12

1121 Words
Sabah ilk uyanan yine Ayberk olmuştu. Karısı bedenine öyle bir dolanmıştı ki yılan gibi sarılmıştı. Güç bela kendini kurtarıp yataktan çıktı. Kahvaltıya her zamanki gibi yalnız inmişti. Şirin uyanıp asla kahvaltıya gelmezdi. Öğle saatinde evdeki herkes kendi işinde olduğu için zaten bir arada olmazlardı ama akşam yemeklerinde de çok nadir eşlik ediyordu. “Oğlum!” diyen babasına baktı. “Elinizi çabuk tutup bir çocuk yapın. Gücü elimize aldık ama kuvvetlendirmek lazım.” Genç adam elindeki çatalı geri bıraktı. “Evleneceksin dedin sevmediğim bir kadınla evlendirdin sesimi çıkarmadım kabul ettim ama ötesine karışma. Sadece güç için dünyaya çocuk mu getirilirmiş?” “Kötü mü olur oğlum biz de torun severiz.” dedi annesi. “Anne, her gün hiç bıkmadan karımla kavga ediyorsun. Ondan olacak bir torunu cidden sevecek misin?” “Maşallah sen de karını sevmiyorsun ama hiç de laf söyletmiyorsun.” Genç adam konuşmaları daha fazla dinlememek için kahvaltı masasından kalkmıştı. Evlendiğinden beridir zaten ağız tadıyla sofraya oturamamıştı. Annesi Şirin’le kavga ettikçe kendisine sarıyordu. Annesi giden oğlunun arkasından söylenmeye devam ederken Enes araya girdi. “Ağabeyimin bu konuda biraz daha üzerine giderseniz aileydi, işti, güçtü demeyecek tamamen evden gidecek. Hangi birinizle uğraşacağını şaşırdı adam. Yengemi eve gelin diye getiren sizsiniz ama zorluğunu ağabeyime çektiriyorsunuz. Su ile yaşadıklarından sonra ailemiz için evlenmeyi kabul etmişken biraz da siz geri adım atmayı bilin.” Ayberk arabaya binecekken şoförü indirmişti. Biraz yalnız kalıp kafa dinlemek istiyordu. Arabayı çalıştırdığında karısının evden çıktığını gördü. Camı indirip seslendi. “Dışarı mı?” Diğeri başıyla onayladı. “Atla!” Şirin yanına oturduğunda gaza bastı. “Nereye?” “Yayınevine. Oradan da imza gününe gideceğiz.” Son çatışmanın üzerinden geçen zamanda yüzündeki morluklar geçmiş eski haline dönmüştü bu yüzden imza günlerini daha fazla ertelemek istememişti. Yayınevinin önünde durduğunda karısına baktı. “Adresi mesaj at almaya gelirim. İkidir teslimatları hallediyoruz ne zaman karşılık verecekleri belli olmaz.” “Tamam.” Genç kız yayınevine girince gaza basıp uzaklaştı. Asistanı ve Demir Bey ile son ayarlamaları yapıp etkinliğin yapılacağı yere gitmek için yola çıktılar. Bir alışveriş merkezindeki kitap mağazasında olacaktı. Ön tarafta bekleyenlere yakalanmamak için arka taraftaki personel girişinden içeri girdiler. Kitap mağazasının sahibi özellikle karşılamıştı. ‘’Hoş geldiniz Şirin Hanım.’’ diyerek elini uzattı. Diğeri uzanan eli tutup tokalaştı. ‘’Hoş buldum.’’ ‘’Bir çok okur daha alışveriş merkezi açılmadan gelmişti. Gittikçe de kalabalıklaşıyor. Tahminimizden uzun sürebilir. Sizin için sorun olur mu?’’ ‘’Hayır.’’ dedi Şirin. Böyle konularda belirlenen zamana hiçbir zaman takılmazdı ki şu ana kadar tüm imza günleri anlaşılan saatten uzun sürmüştü. Demir Bey genç kıza fısıldayarak konuştu. ‘’İnsanlar kocanı merak ediyor.’’ ‘’Kocamı karıştırma.’’ dedi dişlerinin arasından ve imza yapılacak yere doğru ilerledi. Kalabalığın bağırması ve ıslıkları altında masasına oturarak kalemi eline aldı. Farkında değildi ama yine açtı. En son dün öğlen küçük bir tost yemiş sonrasında hiçbir şey yiyip içmemişti. İmzayı atarken ellerinin neden güçsüz olduğunu anlayamıyordu. Saatlerce imza atıp, fotoğraf çekildi. Sabah başlayan etkinlik akşam bitmişti. Gitmek için hazırlanırken Ayberk’e mesaj atmıştı. Ayakta durmakta zorlanınca sandalyeye geri oturdu. ‘’İyi misiniz?’’ diyen asistanına başını salladı. ‘’Bütün gün imza at, fotoğraf çekil yoruldum.’’ Demir bey telefonunu cebine koyarken yanlarına geldi. ‘’Şirin, geri neyle döneceksiniz? Eşim aradı çocuğun ateşi çıkmış eve gitmem gerek. Bırakayım mı sizi de?’’ Şirin eliyle kış kış işareti yaptı. ‘’Çocuğuna git, kocam gelecek almaya İkra’yı da bırakırız.’’ Kitap mağazasının sahibiyle de vedalaştıktan sonra alışveriş merkezinin önüne çıktılar. Çok geçmeden Ayberk’in arabası önlerinde durmuştu. Arabaya doğru bir adım attığında dönen başıyla duraksadı. Asistanı hemen koluna girdi. ‘’Etkinlik aksamasın diye yemek molası vermediniz ama sabah kahvaltı yapmış mıydınız ya da en son ne zaman yemek yediniz?’’ ‘’Hatırlamıyorum.’’ dediğinde kocası yanına gelmişti. Belli etmemeye çalışıyordu ama ayakta durmakta zorlanıyordu. ‘’İyi misin?’’ diyen adamı başıyla onayladı. Arabaya binmek için bir adım daha attığında direnmeye çalışsa da başarılı olamadı ve bayıldı. ‘’Şirin!’’ Ayberk yerdeki bedeni hızlıca kaldırdı. İkra’nın açtığı kapıdan arabaya oturttu. ‘’Şirin!’’ diye defalarca seslendi ama karşılık alamadı. Hastaneye geldiklerinde asistanı gizlice Yeşim doktoru arayıp durumu haber vermişti. Şansına bir hastası için hastanedeydi ve görevli olduğu servisten gelmiş arkadaşından rica ederek Şirin ile kendisi ilgilenmişti. Taktığı serum ile kendisine gelmesi için bekliyordu. Genç adam her şeyden habersiz karısının başucunda bekliyordu. ‘’Yaklaşık iki ay önce yine bayılmıştı. Bütün tahlilleri tam yapın lütfen. Sebep olan bir hastalık varsa atlamayalım.’’ Sözlerle İkra ile Doktor göz göze geldi. ‘’Şu an bayılmasının sebebi muhtemelen açlıktan.’’ dedi Yeşim doktor belli etmemek için. ‘’Açlık?’’ Karısının az yediğinin farkındaydı ama kendini bayıltacak kadar aç bırakacağını hiç düşünmemişti. ‘’Evet, kan şekeri çok düşmüş ve tabi tansiyonu da bir daha bayılmasını istemiyorsanız yemek yediğinden emin olun.’’ Şirin kendine geldiğinde kolundaki serum bitene kadar kocasının kantinden bulup getirdiği bütün yiyecekleri istemese de yemek zorunda kalmıştı. ‘’Diyet mi yapıyorsun? Zaten zayıfsın. Kendini bayıltana kadar aç kalmana ne gerek var?’’ Genç kız her zaman yaptığı gibi yalanlara sarılmıştı. ‘’Diyet yapmazsam kilo alırım.’’ ‘’Biraz kilo almandan zarar gelmez. Bırakacaksın bu diyet saçmalığını. Bir kez daha aç kalırsan o hunini ağzına dayar yemeği doğrudan midene akıtırım.’’ Şirin sessizce yanında bekleyen İkra’ya baktı. ‘’Ne kadar sevgi dolu bir kocam var görüyorsun değil mi?’’ Serum bitince hastaneden çıktılar. ‘’İkra’yı evine bırakalım. Saat çok geç oldu taksiyle uğraşmasın.’’ diyen Şirin’e kocası cevap verdi. ‘’Önce seni eve bırakacağım sonra asistanını bırakırım.’’ ‘’Yolu uzatmana ne gerek var?’’ ‘’Söz dinle Şirin! Ayakta zor duruyorsun eve bırakacağım ve yatıp dinleneceksin. Sonra da İkra’yı bırakırım.’’ ‘’Taksiyle giderim.’’ diyen İkra’ya Ayberk karşılık verdi. ‘’Bu saatte tek başına taksiyle ne işin var?’’ Hiçbirini dinlemeden önce karısını eve bıraktı sonra İkra’yı evine götürmek için yola çıktı. ‘’Uzun süredir birlikte çalışıyorsunuz değil mi?’’ diye sorduğunda diğeri ‘’Evet.’’ dedi. ‘’Şirin’in bu zayıflık takıntısı nereden geliyor?’’ Genç kız konuşup konuşmamakta kararsızdı. Açıkça zaten ne olduğunu söyleyemezdi ama Yeşim doktor haklıydı böyle giderse kendisini öldürecekti. ‘’Zayıflık takıntısı yok.’’ dedi sessizce. ‘’Sadece… Bunu size söylediğimi duyarsa beni öldürür.’’ ‘’Söyleyeceğin her neyse söylemezsen de ben öldüreceğim.’’ Başına gelecekleri göze alıp gerçeği söyledi. ‘’Şirin Hanım yemek yemeyi unutuyor.’’ ‘’Unutmak? Açlık kendini belli eden bir durum nasıl unutabilir?’’ ‘’Öyle işte. Daha fazla sormayın. Ev burası.’’ diyerek önlerindeki evi gösterdi. ‘’Teşekkür ederim.’’ Arabadan indiğinde kapıyı kapatmadan çantasından patronunun son yazdığı kitabı çıkarıp koltuğun üzerine bıraktı. ‘’Karınız bu kitapta saklı. Size daha fazla yardımcı olamam.’’ Ayberk saat geç olduğu için giden genç kızı eve girene kadar gözleriyle takip etti. İçeri girdikten sonra koltuğun üzerindeki kitabı aldı. Fırtınaşk yazıyordu kapağında. Aklı hala söylenen kelimelerdeydi. Bir insan gerçekten yemek yemeyi unutabilir miydi? Karısı nasıl bu kitapta saklı olabilirdi? Aklı düşüncelerle dolu eve geldi. Karısının uyuduğunu görünce açılmış üstünü örtüp çalışma odasına gitti. Evdeki herkes uykuya teslim olmuştu ama merakı uyumasına engel olacak kadar ağırdı. Bir sigara yakıp kitabın ilk kapağını açtı ve okumaya başladı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD