Acar, sabaha karşı eve geldiğinde hiç ses seda yoktu. Odasına çıkıp önce yıkandı. Sonra da rahatlamanın verdiği hisle yattı. Sabah kalktığında kliniğe gitmek için hazırlandı. Aşağıya indiğinde Zehra kahvaltı masasını hazırlıyordu. Gözleri şişmiş ve kızarıktı.
Adamı fark etmemişti bile. Sürekli kaşları inip kalkıyor, yüzü buruşuyor, iç çekip yutkunuyordu.
"Zehra, bir sıkıntı mı var? Ne bu hal?"
Kız adamın sesini duyması ile olduğu yerde sıçradı ve baş parmağı ile damağını kaldırıp elini kalbine götürdü.
"Yok Acar abi bir sıkıntı gece pek uyuyamadım ondan galiba. Kusuruma bakma."
Masaya kurulan adam gazeteyi açarken "Evde mi bir sorun var?" Dediğinde başını sallayan genç kız koridordan Burcu'nun odasını gözledi.
"Acar abi seninle çardakta konuşma şansımız var mı?"
Gözlediği koridora bakan adam "Tamam, gel bakalım. Neymiş karın ağrın öğrenelim." Deyip kalkarken onu takip eden kızın gözleri çoktan dolmuştu. Çardağa vardıklarında yanlarına Kemal de geldiğinde Zehra birkaç kez yutkundu.
Acar "Zehra delirtme adamı da konuş. Yoksa şu kokarca konuştu mu akşam?" Deyip beklerken alt dudağını ısıran genç kız "Konuştu abi konuştu da çok başka şeyler var. Kurban olayım şu belleği aldığınızda onu evden yollamayın. Kalsın burada ya da başka bir yere yerleştirin." Dediğinde yanağından incecik yaşlar akıyordu.
"Benim işime karışma da ne duyduysan anlat."
Kemal de öylece kızı izlerken "Ben siz gittikten sonra ağzından laf alırım diye sevgilin var mı diye sordum. Olur ya belleği belki ona verir. Yokmuş. Kabusları varmış. Nenesi onu hiç bir erkeğe yanaştırmamış çünkü." Değip sustu. Dudaklarından kaçan hıçkırığı elini ağzına kapatarak engelledi.
Acar sert bir surat ifadesine bürünürken "Zehra adam gibi anlat şunu sinirleniyorum" dediğinde genç kız devam etti.
"Çünkü abi çocukken, yani altı yedi yaşlarında Burcu, kötü bir adamın eline düşmüş çok dayak yemiş. Bir de."
Kemal ve Acar anlamıştı. Ama Burcu'nun neyi ne kadar anlattığını öğrenmeye çalışıyorlardı. Sağ gözü seğirirken dinlemeye devam eden Acar dişlerini sıkmıştı.
"Anlayın abi işte. Kızı dayaktan bayıltıp yapacağını yapmış. Ama Burcu hala ne yaşadığını fark edememiş. Kötü dayak yedim her yerim mosmordu hatta kan işedim falan dedi."
Kemal gözlerini yenilmişlikle kaparken Acar'ın eli masanın üzerinde yumruk oldu. Daha o yaşta bir çocuk. Ona nefsi uyanan piçin teki yüzünden belki de hayatının en kötü anını yaşıyor. Çenesini öyle bir kilitlemişti ki genç kıza ilk kez acımıştı. Zehra'ya "Adam hakkında detay öğrenmeye bak. Eğer hala yaşıyorsa da haberim olsun" diyen Acar kalkıp eve geri dönerken bir süre daha orada kalan Kemal sinirle oturağa tekme attı.
"Sikerim lan böyle hayatı. Çocuk lan o çocuk çocuk. Nasıl nefsin uyandı orospu çocuğu. Cinsini siktiğim bir de dayaktan bayıltmış. Amna koduğumun piçi."
Küfürler ediyor sinirden saçlarını seçip yeniden oturaklara tekme atıyordu. Zehra "Kemal, Acar abi ters bir adam. Lütfen onun da Burcu'ya zarar vermesini engelle. O kıza hayat yapabileceği her şeyi yapmış. Daha fazlası yok eder." Dediğinde gözleri hırstan dolan adam "Abi bıraksa ben bırakmam artık." Deyip oradan uzaklaştı.
Burcu kan ter içindeydi. Epey ıslandığı için anlaşılan ateşi çıkmıştı. Gözleri yarı kadar açıldığında ağrıyan başına eli gitti ve "Oy resmen karpuz gibi yarılacak ortadan ikiye. Bu ne biçim ağrıdır ya" diye yakındı ama acıyan boğazı ile yüzü buruştu. Aslında nazlı bir kişiliğe sahip değildi. Hoş kimse nazlanacaktı ki? Bu halde çok çalışmış sokaklarda gezmişti. Şimdi Aralık ayına girmişlerdi ve sıcacık bir evdeydi. Altında yumuşak yatağı, akmayan damı, çeşit çeşit yemekleri vardı. Kütükten bozma kazmadan olma bir ayağı çukurda moruk da eşantiyon olarak elindeki ürünüydü.
Göz devirdi. Oflayıp kalkarken kemiklerinin acıdığını hissetti. Yine de bey amcayı kızdırmak istemiyordu. Kalkıp üzerini değiştirdi. Üşüdüğünü hissettiğinde boğazlı kazak, üzerine yün polar giydi. Kalın eşofman altı giyip saçlarını tepesinde kuş yuvası misali topladı. Ayaklarına da kalın ev terliklerini giyip odadan çıktı. Çıkmadan ellerini açıp “Allah’ım sevgili kulun muyum bilmem ama sen beni bu bunağın hışmından koru” dedikten sonra yüzüne sürdü. Koridoru geçip salona girdiğinde elinde gazete çayını içen adamla tam “Günaydın” diyordu ki sözleri biter bitmez hapşırdı.
Elini ağzına kapasa da ince sesi Acar’ın kaşlarını çatmasına yetmişti.
“Hasta mısın sen?”
Mavileri öyle bir bakıyordu ki kaşlarını kaldıran Burcu “Hepi topu bir hapşırık. Sokakta ıslak kedi görmüş tiki kızlar gibi neden acıyarak bakıyorsun ki?” dediğinde yüzünde anlamak ister gibi bir ifade vardı. Acar sertçe bakarken “Mutfağa git. Zehra ilaç versin. Mikrobunu tüm eve bulaştırma.” dediğinde soluğunu bırakan genç kız “Heh, öküz yine ahırından çıktı.” dedi ama anında ağzını kapadı ve “Hemen gidiyorum” deyip salondan çıktı.
Acar kızın arkasından homurdanırken içindeki acıma duygusunu hemencecik kaybediyordu. Dişlerini sıkarken “Baş belası kokarca” diye söylenirken evden çıktı. Zehra, kızarmış gözlerle mutfakta genç kızla kahvaltı yaparken az az yiyip ara sıra hapşırmasına şefkatle baktı. Sonra biraz dinlenmesini söyledi. En azından öğleye kadar dinlenirse öğleden sonra işlere koyulabilirlerdi.
Burcu gün içinde biraz dinlendi. Aldığı ilaçlar bünyesi ilaca alışık olmadığı için faydasını çabuk gördü. Temizlik konusunda Zehra bir şeyler anlattıkça dinliyor en azından yediklerini bir şekilde geri ödemeyi düşünüyordu. Meraklıydı. Temizlemek için girdiği her odayı inceliyordu. Acar'ın odasına girdiğinde ise “Oha” demekten kendini alamadı. Siyah ve gri her yerdeydi. Banyoyu gösteren Zehra “Burayı temizleyip kurulaman lazım canım. Acar abi titiz insandır.” derken yerdeki kovayı ve yanındaki deterjanları gösterdi.
“Özellikle bunları kullan.”
“Anladım fingirdek. Bizim öküzden bozma bey amca titiz. İyice temizleyeceğim gösterdiğin gibi.”
Kıkırdayan Zehra “Tamam kolay gelsin. Ben dün kabasını temizlemiştim. Üzerinden geçersin tamam olur.” derken odadan çıktı. Terlediği için üzerine ince bir badi ve dizlerinin altında kapri ile eline eldivenleri geçirdi ve temizliğe en azından gösterildiği gibi yapmaya başladığında haldır huldur bodoslama gidiyordu.
Klinikte Acar üç köpeğe iki de kediye baktıktan sonra odasında oturmuş çayını içerken Asım kapıyı çaldı ve “Abi, bir haber geldi.” dedi içeri girer girmez.
Acar sadece baktı. Mavileri keskindi.
“Söyle Asım.”
“Abi, Nazım kadın ticaretine başlamış. Göçmen kadınlardan satmak için toplatmış.”
Sinirle soluyan Acar “Önce eve geçeceğiz Asım.” dediğinde başını sallayan diğerlerine haber verdi.
Burcu, elinde uzun saplı vileda ile yeri silerken bir ara yanına uğrayan Zehra’nın verdiği telefondan müzik dinliyordu. Acar o sırada eve gelmiş tüm tersliği ile odasına çıkmışken elini yüzünü yıkamak adına banyoya girmek istedi. Kapıyı açtığı an sert bir darbe kasıklarında geldiğinde “Siktir” derken eli çoktan acıyan organına gitmişti. Burcu adamın küfrü ile geri dönüğü gibi “Ay yok artık ya. Sen nereden çıktın ve neden iki büklüm oldun? Yoksa bacağına falan mı geldi sopa? Bak valla kızma ihtiyar ben işimi yapıyordum. Zaten kafam döndü. Bu temizlik malzemeleri acayip kafa yapıyormuş öğrenmiş oldum” der demez gözleri Acar’ın ellerinin olduğu kısma kaydı.
“Baş belası” diye dişleri arasından hırlayan adamla gözleri büyüdü. Kapının yanından kıyın kıyın kaçıp odadan koşarak uzaklaşırken acısına rağmen peşinden Acar de gidiyordu. Merdivenleri inip “Allah’ını seven önümde durmasın!” diye bağıran kız Kemal’in açtığı kapıdan bahçeye kendini atarken “Valla bilemedim. Ben bacağın zannettim o şeymiydi?” derken çoktan evin yan tarafına doğru yol almıştı.
“Buraya gel seni lanet bacaksız! Baş belası kokarca! Ruh hastası sakar!”
Burcu duydukları ile durup çemkirmek istese de koşmaya devam edip “Ya ben nereden bileyim şeyin orada olduğunu. Kaza bu canım aaa ne kadar büyüttün anlamadım ki. Yani insan yaşlanınca her şeye bu kadar tepki mi gösteriyor.” diyordu ama bir anda ensesinden tutulup çırpınmasına fırsat kalmadan tuttuğu gibi omuzuna atan Acar “Ben göstereceğim şimdi sana gününü” derken kendi elini sallayan kızın yüzüne çarptığından habersizdi. Havuzun başına başına gelip “Bak bırak beni bir sakatlık çıkaracaksın” diyen kızı umursamadı ve sanki yere kum torbası atar gibi havuza attı. Suya çarpması ile anlık şok yaşayan Burcu çırpınamazken bile kazara kendi elini vurduğu burnu kanamaya başladı. Acar arkasını dönüp beş adım atmıştı ki “Abi kız” diye bağıran Kelam şaşkınlıkla suya bakıyordu.
Sinirle geri dönen Acar yüz üstü suyun üstünde yatan ve baş çevresinde kanın suya dağıldığını gördüğü kızla “Hasiktir” der demez koştu ve suya atladı. Bazen sinir anında gözü hiçbir şey görmüyordu. Başına bela olan bu kız ise sinirlerine resmen iğneler batırıyordu.