Bölüm 3: Pasaklı kız nerede?

589 Words
  Cenk gelmişti. Cenk, sebepsizce beni rahatsız eden bir enerjiye sahipti. Arkadaşımdı, şimdiye kadar bir yamuğunu da görmemiştim ama işte... Onunla zaman geçirmek ya da muhabbet etmek pek hoşuma gitmiyordu. Konuşmayı kesmek için bir sebep de bulamayınca karşılaşınca mecburen sorun yokmuş gibi davranıyordum. Onun da aynı hisler içinde olduğu belliydi ama inatla o da benimle aynı politikayı izliyordu. Ufak laf sokmalar, açık aramalar vs. vs. Sonra yine hiçbir şey yokmuş gibi kanka muhabbetine dönüşler... İlişkimiz bu şekildeydi işte. "Ooo doğum günü çocuğu da buradaymış.” diyen Cenk'e yüzümdeki sahte sırıtmayla döndüm. "Evet, burada. Yoksa olmamasını mı dilerdin?" dediğimde o da benimkine benzer bir şekilde gülümsedi. "Hiç olur mu kanka? Biz senin dünyaya geldiğin günü kutlamaya gelelim sen atar yap. Oldu mu böyle kardeşliğe sığdı mı?" dedi. Yüzümdeki ifadeyi sabit tutmaya çalışırken "Ne kardeşi be!" diyemediğim için role devam ettim. "Yok ne atarı ya. Atar, trip bunlar bize ters. Yapana, atana karşıyız.” dedim ama kahve gözleri ile beni taramaya devam ediyordu. "He tamam o zaman. Akşama görüşürüz değil mi? Beraber kafaları dağıtalım. Sınavlardan önce moral olur.” dediğinde başımı sallasam da sıyrılmak için kara kara düşünmeye başlamıştım. Ya kız ölürse? Ya ben burada Cenk ile konuşurken son nefesini veriyorsa? Belki de onu kutuyu koyan kişi bana tuzak kurmuştur! Kız evde öldükten kısa bir süre sonra polisler gelip beni tutuklayıp hapse atarlarsa? Aklıma on bin milyon senaryo gelirken gereksiz bir acelecilikle karşı çıktım. "Yok ya ben gelemem.” dedim. Ses tonum biraz yüksek çıktığı için kaşını çatarak bana bakan Cenk konuştu. "Niye? Başkası ile mi kutlamayı düşünüyordun? Yoksa bir kız için beni mi satıyorsun?" dedi. Biz diyoruz atar-gider bizi bozar, adam hala triplerde. "Ne kızı be kız için ne satacağım, kızdan bol ne var.” "Kötü bir şey mi oldu? Kanka yoksa deden falan mı öldü?" dediğinde istemsizce kaşımı çattım. Ne şom ağızlı olduğunu bilmeyen yoktu bunun. Durduk yere dedemden edecekti beni. "Sus be, ağzını hayra aç. Yok öyle bir şey.” "Halan kocaya mı kaçtı sonunda?" "Saçmalama.” "Depremde evin mi yıkıldı? Yok be, sapa sağlam duruyor işte.” "Tuvalet taştı; evi su bastı. Lağım gibi kokuyor her yer. Baksana oğlum halime.”  Hah bunu iyi düşünmüştüm işte. "Cihan biz de ne şanslı piç deyip duruyorduk. Hiç şans yokmuş ya sende de. Doğum gününde uğraştığın şeye bak! Gerçekten şimdi haline acıdım ha.” diyerek bir adım geriledi. Yavaş yavaş gerilerken "Yardım etmek istersen...” dediğimde arabasına binmişti bile. "Kanka benim annemlere uğramam lazım. Kadının kalbine kramp giriyormuş.” dedi normal bir şeymiş gibi. Kalple ilgili olan her şey ciddi değil midir? Sonuçta kalp durunca ölüyoruz. "Kalbe kramp mı girer?" dedim. "Ne bileyim kanka, kalp krizi deniyor herhalde buna.” diyerek arabayı çalıştırırken acele bir selam çakıp hızla gaza bastığında, kendimi kafamı sağa sola sallamaktan geri alamadım. Yardım etmemek için ne yalan söyleyeceğini şaşırttı. Ne kadar iyi arkadaşlarım var. Eksik olmasınlar. İçeri geçerken Şef'e bir göz attım ama ortalıkta gözükmüyordu. Yine bir şeyler karıştırıyor olmalıydı. Onu kontrol etmek için arka bahçeye gitmem gerekiyordu ama Üstüm rezilken daha fazla dolanmak da istemiyordum. Önce kıyafetlerden kurtulup kızı kontrol eder sonra da Şef'e yemek verir ve geceye akmak için hazırlanmaya başlarım. İçeri geçince zaman kaybetmeden soyunup çıkardıklarımı kirliye attım. Tekrar giyinirken açlıktan kötü hissetmeye başlamıştım. Aklıma kızın da aç olabileceği gelince yüzümü buruşturdum. Onu düşünmemiştim yemek siparişi verirken. Ne zamandır açtı? Belki gerçekten yardıma ihtiyacı vardı? Açlıktan ölmezdi değil mi? En son ne yemişti acaba? Ne yiyebilirdi? Ne zaman uyanacaktı? Ya ben saçmalarken uyanmışsa? Hızla odadan çıkıp kızın odasına girdim. Ne kızın odası ya, misafir odama. Bomboş duran yatağa şaşkınlıkla bakakaldım. Neredeydi bu kız? 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD