.4.

950 Words
Turan yüzünün düştüğünü görünce daha fazla içini kemiren soruyu sordu. Cevabı ondan dinlemek istiyordu. "Yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum." Kafasını olumlu anlamda salladı Zeynep. "Tabi dinliyorum." Derin bir nefes aldı "Bora'nın babasına ne oldu?" Zeynep ağzını açtı sonra kapadı. Ne dese bilemiyordu. Turan bu halini görünce sorduğuna pişman oldu. "Cevap vermek zorunda değilsin sadece merak ettim." "İstemedi. Daha çok genç olduğunu ve böyle bir sorumluluk istemediğini söyledi." "Nasıl yani?" Zeynep'in gözleri dolmuştu bile. "Uzun hikaye" "Benim vaktim var. Eğer senin konuşasın varsa." "Zaten duyacaksın şimdiye kadar bilmiyor oluşuna şaşırdım." "Ama ben senden dinlemek isterim." Omuz silkti sadece kocaman bir yudum aldı. Şişesi daha dolu olmasına rağmen bitti anlamında salladı. "Ben yenisini alıp geleyim." "Ben alırım otur sen geliyorum." Turan giderken arkasından baktı sadece. Kendine inanamıyordu iki gündür tanıdığı adamla arasındaki samimiyet ne ara dertleşecek kadar artmıştı. Aslında konuşmaya ihtiyacı vardı bunun kim olduğu pek önemli değildi. Hatta tanışmadığı birisi daha iyiydi. Yaz sonu bir daha görmeyecekti. Ama anlatıp anlatmamak arasında kalıyordu. Zeynep kararsızlık içinde denizi izlerken hırkasına sarıldı. Üşür gibi olmuştu esince. "Üşüyor musun?" "Ah hayır üşümüyorum." Turan yerine oturdu bu sefer elinde kırmızı şarap şişesi ve bardaklar vardı. Bardakları Zeynep'e uzatıp şişeyi açmaya başladı. "Vişne suyu değil ama mazur gör lütfen elimizde bu var." Gülerek söylemişti bunu. Zeynep güldü sadece. "Ehh görmezden geliyorum bu seferlik." Turan bardaklara şarap koyup arkasına yaslandı şişeyi sol tarafına alıp aralarında bir şey olmasını istemedi. Zeynep'e bakmayı kesti önüne döndü ona zaman ve düşünmesi için fırsat tanıdı. Zeynep bir süre düşündü. İkisi de önüne Turan bacaklarını uzatmış rahatça arkasına yaslanmışken, Zeynep bağdaş kurmuş arkasına yaslanmış ellerinde bardakları öylece denizi izliyorlardı. Zeynep konuşmaya başlayınca birkaç saniye ona baktı sonra tekrar önüne döndü. "Üniversitede 1. sınıfta tanıştık bir arkadaş ortamında koca sene peşimden koştu, ama görmen lazım Mecnun gibi. Neyse sonraki sene bir şans verdim her şey harika gidiyordu. Geleceğe dair hayaller kuruyorduk işte hayatımın erkeğini buldum diyordum. Mezun olmamıza 1-2 ay kala hamile olduğumu öğrendim. O gün dünyanın hem en korkmuş ve savunmasız korkmuş insanı ve en heyecanlı insanıydım. Çok gençtim hayallerim vardı ama sevdiğim birlikte hayaller kurduğum adamdan bir can taşıyordum. 2 gün evden çıkmadım, telefonumu kapattım. Düşündüm ne istediğimi neler yaşayabileceğimi" Zaten onu izleyen adama döndü gülümsedi göz yaşlarının akmasına ramak kalmıştı ama o yaşlara inat gülümsedi. "Ama düşündüğüm hiç bir olasılıktan korkmadım biliyor musun? Çünkü hepsinde yanımda o vardı ve elimi sıkı sıkı tutuyordu. 2 gün sonra ona ona haber vermeye gittim. Biraz tuhaftı zaten 4 günlüğüne ailesinin yanına gitmişti döndüğü gibi ona koştum." Kocaman bir yudum aldı bardağından, bu sırada aldığı nefesler derinleşmiş, be bir göz yaşı akmıştı yavaşça. Silmedi onu akıp gitmesine izin verdi yorulmuştu çünkü onları silmekten artık izin veriyordu çünkü onlar aktıkça içindeki yara biraz daha soğuyordu. Ya da Zeynep buna inanıyordu. "Hamileyim dediğimde yüzü öyle bir şekil aldı ki görmen lazım sanki birisini öldürmüşüm gibi baktı bana. İlk şoku gidince 'hayır' dedi. Babası aşiret ağasıydı, meğer onu evlendirmek istiyorlarmış kızı görsün diye çağırmışlar. O itiraz edip yurt dışına gideceğini daha okuyacağını söylemiş hayatındaki ilk defa cesurca davranmış. Beraber gidecekmişiz. Tabi ben bebeği söyleyince panik oldu. Böyle bir sorumluluk için çok genç olduğunu, daha bir sürü hayali varmış, ayak bağı olurmuş. O konuştukça bağımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Hızlıca çıktım evden." Burnunu çekti sakince Turan şortunun cebine koyduğu mendilleri ona uzattı. "Birkaç gün sonra tekrar görüştük beni çok sevdiğini sadece böyle bir şey için bizim küçük olduğumuzu söyledi, onu aldırmamı istedi. Beni seviyormuş istiyormuş ama onu değil. Ben doğurmak istediğimi söyleyince sinirlendi. Çirkinleşti. O gitmeden bir gün önce görüşmek istedim kabul etti. Pişman olduğumu düşünmüş önüne sürdüğüm belgeyle şok oldu." Turan merakla sordu. "Ne belgesi?" "Bebeğim üzerindeki babalık haklarında feragat ettiği tüm yasal hak ve sorumluluklarından vazgeçtiği ve ileride benim yada bebeğimin ondan bir beklenti içinde olmayacağına dair belge. Noter götürmüştüm yanımda." Turan duyduklarına inanamıyordu. Bir çok duyguyu bir arada yaşıyordu şaşkınlık, hayranlık, üzüntü, sinir ama en baskın duygu öfkeydi. Öfkelenmişti. Bir şeyler demek istiyordu ama doğru kelimeleri seçemiyordu. Zeynep göz yaşlarını durdurmuş biten bardağını doldurmak için ona doğru hamle yapınca hazırlıksız yakalanan Turan şaşırdı. Çok yakınlardı. Birkaç saniyelik bir şeydi ama bugün sık sık maruz kaldığı bu kokuya ayrı ilgi duymaya başlayacaktı. Şişeyi alan Zeynep olması gerekenden daha fazla doldurduğu bardağıyla arkasına yaslandı. "Ne desem bilemiyorum." "Bir şey demene gerek yok. Sen merak ettin ben anlatmak istedim ." Turan olumsuz anlamda başını salladı hafifçe "Yanlış anladın. Ben hayran oldum sana." Zeynep kaşlarını çattı. Anlamamıştı. Hayran kaldım mı demişti yoksa kendisi çok içmiş algıları şaşmıştı. Durdu yoo sadece bir bardak içmişti. "Anlamadım hayran kaldım mı dedin?" "Evet o tecrübesiz genç yaşında cesurca bir adım atmış dimdik durmuş hatta o korkunç olay içinde bile bugünlerinizi garantiye almışsın. Ve şuan karşımda gördüğüm kadına hayran kalmaktan başka ihtimal göremiyorum. Bu kadar cesur, güçlü, anaç, neşeli, hayat dolu, harika bir kadın var." Zeynep yine ağlamaya başladı ama bu sefer mutluluktan. Birisi onu savaşı için taktir etmişti. Bunları kimsenin taktiri yada onayı için yapmamıştı ama Türkiye gibi bir yerde evlenmeden çocuk sahibi olmak ve bekar bir anne olarak hayatına devam etmenin ne demek olduğunu yaşamıştı. Asla pişman değildi tekrar tekrar o zamanlara gitse yine aynı kararı vereceğini biliyordu. "Teşekkür ederim" diyerek Turan'a sarıldı bir anda. Turan birkaç saniye dondu elleri havada kalmıştı. Sonra karşılık verdi sarılışına. İçi acıda bile bu gözyaşlarının bir gün her birinin hesabının sorulacağına dair kendine söz verdi. Öylece durdular. Ne adam ağlama dedi, ne de kadın ona sarılmayı bıraktı. Kadın en büyük yarasını düşünmek bile tekrar canını yaktığı için ağlarken, adam kadını sarmış saçlarını okşarken her bir yarasını sarıp iyileştireceğine, akıp giden her bir göz yaşının yerini içten kocaman kahkahalarla değiştireceğine dair yemin etti. Bir yıldır aradığı kadını şimdi kollarında ağlasa bile onun yanında güvendeydi artık. Hiçbir canlının ona zarar vermesine izin vermemek için Allah'tan güç diledi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD