının evinde aldı. Annesi de Elif’in yanından dönmüştü. ‘’Selam!’’ dediğinde sarıldılar.
‘’Enginar güzelim sen kilo aldıkça güzelleşiyorsun.’’
‘’Olmam gereken kiloya ulaştım daha fazlası yok.’’ dedi gülerek genç kız. ‘’Babam evde mi? Sizinle bir şey konuşacağım.’’
‘’Evde.’’
Babasının yanına geçtiklerinde hal hatır sorduktan sonra konuya girdi. ‘’Asistanım İkra ile Ayberk’in kardeşi Enes evlenecek ama İkra’nın kimsesi yok. Gelip sizden isteseler olur mu? Ailesinin eksikliğini hissetsin istemiyorum.’’
Selçuk Bey bir süre sessiz kaldı. ‘’Uygun olmaz kızım. Kendi kanımdan olmayan biri için Titanlara ayağıma gelin isteyin mi diyeceğim? Onlar da bunu kabul etmezler.’’
Sibel Hanım araya girdi. ‘’Neden etmesinler? Şirin değer veriyor olmasa gelip böyle bir istek de bulunmazdı.’’
‘’Siz kabul ederseniz onlar da ederler.’’ Babasına baktı. ‘’Düşünsene baba koskoca Titanlar kız istemek için bir kez daha ayağına gelecekler.’’ Sözlerinin vurgusunu iyi ayarlamıştı. Babası çoktan elindeki gücü hayal etmeye başlamıştı.
‘’Tamam gelsin istesinler o zaman.’’
Gece olduğunda kocasıyla odasına çekilince günün yorgunluğu üzerindeydi. ‘’Bugün çok koşuşturmacalı geçti.’’
‘’Aldım haberleri. İkra’yı nasıl ikna ettin?’’ diye sordu Ayberk.
‘’O da benim sırrım. Hatta babamı da ikna ettim. İstemeye gelirsiniz artık.’’
Yatağa uzanmış karısının üzerine eğildi. ‘’Sen aşırı tehlikeli birisin biliyorsun değil mi?’’
‘’Evet ama şu hayatta numaralarıma kanmayan bir kişi var ve o da şu an üzerimde durarak her yanımı istekle yakıyor.’’
Karısının dudaklarından öpmesi oldukça uzun sürmüştü. ‘’Herkes senin gösterdiğin yüzünü görüyor ama benim için çok açıksın. Ne kadar maske takarsan tak ardındakini görmek çok kolay.’’
Kocasının yakasından çekip ağırlığını biraz daha üzerine aldı. ‘’Ama ben senin aklından geçenleri anlayamıyorum ve bu çok sinir bozucu. Mesela karşımızdaki düşman için bir şeylerin peşindesin ama ne olduğunu bir türlü bulamıyorum. Adamların da aşırı sadık. Tek kelime etmiyorlar.’’
Ayberk karısının gözlerinin içine baktı. ‘’Senin için de açık olduğum zamanlar var.’’
‘’Evet sevişirken soyunduğun zamanlar ama şikayetçi değilim kaslarını görmeye bayılıyorum.’’ Kocasının gömleğinin düğmelerini açıp çıkardı. Kaslara hayran hayran bakıyordu. ‘’Şu kaslarınla aralıksız üç gün sik beni gıkım çıkmaz.’’
‘’Ben o zevki sana veririm de keşke sen de konuşurken küfür etmeyi bıraksan.’’
Şirin gülmeye başladı. ‘’Hani odada yalnızken istediğimi yapabilirdim.’’ Yüzünü kocasının yüzüne yaklaştırdığında dudakları çenesindeki kirli sakalın üzerinde gezinip kulağının hemen altında durdu ve olduğu yeri hafifçe ısırdı. ‘’Öyle hareketsiz duracağına siksene beni.’’
Sözleri diğerini harekete geçirmeye yetmişti. Üzerindeki kıyafetler parçalanırcasına çıkarılırken halinden memnundu. Kocasının sert halleri daha çok zevk veriyordu. İçini dolduran büyüklükle çığlık atınca diğerinin eli ağzına kapandı. ‘’Bir gün evdeki herkesi odaya toplayacaksın.’’
Ağzındaki eli geri çekti. ‘’Odaya ses geçirmez bölme yaptır o zaman. Zevkini istediğim gibi süremeyeceksem neden sevişiyorum?’’ Bakışları dolgun dudaklara kaydı. ‘’Susturmak istiyorsan da hep yaptığın gibi dudaklarını kullan.’’
‘’Tamam karıcığım.’’ diyen Ayberk çoktan öpmeye başlamıştı. Her hareketi sertti ve altındaki beden hareketlerine tepki verdikçe daha da sertleşiyordu.
Sevişmeleri bittiğinde birçok gece olduğu gibi Şirin çıplak halde kocasının üzerine yatmış kaslarının keyfini çıkarıyordu ve bu şekilde üst üste uyumuşlardı.