KATİE...
"Kızım ne terbiyeli bir şeysin sen, gel elimi öp bakayım.” diyen yaşlı normale en sevimli gülüşümü atıp yavaşça yaklaşırken arkandan koşarak gelen köpeği görmemle çığlığı basmam bir oldu. Hızla geri atılıp arabanın kaputuna oradan da tepesine çıktım ve dizlerim üstüne çöküp savunma pozisyonu aldım.
Tam da bir normal gibi davranacakken nereden çıktı şimdi bu köpek? Hoşt be salyalı pislik, hoşt. Bak nasıl hırlıyor! Sallama başını sağa sola. Ay ağza bak, ay ay dişlere bak. Pislik sallama başını sağa sola. Defol, git. Gitsene... Git dedim!
"Kızım ısırmaz korkma!" diyen yaşlıya baktım. Gülümseyerek bana bakıyordu. Ne var bunda gülecek şimdi he!
"Beni yer bu.” dedim zorlukla.
"Şef insanları ısırmaz. Sadece senin ile oynamak istedi.” diyen Cihan'a kötü gözlerle baktım.
"Hı hı katiller de hep öyle der avlarını kesmeden önce.” dedim. Bir yandan da göz ucuyla arabanın etrafında dönüp kuyruğunu sallamaya devam eden doberman'ı takip ediyordum. Pislik bir şeydi bu. Bunu neden besliyorlar anlamıyorum. Bana kalsa çoktan ıssız bir adaya terk edilmiş olurdu.
"Kızım in bakalım artık ayıp, komşular ne der.” diyen Yaşlıya aldırmadım. Bana ne, ne derse desinler. Burada hayat mücadelesi veriyorum.
"Köpek! Köpek gitmeden inmem.” dedim soluk soluğa. Bir yandan da arabanın üzerinde döne döne köpeği takip ediyordum. Gözümden kaçırdığım an tırmanıp beni yemeye çalışacağından adımın Katie olduğunu bildiğim kadar emindim.
"O köpek et yemez. Kendi özel maması var. Onu yer. İn hadi.” diyen Cihan'a "hadi oradan," diyen bir bakış attım. Karşısında salak var sanki... Gözlerim tekrar köpekle buluştuğunda aşağı doğru attığım bacağımı geri çekip sızlandım.
"Ya belki yeminini benim ile bozacak. Beni yiyecek.” dedim ağlamaklı bir sesle. Köpeklerin sağı solu belli olmaz. Pis nankörler. Hepsi pislik. Hiç temizlik nedir bilmezler.
"Yok olmaz öyle şey yavrum, hadi in artık arabayı mahvettin. Tavanı çöktü. Tepinme üzerinde daha fazla.” diyen yaşlıya baktım. Benden önemli mi be! Belki de soyumun tek örneğiyim. Onlar kalkmış araba diyor hala...
Hızla arkamı dönüp elimi köpeğe sallarken "hoşt, ķışt" demeye kısa süre ara verip "Olmaz, ya köpek gider ya ben.” dedim. Öksürük sesleri gelmeye başlamıştı ama umursayacak gibi değildim.
" Oğlum indir şu deli kızı. Şu köpeği de bağla bir yere. Gitti güzelim araba.” dedi yaşlı. En sonunda güzel bir şeyler söylemişti. Ne sen bana deli mi dedin. Sensin deli. Cihan koşturup köpeğin tasmasından tuttuktan sonra sürükleyerek götürürken rahatlayarak arabaya oturdum. Ayaklarımı keyifle sallamaya başladım.
Cihan görüş açımdan kaybolduğunda derin bir nefes alarak gerinip yere atladım. Temkinli adımlarla yavaşça ilerleyerek yaşlının yanına vardığımda, Cihan Köpeği bağlamış geri geliyordu.
"Sonunda indin kızım. Gel mahalleliye rezil ettin bizi.” diyen yaşlıya şirin bir gülücük atım ve iki büyük adım da tam yanına gidip hemen sokuldum.
"Özür dilerim amca. Ben çok korkuyorum köpeklerden. Biliyordu Cihan abi de. Köpeği bırakmış yine de. Ona kız bana kızma ne olur. " diyerek gözlerimi süzüp amcanın elini tuttum. Adamın yüzü gevşerken bıyığı kıvrılmıştı. Şiş yanakları yukarı kalktığında benim görev tamamlanmıştı. Yaşlı normal kafeslenmişti işte. Güvenini kazanmıştım.
"Cihan bir daha salma o köpeği. Yazık kıza oğlum.” dediğinde sevimli bir gülücük atıp Cihan'a döndüm. Dikkatle eteğime bakıyor, bir şey söyleyecek gibi ağzını oynatıyor sonra duruyordu.
"Ne oldu Cihan abi? Bir şey mi diyecektin.” dediğimde yanıma geldi.
"Yok kızım, abin bekliyordur. Ben evden bir iki şey alıp geliyorum. Seni evine bırakayım.” diyerek göz kırpıp içeri gidi. Şimdi bu niye göz kırptı ki, Gözü mü acıyor?
"Baban ne iş yapar kızım?" diyen adama döndüm yine. Neden hiç susmuyordu?
"Babam yok.”
"Annen ne iş yapar kızım.”
"Annem de yok.”
"Kim bakıyor sana?" dedi bu kez de.
Sıkılgan bir sesle "Kimse bakmıyor.” dedim. Sıkılmıştım ama bir türlü gitmiyordu adam.
"Kızım kimseniz yok mu sizin?" dediğinde Cihan'ın evden çıkıp çıkmadığını kontrol etmek için kapıya bakarken yine cevap verdim.
"Yok. Kendime bakıyorum ben.” dedim. Sonra merakla sordum.
"Amca bu saatte neden geldin sen? Bir şey mi olmuştu?" dedim.
Adam bir an duraklayıp öyle bir bağırdı ki geri arabaya ya da kenardaki büyük ağaçlardan birine tırmanmamak için zor tuttum kendimi. Bir adım geri sıçramayı ihmal etmedim haliyle.
"Cihan, neredesin? Gel çabuk. Halan ameliyat oluyor!" dedi.
Ameliyat... Neydi bu ameliyat?
Ha hatırladım. Halasını kesiyordu normaller. Sonra da dikiyorlardı. Bence çok gereksiz bir şey bu ameliyat. Dikeceksin neden kesiyorsun ki. Normaller hiç normal değil.
"Ne oluyor Bekir Reis, niye celallendin yine?" diyen Cihan'a dönüp ellerimi ağzımın iki yanına siper ederek bağırdım. Yaşlının yaptığını taklit edip puan kazanmaya çalışıyordum ve adamın yaptığı çok hoşuma gitmişti.
"Cihan halanı kesiyorlarmış, neredesin Cihan koş.” dediğimde elindekileri atıp hızla yanımıza gelen Cihan' a ters bir bakış attım. Hızlı hareketlerle yerdekileri alıp geldim. O arada Cihan Bekir Reis'in karşına geçmişti ve bağırdığını duyabiliyordum.
"Halama ne oldu? Ne kesmesi, kim kesiyormuş? Nerede kesiyormuş? Ben o kesenin bir tarafını...” diyen Cihan'a dedesi bir kez daha bağırdığında mahallede uyanmayan kalmamıştı. Tüm evlerin ışıkları yanıyordu artık.
"Telaşlanma oğlum bileğini kırmış. Platin taktı doktorlar. Hastanede şimdi. Bayan bir refakatçi istediler, ben de senin temizlikçi kadını ara diyecektim. Bizimkinin torunu oldu izinli; iki ay yok.” dedi yaşlı normal. Bunları söylerken de bana bakmayı sürdürüyordu. Ne bakıyorsun yaşlı şey. O bakışları hiç sevmedim ona göre. Kemik görmüş köpek gibi ne o öyle.
"Bu kız neden yanında senin?" dediğinde Cihan'a döndüm. Bu kez ne yalan söyleyecekti bakalım.
"Ali bir eğitime gitti Bekir reis, bırakacak kimsesi olmayınca bana emanet etti.” dediğinde gülümsedim. İyi bahane alkış doğrusu. Gözünü bile kırpmadan yalan söylemesi beni biraz üzmüştü ama işi halletmesine sevinmiştim.
"Bu kız sende mi kalacak? Olmaz öyle şey. Halanın yanında kalsın. Bir birilerine bakarlar işte.” dediğinde gülümsedim. Bu iyiydi işte.
"Dede Katie yorgun, yarın kalsa hem gece oldu bile.” diyen Cihan'a inat Bekir reis'e döndüm.
"Olur ben kalırım ama köpek yoksa.” dediğimde sırtıma birkaç kere vurup derin bir kahkaha atan ve artık deli olduğunu anladığım normal bana gülümsedi.
"Yok, yok köpek. Gel sen hele.” diyerek kolumu tutup arabaya yönlendirdi.
"Dur, durun. Gidemez! Yani böyle, bu kılıkta gidemez. Kıyafetlerini çıkartsın bari.” diyen Cihan'a kaşımı kaldırıp döndüm.
"Neden?" dedim.
"Elbisen yırtıldı kızım bacakların ortada.” dediğinde iç çekerek cevapladım. Ne vardı bunda bu kadar telaş yapacak ki.
"Olsun.” dedim bir adım daha atamadan kolumu tutup eve doğru sürüklerken dedesine bağırdı.
"Beş dakikaya geliyoruz.” diyerek beni eve soktu. Hızla itekleyip duvara yasladıktan sonra yüzüme yaklaşıp konuştu.
"Kızım saf mısın? Saf ayağına mı yatıyorsun? Bu üstündekilerle dışarı çıkılır mı?" dediğinde ufladım.
"Çıksam ne olur ki?"
"Bu olur?"
Beni duvarla arasına sıkıştırıp ağzını ağzına dayadığında kaşımı çatıp baktım.
Şimdi beni yemeye mi çalışıyordu bu salak insan? O küt dişlerle yapamazdı ki... Hiç de akıllı değiller bu normaller. Onun dişi küt, ama benim dişlerim gayet sivri.