İkra yayınevine gitmek için evden çıktığında dışarıda bekleyen Enes ile karşılaştı. Dün geceki konuşmalarından sonra karşılaşmak istemiyordu. Görmezden gelerek yürümeye devam etti.
Genç adam arkasından gelip yolunu kesti. ‘’Kaçmaktan vazgeç.’’ dedi.
‘’İşe geç kalıyorum.’’
‘’Kalabilirsin. Gidiyoruz.’’ İkra’yı kolundan tutup yanında yürüttü.
‘’Nereye?’’
‘’Gidince görürsün.’’ İtirazlarını dinlemeden zorla arabaya oturttu. Şoför koltuğuna geçtiğinde tek kelime etmeden gaza bastı.
‘’Enes, nereye gittiğimizi söyleyecek misin?’’
‘’Hayır.’’ Biraz sert konuşmuştu. Dün gece pek uyuyamamış sabaha kadar İkra’nın söylediklerini düşünmüştü. Aklına gelen tek bir çıkar yol vardı.
Arabayı durdurduğunda diğer tarafa geçip kapıyı açtı. ‘’İn hadi!’’ dediğinde genç kız yavaşça indi. Geldikleri yeri anlamaya çalışıyordu.
‘’Burada ne yapacağız?’’
‘’Dün demedin mi kardeş olup olmadığımızı bilmiyorum diye. Annemin bizden gizlediği bir kardeşim olmadığına eminim ama için rahat etsin diye DNA testi yaptıracağız.’’ Yüzüne şaşkın halde bakana gülümsedi. ‘’İtiraz istemiyorum.’’ dediğinde elinden tutup yanında yürüttü.
Laboratuvara girdiklerinde gerekli işlemleri yaptırdılar. İkra hala olanların şaşkınlığını yaşıyordu ama itiraz etmemişti. İstenen numuneleri verip dışarı çıktılar. Genç kızı yayınevine getirdi.
‘’Senin numaranı verdim sonuçlar çıktığında arayacaklar. O zamana kadar bir daha rahatsız etmeyeceğim. Sonuçlar çıktığında da ararsan benimle bir ilişkiye başlamak isteyip istemediğini konuşuruz.’’
‘’Teşekkür ederim.’’ Arabadan inip yayınevine girdi. Yetişmesi gereken bir imza etkinliği vardı.
~~~~
Yusuf arabayı durdurduğunda Zeliha aşağı indi. Bugün Şirin’in imza etkinliği olduğu için izinliydi. Genç adam ardından inip arka taraftan poşetleri aldı ve beraber küçük kulübeye girdiler.
İçerisi küçük olsa da güzeldi. ‘’Güzelmiş.’’ diyen Zeliha etrafı inceliyordu. Bakışları tahta duvarda asılı tüfeklere kaydı.
‘’Dedem av hastasıydı. Küçükken beni de yanına alıp ormana gelirdi birkaç gece kalırdık bu kulübede.’’
Şöminenin önünde yerde duran postu gösterdi. ‘’Bu gerçek mi?’’
Genç adam elindeki poşetleri minik mutfak tezgahının üzerine bıraktı. ‘’Evet, dedemin öldürdüğü bir ayının postu. Avlanmanın canice olduğunu biliyorum ama dedem hastalık derecesinde takıntılıydı.’’ Duvardaki tavşan ayağını işaret etti. ‘’Onu Şirin avlamıştı. Dedem ölmeden bir yıl önce Şirin’i, beni ve Yalın diye bir arkadaşımız daha vardı üçümüzü beraber getirmişti.’’ Son sözlerle sesi biraz buruk çıkmıştı. Arkadaşının ölümünün verdiği hüznü tam atlatamamıştı.
Zeliha koltukların üzerindeki örtüyü kaldırıp katlayarak kenara koydu. ‘’Duvarlara asılı hayvan sergisini görmezden gelirsem güzel bir kulübe.’’
‘’Onların yerine bana bak.’’ dedi Yusuf her zamanki çapkınlığıyla. Zeliha’yı görene kadar her akşam farklı bir kızla takılıyordu ama onu gördüğü andan sonra yanından geçen güzel bir kıza bakmak bile aklına gelmemişti. Yıllarca takıldığı sayısız kadının ardından kendine diz çöktürecek olanı bulmuştu. ‘’Yemekler senden. Mutfak işinden hiç anlamam.’’ dediğinde genç kız yanına geldi.
‘’Elim lezzetlidir.’’ Poşetin içindekileri çıkarıp tezgahın üzerine yerleştirdi. İçki dolu poşeti de bir köşeye bıraktı.
Yemek hazırlamaya başladığında diğeri yanında uğraşıp duruyordu. Soyduğu salatalığın kabuğunu alıp alnına koydu. ‘’Sen yemek yaparken ben de güzellik maskeni yapayım.’’ dediğinde genç kız gülerek elini itti ve alnındaki kabuğu kaldırdı.
‘’Yapmasana.’’
Yusuf ‘’Şurada elma vardı onun kabuğunu da ekleyelim.’’ dedi gülerek ve meyveleri karıştırmaya başladı.
Zeliha limonu alıp önüne koydu. ‘’Sen de saçlarını yaparken bir kutu jöleyi boca edeceğine daha doğal yolları dene.’’
‘’İstersen gidip bir inek bulup ona yalatayım.’’ Elleri şekil verilmiş saçında gezindi.
‘’Daha güzel olur.’’ Genç kız gülerek çıkardığı tencereyi tüplü ocağın üzerine yerleştirdi ve diğer yemek malzemelerine yöneldi.
İkili baş başa vakit geçirirken Şirin önüne konan kitaplarını imzalayıp fotoğraf çektiriyordu. Uzamaya başlayan saçları göz hizasına indiği için sürekli geriye itmek zorunda kalıyordu. Durumu fark eden asistanı tel toka bulup saçlarını tutturması için verdi.
Tel tokayı hızlıca takıp telefon kamerasına gülerek poz verdi ve bir sonraki kitabı imzalamaya geçti. Hep olduğu gibi yine anlaşılan saatte bitirememiş süre uzadıkça uzamıştı.
Ayberk karısına söz verdiği için almaya geldiğinde küçük kalabalığı gördü. İşi uzadığı için geç kaldığını düşünürken erken geldiğini anlamıştı. Geri gitmek istedi ama fark edilmişti. Kalabalık grubun bağırışlarını duymazdan gelerek bir köşede oturup beklemeye başladı.
Fotoğraf çekilmek isteyenler olsa da duruşunun verdiği sertlikle kimse yanına yaklaşmaya cesaret edememişti. İki saat boyunca elinde tesbih sabırla bitmesini bekledi. Kalabalık sonlandığında toparlanmaya başlayan karısının yanına gitti. ‘’Bitti mi?’’
‘’Bitti.’’ dedi Şirin gülümseyerek.
‘’Beş dakikayı yüz yirmi dakika yaptın. Borçlusun.’’ diyerek biraz takıldı.
Genç kız kocasına yaklaşıp yüzüne baktı. ‘’O borcu gece ödeyeceğim.’’
‘’Hallederiz.’’ diyen Ayberk yanındakiyle beraber çıkışa yöneldi. Karısı elini tuttuğunda ince parmakları sıkıca kavradı.
Arabaya bindiklerinde Şirin sosyal medya hesabına girmişti. Etkinlik boyunca İkra çektiği fotoğrafları hesabından paylaşmıştı ve yorumlar şimdiden dedikoduya dönmüştü.
HNDMH; Oha kızlar gördüğüm şaka mıydı? Kocasına taş gibi dedik de adam bildiğin Ares’in vücut bulmuş hali.
Şirine; Kocam Ares ise ben de Afrodit’im.
CAndY; Canım yazarım kocalarımızı değişelim mi? Benimkinin bir göbeği var yastık niyetine kullanırsın. İş görür yani.’’
Şirine; Doktorum sağlığın için yastık yerine kas kullan dedi.
İsmHN; Bugüne kadar oyuncu ajansları nasıl gözden kaçırdı diyordum da Ares’imiz sosyal medya kullanmıyormuş.
Şirine; Şu konuda anlaşalım canlarım kocam için sadece ben varım, bir tek ben varım ve hep ben varım.
MeMo; Bu kızlar kocanı yerler Şirine sonrasında gerçek kaslı bir erkek istersen ben buradayım.
Şirine; Kaslarını nereye sakladın? Gören var mı? Ben göremedim!
‘’Kendi kendine neye gülüyorsun?’’ diyen Ayberk karısının elindeki telefonu çekip aldı ve açık sayfaya baktı. Yorumları gördükçe gözü seğirmeye başlamıştı. ‘’Arkamdan dedikodumu yapacak başka kimse bulamadın mı hayranlarınla abuk sabuk konuşuyorsun?’’ Fotoğraflara bakmaya devam ederken arabasını yıkarken çekilmiş fotoğrafı gördü ve altına yazanı. ‘’Senin araban? Arabam ne zaman senin oldu?’’ Şirin telefonunu geri almak istedi ama vermedi.
‘’Tek takıldığın arabana arabam demiş olmam mı? Kocam değil misin senin olan her şey aynı zamanda benim değil mi?’’
‘’Benim olan her şey senin ama arabam sadece benim.’’ Fotoğrafı hızlıca sildi. ‘’Bir daha bunu yapma.’’ Telefonu diğerinin kucağına bıraktı.
‘’İyi be.’’
Eve geldiklerinde akşam olmuştu. Diğerleri yemeğe başlamak üzereydi. Şirin yerine oturduğunda kocası yanına oturmak üzereyken Ahmet Dede torununu bastonuyla dürterek kenara ittirdi. ‘’Benim o kız benim. Git kendine başkasını bul.’’
‘’Tövbe tövbe.’’ diyen Ayberk yan taraftaki sandalyeye oturdu. ‘’Anne, dedemin doktor kontrolü ne zaman?’’ Ahmet Dede normalde kendileriyle yaşıyordu ama düşman ortaya çıktıktan sonra Rumeysa Hanım yanlarında tehlikede olmaması için kız kardeşine göndermişti. Şimdi de rutin doktor kontrolleri için gelmişti ve birkaç güne tekrar geri dönecekti.
‘’Yarın götüreceğim.’’
Şirin yaşlı adamın tabağına yemeklerden koyup yemesine yardım etti. Elleri titrediği için çatal kaşığı tutmakta biraz zorlanıyordu.
‘’Dedemin de bir ayağı çukurda ama kız gördü mü ayağı geri çıkıyor.’’ Enes’in sözlerine ağabeyinden tepki geldi.
‘’Yemin ediyorum bu konuda dedem dışında laf söyleyenin canını yakarım.’’
‘’Sen gece niye yanıma gelmedin? Bu hergeleye seni bekleyeceğim dedim zorla uyuttu.’’ Parmağı Tanju’ya uzanmıştı.
Genç kız gülmemek için kendini tutuyordu. ‘’Boşver dün geceyi delikanlım bu gece ben uyuturum seni.’’
‘’Baba bak çocukların yanında böyle konuşma ayıp oluyor.’’ Cavit Bey araya girerek konuşmalara engel olmak istemişti.
‘’Onların daha yaşı küçük anlamazlar.’’ diyen Ahmet dede Şirin’in uzattığı yiyeceği ağzına aldı.
Berrak ağzındaki sakızı tabağın kenarına bırakıp yemeğinden bir lokma yedi. ‘’Valla dedem en son annemin gün arkadaşlarına laf atıyordu. Orada bir doktora götürdük ama böyle idare edeceksiniz dedi.’’
Yemek tatlı atışmalarla geçip bitmişti. Saat ilerleyince de Ahmet dede Şirin olmadan yatmam diye tutturmuştu. Genç kız yaşlı adamı odasına çıkarıp üzerini değişmesine yardım etmiş yatağına yatırmıştı.
‘’Hadi artık uyku vakti delikanlı.’’ dediğinde örtüyü üzerine örttü.
Yaşlı adam uyuduğunda ışığı kapatıp kendi odasına geçti. Ayberk, ‘’Uyudu mu?’’ diye sorduğunda başıyla onayladı.
‘’Deden çok tatlı.’’ Kocasına doğru yaklaşıp dudaklarına uzandı. ‘’Borcumu ödeyeyim.’’
‘’Ödemezsen faiziyle alırım.’’ Genç kızı belinden tutup kendine çektiğinde dudaklarına bıraktığı öpüşü sertti. Yatağa doğru yürütüp yatırdığında üzerine uzandı. Kot pantolonun düğmesini açıp çıkardığında öpmeye devam ediyordu. Karısının elleri kendi pantolonuna uzandığında açılan kapıyla hızla geri kalkıp yatağın örtüsünü karısının üzerine çekti.
Küfredecekken dedesini görünce laflarını geri yutup derin bir nefes aldı. ‘’Dede ne işin var burada?’’
‘’Bu çıtır beni bırakmış yine tek başıma.’’
Şirin örtüye sarılmış gülüp duruyordu.
‘’Gülme!’’ diye gürledi Ayberk ve dedesini odadan çıkardı. Sesine annesi de odasından çıkmıştı.
‘’Gece gece niye bağırıyorsun oğlum?’’
‘’Ne olacak dedem Şirin diye gelmiş odaya dalıyor.’’ Dedesini odasına götürdüğünde yatağına yatırdı. ‘’Dede uyu artık.’’ dedi. Nazik olmaya çalışıyordu ama karşısındaki fazla inatçıydı.
‘’Uyumam. Çıtırımı istiyorum ben.’’
Rumeysa Hanım gelip babasının yanına oturdu. ‘’Oğlum, sen git hadi ben ilgilenirim babamla.’’
Ayberk odaya geri döndüğünde karısı uyumuştu. Daha fazla üstelemeden yanına yatıp gözlerini kapattı.
~~~~
Yemeklerini yemiş, ormanda gezintiye çıkmış ve güzel bir film izlemişlerdi. Gecenin soğuğunu kırmak için yaktıkları şöminenin yanında oturmuş şaraplarını içiyorlardı. Yusuf boşalan kadehini doldurdu. ‘’Neden bölümünü okuduğun işini yapmıyorsun?’’
‘’Yapıyordum ama en son biri sarkıntılık ettiği için yüzüne yumruk atmıştım sonra utanmadan beni şikayet etmişti ve müdür de müşteri önemli diyerek işten kovmuştu. Şirin Hanımla o dönem tanıştım.’’
Aynı anda kaç dil konuşuyorsun?’’
‘’İngilizce, Fransızca ve Korece’yi iyi biliyorum. Biraz da Almanca var ama henüz o dil üzerine öğrenmeye devam ediyorum.’’ Kovulana kadar tur rehberliği yapıyordu ama işsiz kalınca İkra’nın getirdiği teklifi severek kabul etmişti ve Şirin’in verdiği maaş diğer işinden daha fazlaydı.
Genç adam Zeliha’nın omzuna dökülmüş saçını parmağına doladı. ‘’İstersen döveyim o müdürü.’’
Diğeri gülerek karşılık verdi. İçtiği şaraptan dolayı biraz çakırkeyif olmuştu. ‘’Gerek yok. Kovduğunda ofisinin camlarını kırmıştım.’’
‘’Sessiz duruyorsun ama içinde yatan bir aslan var.’’
Elindeki kadehten biraz daha içti. ‘’Arada herkes kadar ben de deliriyorum ama kesinlikle Şirin Hanım kadar olamam.’’
‘’Şirin raporu eksik bir deli.’’ Yusuf keyifle bir kadeh daha doldurdu.
İçki şişesi boşaldığında yenisini açtılar. Yerdeki boş şişeler biterken sarhoşlukları arttıkça artıyordu. Hareketlerini kontrol edememeye başladıklarında dudakları birleşmişti.
Zeliha görmek istemediği ayı postunun üzerine yattığında diğeri de üzerine eğilmiş her yerinden öpüyordu. Ne yaptıklarının farkında değillerdi ve sabah uyandıklarında hiçbirini hatırlamayacaklardı.
Tamamen çıplak kaldıklarında yanan ateşin karşısında bütünleşmişlerdi. Birbirlerine duydukları sevgi her şeyin ötesindeydi. Yusuf genç kızın içinde gidip gelirken kulağına fısıldadı. ‘’Sana aşık oldum. Evlenelim mi?’’
Diğeri nefes nefese kalmıştı. Zevkin içinde kaybolmuştu. ‘’Olur evlenelim.’’ dediğinde sesi kısık çıkmıştı.
Sevişmeleri bittiğinde yerde ateşin karşısında çıplak halde sarmaş dolaş sızmışlardı.
Ertesi gün öğlene doğru ilk kendine gelen Zeliha olmuştu onu Yusuf takip etmişti. Sarhoşluktan kalan bitkinlik, baş ağrısı bedenlerini sarmıştı. ‘’Çok kötüyüm.’’ diyen genç kız olduğu yerde doğrulduğunda çıplaklığını fark etmişti. Bedenine yayılan panik dalgasıyla ‘’Yusuf, biz ne yaptık?’’ dedi.
Diğeri de yattığı yerden doğruldu. ‘’Bağırma başım çatlıyor?’’
‘’Başlatma şimdi başına!’’ Birbirine dolanmış kıyafetler arasında kendi kıyafetlerini bulmaya çalışıyordu.
Yusuf biraz daha kendine geldiğinde önce karşısındaki çıplak kadına sonra kendine baktı. ‘’Siktir!’’ dediğinde yerden aldığı pantolonunu üzerine geçirdi.
Hızlıca toparlanıp giyindiklerine konuşamıyorlardı. İkisi de en son içtiklerini hatırlıyordu devamı yoktu.
‘’Belki olmamıştır.’’ diyen Zeliha bunun doğru olmadığını biliyordu çünkü daha önce kimseyle sevişmemişti ve ilkini verdiğinin nişanesi postun üzerinde parıldıyordu. ‘’Ne diye o içkileri aldın ki?’’ diye bağırdı.
‘’Ben aldıysam sen de içmem demedin.’’ Yusuf savunmaya geçmişti.
‘’Engel olsaydın işine geldi tabi.’’ Bu defa daha yüksek sesle bağırmıştı.
‘’Sapıkmışım gibi konuşma. Kimse kimseyi zorlamadı. İkimiz de kendi istediğimizle içip sarhoş olduk.’’
Zeliha hızlıca eşyaları toplamaya başladı. ‘’İşe de geç kaldım. Buradan dönene kadar akşam olur.’’ Elindekini yere fırlattı. ‘’Ben bunu nasıl yaptım?’’
Diğeri yanına geldiğinde öfkeli kıza sarıldı. ‘’Biraz sakinleşmeyi dener misin? Aklı başında insanlarız çocuk değiliz. Olmuşu da geri getiremeyiz. Şirin de dert etmen gereken biri değil.’’
‘’İlkimin böyle olmasını istemiyordum. Hiçbir şey hatırlamıyorum.’’
‘’Hatırlama konusunda ben de aynı durumdayım.’’ Geri çekilip yüzünü avuçlarının içine alıp gözlerine baktı. ‘’Zeliha şu konuda anlaşalım. Birbirimizi yeni tanıyoruz ama seninle gönül eğlendirmiyorum. Bir gece yaşadık oldu bitti deyip arkamı dönüp gidecek değilim. Benden yana lütfen içinde bir şüphe olmasın.’’
Genç kız daha fazla konuşmak istemiyordu. Hatırlamadığı gecenin etkisi üzerindeydi. Geri dönerken Şirin’i arayıp gelemediği için türlü bahaneler uydurmaya çalışırken, ‘’Yusuf’a benden selam söyle.’’ deyip telefonu kapatmıştı.
Evinin önünde arabadan inerken genç adam ‘’Sonra görüşürüz!’’ dese de cevap vermemişti. Eve girince aptallığı için kendine söylenip duruyordu.