Kübra, onu yatağa itip öpecekmiş gibi yaklaşan, sonra da “Boşuna heveslenme, bugün seninle yatmayacağım!” diyerek geri çekilen Kerimhan’a sinirden kudurmuş bir şekilde bakakaldı.
Sanki kendisi yatalım diye paçalarına yapışıyordu.
“Benimkinin yanına gidiyorum. Fazla bekletmek olmaz. Malum kız, bütün gün boyunca beni bekledi, özlemiştir…”
Kübra, yataktan kalkarken yakasını çekiştirip eli cebinde odadan çıkan Kerimhan’ın ardından bakakaldı. Günlerdir ilk gece korkusu yüzünden ecel terleri döküyordu.
Sevişmeyeceklerini düşünüyordu ama olur da adam üzerine gelirse ne yapacağını da bilememişti. Ama şimdi tiksiniyor gibi konuşması yüzünden de istediğini unutup “Nasıl ben varken başkasına gidersin!” diye adamla kavga edecek hale gelmişti.
Kerimhan kimdi de onu beğenmiyordu! Bıkmıştı bu kendini beğenmiş hallerinden!
Adam kapıdan çıkarken “Boşuna heveslenme mi?” diye seslenirken adama doğru hırsla yürümeye başlamıştı.
Ayağındaki topuklu yüzünden sendelediği sırada yan dönüp kendine bakarak alayla gülünce bir hırsla adım attı, hemen ardından burkulan bileğinin acısıyla inleyip sekerek yerinde kaldı.
Kerimhan, “Daha yürümesini bile beceremeyen bir kızı sadece ben değil, bence kimse arzu etmez! Şu haline bak!” deyip odadan çıktığında ayağını sinirle yere vurdu. Zonklayan acı bileğinden bacağına doğru yayılınca hırsla bir çığlık attı.
Koridor boyunca hızla ilerleyen Kerimhan, aslında başkasına değil, birilerini gebertmeye gittiğini söyleme gereği duymamıştı.
Yüzünde farkında olmadığı bir sırıtma vardı. Kızı sinirlendirmekten her seferinde aşırı derecede keyif alıyordu.
Kübra, onun evden çıkışını takip eden dakikada odanın balkonuna çıktı.
Derin nefesler alarak aslında istediğinin bu olduğunu, o kendini beğenmiş pislikle yatmak istemediğini kendine hatırlatıyordu. Ama adam aracının kapısı açıldığında başını kaldırıp alayla ona bakınca anlık bir sinirle düşünmeden hareket etmeye başladı.
Sesini yükseltip “Kocacım!” diye bağırdı.
Başını aracına çevirmiş olan Kerimhan kendine döndüğünde elini sırtına götürüp kolayca gelinliğinin fermuarını indirdi.
Bunu yaparken onu izleyen korumalara gülümseyerek utandığını belli etmemeye çalışıyordu. Gelinliğini sıyırıp içinden çıktıktan sonra bilerek bahçeye kalçasını dönerek eğildi.
Kerimhan, gözlerini irice açıp “Kübra, içeri gir!” diye bağırırken gelinliğini toparlayıp doğruldu.
“İçeri gir!” diye tekrar bağırırken gelinliği bahçeye doğru savurdu.
Kocasının yanında dikilip hayran hayran onu süzen korumalarına gülümseyerek “Kocam metresinin koynuna gidiyor. Beni de kimse beğenip becermez diye düşünüyor! Haksız olduğunu düşünenler kimler? Elleri göreyim! En hevesli görünenle sevişeceğim!” diye bağırdı.
Korumalardan birisi anında iki elini birden havaya kaldırınca Kerimhan, bakışlarını direk adama çeviriverdi. Öyle sert ve hızlı bir hareketti ki Kübra boynunun kırılmamasına bile şaşırmıştı.
Balkonun demirine yaslanıp öne doğru eğilerek Kerimhan’ın adamın kolunu indirip sertçe büküşünü izlerken “Aday bir elendi sanırım! Başka aday yok mu?” diye bağırdı.
Kerimhan, adamın kolunu zahmetsizce kırıp bir başkasına ittikten sonra adamlarına dik dik bakıp bir şeyler mırıldandıktan sonra eve doğru yürümeye başladığında Kübra hızla içeri dalıp ayağının acısına aldırmadan odanın kapısına koşturdu.
Kapıyı kilitledikten sonraki hamlesi yatağın ayak ucunda duran sandığı kapıya doğru sürüklemek olmuştu. Sandık dolu olduğu için gücü yetmiyordu, haliyle kapıya ulaşması da gerektiği kadar hızlı olmamıştı.
Kapının kulpunu birkaç kez çeviren Kerimhan, tek bir tekmeyle açıp içeri daldığında hala sandığı itmeye çalışıyordu.
Adam içeri girince elini sandıktan çekip yavaşça doğrulurken “Ne? Ne yaptım ki?” diyerek gerilemeye çalıştı.
“Herkes istediğiyle yatamıyor mu yani? Sen metresine giderken benim seni bekleyeceğim yanılgısına düşmedin herhalde!”
Kerimhan, bir iki saniye boyunca sinirle soluyup üzerindekileri süzdükten sonra yavaşça ceketini sıyırıp “Haklısın güzelim! Herkes istediği ile yatıyor! Ben de çirkin olmana rağmen bu gece o kadar yolu gitmemek için seninle yatmaya karar verdim! Madem birisi seni becersin diye balkonlardan bağıracak kadar müşkül hale geldin, istediğini ben vereyim!” diyerek soyunmaya başladı.
Kübra geri çekilirken “Burnunu kırarım! Yemin ediyorum tek yumrukta o aristokrat burnunu dümdüz ederim!” diye tehdit ederek sağa sola bakınmaya başladı.
Kendini bu gazaptan kurtaracak bir şey bulabilmeyi umuyordu.
Yatak başındaki berjerde duran lambayı eline aldığında Kerimhan çoktan gömleğinden kurtulmuştu.
Sakin, yavaş adımlarla üzerine doğru geliyordu.