‘’Kızının bu yaptığının hesabını vereceksin?’’ Yaman Bey bir baba olarak fazla öfkeliydi. ‘’Zamanında evlerimi, arabalarımı durduk yere yaktı gitti senin hatrına sustum ama oğluma el uzatmayacaktı. Ya ölseydi?’’
Selçuk Bey huzursuzca olduğu yerde kıpırdandı. ‘’Kızımın cezasını ben keseceğim.’’
‘’Bu evlilik zaten olmayacak ama kızının bizim aramızda yeri yok.’’ Öfkeyle çekip gittiğinde Sibel Hanım kocasının yanına geldi.
‘’Selçuk!’’ dediği anda diğer bağırmaya başladı.
‘’Bu sondu. Bir daha kızının yaptığı hiçbir şeyi delidir diyerek geçiştirmem. Adam yakmak ne demek? Hem de durduk yere.’’
‘’Pekala, Şirin sadece benim kızım olsun da durduk yere mi? Kocasından ayırıp Yalın ile evlendirme planları yaparken hiç ne istediğini sordun mu?’’
‘’Bunun hesabını verecek.’’ Selçuk Bey evden çıktığında soluğu kızının yanında aldı.
Genç kız babasının öfkesine karşılık sakinliğini koruyordu ve her zamanki deliliğine bürünmüştü. ‘’Ne geldin yine evime?’’
‘’Şirin, seni öldürürüm kimse elimden alamaz. Yalın’a yaptıkların için gerekirse ayaklarına kapanıp özür dileyeceksin. Babanı bitirmeye yemin mi ettin?’’
Şirin kahkaha atmaya başladı. ‘’Ne var nişanlım değil mi? İster severim ister öldürürüm. Gerçi ölseydi iyiydi ama olmadı. Kedi gibi dokuz canlı piç.’’ Kapıya gidip açtı. ‘’Hadi baba hadi. Yallah, defol git evimden.’’
Selçuk Bey dinmeyen öfkesiyle vurmak için elini kaldırdığı anda yabancı bir el elini tuttu. Adamla göz göze geldi. ‘’Sen kim oluyorsun da bana engel oluyorsun?’’ dedi.
‘’Şirin Hanım’ı ailesi de dahil bütün tehditlere karşı korumak için emir aldım.’’
‘’O emir vereni de seni de kızgın yağda kızartırım.’’
Şirin gülmeye devam ediyordu. Boşanalım dese de belli ki Ayberk gölgesini üzerinden çekmeyecekti. ‘’Titanlar güçlü aile bu yüzden onlara gelin gideceksin diye sen söylemiştin. Şimdi siktir git evimden.’’
Babası öfkesini de alıp gittiğinde gelen korumada beklediği yere geri döndü. Yalnız kaldığında yatağa yüzüstü yattığında elinde kocasının evinde unuttuğu tesbihi vardı. Bunu neden yaptığını bilmiyordu? Boşanalım dedikten sonra acısı bir anda artmıştı. İstemediği bir hayata hapsolmuş gibi hissetmişti. Hep yaptığı gibi kaçmak için uykuya sığındı.
~~~~
Yusuf sabah erkenden hastane odasına girdiğinde yüzüstü yatan arkadaşına baktı. Bacakları sırtı sarılı haldeydi. ‘’Nasılsın?’’ diye sordu.
‘’Biraz ağrım var ama iyiyim.’’
‘’Tek misin?’’
Yalın yattığı yerde hafifçe kıpırdandı. ‘’Annemi dinlensin diye zorla gönderdim eve.’’
Yusuf kenardaki sandalyeyi çekip arkadaşının yüzünün dönük olduğu tarafa oturdu. ‘’Kardeş, sizin aranızdaki mesele ne? Beş yıl önce Şirin ortadan kaybolduğunda ailesi her yerde kızlarını ararken haberim yok dedin. Sonra geri döndü evlerinizi, arabalarınızı ateşe verdi yaktı gitti. Evlilik meselesiyle çıkıp geldiğinde seni her gördüğünde büyük bir öfkeyle doluyor ve en son bu yaptığı. Seni yakarak öldürmek istemiş. Yalın, sen bu kıza ne yaptın?’’
Genç adam geçmişin anılarını unutmaya çalışıyordu. Yaptığı hatanın farkındaydı ama olanı değiştiremezdi. ‘’Bir şey yapmadım. Şirin’in deliliklerini biliyorsun. Ayrılmak istedi ayrılırken zarar verip öyle gitti. Şimdi de babam babasıyla yeni bir evlilik için anlaşma yapıyordu onu öğrenince iyice delirdi işte.’’
Diğeri inanmamıştı. ‘’Bence dile getirmediğiniz daha derinlerde bir yaşanmışlık var. İstediğin kadar deli de birlikte büyüdüğüm dostumu iyi tanıyorum. Seni nasıl sevdiğine şahit oldum. Deli olduğu tek kısım sana olan aşkıydı. Gözlerinin içine bakıyordu, ağzından çıkan her kelimeyi kendi isteğiymiş gibi kabul ediyordu. Durduk yere çekip gitmezdi. Bunu yapması için canının çok yanmış olması gerekiyor.’’
‘’Geçmişi konuşmak istemiyorum.’’
‘’Peki, var mı bir isteğin?’’
Yalın, ‘’Hayır!’’ dediğinde oturduğu yerden kalktı. Geçmiş olsun dileklerini iletip gitti.
~~~~
Şirin hastaneye geldiğinde İkra yanındaydı. Olanı duyunca yalnız bırakmak istememişti. Yeşim Doktor odaya girdiğinde elindeki önlüğü yatağın üzerine bıraktı. ‘’Üzerini değiş birazdan seni alacağız.’’
‘’Bayıltacak mısınız?’’ diye sordu. Bunu istemiyordu. En son bayıltıldığında başına gelenleri biliyordu ve cesareti yoktu.
‘’Hayır, sadece kolunda işlem yapılacak kısım uyuşturulacak ama ameliyathane ortamında olacak.’’ Doktor hastasının elinin tutup hafifçe okşadı. ‘’O masaya yatmak senin için zor biliyorum ama sakin kalmaya çalış. Gireceğin bir sinir krizi işleri zora sokar ve sakın unutma diğer personelin yanında sen sadece Hilal’sin. Sahte kimliğine uyum sağla açık vermeyelim yoksa beni de mesleğimden edersin.’’
Şirin sadece başını salladı. Tekrar yalnız kaldıklarında İkra üzerini değişmesine yardım etti. Ameliyathane önlüğünü giydiğinde gelip almaları için bekliyordu. Gözü yüzündeki şapşal gülümsemesiyle telefonuyla uğraşan asistanındaydı.
‘’Enes ile iyi gidiyor anlaşılan.’’ dediğinde diğeri hızlıca telefonu kapattı. Biraz utanmıştı. ‘’Bakma öyle utangaç utangaç. Enes iyi çocuktur. Sevdiysen kaçırma elinden ama sonra uyarmadı deme annesi tam bir cadı.’’
‘’Sadece mesajlaşıyoruz. Yüz yüze bir kez görüştük. Belli bir yönde karar vermek için henüz çok erken.’’
‘’Aşk güzel şey de ben şerefsizine denk geldim.’’
Odanın kapısı açıldığında sedyeyle personel girdi. ‘’Hilal Hanım, hazırsanız sizi alacağız.’’
‘’Hazırım.’’ diyen Şirin getirilen sedyeye yattı ve ameliyathaneye doğru ilerlediler. Yeşim Doktor diğer meslektaşıyla onu bekliyordu.
Ameliyat masasına alındığında nefesi hızlanmaya başlamıştı. Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı ama gördüğü tek şey odanın duvarlarında kuruyan kan lekeleriydi. Elini tutan sıcak elle nefesleri yavaşça düzene girdi. Yeşim Doktor her zamanki gibi desteğini vermişti.
İşlem bitene kadar gözleri kapalı beklemişti. Acı yoktu ama kolunda dolaşan elleri hissediyordu. Odasına geri getirildiğinde kolu sarılmıştı. Kendini biraz tuhaf hisediyordu. Bir makinaya bağlı olma yolunda ilk adımı atmıştı.
Birkaç saat içinde taburcu edildiğinde İkra evine getirmişti. Arabadan inmeden asistanına baktı. ‘’İkra, bana ağzı sıkı yardımcı bir kadın bulabilir misin? Diyalize girsem de benden istedikleri gibi diyet yapamam. Unutuyorum aklıma gelmiyor. Evde yemekleri yapıp hatırlatan biri olursa belki uyum sağlarım.’’
‘’Yetiştirme yurdunda aynı odada kaldığım arkadaşım vardı. İş arıyordu. İyi kızdır. Tamam derseniz yardım eder.’’
‘’Ağzı sıkıysa olur.’’
İkra başıyla onayladı. ‘’Yarın uğrar yanınıza konuşursunuz.’’
~~~~
Aradan iki gün geçmişti. İkran’ın arkadaşı olan Zeliha bu iki gün içinde diyet listesinde yazdığı gibi yemeklerini yediğinden emin olmaya çalışıyordu. Evin zili çaldığında Zeliha kapıyı açıp misafiri içeri aldı. Şirin bilgisayar başında rahatlamak için bir şeyler yazıyordu. ‘’Kim gelmiş?’’ diye bağırdığında misafirin sesi yükseldi.
‘’İnsan kapıda karşılar.’’
Yüzünde gülümseme bilgisayar başından kalktı. ‘’Evim yol geçen hanına döndü ne karşılayacağım! Kimseye adresimi vermiyorum ama yine de gelen giden bitmiyor.’’
Yusuf davet beklemeden koltuğa oturdu. ‘’Ben herkes miyim? Alındım şimdi!’’
Şirin karşısına oturduğunda yüzünde bir gülümseme vardı. ‘’Hayırdır, yoksa babam bu defada babanla mı evlilik anlaşması yapıyor?’’
‘’Allah yazdıysa bozsun. Seninle evlenip başımı mı yakayım?’’ Zeliha getirdiği kahveyi önüne bırakıp mutfağa geri döndü. ‘’Seni merak ettim geldim. Malum son yaptığın herkesin dilinde.’’
Şirin arkasına yaslandığında bacak bacak üstüne attı. ‘’Çok beceriksizim değil mi? Ölmedi şerefsiz. Benzini az geldi muhtemelen. Bir dahakine daha fazla kullanmam gerekecek.’’
‘’Ne olduğunu anlatacak mısın?’’
Genç kız net bir şekilde, ‘’Hayır!’’ dedi.
‘’Koluna ne oldu?’’ Yusuf konuyu uzatmadan değişmişti.
Sargının üzerinde eli gezindi. ‘’Perde asmaya çalışırken düşüp kestirdim. Sonra da baktım ev işi bana göre değil Zeliha’yı tuttum. Alışmışım ne de olsa Hunili bir prenses olarak yaşamaya.’’
‘’Tabi perde asmak adam öldürmeye benzemez sen de haklısın.’’
‘’Geç dalganı.’’ Şirin koltuğun kırlentini arkadaşına attığında diğeri havada yakaladı. ‘’Kahveni iç de yol al hadi. Sizlerden kaçıp buraya geldim ama aklına esen kapıma dayanıyor.’’
Yusuf kahvesini bitirdiğinde gitmek için kalktı. ‘’Misafirperverliğine aşık oldum. Kesin yine gelirim.’’ Dostuyla vedalaşıp gitti.
Şirin yalnız kaldığında aklındakinden biran önce kurtulmak için evden çıktı. Hastaneye geldiğinde Şermin doktorun odasının kapısını tıklatıp başını içeri uzattı. ‘’Gelebilir miyim?’’ dediğinde diğeri başıyla onayladı.
‘’Nasılsın?’’ diyen doktorun karşısındaki sandalyeye oturdu.
‘’İyiyim.’’ Şermin doktor beş yıl önce Yeşim doktora gizlice yardım eden diğer doktordu. Olanları meslektaşı gibi ayrıntısıyla bilmiyordu sadece kendisini ilgilendiren kısım için yardım etmiş ve arkadaşının hatrına ne olduğunu sormamıştı. ‘’Söylediğiniz gibi kocam dikiş izlerini fark etmedi.’’
Doktor hafifçe tebessüm etmişti. ‘’Titizlikle çalıştığımı söylemiştim. Rutin kontrol için geldiysen sedyeye geç bakalım.’’
‘’Hayır sadece boşanıyoruz o yüzden taktığınız RİA’yı çıkartın diye geldim. Artık ihtiyacım yok.’’
‘’Peki, geç hazırlan çıkartalım.’’
Genç kız jinekolojik masaya çıkıp bacaklarını iki yana açtığında Şermin doktor hem RİA’yı çıkarmış hem de genel bir muayene yapmıştı. Şirin’i ilk gördüğü zaman kendinde değildi, berbat bir haldeydi ve vajinasının giriş kısmında büyük bir yırtık vardı. Yeşim kimsenin haberi olmadan gizlice yardım etmesini isteyince arkadaşını kırmayıp kabul etmiş yırtığı dikmesi saatlerini almıştı. Kötü durumdaydı ama iyileşmişti ve dikiş izleri pek belli olmuyordu. Bu tür durumlara tecavüz vakalarında karşılaşıyordu ama Şirin kadar kötü durumda olan gördüğü hasta sayısı çok azdı.
Evlenmeden önce tekrar gelip yardım istemiş ve cinsel yolla bulaşan herhangi bir hastalığı olup olmadığına dair test yapmasını istemişti. Testleri temiz çıkınca da çocuk istemediğini dile getirince RİA’yı takmıştı.
‘’Tamamdır.’’ dediğinde Şirin yattığı masadan inip üzerini giydi. Doktora teşekkür edip hastaneden ayrıldı. Yavaş yavaş eski yalnızlığına dönmeye çalışıyordu. Buna ihtiyacı vardı. Gelip giden misafirler ona göre değildi. Gürültülü kalabalık içinde yalnız olmak çok boğucuydu. Bazen kardeşine kendisine geldiği için çok kızıyordu ama sonra arayıp mutlu sesini duyunca kızgınlığı geçiyordu.
Eve dönmeden önce kendini yine iskelede buldu. Buraya gelmekten nefret etse de vazgeçemiyordu. Dalgaların sessizliğini dinlerken kardeşi bir mesaj attı. Fotoğrafta pembe patikler vardı. Yüzünde gülümsemeyle aradı. ‘’Yeğenim kız mı olacak?’’
Elif mutlulukla konuştu. ‘’Evet. Caner senin adını koymak istiyor.’’
Şirin gözünden akan yaşı sildi. ‘’Aklınızdan bile geçirmeyin. Eğer adımı kurarsanız sizi öldürür yeğenimi de yetimhane kapısına bırakıp terk ederim.’’ İsmiyle birlikte lanetini yeğenine miras bırakamazdı.
‘’Abla, bazen seviyor musun yoksa nefret mi ediyorsun anlayamıyorum.’’
‘’Elifcik, ben genel olarak kendim dışındaki tüm insanlardan nefret ediyorum ama yeğenimi belki severim.’’
‘’Ben yine de seni seviyorum.’’ Kardeşinin sözleriyle telefonu kapattı. Konuşmayı uzatmak istememişti. Olduğu yerin havası üzerine çökmeye başlamıştı.
~~~~
‘’Gözlerimi açabilir miyim?’’ Genç kızın neşeli sesi rüzgarın uğultusunu bastırıyordu.
‘’Biraz daha bekle.’’ Sevdiği adam elini tutmuş yürümesine yardım ediyordu. Gözleri bağlı olduğu için adımları biraz ürkekti. Uzun saçları havada dalgalanıyordu.
Yanındaki durunca o da durmuştu. Elindeki sıcaklık geri çekilince boşlukta kalmıştı. ‘’Yalın!’’ dediğinde diğerinin sesini duydu.
‘’Buradayım, korkma. Sadece biraz bekle.’’ Söylenene uyup gözleri bağlı bekledi. Bir süre sonra sesi duydu. ‘’Gözlerini açabilirsin.’’
Siyah bağı çıkardığında gördükleriyle şaşkınlık, sevinç karışımı bir ifade yüzüne yerleşmişti. İskelenin kenar korkulukları kırmızı kalpli balonlarla donatılmıştı. Yerlerdeki gül yaprakları etrafta uçuşuyordu. Yalın hemen önünde diz çökmüş elinde yüzükle bekliyordu. ‘’İnanmıyorum.’’ dediğinde eli yüzünü kapatmıştı.
‘’Kömür saçlım, tek gerçek aşkım, kara sevdam, seni her şeyden çok seviyorum. Bir ömür yanımda kal. Yaşlandığımızda bile elin elimde olsun nefesin nefesimde. Her zorluğun üstesinden beraber gelelim. Dostlarımızla beraber gülüp düşmanlarımızla beraber savaşalım ve tabi bütün iğrenç yemekleri yine beraber yiyelim.’’ İkisinin de yüzünde bir gülümseme oluştu. ‘’Hayatını hayatımla birleştirip benimle evlenir misin?’’
Şirin ağlıyordu ama gözyaşları mutluluk doluydu. ‘’Evlenirim.’’ dediğinde Yalın yüzüğü parmağına takıp elinin üzerinden öptü.
Ayağa kalktığında dudakları birleşti ve ardından sıkıca sarıldılar. ‘’Yalın, seni çok seviyorum.’’ Sesi anın heyecanından titriyordu.
‘’Ben de seni çok seviyorum Kömür saçlım.’’ Aşık olduğu kadının uzun kömür karası saçlarını okşadı. ‘’Bu iskele aşkımızın en büyük şahidi olsun.’’
‘’Olsun ama bir gün kalbimi kırarsan seni bu iskeleden denize atarım.’’
Sevdiği saçtan bir tutam eline alıp öptü. ‘’Bu gerçek olmayacak bir tehdit.’’
~~~~
Şirin gözlerinden akan yaşları sildi. Kalbindeki aşk kuruyup gideli çok olmuştu ama yaşadıklarını unutamıyordu. Yalın’a bu kadar güvenecek kadar aşık olduğu için biraz da kendini suçluyordu. Hiç bitmez sandığı kara sevdası bitmiş yerini saf nefrete bırakmıştı. Pişmanım diyerek dünyaları önüne serse de onun yüzünden kaybettiklerini bir daha yerine koyamazdı. O ateşe attığında kalbinde minik de olsa sızlayan bir nokta olmamıştı. Sadece rahatlama hissetmişti. Canının yandığını görmek huzur vermişti.
Anıların içinde daha fazla boğulmadan iskeleden ayrıldı.