Arazinin ormanlık bölgesinde koşusunu tamamlamış gölün kenarına doğru ağır adımlarla ilerledi.
Terden sırılsıklam olan tişörtünü kenara bırakıp derin bir nefes aldı.
Etraftaki oluşabilecek herhangi bir tehlike için çevreyi tararken gözünden kaçan hiçbir şey olmasın istedi.
Bu işte en ufak hatanın bedeli herşeyi kaybetmek demekti.
Çalıların arkasında uzun açık kestane saçları gören Karan kaşlarını olabildiğince çattı.
Ormanın içinde tek başına bir kızın naptığını sorguladı kafasında.
Kızın onu görmediğini sanması gülünçken.
Arazisine girmenin yasak olduğunu bilmeyen kıza doğru yürürdü.
Adımları bir tüy kadar hafif alışkın olduğu gibi avına avcı gibi yaklaşırken
kızın toparlandığını gördü.
Alel acele tuvali çantasına sıkıştıran kıza sessizce yaklaştı.
Yüzünü görmediği kızın fiziği göz doldururken yüzünü merak eden Karan aralarında ki mesafeyi kısaltıp
saçlarının arasına nefesini bıraktı. Kızın şalını başına attığını gördü. Onu korkuttuğunu biliyordu. Korksun zaten diye içinden geçirdi. Biraz daha yakınına geldiğinde burnuna dolan kokuyla kaskatı kesilen Karan ne kadar güzel koktuğu düşüncelerine yerleşirken kızın burada tek başına olduğunu hatırladı.
Sinirle kaşlarını çattı" özel arazimde ne işin var küçük kız" diye saçlarının arasından nefesini saldı.
Korkuyla dönen kızın gözleriyle karşı karşıya kalan Karan gözlerinin renginin güzelliğiyle içinden bir siktir çekti.
Büyük mavi gözleri şaşkınlıkla bakan kıza dilini mi yuttun küçük kız konuşma yetin mi yok diye sorduğunda yine tepki alamayınca iyice sinirlendi.
Kızın işaret diliyle konuşması bir ormanda sesini çıkaramayacak olması onu daha da kızdırdı.
Gözleri ateş saçan kızla bakışları konuşurken kızın koşarak uzaklaşmasıyla alayla gülen Karan istese hemen yakalacağını bile bile uzaklaşmasını izledi.