15

1770 Words
Kitabı kapatıp çekmeceye geri koydu. Aklı karısının yan tarafındaki yara izindeydi. Bu şekilde mi olmuştu? Gerçekten kendi yaşadıklarını Hilal karakteriyle mi anlatmıştı? Birbirlerinden çok farklıydılar. Karısı Hilal gibi güçsüz biri değildi. Kitabı okurken hangi noktaların doğru olduğunu anlamaya çalışıyordu. Şirin geçmişte birine aşık mı olmuştu? Gerçek buysa O kişi kimdi? Kendi dünyalarından biri miydi yoksa sıradan biri mi? Eğer normal biriyse kendi gücünü Can karakterine verip onun güçsüzlüğünü de Hilal’e mi vermişti? Kitapta sürekli yemek yiyorlardı ve bunu eğlenerek yapıyorlardı. Yazılanların doğru olduğunu varsayarsa ne olmuştu da yemek yemeyi unutacak birine dönüşmüştü? Ayrıca sürekli Hilal’in gözlerini vurgulamıştı. Karısının gözleri mavi değildi kaçırdığı bir nokta vardı. Gözlerin yerine dile getirmek istediği neydi? İkra neden açıkça anlatmamıştı da böyle bilmecelerin arkasına sığınmıştı? Ne olursa olsun Şirin ile evlenmişti artık karısıydı ve onu korumak namus borcuna eşdeğerdi. Bu işin peşini bırakamazdı karakterinde bu yoktu. Odaya geri çıktığında karısı bıraktığı gibiydi. O deli dolu dönmeleri yoktu. İçkiyi fazla kaçırdığı belliydi. Üzerini değişip yatağa girdi. Aklındaki düşüncelerden uykuya geçmesi saatlerini aldı. Sabah telefon sesine uyanmıştı. Karısının üzerinden geliyordu ses ama uyanmamakta kararlıydı. Pantolonunun cebinden telefonu çıkarıp aldı ve ekrana baktı. ‘Elifcik’ yazıyordu. Başkası olsa açardı ama kardeşinin aramasına asla cevap vermezdi. Evli bir kadını geçmişte sözü verilmiş biriyle konuşmak zorunda bırakmazdı. Telefon kapandığında ikinci kez tekrar çalmaya başladı. Önemli olabileceği düşüncesiyle karısını uyandırmaya çalıştı. ‘’Şirin, kardeşin arıyor.’’ Dudaklarından bir ‘ıı’ sesi yükseldi ve yattığı yerde dönüp uyumaya devam etti. ‘’Şirin uyan!’’ diye öyle bir bağırdı ki diğerinin uyuması mümkün olmadı. ‘’Ne var be bastılar mı gene?’’ Yatakta takla atar bir pozisyona geçti. ‘’Zaten başım çatlıyor.’’ ‘’Kardeşin üst üste arayıp duruyor. Belli önemli al da aç.’’ Genç kız eline tutuşturulan telefonu açıp kulağına götürdü. ‘’Yemin ediyorum uykumdan uyandırmana değecek bir şey söylemezsen olduğun yere gelir seni babama bırakmadan ben öldürürüm.’’ ‘’Abla!’’ diyen genç kızın sesi fazla heyecanlıydı. ‘’Teyze oluyorsun!’’ ‘’Ne oluyorum?’’ Şirin doğrulup oturur pozisyona geçti. ‘’Hamileyim.’’ ‘’Kaynanam gelini ben olduğum için çok üzülecek.’’ dediğinde bir an duraksadı. ‘’Ne dedin? Bir daha söyle bakayım!’’ Elif’in heyecanlı sesi bir kez daha duyuldu. ‘’Hamileyim. Bir bebeğim olacak.’’ ‘’Kapat telefonu. Üç tur sevinip seni arayacağım.’’ diyerek telefonu bir kenara fırlattı. Olduğu yerde kocasının üzerine atladı. ‘’Şu an çok mutluyum.’’ Ne kadar sert atlamış olsa da kocası ağırlığını hissetmemişti bile. ‘’Ne olmuş?’’ ‘’Yeğenim olacakmış.’’ Gülerek karısına baktı. ‘’Teyze olacaksın diye sevineyim mi yoksa yeğeninin deli bir teyzesi olacak diye üzüleyim mi?’’ Şirin kocasının kulağını çekti. ‘’Görürsün bir hafta vermeyeceğim sana git kendini becer.’’ Üzerinden kalkacakken beline sarılan kollar engel oldu. ‘’O meseleyi konuşuruz da konuşmamız gereken başka mesele var.’’ ‘’Ne? Yine Elif konusunu mu soracaksın? Çok merak ediyorsan söyleyeyim. Babam seninle evlendireceğini söylediğinde sevgilisiyle kaçıp bana sığındılar ben de babam Caner’i öldürüp Elif’i seninle evlendirmesin diye ben evlenirim dedim.’’ Ayberk’in konuşacağı bu değildi ama böylece evleneceği kişinin bir anda değişmesinin sebebini de öğrenmiş oldu. ‘’Onu sormayacaktım. Dün yaptığın saçmalığın sebebini soracaktım. Tek başına öyle bir mekanda sızıp kalacak kadar nasıl içebilirsin?’’ Şirin umursamazca omuz silkti. ‘’Canım istedi içtim bir sebep arama. Ayrıca Ramazan’ı tanırım sabaha kadarda orada kalsaydım kimsenin bana dokunmasına izin vermezdi. Onun rahatlığı da vardı tabi.’’ ‘’Bir daha sarhoş olup sızacak kadar içme. İçeceksen de evde iç güvende ol.’’ Alayla ‘’Hı hı olur.’’ diyerek başını kocasının göğsüne yatırdı ve kardeşini aradı. Yarım saat boyunca doğacak bebekle ilgili konuştular. Telefonu kapattığında üstünde yattığı bedene daha çok sarıldı. ‘’Kaslarına yatmak çok güzel.’’ ‘’Ama sana sarılmak hiç güzel değil. Kemiklerin batıyor. Kilo al biraz.’’ Kaslı bedenin üzerine biraz daha yerleşti. ‘’Sus, kaslarınla aramıza girme. Aşk yaşıyoruz şurada. Biraz saygı duy.’’ Genç adam karısını kendine çektiğinde yüzleri aynı hizaya gelmişti. ‘’Aşık mı olduk? Ne zaman? Seni sarhoş halde etraftan toplamaktan fark edemedim herhalde.’’ ‘’Sen kimsin ki sana aşık olayım? Ama kaslarına aşığım.’’ Başını kocasının boyun girintisine yerleştirdi. ‘’Bundan sonra uyuyacağımda yatak olarak kaslarını kullanacağım.’’ ‘’Sen böyle yılan gibi bedenime dolanmış halde üzerimde yatarsan ben ne kadar hareketsiz kalabilirim bir de onu düşün.’’ Şirin’in yüzünde bir gülümseme oluştu. ‘’Sana basanlar basıyor farkındayım da görmezden geliyorum.’’ ‘’Öyle mi?’’ Üzerindeki karısını bir anda çevirip altına aldı. ‘’O basanlar biraz da sana bassın.’’ Dudakları buluştuğunda ikisi de istekliydi. ‘’İki kez versem kahvaltıdan muaf olur muyum?’’ Ayberk’in eli karısının bacak arasına kaydı ve avuçlayıp sıktı. ‘’İstersen sonsuz kere ver yine de muaf olmazsın ama sana bugünlük bir güzellik yapıp annemden kurtaracağım.’’ ‘’Gerçekten mi? Kaynanamı öldürecek misin? İşte şimdi sana aşık olabilirim.’’ Kocasını yakasından kendine çekip daha sert öptü. ‘’Deliler bile senin yanında akıllı kalır.’’ Sözlerle sesli bir kahkaha attı. ‘’Çok konuşma da işine bak.’’ Kıyafetler bir bir çıktığında ikisi de anın zevkine kapılmıştı. Genç adam karısını tamamen altına almış her dokunuşuyla inletiyordu. Acele etmeden bedeninin her noktasından öpüp, okşadı. İçine girdiğinde Şirin’in inlemeleri artmıştı. Sevişmeleri evlendikleri günkü sevişmelerinden farklıydı. İlk zamanlar yine zevkini sürüyorlardı ama evliliğin gerekliliği gibi görüyorlardı şimdi ise değişen bir şeyler vardı. Sadece birbirlerine alıştıkları için böyle olduğunu düşünseler de her kış yaza gebeydi. Kuruyan ağaç bir damla güneş ışığıyla yeniden çiçek açarken toprağın altına gömülüp karanlığa hapsolan tohum bir yudum suyla yeşerip gökyüzüne kavuşurdu. Yere düşüp dizini kanatan bir çocuğun acısı annesinin öpmesiyle geçecek kadar mucizevi ve kolayken kendini öldürmeyi seçen bir kalp tatlı bir meltemle yeniden atmaya başlayabilirdi. Hangi yolu seçersen seç hayat her zaman dengesini kurardı. Ayberk geri çekildiğinde Şirin hareketsiz yatmaya devam etti. Bütün kasları gevşemişti ve kıpırdayacak kadar bile gücü kalmamıştı. Kocasının yakıp uzattığı sigarayı geri çevirdi. ‘’Ee, kaynanamdan beni nasıl kurtaracaksın?’’ ‘’Kahvaltıyı dışarıda yapalım. Bugün acil ilgilenmem gereken iş yok. Biraz yaz havası alır kafa dinleriz. Yaka silktim valla sizin gelin kaynana kavganızdan.’’ Genç kız gülerek zor da olsa yattığı yerde yan döndü. ‘’Kavgayı her zaman annen başlatıyor.’’ ‘’Biliyorum. Annem klasik kaynanalardan ama sen de hiç alttan almıyorsun. Neyse hadi hazırlanıp gidelim. Senin aksine ben acıkan bir insanım.’’ ‘’Ye tabi yiğidim. O kaslarını beslemen lazım.’’ Şirin güle eğlene banyoya girdi. Hazırlanıp garaja indiklerinde gözü klasik arabadaydı. ‘’Bununla gidelim mi?’’ dedi. Ayberk için arabası kıymetliydi. Kirlenmesin diye yanına kimseyi bindirmezdi. Kısa bir an düşünse de sonra anahtarını alıp kapıyı açtı. ‘’Kapının kenarına ayağınla basma yürüyerek gelirsin.’’ ‘’Anlaşıldı.’’ dedi elini alnına götürüp selam vererek. Arabaya bindiğinde kocasının hassasiyetini bildiği için dikkat ediyordu. Garajdan bahçeye çıktıklarında Tuz ile oynayan Tanju’yu görünce laf atmaya başladı. ‘’Oğlum, ısır şunun totosunu yoksa kaynanamı senin üzerine salarım.’’ Tuz sözlerle yanındakinin paçasını çekiştirdi. Tanju arabaya yaklaştığında ağabeyi durmuş dış kapının açılmasını bekliyordu. ‘’Ağabey on yedi yıldır kardeşinim şu arabaya yalvar yakar sadece bir kez güç bela bindirdin. Yengemle evleneli üç ay bile olmadı binmesine izin veriyorsun.’’ Şirin uzanıp başına şaplak attı. ‘’Karısıyım oğlum ben. Erkek dediğin her zaman son sözü söyler o da tamam karıcığımdır. Öğren bunları yoksa evde kalırsın.’’ Tanju ağabeyine baktığında o da karısına destek çıktı. ‘’Doğru söylüyor.’’ ‘’Yok, ben tamam kocacığım diyeni bulacağım.’’ Genç kız karşılık verdi. ‘’Bence kaynanam sana tamam anneciğim diyeni bulacak. Ne de olsa benden ağzı yandı sizi üfleyerek yer artık.’’ Açılan kapıyla bahçeden yola çıktılar. Uzun bir süre yol gittiler ve şehirden uzaklaştılar. ‘’Bu kadar uzakta kahvaltıyı nerede yapacağız?’’ ‘’Halit ağabeyin mekanına gidiyoruz. Arkadaşlarla takılırız sık sık çok güzel yerdir.’’ Bir süre daha yol gittiklerinde kumsalın başlangıcında durup arabayı park ettiler. Kumlardan oluşan patika bir yola girdiler. ‘’Evli olmasak beni kaçırıyorsun diye düşünürdüm. Nereye geldik böyle?’’ diyen Şirin’in bastığı yerdeki kum çıkıntısı aşağı kayınca kocası tutup düşmesine engel oldu ve el ele yürümeye devam ettiler. ‘’Evden çıkmadan söyleseydin spor ayakkabı giyerdim. Topukluyla yürünmüyor.’’ ‘’Birazdan çıkartırsın.’’ dedi Ayberk. Patika yol bittiğinde kumsala inmişlerdi. Şirin gördüğü yere hayranlıkla bakıyordu. Deniz kenarında minik tabureler ve onlarla aynı boyda yuvarlak masalar sıralanmıştı. Bazı oturma yerleri suyun içindeydi. Kumsalın başladığı yerde beyaz tek katlı oldukça sade bir bina vardı. Önünde rengarenk çiçeklerin olduğu saksılar dizilmişti. ‘’Burası mükemmel.’’ ‘’Güzeldir demiştim.’’ Yürümeye devam ettiklerinde kenarda oturan aileye servis yapan adam yeni müşterilerini görünce elindekileri bırakıp yanlarına geldi. ‘’Hoş geldin Ayberk!’’ ‘’Hoş buldum ağabey. Nasılsın?’’ ‘’İyiyim çok şükür.’’ dedi sakalları beyazlamış adam. ‘’Bayağıdır uğramıyordun buralara özlettin kendini.’’ ‘’İşler yoğundu fırsat bulamadım.’’ Ayberk Şirin’i de tanıştırdıktan sonra boş yerlerden birine geçtiler. Karısı özellikle suyun içinde olan yerlerden birine oturmak istemişti. İkisi de ayakkabılarını çıkarıp bir kenara bırakmıştı. Pantolonların paçaları dizlere kadar katlanmıştı ve denizin güneşle ısınan suyu ayaklarını sarmıştı. Önlerindeki yuvarlak masa çok geçmeden çeşitli yiyeceklerle donatılmıştı. Şirin olduğu yerin büyüsüne kapılmış kocasının zorlaması olmadan yemeye başlamıştı. Yaz havası deniz havasıyla birleşince iştahı açılmıştı. Yüzünde güzel bir gülümseme vardı. Güneş gökyüzünü ortalamaya başladığında Halit getirdiği büyük şemsiyeyi yerleştirip gitti. ‘’Yarınki teslimata Yusuf’la gideceğim.’’ dedi Şirin reçel sürdüğü ekmeğini ağzına atarken. ‘’Beraber gideriz.’’ diyerek cevap verdi diğeri. Menemen tavasının dibinde kalan son parçayı ekmeğiyle alıp ağzına attı. ‘’Bundan tekrar istesek olur mu?’’ Ayberk karısının iştahından memnun halde menemenden sipariş verdi. Gelen tava boşalan tavayla yer değiştirdiğinde ekmekten büyük bir parçayı koparıp sıcak menemene banıp ağzına attı. ‘’Off çok güzel. Aşık oldum.’’ Ortamın keyfini sürerken müşteriler gelip gidiyordu. ‘’Ay inanmıyorum!’’ diye bir çığlık sesi duydular sonra yanlarına koşarak gelen genç kızı gördüler. ‘’Şirin abla.’’ diyen yabancı boynuna kollarını dolamıştı. ‘’Bana sarıldığın için mutlu olmamı istiyorsan kim olduğunu söyle yoksa sapık diye bağıracağım.’’ Çok sert çıkmak istememişti çünkü yaşı küçüktü. En fazla on altı yaşında olmalıydı. Genç kız geri çekildiğinde yüzünde büyük bir gülümseme vardı. ‘’Sosyal medya koruyucun olarak kutsadığın takipçinim.’’ ‘’O sen miydin?’’ dedi gülümseyerek. ‘’Hayal!’’ diyen annesi yanına geldi. ‘’Kızım insanları rahatsız etmesene! Kusura bakmayın.’’ ‘’Anne, Şirin abla sana gösterdiğim kitabın yazarı. Lütfen bir fotoğraf çekilelim.’’ Telefonu çıkarıp annesinin eline tutuşturdu ve Şirin’in yanına geçti. ‘’Enişte sen de gel.’’ diyerek Ayberk’i çekiştirmeye başladı. Genç adam karısına baktığında diğeri sadece omuz silkti. İstemese de ortalığı karıştırmamak için fotoğraf karesine girmişti. Hayal gitmeden önce hayran olduğu yazara bakarak konuşuyordu. ‘’Kocan çok yakışıklı ama dünya ahiret eniştemdir. Sosyal medyada laf atanların haddini bildiriyorum.’’ ‘’Teşekkür ederim.’’ dedi Şirin gülerek. Yalnız kaldıklarında Ayberk giden kızın ardından baktı. ‘’Hep mi böyleler?’’ ‘’Bu iyi olanlardan ve şimdiden söyleyeyim o fotoğraf sosyal medyada dolaşacak sonra bana kızıp durma.’’ ‘’Kızsam da o fotoğraflar silinmiyor.’’ dedi çayından içerken. Kahvaltıları bittiğinde gitmeden keyifle kahvelerini de içmişlerdi. Arabaya geri dönerken ikisinin de yüzünde bir gülümseme vardı. Arabaya bindiklerinde kocasının yanağından öptü. ‘’Teşekkür ederim. Uzun zamandır böyle huzurlu hissetmemiştim.’’ Ayberk cevap vermedi ama Şirin’in buraya geldikleri andan itibaren büründüğü ruh halinin farkındaydı. Yusuf ile bir aradayken olduğu Şirin gibiydi. Belki de gerçek karakteri buydu. Geçen her dakika karısında gördüğünden çok daha fazlası olduğunu düşünmeye başlamıştı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD