Hedef Kim?

3554 Words
Kurşun Evin önünde vardığımda Rıfat beni bekliyordu. Motoru önünde durdurup kaskımı çıkardım. -Ne oldu? -Adam eve gitti. Devam edip bahçeye gireceğim sırada "Sen ne yaptın?" sorusu ile baktım. -Abiye anlatırken istersen gel, öğrenirsin. Açılan kapıdan içeri girdim. Mehmet yanımıza yaklaştı. İkimize bakıp "Bir sıkıntı çıktı mı?" dedi. Abinin rakipleri tarafından sıkıştırılmam günün ne büyük sıkıntısıydı. Bir de onunla yakalamıştım. En son olaydan sonra peşime düşmüşlerdi. Haluk abi ile aramda problem olduğunu düşünüp beni kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlardı. Onlarla uğraşacak zamanım yoktu. Yıllarca bu kapıdan ekmek yemiştim. Hiç sorgulamadan hep benden istediklerini yapmıştım. Beni sokakta bırakmadığı için onun kölesi olmalıydım. Görünürde böyle olmalıydı. Tam bu anlarda gözlerimin önüne onun gülümsemesi beliriyordu. Sorguladığım zamanlara dönüyordum. Ben kimdim? Geçmişe dair tek hatırladım sokaklardı. Nasıl düşmüştüm hiç bilmiyorum. Dilenerek ya da hırsızlık yaparak büyümüştüm. Bana bunları yaptıranlar, beni başka birine yüksek parayla satmışlardı. Oradan da Haluk abiye verilmiştim. İlk alındığımda diğer kızlar gibi zenginlere satılacaktım. Tabi benim sert tavırlarım yüzümden elinde kalmıştım. İşime yaramazsan seni öldürürüm dediği gün her şeyi yapmaya karar vermiştim. Kimliğimin bile olmadığı bu hayatta kalmak için bir sürü insan öldürmüştüm. Bazen gerçekten bir yerlerde sevgi diye bir şey var mı diye merak ediyorum. İnsanlar mutlu yaşıyor muydu? Sahi bunları ne zaman düşünmeye başlamıştım? Bana 'senin bir hayalin var mı?' diye soran Mesut abiden sonra başlamıştım. Onunla yaşadığım anları ne zaman hatırlasam kalbim olduğunu hissediyordum. Belki rakipler ile birleşip daha hızlı çözüme ulaşabilirdim, ama abinin anlaması uzun dürmezdi. Bunu bilecek kadar onu iyi tanıyordum. -Çıkmadı. -Rıfat sen odana git. Kurşun abinin yanına geç. Direk salona girip karşısına geçtim. Göz göze geldiğimizde anlatmamı bekliyordu. Onun için bir şey ifade etmediğimi biliyordum. Tek işe yarar tarafım kimsenin beni bilmemesiydi. Adım yoktu. Geçmişim yoktu. Sadece bir zamanlar öylesine koyulan ismim vardı. İşine yaramasaydım o gece beni öldürürdü. Bir polis yüzünden benden vaz geçemedi. Daha ona lazımdım. Peki düşman kimdi? Polis olan Mesut abi miydi? Yoksa bilmeden tanıştığı ben miydim? Bilse benimle görüşür müydü? Ne kadar düşünsem de gözlerimin önünde yere düşmesinden öteye gidemiyordum. Neden beni vur demişti? Benim için kendini feda mı etmişti? Benim gibi bir katile değer miydi? -Kurşun!! Kendime geldiğim gibi "Saf olan fabrikaya gitti. Teklifinizi düşündüğünü belli." dedim. Dağılamazdım. Bu pis işten kaçamıyorsam ölmekten başka şansım yoktu. Bunu da Mesut abi için yapacaktım. -Zaten başka şansı yok. Sen ne yapacağını biliyorsun. İkisi hakkında ki tüm bilgileri istiyorum. Temiz iş olsun. Hızla onayladım. "Çocuklar sana isimlerini versinler. Gerisini hallet."dedi. Saf olanın adı daha çok lazımdı. Bu sırada abinin de istediğini yerine getirmiş olurdum. -Başka. Söyleyeceğin bir şey yoksa kaybol demekti. Yolda olanları anlatıp şu an riske giremezdim. Üstümde gezinen gözlere rağmen "Yok." dedim. Bakışları ile git dediğinde odadan çıktım. Meriç beni kapının önünde bekliyordu. -Erhan ve Engin Ne dediğini anlasam da "Baya bilgi verdin." dedim. -Oradaydın, kendilerini tanıtırken duymadın mı? -Ben tanımam, direk öldürürüm. Korkmuş gibi bakıp "Yapma ya." dedi. "Saf saf soru soran Engin, diğeri de Erhan." Sonunda adını öğrenmiştim. Bakalım Engin kimdi? Ne kadar işime yarayacaktı? -Tamam Adım attığımda kolumu tuttu. Baktığımda "Sakın hata yapma. Abinin gözü üstünde." dedi. Beni önemsiyormuş gibi davranması hoşuma gitmiyordu. Kolunu çekip kurtardım. -Ölmemden mi korkuyorsun? Yüzü ciddileşirken "Kurşun ne demek istediğimi biliyorsun." dedi. -Evet biliyorum, ölürüm. Bir adım atıp önümde durduğunda "İşte onu istemiyorum." dedi. Meriç, Nihat ve Mehmet ile yıllardır birlikteyiz. Birbirimizin arkasını çok kollamıştık. Onlarla da son olay sonrası aram açılmıştı. Nedenini de üçü de çok iyi biliyordu. -Biri de bir gün bizi öldürür. Buna hazır ol. Yanında geçip odama doğru yürüdüm. Bu sefer de Mehmet önüme geçti. Anlaşılan bu gece sıraya girmişlerdi. -Sende ne soracaksan sor da artık odama geçeyim. -Eskiden azda olsa bizimle konuşurdun. Son zamanlarda odadan çıkmıyorsun. Evet biz duygusuz insanlardık, ama ilk defa değer verdiğim birini kendi ellerimle öldürdüğümü kabul etmek kolay olmuyordu. Çıldırmamak için büyük savaş vermiştim. Tabi bir da hayatta kalmak için uğraşmıştım. -Yarın adamları ziyaret edin. Büyük ihtimal teklifi kabul edecekler. -Kurşun konuyu değiştirme. Hala o polisi mi düşünüyorsun? Yüzüne yumruğu indirmek istesem de düz bir ifadeyle baktım. "Ben öldürdüklerimi düşünmem." -O zaman ne oluyor? O geceden sonra değiştin. İş verilmediği için mi keyfin yok? -Anlaşılan sen benimle konuşmadan bırakmayacaksın. Birazdan aynı yerde buluşalım. Yanında geçtiğinde "Daha yeni iyileştin, emin misin?" diye sordu. Arkamı dönmeden "Korkuyorsan gelme." dedim. İçimde büyüyen öfkenin sönmesi mümkün değildi. O yüzden biraz olsun atmam gerekiyordu. Sonunda odama geçince üstümü değiştirdim. Odamdan çıkmadan önce baş ucumda duran çekmeceyi açtım. Sadece bir ip gibi gözüken bilekliği elime aldım. Mesut abiden geriye bana kan tek parçaydı. Bana hediye almak istediğinde bunu aldırtmıştım. Bu sadece ip dese de sonunda kabul etmişti. Benim için anlamı büyüktü. Avucumun içine alıp sıktım. Benim bu hayatta sahip olduğum tek şeydi. Tekrar yerine koyup odamdan çıktım. Dövüş için antreman yaptığımız alana geçtim. Bayadır dövüşmediğim için özlemiştim. Mehmet'in hala hazır olmadığını görünce "Hayrola" dedim. Yalnız duyan gelmişti. -Benle değil onunla dövüşeceksin. Arkamı döndüğümde Meriç vardı. Tabi ki de kabul etmeyecektim. "Olmaz." Adım attığım anda Nihat önüme geçti. Diğerleri de çoktan 'Kurşun- Meriç' diye bağırmaya başlamışlardı. Yapmak istediklerini görsem de olmazdı. Hem onu dövmek istemiyordum. Bana karşı gelemezdi -Bir tek onunla dövüşmüyorsun. Neden? Herkes susmuş cevabımı bekliyordu. Meriç de gelince hevesli gözlerle beklemesi hoşuma gitmedi. -Kolu, bacağı kırılırsa abi kızar. Uğraşamam. Hepsi gülünce söylediğimin neresi komik anlamadım. Mehmet "Kıyamıyorum desene." dediğinde sinirlendim. Hayır Meriç de bunların gazıyla iyice hava giriyordu. Karşıma geçtiğinde "Senin için baya hazırlandım." dedi. Herkesin ağzını kapatmak için "İyi sen bilirsin." dedim. Yürüdüğümde Nihat ellerimi bez parçasıyla sardı. Birkaç kırıktan sonra yeni düzelmiştim. Hem Meriç'in yüzüne direk yumruğu indirirsem canı fazla yanardı. -Her şey serbest mi? Nihat'ın sorusuna "Benim için fark etmez." dedim. Sonuçta sokakta kimse kural tanımıyordu. -Ne o öpecek misin? Söyleyene bakınca kaçacak yer aradı. Son kez uyarmak için "Saçmalığa son verin. Yoksa bu gece herkesi sırayla döverim." dedim. -Evet susun. Kurşun sinirlenirse ne olur biliyorsunuz. Mehmet da uyarınca sonunda sessizlik oluştu. İkimiz ringe çıktık. Nihat aramızda durup "İki kere yere düşen kaybeder." dedi. Geri çekildiği anda Meriç'in karnına tekmeyi geçirdim. Tabi beklemediği için iki büklüm kaldı. -Kızım yavaş! Zorla nefes alırken "Karışma Mehmet." dedi. Çoktan yere serebilecekken doğrulmasını bekledim. Canı acıdığı için yüzü kızarmıştı. Toparlandığında ilk adımı atmasını bekledim. Yumruğunu uzattığı anda bileğinden yakaladığım gibi bacaklarına arkasına tekmeyi geçirdim. Dizlerinin üstüne düştüğünde yere sermek için tek hamle yeterdi. Yine de bıraktım. Geri çekildiğimde kalkmasını bekledim. Kafasını kaldırdığında "Neden bitirmedin?" diye sordu. -Sen neden benimle dövüşme konusunda ısrar ediyorsun? -Beni görmeni istiyorum. Elimi saran bezleri çıkarıp yere fırlattım. Ne yapacağımı izlediğini biliyordum. Benden bu kadardı. Yüzüne tekmeyi indirdiğimde yere savruldu. Herkes heyecanla yaklaştığında bende yanına yürüdüm. Ayağa kalkacak canı kalmamıştı. -Sana acımayan birine görünmeye çalışma. Gitmek için adım attığımda "Kurşun." dediğinde durdum. Döndüğümde kalkmaya çalıştığını görsem de yardım etmedim. Nihat yanına geçip yardımcı oldu. Sonunda ayakta durduğunda boş gözlerle izledim. Görende gerçekten beni seviyor sanırdı. Daha yeni abinin emiriyle beni dövenlerden biri Meriç'ti. Aynısını bende yapmak zorundaydım. Biz buyduk ve birbirimizden sevgi beklemek saçmalık olurdu. -Bana hala kızgın mısın? Mustafa da yanlarına geldiğinde benden bir cevap bekliyorlardı. "Bana işkence yaptığınız için mi?" Üçünün de suratı düşmüştü. -Merak etmeyin, bir gün abi size sıkmamı isterse bende aynısını yapacağım. Kimseden ses çıkmadığına göre bu gece de burada biterdi. Ringten inip diğerlerinin arasından geçtim. Odama vardığımda kendimi direk duşa attım. Üstündeki her şeyden kurtulup suyun altına girdim. Bedenime değen her su damlası yaralarımı hatırlatsa da umursamadım. """"" Engin Sabah uyandığım gibi amirimi aradım. Gece geç saatte rapor attığım için dönüş yapmamıştı. Telefon açıldığı gibi "Günaydın." dedim. -Günaydın Engin. -Mailimi aldınız mı? -Aldım. Mustafa da neler olduğunu anlattı. Hızlı giriş yapmışsın. Bu kadar kolay olması şüpheli değil mi? -Erhan ile daha önce iş yaptıkları için bırakmak istemiyorlar. Ben beklenmedik misafir oldum. -Doğru diyorsun, ama yine de aklım almıyor. Peki bahsettiğin kız kim? -İşte ben de sizi onun için aradım. Bu kız ile ilgili hiçbir bilgi almadık. Kızın varlığını bile bilmiyorduk. -Hem de tetikçi diyorsun. -Aynen öyle. Gerçek adını öğrenemedim. -Tamam, bakalım ne bulacağız. Kurşun lakabıyla sorunca belki elimize bir şey geçer. Amirim kapatmadan önce "Mesut'u vuran bu kız olabilir mi?" diye sordum. Dün geceden beri düşünüyordum. Önce Haluk'un yakın adamlarından şüphelensem de bu kızın olma olasılığı daha yüksekti. -Engin arkadaşını kimin vurduğunu bulmak istiyorsun, anlıyorum. Hepimizde bunun için uğraşıyoruz, ama bu dava ile bağlantısı olup olmadığını bile bilmiyoruz. Sakın kendince bir şey yapma. Yine uyarıyı yiyince "Tamam amirim." dedim. Telefonu kapattığında gözümüm önüne Kurşun geldi. Boş bakışları sanki önümde duruyordu. Aklımdakileri atıp kahvaltı için evden çıktım. Mustafa çoktan gelmiş beni bekliyordu. Yaklaşınca telefonumu uzattı. -Günaydın. Nasılsın? -İyiyim Engin Bey. -Ailemin evine geçeceğiz. Hemen kapımı açınca bindim. Telefonuma baktığımda aileden başka kimse aramamıştı. Kurşun'un telefon kullanmıyorum dediğini hatırladım. Bir numarası olsaydı hakkında bilgi bulmak için işimize yarardı. Bu kızın kim olduğunu nasıl öğrenecektim? Nasıl yakın olacaktım? Her seferinde beni bulmasını mı bekleyecektim? Bu benim için büyük sıkıntıydı. Düşünceler içinde telefonumu cebime attım. Vardığımızı görünce inmeden önce "Sende mutfak tarafına geç kahvaltı yap." dedim. -Tamam. İndiğim gibi Fırat yine karşımdaydı. Mustafa kapımı açmadığı için ters ters bakıyordu. Gülerek "Günaydın." dedim. -Günaydın küçük bey. Babanız kahvaltıyı içeride yapacaklarını iletmemi istedi. -Şoförüm sana emanet, ona kötü davranma. Yanından geçip açık olan kapıdan eve hieis yaptım. Mis gibi gelen kokular arasında salona girdim. Tam bağıracağım anda bir misafirimizin olduğunu gördüm. Yaklaşırken aileme bakarak "Günaydın." dedim. Önden bilgi gelmediği için ne döndüğünü anlamaya çalışıyordum. Annem ayağa kalktığı gibi "Hoş geldin oğlum." dedi. Kıza bakıp durduğuna göre mevzu belli olmuştu. Dün tamam görüşelim dediğim anda kızı getirmişlerdi. Bari haber verseydiler. Neyse kız ilk görünüşe göre güzeldi. Kibar gülüşü, sade duruşu ile bana bakıyordu. Benim onun üstünde bir etki bıraktığım belliydi. -Tuğba'yı kahvaltıya davet etmiştim. Ne güzel seninle tanışacak. Annem sanki kendileri çağırmamış gibi kıza da "Oğlum Engin. Ülkeye yeni döndü." diye tanıştırıyordu. Babam ise keyifle olanları izliyordu. Karı, kocanın sevincini görünce istediği gibi kıza yaklaştım. Ayağa kalkınca karşı karşıya kaldık. Utangaç bir gülümseme ve kumral bir güzellik ile bana bakıyordu. Bende olumsuz bir hava oluşturmamıştı. Zaten ilk anda sevmek ya da aşk olmayacağına göre görüşebilirdik. Elimi uzattığımda "Tanıştığımıza memnun oldum." dedim. Kız heyecanla elimi tuttu. Yalnız beni beğendiğini çok belli ediyordu. Alışkın olsam da telaşlı halleri gülümsetiyordu. Elimi tutuğunda "Bende memnun oldum." dedi. Elini çekeceği anda ilk adımı atıp bırakmadım. Şaşkın bakışları arasında elini dudaklarıma götürüp öptüm. Gözlerine bakıp yaptığım için kıpkırmızı olan yüzü görmüştüm. Geri çekilip bıraktığımda kız nereye bakacağını bilmiyordu. Temiz aile kızı olduğu belliydi. Zaten öyle olmasa annem karşıma çıkarmazdı. Oğulları çok kıymetliydi. Yenmemi abime seçtiği zamanları bilirim. Abimin gayet güzel giden evliliği vardı. Yani anneme güvenmek en iyisiydi. Babam ortamın havası değişsin diye "Hadi kahvaltı yapalım." dedi. Tuğba'ya yolu gösterdim. Masaya yaklaşınca da sandalyesini çektim. Yaptığım her hareketten sonra gözleri daha da parlıyordu. Annem ve babam ise gayet mutluydu. O zaman sorun yoktu. Hepimiz oturunca servise başladılar. Tabi annem de hemen tanıtma işine devam etti. -Tuğba kızımızla mağazasına girmem sayesinde tanıştık. Benimle öyle güzel ilgilendi ki zamanla da daha yakın olduk. Annem koleksiyon yapmayı severdi. Ne olduğunu tahmin ettiğim için "İşiniz çanta üzerine anlaşılan." dedim. Bilmem kızı çok mutlu etmişti. Annem her ay farklı mağazadan değişik çanta alırdı. Pahalı ya da marka olması önemli değildi. Sadece ilgisini çekmesi yeterliydi. Bir oda dolusu mağaza açacak kadar çantası vardı. Hepsini kullanıyor muydu? Tabi ki de hayır. Sadece onun olması hoşuna gidiyordu. Değişik bir zevki olsa da zamanla alışmıştık. -Bir gün mutlaka uğramalısın oğlum. Tuğba kızımız genç yaşına rağmen çok iyi iş çıkarmış. Annem aramızı yapmaya çalışıyordu. Ona istediğini verip "Tuğba isterse neden olmasın." dedim. Anında kabul eden yüzü görünce "Bir kartınız var mı?" diye sordum. Heyecanla kalkacağı anda elini tuttum. Anında bana dönen gözlere "Sonrada alabilirim. Şimdi kahvaltımızı yapalım." dedim. Ellerimize baktığında yavaşça çektim. Hızlı giriş yapmıştım, ama aldığım sinyal doğruysa durumdan gayet memnundu. Benim açımdan da doğru biri gibiydi. Ailemin istediği kişi olduğuna göre de yavaş gitmeye gerek yoktu. -Hatta kahvaltı sonrası mağazaya sen bırakırsın. Sabah ricamızı kırmadı, bizim gönderdiğimiz araba ile geldi. Eşlik edersen güzel olur. Annem her şeyi de düşünmüştü. Nasılda işini biliyordu. İsteğin başın üstünde diyerek kıza döndüm. O da tamam derse hem bırakırdım hem de daha yakından tanırdım. Kafalarımız uyuşursa da uzatmadan açık konuşurdum. Ailemin istediği gibi de bir an önce yuvamı kurardım. Tabi operasyon ve polis olduğum ortaya çıkınca neler olacak bilmiyordum. O yüzden de acele etmem gerekiyordu. -Vaktinizi almayacaksam tabi isterim. Pekte kibardı. Gülümseyerek "Size eşlik etmek benim için mutluluk." diyerek ona eşlik ettim. Evet duruma göre şekil alabilen biriyim. Babam bıyık altından gülerken bizim eşek sıpasına bak dediği kesindi. Oğlu istediğinde nasılda kibar oluyordu. Konuşmamız en çok annemi mutlu ettiği kesindi. Oğlunu kendi seçtiği kızla evlendirecek kaynana mutluluğu yaşıyordu. Kahvaltıya devam ettiğimizde kızın mağazayı kendi çabaları ile açtığını öğrendim. Ailenin tek çocuğuydu. Babası ve annesi memur emeklisiydi. Kendi hallerinde orta seviyede bir aileydi. Üniversite işletme okumuş, istediği mesleğin o olmadığını anlayınca da bilgisini ticarette kullanmıştı. Bence gayet güzel yetişmiş bir kızdı. Saygılı, içten davranan ve kendinden emin bir duruşu vardı. Tanıdıkça ve zaman geçirdikçe daha iyi anlaşacağımız kesindi. Kahvaltının sonunda izin alıp lavaboya gittiğinde anında annem bana yaklaştı. "Kız nasıl?" Tabi babamda kafasını uzatmış cevap bekliyordu. -İyi. -Sadece bu kadar mı? Elektrik aldın mı? Babamın sorusuna güldüm. Tabi anında sinirlendiğini görünce "Baba daha yeni görüştük. İlk anda ne dememi bekliyorsun?" dedim. -Oğlum ben anneni ilk gördüğümde gözlerine takılmıştım. Gülümsediğinde ise artık onu unutamayacağımı anlamıştım. Sende buna benzer ne oldu? Annem, babama aşk dolu gözlerle bakarken ilk anı düşündüm. Aklıma yeşil gözlerin düşmesi tam bir saçmalıktı. Dudakta oluşan soğuk sırıtış. Kafamı hafif salladım. Görev anında fazla ileri gidince anlaşılan benim devreler yanmıştı. Yoksa bir katili düşünmem saçmalıktı. Kesin bu sıralar göreve fazla taktığım içinde böyle oluyordu. Tuğba'yı düşünüp "Evet sıcak bir gülümsemesi var." dedim. İkisi de umutla baktı. Annem "Yani görüşmeye devam edecek misin?" diye sordu. Gülümsediğimde çok mutlu olmuşlardı. Tuğba da dönünce "O zaman biz çıkalım." dedim. Çantasını aldıktan sonra ailem ile vedalaşmasını bekledim. Bende ellerini öptüğümde birlikte evden çıktık. Mustafa koşturup geldi. Arabanın kapısını açtığında Tuğba'nın binmesini bekledim. Diğer tarafı dolaşıp kendim de bindim. Mustafa da yerleşince "Önce hanım efendinin mağazasına gideceğiz."dedim. -Tabi efendim. Adres neresi? Tuğba yol tarifi verdikten sonra kartını da çıkarıp bana uzattı. Elime aldığımda kendi gibi sade ve güzel bir kart hazırlattığını gördüm. Telefonumu çıkarıp numarasını kaydettim. Kısa bir mesaj çektikten sonra kafamı kaldırıp baktım. Beni izlediğini görünce çantasını gösterip "Bakmayacak mısın?" dedim. Mesaj sesi de gelince gülümsedi. Yalnız bu kız çoktan bana aşık olmuş gibi bakıyordu. Telaşla çantasını açıp telefonunu çıkardı. Ekranı açtığında okuduktan sonra yine utangaç bakışları beni buldu. -Numaranızı kaydediyorum. -Sevinirim. Bundan sonra daha sık görüşeceğimiz için lazım olacak. Söylediğim onu şaşırtırken sessiz kaldı. Bu kabul ettiğini gösteriyordu. Bugünlük daha fazla üstüne gitmemek için rahat bıraktım. Zaten fazla heyecan yaptığı hafif titreyen ellerinden ve göz bebeklerinden belliydi. Konuyu değiştirmek en iyisiydi. -Boş zamanlarında neler yaparsın? Ben buraya geldiğimden beri ne yapacağımı bulamıyorum. Tatlı gülümsemesi arasında "Yıllar sonra ülkeye dönmek zor olmalı."dedi. Aslında hiçbir yere gitmediğimi ve il il gezdiğimi söylesem ne olurdu? İş ciddiye binmeden ona bir şey söylemezdim. Eğer işler ciddiye binerse birlikte olduğu adamın işini bilmek onun hakkıydı. -Yani biraz zor oluyor. Arkadaşım yok ve sıkılıyorum. -Burada da gidilebilecek güzel yerler var. -Mutlaka vardır, ama arada İstanbul'a ya da başka yere kaçabilirim. Teklifin tam zamanı diyerek "Bana eşlik eder misin?" dedim. Bir anlık kalırken "Ben mi?" dedi. Tekirdağ dışına çıktığımızda daha rahat olurdu. Hem gizli görevim açısından ortalıkta onunla görünmemiş olurdum. Aklıma yine Kurşun gelince onunla ilişkimiz belli olsa da görmesini istemiyordum. -Evet, sen. Anında tabi ederim cevabı gelince gülümsedim. "Peki beni nereye götüreceksin?" -Ben arada istanbul'a gidiyorum. Çok gezme şansım olmuyor, ama arkadaşlarıma sorarım. Senin sayeden bende gezerim. Çalışmaktan çok sosyal hayatı olmadığı belliydi. Bende mesleğim sayesinde bol bol gezmiştim. Yine de sadece keyif için yapmak başka olacaktı. -Sana bırakıyorum. Yakın zamanda da davetini bekliyorum. Onunla görüşmek istediğimi bir kere daha belli edince bir süre izledi. Şu an ne hissettiğini anlamak çok zor değildi. Baya mutluydu ve hayatının aşkını bulduğunu bile düşünüyor olabilirdi. Ben ise sadece iyi gittiğini düşünüyordum. Hoş bir kız olduğu kesindi, ama onun kadar etkilenme yoktu. Belki zamanla oluşurdu. Araba durunca geldiğimizi anladım. Tuğba da mağazasını gösterip "Gelmek ister misin?"dedi. Geri çevirmek istemesem de işlerim vardı. -Bir daha ki sefere sözüm olsun. Şirkete gitmem gerekiyor. -Tabi, her zaman beklerim. Vedalaşıp indiğinde mağazasını açana kadar bekledim. Mustafa arkaya döndüğünde "Yenge mi?" diye sorunca baktım. -Aileme göre öyle. Biraz şaşkın baktıktan sonra "Yani onlar istiyor diye mi görüşüyorsunuz?" dedi. Cevap vermek yerine 'gidelim' dedim. Önüne dönüp sürdüğünde sorusunu düşündüm. -Biz koşturmaktan biri ile görüşemiyoruz. Madem ailem istiyor neden olmasın? Aynadan bana baktıktan sonra "Ya sevmezseniz." dedi. Biraz düşündükten sonra "Hoş kız, severim galiba." dedim. -Komiserim aşk öyle bir şey değil. Onu düşünürken bile içiniz yanmalı. Duyduğuma gülerken "Sen baya aşık oldun galiba Mustafa." dedim. -Yani herkesin bir ilk aşkı vardır. -Şu an nerede? -Hiç bilmiyorum. Bu sefer ikimizde gülmüştük. İlk ya da son aşkım yoktu. Zamanında çıktığım kızlar olmuştu, ama dedikleri gibi bir aşk yaşamadım. Hele babam gibi hiç sevmedim. Anneme düşkünlüğü dillere destandı. Kaç yaşına gelmişti, ama hep aynı sevgiyle bakardı. Bence herkes aşkı aynı yaşamıyordu. Bazıları fazla kaptırıyordu o kadar. İki insanın uyumu olduktan sonra sevgi de yeterdi. Bunu da Tuğba ile sağladıktan sonra bir sıkıntı yoktu. -Komiserim, bir misafirimiz var. Hızla etrafa baktığımda gözlerim Kurşun'u aradı. Motor görmeyi beklerken siyah araba yanımıza yanaştı. Camını açtığında Haluk'un adamı bana bakıyordu. Has adamlarından Meriç'i yollamıştı. Tabi onu tanıdığımı bilmiyordu. İstediğim kişi gelmediği için canım sıkılsa da "Kenara çek." dedim. Mustafa dediğimi yapınca o da arkamızdan geldi. Durduktan sonra arabasından indi. Yanımıza gelince direk kapıyı açıp yanıma oturdu. Ön koltuğa bakıp "Şoförün hava alsın." dedi. Mustafa ile göz göze gelince çık işareti verdim. Kurşun'un geleceğinden o kadar emindim ki bu hiç hoşuma gitmedi. Ben bu kıza nasıl ulaşacaktım? -Teklifi düşündün mü? -Düşündüm de ben Kurşun gelecek sanmıştım. Meriç sinirlenirken "O gelirse senin için hiç iyi olmaz. Evet kararın ne?" dedi. Direk konuş diyordu. -Tamam, iş yapacağız. Pis sırıtışı oluşurken "Güzel karar." dedi. Gideceği anda kolunu tuttum. Tabi anında bana bakınca sanki korkmuş gibi çektim. Boğazına yapıştığım gibi seni burada bir güzel dövmek vardı da işte beklemek zorundaydım. -Ne oldu? -Bundan sonra ne olacak? Nasıl iletişim kuracağız? -Biz sana haber veririz. Bu arada uslu dur, yoksa senin için sıkıntı olur. Bu sefer kapıyı açtığı gibi çıktı. Mustafa öne otururken arabaya binip kaybolmasını izledim. Bundan sonra işin içinde polis olmadığına emin olacaklardı. Her adımımı takip edecekleri kesindi. Bir anda vaz geçip yardım isteyebilirdim. Beni araştırma ihtimallerine karşı hazırdık, ama yine de dikkatli olmalıydım. -Engin Bey ne oluyor? -Galiba başardık. İş yapacağız. Amire söyle hazırlansınlar. Çeteyi çökerteceğiz. Mustafa sevinçle yola çıktı. Bende arkama yaslanırken kardeşime vereceğim hediyenin mutluluğundaydım. Mesut gözünü açacaktı. Ona bunu yapanlar parmaklıklar arkasında çürüyecekti. Bunu ona gösterecektim. """ Kurşun Önüme koyduğum tabağa boş boş bakarken tek lokma yiyesim yoktu. Zorla ağzıma koyduğum her şey boğazımdan geçmiyordu. Son zamanlarda ortak alanda da yemiyordum. Yemeğimi alıp bahçeye çıkıyordum. Boş boş gök yüzüne baktığımda doğan güneş bir tek benim içimi ısıtmıyordu. Ayak seslerini duyunca gelene baktım. Rıfat elinde bir dosya ile önümde durdu. Ayaklarımın ucuna attı. -Engin ve Erhan hakkında bilgiler. Toparlanıp elime aldım. Açtığımda Engin'in fotoğrafı önümde duruyordu. Hakkında yazan bilgilerine baktım. Anne,baba,abi ve onun ailesi hakkında bilgileri göz gezdirip geçtim. En iyi okullarda okumuştu. Lisede yurt dışına çıkmış ve neredeyse her yeri gezmişti. Ülkeye yeni dönüş yapmıştı. Yani adam burada olmadığı için fazla bir şey yoktu. Erhan'a da baktığımda bildik bilgiler vardı. -Abiye sen mi verirsin, yoksa ben mi vereyim? -Bana getirdiğine göre cevap belli. İş sende diyerek çekip gitti. Engin'in fotoğrafına baktığımda her an saçma sorularına başlayacak gibi geliyordu. Yurt dışından gelip neden pis işlerin içine girmişti? Macera mı arıyordu? Zengin bir ailesi olduğu için mantıklı gelse de sebep yeterli değildi. Yerimden kalktığım gibi motora yürüdüm. Dosyayı ceketimin içine koyup fermuarı çektim. Abiye vermeden önce birazda ben üstünden geçecektim. Kaskımı takıp yola çıktım. Kapıdan çıkarken Rıfat beni görünce 'nereye' diye bağırdı. Elimle gidiyorum işareti yapıp hızla uzaklaştım. Özel bir görüşme yapacağım için peşimden gelemezdi. Eskiden sokaklarda hırsızlık yaparken tanıştığım Zeki'nin yanına gidecektim. Tabi bu onun takma adıydı. Gerçek adını bilen yoktu. Arada işi düştüğünde benden yardım isterdi. Bazen işimi gördüğü için benden istediğini yapardım. Kimseye birbirimizden bahsetmezdik. Alışverişe dayalı bir tanışıklığımız vardı. Bildiğim yolları aşıp mekanına vardım. Dışarıdan normal bir internet kafeydi. Önünde durup motordan indim. Kaskımı çıkarıp içeri girdim. Kasada oturan çocuk beni gördüğü gibi ayağa kalktı. -Kurşun abla. -Abin nerede? Arkayı gösterince devam ettim. Bildiğim odaya direk daldığımda Zeki karşımdaydı. Kapıyı kapatıp karşısına oturdum. Göz göze gelince "Uzun zaman oldu." dedi. Ceketimin içinden dosyayı çıkarıp önüne koydum. -Sana işim düştü. Eline aldığında açıp baktı. Okuduktan sonra "Bu bilgilerden fazlası var mı diye bakacağız sanırım." dedi. -Sadece Engin Baykan hakkında varsa istiyorum. Hiçbir zaman sorgulamazdı. Bilgisayar başına geçince "Bana biraz zaman ver." dedi. Benim vaktim çoktu. Eğer sadece o dosyada yazan biriyse benim için daha kolay olacaktı. Yine de riske gireceğim için kendimi tehlikeye atamazdım. Dakikalar sonra Zeki bir an durdu. Bir şey bulduğu belliydi. Göz göze geldiğimizde "Kendin görsen daha iyi olur." dedi. Yerimden kalkıp arkasına geçtim. Ekrana baktığımda birkaç saniye okuduklarımı algılamaya çalıştım. Engin polis miydi? Adamın aldığı tüm eğitimler tam karşımda duruyordu. Saf dediğim adamın sayamayacağım kadar başarısı vardı. -Adamın kimliği çok iyi saklanmış. Bulmam hiç kolay olmadı. Bizimkilerin bulamamasından belliydi. Zeki'ye güvendiğim için gelmiştim. Ne kadar gizlerlerse gizlesinler bulurdu. Şaşkın olduğum için tepki veremiyordum. Demek yaptığı her şey oyundan ibaretti. Ben onu hedeflerken o da beni mi hedeflemişti? İşler daha da acayip bir hal alıyordu. -Birkaç fotoğraf da buldum, görmek ister misin? Onaylayınca polis okulundan mezun olduğunda çekilen fotoğraf önüme düştü. Üniforma içinde baya ciddi bakıyordu. O saf bakışlardan eser yoktu. Yalan yok rolünü iyi oynamıştı. Diğer fotoğrafa geçtiğinde nefesim kesildi. Ekrana bakarken gördüğüm gerçek miydi algılamaya çalışıyordum. Engin ve Mesut abi karşımda gülümsüyorlardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD