İLK GECE

1162 Words
Bir konağın önüne geldik. Kapılar hemen açıldı. Arabayla içeri girdik. Ardımızdan kapandı. " İn!" dedi sert bir ses tonuyla. Ah benimde zaten en büyük hobim duran arabada oturmaktı ama işte oturamayacaktım in dediği için. Gelmiştik görüyordum herhalde inecektim. Arabadan indim. Sıra sıra insan vardı. " Tebrikler Beyim. " " Tebrikler Gelin Ağam. " " Allah mesut etsin. " gibi cümleler söylüyorlardı biz yürürken, Azad kafasını sallayıp geçiyordu. Bende gülümseyip başımı salladım. Herhalde yapılacak en doğru şey buydu. Konağa girdik. " İmam efendi sizi bekliyor. " dedi orta yaşlı bir kadın. Azad önde ben arkada bir odaya girdik. Kısa süre sonra Sare Hanım ve Emin Bey yanlarında tanımadığım bir kaç kişi ile geldiler. Başıma yeşil bir örtü konuldu. Ben öylece yere oturdum. Azad yanıma oturdu. Dualar edildi. Allah katında kocam olacak adam yüzüme bir kez bile bakmadı. Hep aynı memnuniyetsiz bakışlarla önüne baktı. Sorulara cevap verdi. Bende verdim. Mehir sorulduğunda; " Beş gram kafidir. " dedim. Annem öyle de tok gözlü görün. Koskoca ağa ailesi onlar zaten belirler demişti. Emin Ağa itiraz etti. Azad; " Beş tam altın. " dediğinde Emin Ağa yine itiraz edecekti ki Azad ona baktı. " Kafidir. " dedi. Boşanma pek sık rastlanan bir şey değildi ama sanki Azad benden şimdiden boşanmak istiyor gibiydi. Bunun pek mümkün olduğunu sanmıyordum. Evet eski dönemlerdeki gibi asla boşanılmaz diye bir durum yoktu ama Ağa boşanmazdı. Ağa ailesi örnek olmak zorundaydı. Nikah bitti. Gidenler ve kalanlar oldu. Kalanlar akrabaydı sanırım. Azad' ın ailesi hakkında annesi babası dışında fazla bir şey bilmiyordum. Tek çocuk olmadığı kesindi. Ortalıkta on iki, on beş yaşları arasında bir erkek çocuk geziyordu. Sanırım erkek kardeşiydi. Benziyordu Azad' a. Bir kız kolumu tuttu. Kaldırdı. Beni bir odaya götürdü. Sare Hanım ve bir kız daha geldi. Sare Hanım ardından gelen kıza bağırdı. " Cejna senin ne işin var burada? Koca meraklısı mısın? Çabuk dışarı!" " Tamam anne. " dedi. Anladığım kadarıyla bu görümcemdi. " Annen sana her şeyi anlattı mı?" diye sordu Sare Hanım. Utana sıkıla; " Tam değil. " dedim. Beni buraya getiren kız; " Anne tamam ben anlatırım. " dedi. Sare Hanım çıktı. " İyi misin? Korkuyor musun?" diye sordu. " Biraz. " dedim. " Korkacak bir şey yok. Kendini sıkma. Zaten erkek yönetir böyle şeyleri. Sen kendini rahat bırak. " dediğinde; " Sen kimsin?" diye sordum. Kiminle konuşuyorum bu özel şeyleri bilmek istiyordum. " Sen daha beni tanımıyorsun. Gerçi babamın ısrarı nedeniyle her şey apar topar oldu. Ben Azize. Kocanın ablasıyım. Evliyim. Benden sonra Azad var. Ondan sonra Ferhad var. Askerde o. Cejna var Ferhad' ın küçüğü ve Serhad var en küçüğümüz. Ortalıkta geziyor görmüşsündür. Bir de en büyük abim vardı. Rojhat abim. Benden de büyüktü. Trafik kazasında eşiyle birlikte kaybettik. Bir kızları kaldı geriye. Berfe adı. Bugün çalışanlar baktı ona. Sabah görürsün. Ailemiz bu kadar. " Altı kardeştiler. Altı. Kaynanam kendi altı çocuk dünyaya getirdiğine göre benden de öyle bir iki tane istemezdi. Görümcem Azize sabah çarşafı isteyeceklerini söyleyince utandım. Nasıl hazırlayacağımı anlattı. Sabah ne giyeceğimi, kapanmam gerektiğini. Sonra da gitti. O gittikten yaklaşık beş dakika sonra Azad geldi. Hala öylece yatağın kenarında oturuyordum. Beni sevmeyen istemeyen bir adamdan merhamet dilenemezdim. Bana nasıl davranacağını merak ediyordum. Kalbim bir kuş gibi çırpınıyordu. Azad dolabı açtı. Kıyafet aldı. Banyoya geçti. Giyindi. İyi ki gözümün önünde giyinmemişti. Utanırdım. Kendini yatağa attı. " Sende üzerini değiştir nereye yatarsan yat. " dedi sert bir sesle. " Anlamadım. " " Neyini anlamadın? Değiştir üzerini. Yat bir yere. " Bana dokunmayacak mıydı bu gece? Ama çarşaf demişti Azize Abla. Sabah nasıl çarşaf verecektim? Belki de sadece yorgundu. Sabah birlikte olacaktı benimle. Bir bildiği vardır herhalde diye düşündüm. Yani kendi ailesini ve adetlerini benden iyi biliyordu sonuçta. " Şey ben gelinliği nasıl çıkaracağım tek başıma?" diye sordum. Sıkıntılı bir nefes verdi. Yatakta doğruluğunu hissettim. Ardından sırtımdaki parmaklarını. Fermuarı açtı. Sanırım kendini geri yatağa attı. " Gerisini halledersin herhalde. " dedi. Dolaptan mecburen gecelik aldım. Banyoya gittim. Üzerimi değiştirdim. Gelinliği aldım ve düzgünce dolaba astım. Oda büyüktü. Odada bir kanepe vardı. Üzerime dolaptan bir battaniye buldum ve oraya uzandım. Azad telefonda yine gülümseyerek biriyle mesajlaşıyordu. O an içime bir korku düştü. Ya sabah benim için bakire çıkmadı derse ne yapardım? Kendimi nasıl açıklardım? Beni kim dinlerdi? Öyle bir şey yapar mıydı sahiden? Yapmazdı canım. Tamam suratsızdı ama beni öldürmelerine de izin vermezdi herhalde. Sonuçta ben ona ne yapmıştım ki? Bir süre kanepede rahatsız bir şekilde dönüp durdum. Sonunda uyuyakaldım. İki şehir arasında gidip gelme, hazırlık, kına, düğün derken yorgun düşmüştüm. Uyandığımda çoktan güneş doğmuştu. Azad uyuyordu. Telefonu yataktaydı. Kime yazıp durduğunu merak ediyordum ama bakmaya cesaret edemedim. Hiçbir hakkım yoktu buna. Gerçek karı koca bile değildik. Önce seslendim ama duymadı. Sonra omzundan hafifçe dürttüm.. " Azad. " " Ne var be!" dedi uykulu olmasına rağmen sert çıkan ses tonuyla. " Azad Azize Abla' n şey demişti. Çarşaf. İstemeye gelirlerse ne diyeceğim?" Azad sıkıntılı bir şekilde yatakta doğruldu. Sonra ayağa kalktı. Çekmeceyi açtı. Çekmeceden bir bıçak aldı. Battaniyeyi kaldırdı. Kolunu sıyırdı. " Ne yapıyorsun?" dediğimde bana cevap vermedi. Koluna bir kesik attığında hızla arkamı döndüm. Tamam kan tutmuyordu ama görmeyi de pek sevmiyordum. Kısa süre sonra sesler geldi. Çarşafı resmen kafama fırlattı. " Al bunu verirsin. Bu konuda ağzını kimseye açmayacaksın anladın mı beni? " Kafamı olumlu anlamda salladım. " Sesin çıksın!" " Anladım. " " İyi. Bu ikimizin arasında sır olarak kalacak. Ben zaten bir kaç güne İstanbul' a dönüyorum. Sende burada Ağa evinde keyfine bakarsın. Ötesini sonra düşünürüz. Şimdi git banyo yap. " dedi. Ne yalan söyleyeyim canıma minnetti. Sürekli bana bağırıp çağıran bir adamla evli olmak istediğimi hiç sanmıyordum. İleride ne olurdu bilinmezdi ama herhalde ortada olmayan çocuklarından torun beklemezlerdi. Azad' ın İstanbul' da okuması dışında hakkında bir şey bilmiyordum. Demek ki okuluna geri dönecekti. Duş aldım. Ben çıktıktan sonra Azad girdi banyoya. Kıyafet almayı akıl etmediğim için utana sıkıla arkası dönük mü diye kontrol ederek gelmiştim odaya ama Azad zaten yüzüme bile bakmayıp geçmişti yanımdan. Adet olduğu üzere beyaz bir elbise giydim ve başımı örttüm. Azad' da banyodan giyinip çıkmıştı. Bana baktı. " Şahtın şahbaz olmuşsun. " dedi. Bunu neden dediğini anlamamıştım. Kapanmayı mı yakıştırmamıştı yoksa beyaz elbiseyi mi bilmiyordum. Gerçi beni beğendiğini de sanmıyordum. Normal bir kızdım işte. Bir süre sonra kapı çaldı. Sare Hanım içeri girdi. " Hazır mı gelin çarşaf?" diye sordu. Ben birini gönderir diyordum ama kendi gelmişti. Utana sıkıla verdim. Evet benim kanım değildi ama yine de bu durum bana utanç verici geliyordu. Bohçayı açıp çarşafa baktı. Bohçayı kenara koydu. Azad' a doğru yürüdü. Kolunu tuttu. " Ne yapıyorsun anne?" diye sordu Azad. Kolunu geri çekmeye çalıştı. " Doğru dur. " diye bağırdı Sare Hanım. Azad' ın kolunu sıyırdı. Kesiği gördü. " Sen bizi salak mı sanıyorsun? Şimdilik bunu baban bilmeyecek. Kız Şırnak' tan geldi. Yorgundu diyeceğim. Bu gece bu iş bitecek. Bana sakın oyun oynamaya kalkma bir daha. " dedikten sonra bana döndü. " Aynısı senin içinde geçerli. Eğer bana bir daha oyun oynamaya çalışırsanız ve ben bunu anlarsam kızınız namussuz çıktı der atarım babanın kapısının önüne. Anladın mı beni? Düş şimdi önüme. " diyerek beni itekledi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD