4. OYNANAN OYUNLAR PART 1

1496 Words
Acar, odanın ortasında dolanıp dururken sinir kat sayısı o kadar yüksekti ki Kemal adamın kulaklarından duman çıktığına yemin edebilirdi. Burcu ise yatağın kıyısına oturmuş kolundaki serum iğnesi yüzünden kanayan yeri saran Sami’ye “Bak diyorum size kalpten gidecek. İlaç verin” diye mırıldanıyordu. Sami “Kızım sussana adam sana bir şey yapamadıkça bizi sikecek.” dediğinde gözleri büyüyen Burcu “Oha, size mi halleniyor? Tövbe azgın tekeye başlamış bizim bey amca.” dedi. Ama onu dinleyen Acar ve Kemal’den habersizdi. Odada büyük bir sessizlik oldu önce ve sonrasında hırıltılı soluklar tam da ensesinde belirdi. “Sen az önce ne dedin?” Burcu, gözlerini yılmışlıkla kapatan Sami “Ey cemaat merhumeyi nasıl bilirdiniz” derken sertçe yutkundu. Küçük bir soluk alıp “Ne dedim ki? Yok valla ben bir şey demedim. Dedim mi, demedim. Ben demedim de bu demiş olabilir. Gözlere bak fel fecir okuyor kesin bu baytar kılıklı dedi. Yoksa ben sana bir şey der miyim Bey amca. Yaşlılarımıza saygılı olmak gerekir değil mi?” dediğinde Kemal ellerini beline koymuş “Burcu, bez de getirmemi ister misin?” diyerek sus der gibi yalvararak baktı. Kaşları çatılan kız “Bezi napcam ki ben?” der demez “Sıçtın ya sıvarsın belki” diyen Acar oldu. Sağ eliyle kızı ensesinden tuttuğu gibi kukla misali yataktan kendi tarafına çekti. Görüntü yavrusunu ensesinden tutup taşıyan kedileri andırsa da Kemal patronunun kızı boğması durumunda müdahale etmek için bekliyordu. Burcu “Şey, sana zahmet olmazsa beni bıraksana hani canım yanıyor yoksa bırak demem” diye saçmalarken enseyi daha da sıkan Acar yüzünü kızın suratına yanaştırdı. “Bana bak kızım, ben sabırlı bir adam değilim olan sabrımı da sikip attın. Çeneni ikinci bir emre kadar açmayacaksın. Evimde çalışmaya başlar orada bir odada kalırsın. Hani bize güvenmiyormuşsun ya o zaman güvenir şu siktiğimin belleğini verirsin. Bende Savaş denen gavatı bok çukuruna enine boyuna gömerim. Anladın mı?” Burcu sadece yutkunuyor ve buz gibi mavilere bakıyordu. Acar yüksek sesle “Anladın mı lan?” diye bağırınca “Anladım bey amca ay dede aman ya patron” dediğinde dişlerini sıkan Acar’ın ağzından garip gıcırtılar duyuluyordu. Kemal, yanlarında bitip “Tamam abi sıkıntı yok. Ben Zehra’ya haber ederim Burcu için gerekli şeyleri yapar. Sen sakin ol bir içki getireyim mi sana sinirlerine iyi gelir” dediğinde yine dilini tutamayan Burcu “İçki ne ya adama zem zem suyu getirin de içi temizlensin” dedi ama yüzüne daha da eğilen adamın gözlerini sıkıp bakması ile dudağını mühürleyip “Sustum” diye mırıldandı. “Getir koçum. Getir yoksa ben bunun derisini yüzeceğim o olacak.” Ensesinden tuttuğu kızı yatağa atarken geri dönüp diğer yatağın üzerine oturdu. Düştüğü yerde bir tur dönen Burcu yere düştüğünde acıyan sırtı yüzünden inledi ama Acar’ın umurunda olmadı. Kemal hemen içki şişesini ve kristal kadehi getirip doldururken Sami kıza elini uzatmış “İyi misin?” diyordu. “İyiyim ya. Nasıl iyi olmam? Ayının üzerinden düşen sincap gibiyim.” Acar göz devirirken Sami “La havle. kızım sussana. Adama neler diyorsun kafayı mı yedin? Bu adam Kral kızım Kral. Ne adamlar var önünde it gibi titriyor. Az şu çeneni tut yoksa çenen olmayacak yerinde emin ol.” dediğinde yutkunan kız “Ne yapayım ya kendimi tutamıyorum ki” derken kedi yavrusu gibiydi. Bir saat kadar sonra eve geldiklerinde Zehra onları kapıda karşıladı. İçeri giren Acar “Ben çalışmaya iniyorum. Şuna odasını göster. Kılık kıyafetini halledin bir de ev işini öğret. Mümkünse gözüme en azami sürelerde görünüp kaybolsun. Gürültü istemiyorum.” dedi. Ardından merdivenlerden çıkıp odasına geçti. Kaşları çatılan Burcu “Şu diyor ya hala şu diyor. Bu adamda kesin hafıza sorunu var yoksa adımı bilirdi.” derken Kemal “Burcu, sana en azından şu ya da bu diyor. Ceset demesinden iyidir. Allah aşkına yorma beni sesin soluğun çıkmasın. Adamın kulaklarından alev çıkardın fazlası şehri yakar, yapma.” karşılığını verdi. Zehra merakla “Ne yaptı ki?” dediğinde kıkırdayan Burcu “Ben sana anlatırım” dedi. Eve geldiğinde ilk kaldığı oda onun için hazırlandı. Kemal ile birlikte iki kız en yakın mağazalardan birine gidip a dan z ye tüm eksikleri aldılar. Burcu ilk kez bu kadar yeni şeyi bir arada görüyordu. Kemal çocuk misali tüylü kapişonu olan monta sarılan kızla iç çekti. Hele oyuncakçının önünden çekerken gördüğü bebek eviyle oyuncak ayılara bakışını “Alsak sorun olur mu? Maaşımı alınca versem sana” değişi yürek yakar cinstendi. Kıyamamıştı. Az da olsa hala vicdanı vardı. Uzun olan kızıl saçlarını düzgünce omuzlarını biraz aşağısına gelecek şekilde kestirdiklerinde Zehra kızın bıyıklarını fark etti. Kemal dışarıda beklerken kaş bıyık saç sakal derken Burcu yeniden doğmuş gibiydi. Üzerinde yeni kazağı ve eşofmanı elinde oyuncak paketleri ve giysileri ile eve girdiklerinde sevinçle anında benimsediği odasına girdi. Yatağın üzerine bıraktıklarını peşinden gelen Zehra ile açarken çatı katına çıkan Kemal kum torbasını yumruklayan adamın karşısında ellerini önünde birleştirdi ve “Her şey dediğin gibi oldu abi. Ne istediyse ya da lazımsa alındı.” dedi. Alnından akan ter burnunun ucundan düşerken duran Acar köşede askıdaki havluyu aldı ve yüzünü sildi. Bandajları çıkarırken sorularını sormaya başladı. “Bir şeyler dedi mi peki? Senle ve Zehra ile iyi anlaştı.” “Yok abi daha bir şey demedi.” “Bu bellek Şavaş’ı da bitirir onunla iş yapan gizli ortaklarını da. Kızı bu kadar istediğine göre doğru ama yine de Zehra ve sen mümkün olduğu kadar çok yakınlık gösterin ve bilgi almaya bakın.” “Anladım abi. Şey, kız belleği verince ne olacak? Yani ona.” Acar, boynundaki havlu ile odanın yuvarlak camından batan güneşin bıraktığı karanlık turuncuya bakarken “Hakkımda mümkün olduğunca az şey öğrenirse gider. Diğer türlü ne olacağını biliyorsun.” dediğinde avucunun arasındaki havluyu sıktı. “Biliyorum da abi kız zaten zorluk yaşamaya üç yaşında başlamış. Yaşadıkları malum. En azından belleği aldıktan sonra burada kalmasına izin versen. Ev işleriyle uğraşırdı.” Acar kaşlarını çatarken geri adamına döndü. “Vicdan yapmayacaksın koçum. Vicdan, merhamet gibi duygular hata yapmana neden olur. Burnunun ucundakini görmeni engeller. Savaş'tan bellek çalan kız bizden neler çalmaz. Bu nedenle evdeki tüm kameraları aktif hale getir ve kayıtlar düzenli olarak alınsın. Bakalım evde biz yokken neler yapacak. O kokarca bellek bize geçene kadar bu evde. Sonrasında ya çöplüğüne geri dönecek ya da...” Devamını getirmedi ama gün gibi açıktı. Çalıştığı odadan çıkıp kendi odasına geçerken cebindeki telefonuna alışveriş ekstreleri geliyordu. Banyoya girip temizlendikten sonra sade bir tişört ve eşofman giyip salona indi. Zehra masayı hazır ediyordu. “Şu kokarca nerede Zehra?” Tabağı bırakan genç kız “Kokarca?” dedi ama sonra Burcu aklına gelince “En son odasındaydı. Çağırmamı ister misin abi?” dediğinde ayaklanan adam “İşine bak” deyip salondan çıktı ve koridoru geçti. Kızın kapısının önüne geldiğinde kapıyı tıkladı ama baktı ses yok oflayıp kulbu çevirdi ve açtı. Gece lambası açıktı. Üzerinde yeni giysileri ile yatağa uzanmış olan Burcu büyük kahverengi bir ayıya sarılmış uyuyordu. Ayı ile neredeyse aynı boydaydı. Yüzünde öyle huzurlu bir uyku hali vardı ki bağırıp uyandırmak isteyen Acar’ı durdurdu. Dişlerini sıkan adam cebindeki ellerini yumruk ederken birkaç adımda yatağın baş ucuna geldi ve tepeden genç kızı izledi. Sıkıca sarıldığı oyuncak sanki kaçıp gidecekmiş gibiydi. Saçları daha temizdi. Oda ciddi anlamda çikolata kokuyordu. Derin bir soluk alan adam başını duvarın tavanla birleştiği yerde küçük lamba gibi görünen kameraya baktı. Gözlerini kısıp dikkat ettiğinde küçük kırmızı ışığın yanıp söndüğünü görerek alaycı bir şekilde tebessüm etti. Ardından dönüp kızın kolunu sarsarak “Kalk hadi.” diye sesini yükseltti. “Bismillah ne oluyor lan deprem mi oldu? Sel mi bastı? Zombiler ülkeyi işgal mi etti? Kıyamet mi kopuyo?” Yerinden sıçrayan kız cümlelerini sıralarken göz deviren adam “Ne çok konuştun be, kalk içeri gel seninle konuşacağız.” dediğinde gözünü ovan Burcu “Gerçekten mi? Şimdi mi? Bey a- yani Patron sabahlar çuvala mı girdi?” diyor yataktan kalkıyordu. “Günler çuvala girmedi ama benim sabrım kaf dağının arkasına gitti sayende. Kalk hadi beşele ye iç yat diye burada değilsin.” Gözlerini kısarak adama baktı. “Sağ ol ya bende amme hizmeti yapıyon sanıyodum. Bilmiyoz sanki bellek için burada olduğumu. Kısacası patron ben bu rahatlığa ne kadar muhtaçsam sende abiyi bitirmek için benim elimdeki koza o kadar muhtaçsın. Eyvallah sertsin mertsin ama bende çıt kırıldım hanım evladı değilim. Artistlik yapma lan bana. Alırım havanı sönersin dede. Gelmiş ölme yaşına hala ne işler yapıyor. Kireçleme yapan dizlerinle bana hava mı atıyon yaprağam.” “Lan hadisene, ayran budalası gibi suratıma ne bakıyorsun?” Acar'ın sert çıkışından sonra kapıyı sertçe açıp çıkmasıyla bir an duraksayan Burcu “Oha, ben şimdi onca lafı içimden mi söyledim. Hayal mi ettim? Allah'ım sen bu kulunu koruyorsun. Yoksa o bunak kalas beni evin damından ayaklarımdan tutar sallandırırdı.” derken içeriden “Gelsene lan!” diye bağıran adamla “Kendi başını ye inşallah” diye homurdanan kız “Geliyorum çatlama” dedi ama yine şükür ki Acar bunu duymamıştı. Kapıdan çıkmadan önce “Allah’ım sen beni biliyorsun. Şu garibanın çenesine bir ayar çek de az da olsa sıcak bir evde uyuyup sağlam yemekler yiyeyim. Yoksa bir bunağın hışmından canımdan olacam.” diye ellerini açıp sesli biçimde dua etti. Salona, Acar’ın yanına geçerken yine neler duyacağını çok merak ediyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD