“Şaka gibi hamilesin ve evleniyorsun. Yurttayken ne derdik hatırlıyor musun? İki kardeş bulup evlenelim ki birbirimizden ayrılmayalım.” İkra arkadaşının hazırlanmasını bekliyordu.
Zeliha rujunun kapağını kapattı. “Evet kardeş olmadı ama çok da ayrı kalmayacağız. Sen de Enes ile nişanlanmayı kabul ettin.”
“Of açma o konuyu. Şirin Hanım öyle bir ağladı ki hayır diyemedim ama hemen evlilik istemiyorum.”
“Zamanı gelince o da olur.” Telefonuna baktı. ‘’Gelmişler. Keşke sen de gelseydin.’’
İkra arkadaşına bir öpücük gönderdi. ‘’Çok isterdim ama yayınevine gitmem gerekiyor.’’
Zeliha evden çıktığında bekleyen arabaya bindi. Yusuf annesiyle birlikte gelmişti ve düğün için alışveriş yapacaklardı. İlk olarak mücevher mağazasına girdiler. Genç kız normal bir kuyumcuya gitmeyi beklerken böyle lüks ve pahalı bir yere gelince şaşırsa da kendini hızlıca toparladı. Önüne konan yüzüklere baktı. Hepsinin de büyük taşları vardı ve ben pahalıyım diye bağırıyolardı.
‘’Beğendiğini seç kızım.’’ diyen Sevinç Hanım’a baktı.
‘’Normal bir alyans alabilirdik.’’ derken sesi mahçup çıkmıştı.
Yusuf araya girdi. ‘’Beğenmediysen başka model getirsinler.’’
‘’Beğenmemek değil de bu kadarına gerek yoktu.’’ Yusuf ne söylerse söylesin hamile olduğu için evliliğin mecburi olduğu hissinden kurtulamıyordu. Bu durum olmasa evlilik de olmayacaktı.
Sevinç Hanım gelininin elini tutup çekti ve yüzüklerin arasında taşı en büyük olanını alıp parmağına taktı. ‘’O başını eğecek olan sen değilsin. İlla biri yere bakacaksa bu kişi oğlumdur.’’
‘’Başladık yine azar faslına.’’ Sevdiği kadına baktı. ‘’Ne olur her şeyin en pahalısını seç, beğen, al yoksa annemin dilinden kurtulamam.’’
Zeliha, ‘’Ama…’’ diye itiraz edecekken genç adamın bakışlarıyla sustu.
Yusuf yüzüklerin arasında su damlası şeklindeki yüzüğü aldı ve annesinin taktığı yüzüğü çıkarıp yerine elindekini taktı. ‘’Su perisine bundan daha çok yakışanı olmazdı.’’ dedi isminin anlamına gönderme yaparak.
Yüzükte karar kılındıktan sonra Sevinç Hanım takı setlerini görmek istemişti. Eline aldığı her takıyı tek tek inceliyordu. ‘’Bunu da alalım.’’ diye diye yirmi farklı seti kenara ayırtmıştı. ‘’Hadi oğlum öde hesabı da çıkalım daha işimiz çok.’’
Yusuf takıların ücretini ödemek için küçük bir ada satın alacak kadar para vermesi gerekmişti. Sonraki durakları da gelinlik mağazası olmuştu. Zeliha düz modellere bakarken Sevinç Hanım onun aksine kabarık modellere bakıyordu. ‘’İddialı olsun ki şanımıza yakışsın.’’ dediğinde gelinliklerden birini gösterdi. ‘’Zeliha bunu bir dene bakalım nasıl olacak!’’
Genç kız itiraz etmedi. Gelinliği giydiğinde kaynanası baştan aşağı süzüyordu. ‘’Çok güzel oldun. Beğendiysen bunu alalım.’’
Aynada gelinliğe baktı. İstediğinden daha kabarıktı ama güzeldi. ‘’Beğendim.’’ dedi. Beğenmese de itiraz etmezdi ama kaynanasının zevki iyiydi. Sadece kabarık olmasını istemese de o kadarını da tolere edebilirdi.
Gelinlik işi de hallolunca Sevinç Hanım ikisini de zorla hastaneye getirmişti. ‘Torunumun iyi olduğunu kendim duyacağım içim rahat etsin.’ diyerek itiraz etmelerine fırsat vermemişti.
Zeliha kendi yaptığı test ile hamile olduğunu öğrenmişti ve evli olmadığı için kontrole gelmeye utanmıştı. Doktor ultrasondaki görüntüden bebeği gösterip minik bedeni tanıtıyordu. Kalp atışlarını dinlettiğinde Yusuf bir an nefes alamadığını hissetti. Baba olacağı düşüncesi onun için sıradan, önemsemediği bir düşünceydi ama o sesi duyduğunda farklı hissetmişti.
Hastaneden çıkıp arabaya bindiklerinde elleri titriyordu. ‘’Hayırdır oğlum. Doktorun odasından çıktığımızdan beridir ruh gibisin?’’ diyen annesine baktı.
‘’Kalp atışlarını duyunca garip hissettim. Ne hissettiğimi de tam olarak bilmiyorum, tuhaftı işte.’’
Annesi omzunu sıvazladı. ‘’Babalığın tadını almaya başladın. Sen bir de kucağına aldığında gör o hissedeceğin duyguyu.’’
Zeliha sessizdi ama gözleri dolmuştu. Hamile olduğu ortaya çıktıktan sonra Yusuf’un ilk defa bu durumu tam olarak kabullendiğini görüyordu. Sevdiğini, evlenmek istediğini içtenlikle dile getirse de hamileliğiyle ilgili konuşmaları sanki saç rengini değiştirmesi kadar önemsiz bir şeymiş gibi olmuştu.
Sevinç Hanım gelinine baktığında uzanıp elini tuttu ve oğlunun eliyle birleştirdi. ‘’Birbirinize karşı ne hissederseniz hissedin bir ömür o bebeğin anne babası olarak birbirinize bağlı kalacaksınız. Dünyaya korunmasız bir can gelecek ve onu korumak sizin göreviniz olacak. Bu ağır bir sorumluluk ama aynı zamanda insanı çok güçlü kılan bir sorumluluk.’’
Yusuf genç kızın yaşlarla dolmuş gözlerine baktı. ‘’İkinizi de korumak için söz veriyorum her şeyi yapacağım.’’
‘’Hadi bakalım şimdi üzülme zamanı değil. Önce düğün için hazırlıkları bitirelim.’’ Annesinin sesiyle arabayı çalıştırdı.
Düğün mekanını, davetiyeleri hallettikten sonra hep beraber eve döndüler. Sevinç Hanım gelinini bırakmamış akşam yemeği için eve getirmişti. Düğün hazırlıkları yapılsa da İbrahim Bey, Zeliha’yı henüz görmemişti.
Eve girdiklerinde Yusuf babasının yanına gittiğinde bilgisayar başında buldu. Ekranda açık yazıları görünce kaşları havalandı. ‘’Bunu yapmış olamazsın baba!’’ dedi sitemle. Zeliha’nın ailesiyle ilgili her bilgi vardı.
‘’Kim olduğunu bilmediğim birini gelin diye eve alacak değilim tabiki araştıracağım.’’
‘’İyi buldun mu aradığın gibi bir düşmanlık? Ajan diye yollamışlar değil mi?’’ Sesi fazla alaycıydı.
‘’Diklenme bana.’’ İbrahim Bey ekrandaki açık sayfayı kapattı. ‘’Sıradan aile işte. Ellerine silah versem nasıl ateş edeceklerini bilmezler.’’
‘’Baba bak Zeliha içeride ona karşı da şu gereksiz davranışların gibi konuşma. Kız zaten hamile bir de sen üstüne gidip strese sokma.’’
‘’Onu da kızı hamile bırakmadan düşünecektin. Sıraya sondan başlarsan getirilerini de çekersin.’’ Oğlunun yanından geçip odadan çıktı. Salona gittiğinde gelini olacak kızı dikkatle süzüyordu. Konuşmadan elini uzattığında genç kız uzanan eli öpüp alnına koydu.
Yusuf yanlarına geldiğinde babası ters bir söz söyleyecek diye diken üstündeydi. ‘’Hadi yemek yiyelim.’’ diyerek ortamın havasını dağıttı.
Yemek için masanın etrafında toplandıklarında Zeliha gelen yemeği yemek için kendisini zorluyordu. Son birkaç gündür yemeklerin kokusundan tiksinmeye başlamıştı ama diğerlerine belli etmek istemiyordu. ‘’Ailenle konuştun mu?’’ diyen İbrahim Bey’e baktı.
‘’Evet Efendim.’’ dedi. Hem annesiyle hem de babasıyla yaptığı konuşma hayal kırıklığı olmuştu. Evleniyorum dediğinde hayırlı olsun demekle yetinmiş ve düğüne gelemeyeceklerine dair bahaneler sıralamışlardı.
‘’Düğüne gelecekler mi?’’
‘’Hayır!’’ dediğinde sesi kısık çıkmıştı.
‘’Konuşmamı ister misin?’’ diye sordu bu defa İbrahim Bey.
Zeliha çatalıyla tabağındaki yemeği karıştırıyordu. ‘’Teşekkür ederim ama konuşmamanız daha iyi. Gelseler de yanlarında rahat edemem.’’
‘’İyi sonra kapıma dayanıp bizden habersiz kızımızı nasıl evlendirirsiniz demesinler.’’
‘’Baba!’’ diyerek Yusuf araya girdi. ‘’Bu konuyu kapatsan nasıl olur?’’
‘’Konuşmadan nasıl anlaşmamızı bekliyorsun?’’ Babasının sesi sert çıkmıştı.
Genç adam geri adım atmadı. ‘’Anlaşmak istiyorsan normal konulardan konuş. Eminim aklına gelmemiştir ama mesela nasılsın diye sorabilirsin.’’
‘’Bu masaya her oturduğumuzda sana nasılsın diye soruyor muyum? Sormuyorum! O zaman neden ona sorayım? Bu ailenin bir üyesi olacaksa hepinize nasıl davranıyorsam öyle davranırım. Misafir gibi muamele etmem.’’
‘’Özür dilerim banyoyu kullanabilir miyim?’’ diyen Zeliha’ya Yusuf yerini göstermek için eşlik etti. İçeri girdiğinde yediği yemeği geri kusmuştu. Yemeklerin kokusuyla midesi bulanırken üzerine ortamın stresi de eklenince dayanamamıştı.
Dışarı çıktığında Yusuf’un beklediğini gördü. ‘’İyi misin?’’ sorusuna başıyla onaylayarak cevap verdi. ‘’Babamı kafana takma konuşmaları hep serttir. Yaptığı işin getirisi karakterine yansıyor. Sana özel değil yani.’’
Yüzüne bir gülümseme yerleşti. ‘’Babanın söylediklerine takılmadım ailemi konuşmak strese sokuyor. Kızlarını önemsemeyen onlar ama bunu dile getirince onların yerine de ben utanıyorum. Hatta baban öyle azarlar gibi konuşunca biraz ama çok değil birazcık hoşuma gitmiş olabilir çünkü kendi evladını düşünen bir baba gördüm ve bu güzel bir şey. Beni istemediğine dair bir tavrı da yoktu. Nasıl evlendiğimizi düşünürsek tepkilerinde onlar da haklı. Beni hiç tanımıyorlar.’’
Yusuf genç kıza sarıldı. ‘’Su perim, ailenin eksikliğini asla gideremem ama biz kendi ailemizi en güzel şekilde kuracağız ve bebeğimizle mutlu olacağız.’’
Tekrar yemek masasına döndüklerinde düğünle ilgili konular konuşulmuştu. Saat ilerleyince Yusuf genç kızı evine getirmişti.
‘’Bir hafta sonra karım mı olmuş olacaksın?’’ Arabanın içinde oturduğu yerde Zeliha’ya doğru eğilip boynundan öptü.
‘’Evet ama uzak dur.’’ dedi Zeliha. ‘’O hatayı evlenmeden bir kez yaptım tekrar yapmam.’’
‘’Neden hata olsun? Nişanlı sayılırız, evleneceğiz ki bir bebeğimiz bile olacak. Bu kadar koşuşturmanın içinde biraz keyfini de sürelim.’’ Boynuna bir öpücük daha bıraktı. ‘’Ayrıca bebeğimizi nasıl yaptığımızı bile hatırlamıyoruz. Belki aynı anları tekrar yaşarsak hatırlarız.’’
‘’Hayır!’’ diyen genç kız arabadan inip eve doğru ilerledi. Kapıyı açtığında diğeri de arkasından gelmişti. Evleneceği adamın çapkın karakterini az çok biliyordu. ‘’Evine git.’’ dediğinde Yusuf belinden tutup duvara dayadı ve ayağıyla evin kapısını kapattı.
‘’Cidden kovacak mısın?’’
‘’Evet kovuyorum.’’
‘’Beni senden mahrum edemezsin.’’ İki eli de duvara dayanmış genç kızı olduğu yere hapsetmişti. Dudağının kenarından öptüğünde burnu yanağına sürtünmüştü. ‘’Bence kovmayacaksın.’’
‘’Hayır, git!’’ dedi ama sesi az önceki gibi kararlı değildi.
Yüzünde gezinen dudaklar tekrar boynuna doğru kaymaya başlamıştı. ‘’Gideyim ama bir saat sonra gideyim olmaz mı?’’
‘’Olmaz!’’ dediğinde diğerinin güçlü bedeni bedenine dayandı. ‘’Yusuf!’’
‘’Efendim.’’ Genç adam dudaklarını sevdiği bedende gezintiye çıkarmıştı.
‘’Pisliğin tekisin.’’ Zeliha daha fazla dayanamamış kendini tamamen bırakmıştı.
Yusuf dudaklarına yerleşen tebessümle gülümsedi. ‘’Biliyorum.’’ diyerek genç kızı elinden tutup odasına götürdü ve yatağının üzerine yavaşça yatırdı. ‘’Sence o gece nasıl yapmıştık?’’ Dudaklarından öperken dolgun bedeni okşuyordu.
‘’Bilmiyorum ama hatırlamak da istemiyorum çünkü sarhoş kafayla çok normal olmadığına eminim.’’
‘’Sarhoş da olsam bu işte iyiyimdir. Bu yüzden güzel olduğuna eminim.’’ Genç kızın pantolonunu ve kazağını çıkardığında büyük göğüslerinden öptü. ‘’O gecenin aynısını sana tekrar yaşatayım ki ileride çocuğumuz ‘anne ben nasıl oldum?’ diye sorduğunda hatırlamıyorum deme.’’
‘’Deneyebiliriz.’’ Zeliha yüzüne yaklaşan dudaklara karşılık verdi. Bedeninde gezinen ellerle hissettiği istek arttıkça artıyordu. O geceyi hatırlamasa da şu an yaşadığı güzeldi. Tamamen çıplak kaldıklarında biraz utansa da bu duygudan sıyrılması uzun sürmemişti. Yusuf’un rahatlığı fazla bulaşıcıydı. İçinde hissettiği sertlikle inlemişti.
Sevişmeleri bittiğinde evleneceği adamın kollarının arasında yatıyordu. Yusuf’un eli kolunun üzerinde geziniyor arada olduğu yeri sıkıyordu. ‘’Kolumu rahat bıraksana.’’ dediğinde diğeri tamamen tutup sıktı.
‘’Ne yapayım çok güzel ele geliyor. Lokum gibi yumuşacık.’’
‘’Kilomla dalga geçme seni gebertirim.’’ dediğinde karnına çimdik atmıştı.
Genç adam tuttuğu kolu sıkmaya devam ediyordu. ‘’Dalga geçmiyorum hoşuma gittiğini söylüyorum.’’ Omzundan öptü. ‘’Ballı lokum.’’
Zeliha kenarda duran silaha uzanıp eline aldı. ‘’Bunu kullanmayı öğret ki sinirlendiğimde seni vurabileyim.’’
Yusuf silahı elinden geri aldı. ‘’Uğraşma yanlışlıkla ateşleyeceksin yine. O günkü gibi şans her zaman senden yana olmaz. Bir kez boşa geldi ikinciye birine denk gelir.’’
‘’Birini öldürmek nasıl bir duygu? Hiç vicdanın sızlamıyor mu?’’
Diğeri elindeki silaha dikkatle baktı. ‘’İlk vurduğum kişiyi asla unutamıyorum. On beş yaşındaydım babam alış diyerek elime silahı verip karşıma cezasını kestiği birini getirmişti. Adamın ağzı bağlıydı ama gözlerimin içine Onu öldürmemem için yalvararak bakıyordu. Sanırım bu alemde büyümenin getirisiydi ateş ettiğimde elim bile titrememişti ama sonrası kötüydü. Bir ay kabuslarımda o bakışları görmüştüm. Babam her defasında geçecek alışacaksın demişti öyle de oldu. Bir yerden sonra vicdanını susturmayı da öğreniyorsun. Öldürdüğün insanları düşünmüyorsun çünkü düşünürsen o vicdanın öyle bir konuşmaya başlar ki altından kalkamazsın.’’
‘’Yaptıklarınız çok kötü ama yine de seni sevmeme engel olmadı. Bu beni de kötü yapıyor mu?’’
Yusuf elindekini yere bıraktı. ‘’Bu silahı kullanmayı sana asla öğretmeyeceğim. Bir kez eline alırsan hissettirdiği güce karşı koyamazsın ve buna bulaşmanı istemiyorum. Sen hep şimdi olduğun gibi temiz kal ellerini kirleten ben olurum.’’ Sevdiği kadının alnından öpüp sıkıca sarıldı.