İnsanların hayatlarına karışıp birde utanmadan istediklerini yapmak hangi vicdandı acaba. Benim bebeğime acımadan kıyarken. Diğerinin bebeğine sahip çıkıyordu. Tabiki o bebeğin canına kıymasını asla istemezdim. Fakat benim bebeğimin ne suçu vardı da bu kadar oyuna kurban gitmişti. O gün o evden çıkmış bir dahada hiç birinin yüzünü görmemek için İstanbul'dan Antalya'ya gelmiştim. Bir günde tüm hayatımı geride bırakarak buraya gelmiş, ve ilk yaptığım şeyde boşanma davası açmak olmuştu. Şule ilede böyle tanışmıştık. Boşanma avukatım olmuştu. Hiç bir şey istemeden bu işin bitmesini istemiştim. İlk başlarda Murat sorun çıkarmış boşanmak istemiyorum diye tutturunca, onlar gibi davranarak rezil ederim diye tehtit etmiştim. Eğer anlaşmalı boşanmazsa kızın hamile olduğunu herkese duyururum demiştim. Neyseki annesi ilk kez bir işe yaramış Murat'ı boşanmaya ikna etmiştim. Tabi hiç bir şey istemem de işlerine gelmişti. Fakat benim katillerin parasıyla işim olmazdı. Zaten sırf o para sevdası yüzünden değilmiydi evladıma kıymaları.
Zor olmuştu tekrar sıfırdan başlamak. Yeni bir yer, yeni bir hayat, yeni bir başlangıç. Zor olsada başarmıştım. Bunları tek başıma yapmak beni hem yıpratmış, hemde güçlü olmamı sağlamıştı. Kimseye ihtiyacım yoktu benim. İstenmeyen bir evlat, istenmeyen bir gelin, istenmeyen eş olmak geride kalmıştı. Kimsenin yanımda olmasına gerek yoktu. Ben her şeyi tek başıma da yapabilirdim. Bazen tek bir arkadaşın olması kocaman bir aileden bile daha iyi geliyordu insana. İnsan denilen varlık her şeye alışıyordu. Unutmuyordu ama alışıyordu. İçinde bir yerlerde bazen koca bir yara, bazen ise küçük bir çizik gibi bir anda sızlasada alışıyor. Yarasını tek başına sarmasını öğreniyordu. Ama bu insan oğlu unutup, unutup aynı hataları tekrar yapıyordu.
Burada yeni bir işe başlamış ve tüm hayatım iş olmuştu. Bir yıl boyunca sadece köpekler gibi çalışmış, çalışmış, çalışmıştım. Böylece daha kolay unuttuğumu sanmıştım. Bir yılın sonunda kendime dönüp baktığımda, sadece kendimi yıprattığımı fark ettim. Benden başka herkes her şeyi unutmuş. Ben ise unuttuğumu sanıyormuşum. Murat o kızla evlenmiş. Çocukları bile doğmuş. Gördüğüm haber kendime gelmemi sağlamıştı. Unutmak herkesten, her şeyden soyutlanarak olmuyormuş. Unutmak tekrar, tekrar aynı şeyleri yaşayabilmekmiş. O an karar verdim tekrar sevecek, aşık olacaktım. Belki bu kez doğru kişiyi bulur tekrar çocuk yapardım. Öncelikle bir senedir kaldığım pansiyondan çıkıp kendime ev aramak olmuştu. İlk amacım kiralık olsada bulduğum ev çok hoşuma gitmiş ve uygun fiyatlı olduğu için almaya karar vermiştim. Üç katlı bir apartmanın en üst katıydı. Şule'nin yardımlarıyla buraya taşınmış ve yeni bir başlangıç yapmaya karar vermiştim.
İnsanların en iyi karar diye verdiği kararlar bazen en yanlışı olabiliyormuş. Yada kötü talih peşini hiç bırakmıyormuş. İşinde, gücünde olan ben buraya taşındıktan sonra insanlarla daha çok iletişim kurar olmuştum. Şule'nin bir senede yapamadığını üç ayda bu mahalle yapmıştı. Çalıştığım için çok fazla aralarına karışamasam da Necla teyze sayesinde herkesle bir iletişimim olmuştu. Mahalle günlerine bile çağrılır olmuştum. Yeni insanlar tanımak, yeni hayatlar keşfetmek benim için eğlenceli olmuştu. Necla teyze tek başına yaşayan bir kadındı. Tek bir oğlu varmış oda İstanbul'day dı. Henüz kendisini görme fırsatım olmamıştı. Bir kaç kez gelmiş fakat hiç denk gelip görmemiştim. Şimdi düşünüyorum da keşke hiç görmemiş olsaydım.
Bir gün eve geldiğimde apartman da karşılaşmıştık. Necla teyze gururla tanıştırmış oğlum Eray demişti. Artık İstanbul'a gitmeyecek burada benle kalacak demişti. O günden sonrada sık, sık karşılaşır olmuştuk. Belkide karşılaşmak için bahaneler üretiyorduk. Tamıdıkca Eray'dan etkilenmiştim. Fakat asla söylemek gibi bir niyetim yoktu. Çünkü Necla teyze oğluna sürekli kız arayışındaydı. Hatta bir gün Şule' yi bile sormuştu. Yoksa oda senin gibi evlenip boşandımı diye. Yok dediğimde Eray'la tanıştırmamı istemişti. Anladığım ben boşandığım için beni asla düşünmüyordu. Belki de bu yüzdendir ki hoşlanmış olsam da son zamanlarda uzak duruyordum. Fakat ben uzaklaştıkça Eray daha çok yakın olmaya çalışıyordu. Bir akşam evin zili çaldığında Eray'ı görünce şaşırmıştım. Anladığım kadarıyla birazda sarhoştu. Eve almak istemezemde, almazsam sabaha kadar kapında beklerim demişti. Mecburen içeri alıp, ayılması için kahve yapmıştım. Kahveyi içtikten sonra biraz kendine gelmiş ve konuşmaya başlamıştı. Bana aşık olduğunu, çok sevdiğini. Neden ondan kaçtığımı sormuştu. Bende kırmadan bizden olmayacağını söylemiştim. Ama ikna edememiştim. Sonraki günler sürekli karşıma çıkıp sonunda o beni ikna etmişti. Ne kadar karşı koymak istesemde başaramamıştım. Çünkü bende ondan hoşlanıyordum. Ve beni ikna etmek için neredeyse altı ay uğraşmıştı. Bu sürede yaptığı her şey çok güzeldi. Kim olursa olsun sonunda pes ederdi. Bende bu kadar ilgiye daha fazla dayanamayıp pes etmiştim. Fakat tek şartım bir süre kimseye söylememekti. Salak kafam adamın ekmeğine yağ sürmüşüm bu teklifi yaparak. Ama nerden bilebilirdim ki şerefsiz çıkacağını. Tabi bu sevgililik olayı gittikçe ilerlemiş ve şevişmeler başlamıştı. Bu istek kesinlikle tek taraflı değilde ikimizde istiyorduk. Bana dokunmasını, arzulamasını istiyordum. Çünkü seviyordum Eray'ı onunda beni sevdiğine emindim. Bir birini seven kişilerin sevişmesi gayet normal geliyordu. Tabi bizim ilişki devam ederken Necla teyze hala Eray'a kız arıyordu. Son zamanlarda artık bu durumdan sıkılmaya başlamıştım. En azından artık annesinin bilmesi gerekiyor diye düşünüyordum. O zaman kız aramaktan da vaz geçerdi. Zamanla benle olmasına da bir şey demezdi bence. Aslında beni çok sevdiğini sürekli söylüyordu. Oğluda sevdiğine göre sıkıntı olmaz diye düşünmeye başladım. Bunu Eray'a söylediğimde ise işten ayrıldığını yeni bir iş bulana kadar anneme söylemeyim demiş ben geri zekalısı da kabul etmiştim. Şirkette aldığımız iş yüzünden akşamları eve geç gelir olmuş. Sabah da erken çıkıyordum. Neredeyse bir aydır Eray dışında mahalleden kimseyi görmez olmuştum. Eray' da geç saatler de geliyor, sevişiyor sonrada gidiyordu. Bu durum hoşuma gitmesede çok çalıştığım için diye kendimi suçluyordum. Ahh salak ben, her suçu kendimde arayan ben.
Gece yine Eray gelmiş ve bu gece gitmeyeceğini söylemişti. Gitmeyeceğini öğrenmek bile mutlu olmama sebep olmuştu. Sevişmiş ve sohbet etmiştik. Bir ara neden araba almadığımı sormuştu. Aslında bende istiyordum fakat o kadar param yoktu. Eray kredi çekmemi söylemiş böylece kolaylıkla alabilirsin demişti. Aklıma mantıklı geldiği için kabul ettim. Bankada arkadaşım var yardımcı olur demişti. Eray'la birlikte bankaya gitmiş ve dediği gibi arkadaşının yardımıyla kredi çekmiştim. Sıfır olmasada ikinci el araba alabilecek kadar param vardı artık. Fakat sorun şuydu ki benim ikinci el araba araştıracak zamanım yoktu. Tabi bu işe de Eray gönüllü olmuştu. Ben araştırır senin için bulurum demişti. Tabiki ben salağı bunu da kabul etmiştim. Bir hafta sonra iş yerindeyken aramış çok iyi bir araba buldum demişti. Hemen alalım kaçırma demişti. Fakat benim iş yerinden çıkıp dediği yere gitme ihtimalim yoktu. Dediği araba elinizden kaçınca vekalet vermemi benim yerime işlemleri kendisinin halledebileceğini söylemişti. Şule sadece araba alma yetkisi olan bir vekaletde sorun olmayacağını söylediği için kabul etmiştim. Sonrası tüm salaklıklarımdan daha salaktı. Eray aramış araba bulduğunu söylemiş parayı istemişti. Bende tüm parayı Eray'ın hesabına gönderdim. Akşam gelip arabada sıkıntı çıktığını bu yüzden almadığını söyledi. Bende Eray'a güvendiğim için sorun yok başka bulursun demiştim. Nasıl bir oyunculuksa artık birde sana karşı mahcup oldum diye üzülmüştü. Bende üzülmemesi için elimden geleni yapmıştım. Eray sürekli saçlarımın düz halini merak ettiğini söyleyip duruyordu. Bende bugün işten erken çıkıp önce kuaföre gidip saçlarımı düzleştirdim. Sürpriz yapmak istiyordum. Sürprizi kendim yaşayacağımı bilmeyerek. Kuaförden çıktıktan sonra Eray'la gittiğimiz kafeye giderek hem kahve içerim, hemde Eray'ın sevdiği tatlıdan alırım düşüncesiyle içeri geçip oturdum. İçeri geçtiğimde çok boş alan olmadığı için yüzüm kapıya dönük gelecek şekilde oturdum. Kahveni sipariş ettikten sonra telefonu çıkartıp Eray'a mesaj attım. Akşam yemek yemeden bana gelmesini istedim. Ellerimle ona yemek yapmak istiyordum. Çünkü benim için çok uğraştığını düşünüyordum. Garson kahvemi getirmiş ve içmeye başlamıştım ki arkamdaki masadan tanıdık o ses geldi. Eray'ın sesi. Sanırım yanında bir kaç kişi daha vardı. Hatta bunlar da mahallede ki arkadaşlarıydı. Bir kaç kez denk gelmiş ve ayak üstü sohbet etmiştik. Tam arkamı dönüp burada olduğumu gösterecektim ki Eray'ın konuşmasını duyunca kafamı çevirmekten vaz geçip dinlemeye başladım.
"Yarın sözüme geliyorsunuz unutmayın lan" deyince bir anda ne sözü diye düşünmeye başladım. Arkadaşına annesinin sonunda bir kız bulduğunu ve bir aydır ki konuştuklarını anlatıyordu. Yarın akşamda sözleri olacakmış. Arkadaşının biri peki Çiçeğe ne diyeceksin diye sormasıyla, bu sorunun cevabını en çok ben merak etmiştim. Annemin zoruyla olduğunu söylerim. O salakda inanır demişti. Salak olduğum kesindi ama yinede inanmazdım. Oğlum benim için ölüyor ne dersem kabul ediyor. Kredi çek araba al dedim. Ertesi gün çekti krediyi. Bana o kadar güveniyor ki parası bile bende düşünün artık ne kadar salak olduğunu. Tabi bu zeki arkadaşınız o parayla düğününü yapacak deyince. Gerçektende salak olduğumu bir kez daha anlamış oldum. Son konuşmalarını duymak dahi istemezemde daha ne salaklıklar yaptığımı merak etmiştim. Arkadaşı benim söylemek istediğimi söyleyip. "Çok şerefsizsin lan. Madem kızı sevmiyorsun niye kaç ay peşinden koştun" demişti. Şerefsizin cevabı tam bir şerefsizlik örneğiydi. "Oğlum kız deyip durma ne kızı. Dul o dul. Yani girişler açık. İstediğim gibi girip çıktım. Allah için muhteşem bir şey insan sikmelere doyamıyor" deyince miğdem ağzıma gelmişti. Yani tüm o ilgisi yalan sevgisi bu yüzdenmiydi. Sırf evlenip, boşandığım için yada onun deyimiyle dul olduğum içinmiydi. Yani bunca çabası sırf beni sikmek içinmiydi. Bunun için bu kadar şerefsizliğe gerek varmıydı. Daha fazla dayanamayarak kendimi fark ettirmeden kafeden çıktım. Allahım yine ben nasıl bir şerefsizi sevmiştim. İsmin Çiçek diye niye sürekli üzerime basarak beni ezmeye çalışıyorlardı.