Efe''den
"Burada birine telefon etmek çok zor, nasıl haber vereceğiz ekiptekilere? Dün akşam denedim aramayı, ama başımdan ayrılmıyorlar, sanırım bize güvenmeleri uzun sürecek."
"Zaten hemen güvenmelerini beklemek saçmalık olurdu. Bir şekilde buluruz haber etme yolunu, ama henüz çok erken!" Uraz bir türlü arayamamıştı müdürü, şimdi bizim için demediği şey kalmamıştır diye düşündüm.
"Bu arada, dün kızın peşinden eve gitmiştin, arkanızdan biri takip etti sizi, şüphe çekmemek için gelemedim peşinden adamın. O kıza karşı dikkatli ol, seni asla kandırmasına izin verme," dedi Samet, demek ki bir oyun kuruyordu Ada aklında.
"Kandırmak istiyor zaten, ama ben uzak duruyorum elimden geldiğince. Sadece fazla uzak duramıyorum plan bozulmasın diye." Tamamen yalandı! Dün oltasına gelip ona yaptığı şeyde engel olamamıştım, bunu ekip arkadaşlarıma söylersem ne gözle bakacaklarını tahmin ettiğim için susmayı tercih ettim.
"Allah'ın izniyle bozulmayacak," dedi Uraz düşüncelerimden habersiz. Arkamı döndüğümde kahyanın bizi izlediğini gördüm, kaşları çatıktı.
"Dağılsak iyi olacak, kahya bizi izliyor!" Bunu dedikten sonra yerimden kalktım. Onlara bakmadan ilerledim, Ada'nın arabasının yanına gittim, kahya da arkamdan geliyordu, bu beni germişti.
"Efe, neden görevinizi yapmak yerine sürekli keyif yapma derdindesiniz?!" Soru sormak değildi bu, yine de ters cevap vermemek için kendimi tuttum.
"Ne demek istediğinizi anlamadım, bizim konuşacak vaktimiz olmayacak mı?"
"Konuşacak vaktiniz olmayacak, aynen öyle! Ada hanım herşeyden önce geliyor, onun tırnağı kırılsa sizin başınız belaya girer!"
"Farkında mısınız bilmiyorum, ama Ada hanım şu an uyuyor. Ben uyku saatini biliyorum, bu yüzden oturuyorduk!" Ada'yla ilgili tüm herşeyi sormuştum daha iyi hizmet verme bahanesiyle. Kahya azarlayamadığı için bahane arıyordu, o da dün geceden vurmak istedi beni.
"Pekâlâ, Ada hanımla ilgili bilgi biriktirmen güzel birşey. Ama görevinde Ada hanımın odasına girmek yok, tabi gerekmedikçe! Hareketlerine dikkat et, eğer beyim seni yakalarsa işin biter!"
Dün odasına girdiğimi görmeyen kalmamıştı sanırım, çok büyütmüşlerdi. Odaya çağıran bizzat kendi kızıydı oysa, bunu karşımda duran adama söylemek zorunda değildim. Yanımızdan gelen sesle hemen el pençe divan moduna girmişti.
"Sana böyle bir yetki vermemiştim ben, kızım ne isterse o olur, ve Ada yanına çağırmış Efe'yi0! Adamı köşeye sıkıştırmanın amacı ne?" Cümlenin başında bu sözleri bir an bana dedi diye düşündüm, ama lafı ismini bilmediğim kahyayaydı.
"Ben köşeye sıkıştırmıyorum beyim, sadece siz rahatsız olmayın diye uyarmak istedim!"
"Ben rahatsız olursam direkt kafasına sıkarım uyarmaya gerek duymadan, çekil şimdi, yalnız bırak bizi!" Kahya bana kötü bir şekilde baktı uzaklaşırken, İsmet adisi geldi yanıma, elini omzuma koyduğunda geri çekilmemek için kendimi tuttum.
"Ada sonradan yanlış anlama olmasın diye gelip beni uyardı zaten, seninle iş yapmak istiyormuş. Ben odama geçiyorum, sen de mutfaktan bize iki kahve söyle ve yanıma gel. Seninle konuşmamız gereken işler var!"
Bunları söyledikten sonra uzaklaşıp yüzüme baktı, sanki tepkimi ölçmek istiyordu. Ben tepki vermeyince arkasını dönüp eve doğru yürümeye başladı.
"Piç kurusu!" Kimsenin duymayacağı şekilde söylemiştim bunu, bende arkasından eve girdim. Mutfakta kimse yoktu, şimdi ne yapacaktım, bunun için bile kurşuna dizebilirlerdi beni. Bunları düşünürken üstünde gecelikle Ada girdi mutfağa, onu tamamen açık bir şekilde görünce yutkundum. Sanırım yine uyarılıyordum, çok seksi duruyordu. Onu görünce mutfaktan çıkmak istedim, Ada bunu fark edince yolumu kesti.
"Sanırım birileri benden kaçıyor," dedi sesine gizli bir tını katarak. Ona bakmamaya özen gösteriyordum, çenemden tutup beni kendisine bakmaya zorladı.
"Kaçmıyorum, sadece dün odana girdiğim için bile bugün yeterince sorguya çekildim. İzin verirsen iş vaktinde daha fazla azar yemek istemiyorum!"
Bunu söylediğimde güldü, sinirle ona baktım, ama karşımda bana sunulan manzarayı görünce sinirim gitti bir anda. Aramızda en az 20 cm fark vardı, böyle bakınca göğüsleri net bir şekilde görünüyordu. Bu yutkunmama sebep oldu, onu bir anlığına avuçladığımı düşününce hemen kendime geldim.
"Benimle zaman geçirmek o kadar şey yaşamana değmez mi yani?" Bunu sorarken bir adım daha yaklaştı bana, ben ondan uzak durmak istedikçe o daha da dibime giriyordu inat olsun diye.
"Değmez, bu işe ihtiyacım var ve kimse için kaybedemem!"
"Sana dün de söyledim, yakında çok daha iyi bir işin olacak!" Doğru, söylemişti. Ama bu onunla yakın bir ilişki yaşamamı gerektirmiyordu.
"Pekâlâ, baban kahve istiyor! Görevli kim?"
"Ben yaparım, beklemen yeterli." Bunu dedikten sonra ağır hareketlerle cezveyi ve kahveyi aldı. O yaparken bende orada duran bir sandalyeye oturdum. Daha sonra ona baktığımda beni izlediğini gördüm.
"Normalde babam sabahları erkek görevlilerin eve girmesine asla müsaade etmez, seni görmek şaşırttı." Bunu derken beni süzmesi içimde tuhaf duygular oluşturuyordu.
"Neden izin vermiyordu?" Beni ilk günden içeriye sokmasının bir sebebi olmalıydı, ama bir türlü aklıma gelmiyordu.
"Gördüğün gibi işte, ben sabahları evde böyle gezerim. Babam çalışanlardan çok kıskanır beni, baktı bana söz geçiremiyor, o da görevlileri uyardı. Bu arada, takım elbisesi sana çok yakışmış!"
Kahya dün göndermişti bunları, görev esnasında giymek zorunluydu. Tekrar baktım Ada'ya, ona bakmak nefesimi kesiyordu sanki.
"Teşekkürler, her neyse, lafa ayıracak vaktim yok. Ben en iyisi babanın yanına geçeyim, sen getirebilir misin kahveleri?"
Bu sorum karşısında bana deliymişim gibi baktı, haksız da sayılmazdı. Yaptığım aptallık karşısında ne diyeceğimi şaşırmıştım, evin sahibinin bize hizmet etmesini bekliyordum! Ada yanıma geldi, hiçbir şey demeden dudağıma öpücük kondurdu, afallamıştım.
"İste yeter!" Bunu dedikten sonra geri yerine geçti ve kahvaleri fincana koymaya başladı. Yerimden kalkmadım, onu izliyordum.
"Beni kendini tatmin etmek için kullandığını düşünmeye başlıyorum!" Sınırları aşıyordu, sürekli kendi aklına göre öpmesi hoşuma gitmemişti. Tamam biraz gitmişti, ama yine de istemiyordum!
"Kim bilir, belki de öyle yapıyorumdur, ya da belki de senden hoşlanıyorumdur!" Bunu derken tepsiyi aldı ve mutfaktan çıktı, daha sonra seslendi. "Babam bekletilmekten hiç hoşlanmaz, acele edip gelsen iyi olur!"
Dediklerini düşündüğüm için dalmıştım, bende arkasından ilerledim. Birlikte İsmet'in odasına girdik. İlk başta bize bakmadı, Ada kahveleri koyunca döndü. Karşısında işe yeni aldığı bir çalışan ile giydiği geceliğe rağmen sanki çıplakmış gibi duran kızını görünce kaşları çatıldı. Ada bunu görmezden gelip babasının karşısına oturdu.
"Merve'nin işleri çok yoğundu baba, o yüzden kahvenizi ben yaptım. Hadi Efe, sende otur ve iç kahveni." Bunu diyince utanarak İsmet'e baktım, gözüyle oturmamı işaret etti. Ada'nın karşısına oturdum bende.
"Sen üzerini giyin, öyle gel Ada! Biz seni bekliyoruz!"
"Baba, üzerim gayet uygun. Neden böyle saçma şeyler düşünüyorsun?"
"Ada! Hemen git ve üzerini giyin gel. Sırf bu şekilde gezme diye milleti eve sokmuyorum, senin yaptığına bak!" Sinirden ve kıskançlıktan yüzü kızarmıştı. Ada pek umursamadı, benim de kaşlarımın çatık olduğunu görünce sıkıntılı bir şekilde nefes alıp geri verdi.
"Peki, tamam!" Bunu dedikten sonra yerinden kalktı ve odadan çıktı. Sanki tepkili olduğunu göstermek için de kapıyı sert bir şekilde kapattı.