Aşağıya indik. Kahvaltı hazırlandı. Sofra kalabalıktı. Emin Bey, Sare Hanım. Artık içimden bile olsa böyle demeyi bırakmalıydım. Kaynanam, kayınpederim, Azad, ben, Cejna, Serhat ve Berfe vardı. Berfe beş yaşlarındaydı. Kaynanamın kucağındaydı ve durgun bir çocuktu. Yaşadığı göz önüne alınırsa böyle olması normaldi. Aynı anne hem annesini hem babasını kaybetmişti. Bir an göz göze geldiğimizde ona gülümsedim ama bana gülümsemedi. Tamam yaşadığı acıyı asla hafife almıyordum. Durgun olması da normaldi ama gülümsemeyecek kadar donuk olması ve uzatılanı ruh gibi yemesi tuhaftı bence. Sonuçta küçüktü ve ölümü tam olarak anlayamazdı. Acaba kazayı falan mı hatırlıyordu? Belki de travma oluşmuştu. Zamanla her şeyi daha iyi öğrenir daha iyi anlardım. Çok güzel bir kızdı aslında. Kahvaltıya yardım etmeme izin vermemişlerdi. Herkes yedikten sonra toplamama da izin vermediler. Bu evde ne yapacağımı bilmiyordum. Herkes çok sessizdi. Serhat okula gitti. Kimse uğurlamadı çocuğu. Tuhaf ve soğuk bir aileydi. Fazla soğuk. Cejna biraz daha canlı görünüyordu. Doğru düzgün yiyemedim çünkü herkes ve her şey yabancıydı. Çekiniyordum. Kimse de rahat ol kızım demiyordu. Emin Ağa Azad' a başıyla işaret etti. Dışarı çıktılar. Arkalarından da biz çıktık. Kaynanam beni dürtüp; " Yürü. " demişti. Sanırım ailece konuşmayı sevmiyorlardı. Benim galiba bu kaş göz dilini öğrenmem gerekiyordu. Azad ve Emin Ağa silahlarını çıkarıp ateşledi havaya. Dedikoduların önünü kesmek lazımdı elbette. Köy haber beklerdi ağalarından. Yine de kanı görmeden bunu yapmaları ilginçti. Herhalde beni sorup soruşturmuşlardı ki tereddüt etmediler. Ya da bilmiyorum. Güçlü bir aile olduklarına güvendiler belki. Zaten şuracıkta bana sıksalar kim soracaktı beni? Bir annem sormak isterdi ama ona da zaten babam izin vermezdi. Arkası olmayan bir kızı ortadan kaldırmak kolaydı. Silahların patlamasıyla bahçedeki koyunlar yatırıldı ve kesildi. Kafamı çevirdim. Çok fazla koyun vardı. Çok fazla kan.
Emin Ağa bağırdı.
" Akşama kalmadan köyde ne kadar fakir fukara varsa hepsine ulaşacak bu etler. Adağımdır. Bu konakta kimsenin boğazından tek lokması geçmeyecek. "
Galiba evliliğimin tek iyi yanı fakir fukaranın doyacak olmasıydı. Azad' la konuşmak mümkün değildi. Beni öyle istemiyordu ki sesimi duymaya tahammül edeceğini sanmıyordum. Kuma olmamak ya da yaşlı birine eş olmamak için dua etmiştim. Keşke sevdiği olmasın diye de etseydim. Bu hiç aklıma gelmemişti ne yazık ki. Bir erkek sevdiği varken başkasıyla evlenmez diye düşündüm sanırım. Özellikle babamın istediği başlık parasını verebilecek kadar zengin ailelerde erkek evladın sözü genelde değerli olurdu. İşe güce yardım ederlerdi, kıymetleri olurdu. Yani öyle görmüştüm. Gerçi ne kadar zengin erkek gördüysem? Gördüğüm ağanın oğlu işte. İstediği önünde istemediği ardında biriydi. Burnu bir karış havadaydı. Azad nasıl biriydi bilmiyordum hala. Ne yapmıştı da babası bu evliliğe mecbur etmişti acaba? Asıl önemlisi bu gece ne olacaktı? Azad annesinin bakamayacağı bir yerini kesebilirdi ama Sare Hanım kurnaz kadındı. Beni kontrol ettirirdi. Bunu düşünmek bile utanç vericiydi. O bakamasa bile Azad ı kontrol edecek birilerini bulabilir ya da babasına diyebilirdi. Peki benimle birlikte olursa ne olacaktı? Namusu olacaktım sonuçta. Öylece boşayamazdı. Ağa oğlu zaten öylece boşayamazdı. Peki o zaman kıza ne olacaktı? Kızdan evli olduğunu ne kadar gizleyebilirdi? Kızı üzerime kuma mı getirecekti? Anladığım kadarıyla kız buralardan değildi. Büyük ihtimalle İstanbul' dandı. Dizilerde falan görüyordum İstanbul' lu kızları. Onlar öyle kuma olarak falan gelmezdi ki. Benim için erkek evlat veremedi dese yeni birini alıp ona vereceğim nikahı dese bile Emin Ağa İstanbul' lu kızı mı alacaktı? Alacak olan zaten alırdı. Benim gibi bir kızı niye alsın? Ayrıca kız neden kabul etsin gelip bizim buralarda benimle aynı evde yaşamayı. Azad evin en büyük oğluydu. Yani Ağa olacaktı. Ağa konağında yaşamak zorundaydı. Yani eninde sonunda o kızdan ayrılmak zorunda kalacaktı. Zaten büyük ihtimalle kıza evlendiğini bile söylememişti. Hangi kız kabul ederdi ki sevgilisi gitsin başka biriyle üstelik boşanması neredeyse imkansız bir şekilde evlenmesini. Zaten o yüzden elinden telefon düşmüyordu büyük ihtimalle. Kıza yalanlar sallıyordu. Umarım kız çok sevmiyordur. Ben kimseyi üzmek istemem ama benim söz hakkım yoktu ki. Azad bana söyleseydi evlenmezdim, direnirdim bile diyemiyorum. Babam büyük ihtimalle başlık parasını alıp gelmişti eve. Hatta ucundan da harcamıştı iyi ağırlamak için. Ben kabul etmiyorum diye tamam kızım diyip iade mi edecekti. Zincire bağlar köpek gibi sürüye sürüye getirir alın kızı sizindir diye kapıya atardı. Umarım kız çaresiz biri değildir. Arkasında ailesi vardır.
Azad' a da kızamadım aslında. Belli ki seviyordu ama bir şekilde sözünü geçirememiş sevdiğine kavuşamamamıştı. Öfkesini bana yöneltmesi yersiz ve saçmaydı ama en kolayda da ben vardım. Ailem tarafından ne isterse yapması için ona verilmiştim. Kimse aman üzme, iyi davran, iyi bak kızımıza dememişti ki. En azından abim desin isterdim. Benim sayemde muhtemelen istediği kızı alacaktı ki çoktan kız bakmaya başlamıştı bile. Üstelik artık ailesi Diyarbakır' da bir ağanın dünürü olan bir aile olmuştu. Yani aldığı kızda Ağa akrabası olacaktı. O yüzden de daha kolay kız verirlerdi abime. Gerçi ne Azad' ın ne de ailesinin ailemin yüzüne bakmaya niyeti yoktu ama bunu kimse bilmiyordu. İşte bütün bunları göz önüne alıp iki kelam etseydi en azından abim. Bir kere sarılıp veda bile etmemişti. Azad' a kızmaya hakkım yoktu. O da böyle olsun istememişti. Zaten istiyor olsaydı ilk gece birlikte olmamak için uğraşmazdı. Bana ilk gece kendi rızasıyla el sürseydi hakkında farklı düşünürdüm ama şimdi farklı düşünüyordum. Sonuçta nasıl olsa aldılar bunu bana birlikte olayım ne olacak dememişti. Sevdiğine sadık kalmaya çalışmıştı.
Saatler zor geçti. Tebrik için gelen kadınlar oldu. Beni ortaya oturtup incelediler. Çoğu içinden bir kulp buldu emindim. Bakışları ele veriyordu. Dışarıdan iyi dileklerde bulundular. Kıskanç bakışları anlaşılmıyor mu sanıyorlardı yoksa önemsemiyorlar mıydı bilmiyorum. İlk günden neden geldiler onu da bilmiyordum. Düğüne gelemedik diyip hediye getirmişlerdi ama bence asıl amaç beni incelemekti. Bir tanesi; " Azad Bey oğlum geçen sene yanında getirdiği o kız ile evlenecek sandıydık, pek güzeldi maşallah. " dedi ama Sare Hanım' ın ters bakışıyla sustu. Demek Azad kızı buraya bile getirmişti. Demek gerçekten onunla evlenmek istemişti ki getirip ailesiyle tanıştırmıştı. Sonra ne oldu bilmiyordum. Bütün bunların arasında saatler geçti. Akşam yemeği yendi. Yemekten sonra Sare Hanım' ın kaş göz yapmasıyla odaya çıktım. Bir süre sonra odaya Azad geldi.
" Soyun geç yatağa! " dedi. Sesi buz gibiydi. Filmlerde gördüğüm ama kafamı çevirip devamını izlemediğim o sahnelerde ki gibi beni soyacak hali yoktu ya. Soyunmaya başladım. O da benim gibi yenilmişti işte. Ellerim titriyordu. Azad gece lambasını açıp ışığı kapattı. Böyle daha iyi olmuştu. Kocamda olsa yabancıydı. Karşısında soyunmak zordu ama o da zaten bana bakmıyordu. Yine de külodumu ve sütyenimi çıkaramadım. Yatağa uzandım. Başka yerlere baktım. Bir süre sonra Azad beni yatağın ortasına çekti. Külodumu çıkardı. Hala yüzüne bakmıyordum. Titriyordum.
" Titreme. İki dakika sakin dur. " dedi. Üzerime doğru geldi. Üzerimde bir süre öyle durdu. Eli aşağıda bir yerde hareket ediyordu ama bana değmiyordu. Kendine bir şey yapıyordu sanırım. Ne olduğuna bakmadım çünkü çıplaktı. Sonra elini ağzıma koydu. Sertçe tuttu. Kadınlığıma bir şey değdiğini hissettim. Sonra da bir baskı hissettim. Canım yandı. Sanki içimi parçalıyordu. Belim yay gibi gerildi.
" Doğru dur. Bitiyor. " dedi. Bir daha daha kuvvetli bir acı hissettim. Gözümden yaşlar akıyordu. Çarşafı sıkıyordum. Ağlıyordum acıdan. Çok canım yanıyordu. Sonra birden üzerimden çekildi.
" Kalk ılık suyla yıkan. " dedi. Ne olduğunu anlamamıştım ama seks böyle bir şey değildir diye düşünüyordum. Yani filmlerde kadınlar da istiyordu. İnsan böyle bir acıyı neden isteyecekti ki? Aklını kaçırmış olması gerekiyordu. Ayağa zorlukla kalktım. Acıdan iki büklüm olmuştum. Sanki içim parçalanıyor gibiydi. Ben kalkınca Azad çarşafı resmen avuçladı. Banyoya giderken kapı sesi duydum. Çıplak halde çekip gidecek hali yoktu. Dönüp baktım. Çarşafı kapının önüne atmıştı. Sanırım alın başınıza çalın demenin bir yoluydu bu onun için. Banyoya girdim.