Turan ve Bora keyifli bir kahvaltı yapmış. Daha sonra beraber odaya çıkmış oyun oynuyorlardı. Bu süreçte Sevgi hanım hiç ayrılmadı yanlarından. Adamın bu ilgili yaklaşımı Bora'ya karşı tavrı bakışları hoşuna gitmişti. İçinden 'hadi inşallah' diye geçirdi. Bora 1 yaşındayken gelmişti. O zamandan beri beraberlerdi. İkisininde ne kadar zorlandığını belli etmeseler de görmek isteyince görüyordu insan. Hem Zeynep hem Bora eksikliğini yaşadığı şeylerin farkındaydı. Ve bu adamın bir anda hayatlarına girişi içini huzursuz etmişti. Koruma içgüdüsüyle onu sorgulamak istedi. Odaya iki kahve ve süt söyledi Bora için. Bora çizgi film saati geldiği için salona geçti sütünü yanına bıraktı.
Kahveleri alıp balkona çıktı. Bora'nın konuştuklarını duymasını istemiyordu. Turan kadının peşinden gitti. Giderken odada gözlerini gezdirdi. Bu odayı bile bir yuvaya çevirmişlerdi. Birçok yerde fotoğraflar asılıydı. Odalarının yapısı farklıydı. Tekrar dizayn edildiği açıktı. Bunu balkona geldiğinde de anlamıştı. Sevgi hanımın karşısına oturdu. "Size sormadan sade söyledim ama." "Sorun değil. Sade içiyorum zaten." Sevgi gülümseyerek kafasını salladı. Kahve bardağını onun önüne bıraktı. "Biz tanışamadık. Sevgi ben." Turan kafasıyla onaylandı. "Turan bende. Mehmet'in kuzeniyim." Sevgi yalandan şaşırmış gibi yaptı. "Yaa öyle mi? Onun ailesiyle tanışmıştım çok güzel insanlar. Sen ailen daha önce gelmiş miydi? Belki onlarla da tanışmışımdır." Turan bu tepkinin yalan olduğunu anladı o yüzden hafifçe güldü. "Zeliha annemle tanışmış olabilirsiniz." Sevgi hanım şimdi şaşırmıştı. "Ahh inanmıyorum. Sen Zeliha hanımın bahsettiği oğlusun. Seni anlatmalara doyamıyor çok kıymetlisin." Turan gülümsedi. biliyordu Zeliha annesinin sevgisini hep hissetmişti. "Öyledir." "Ama seni ilk defa gördüm. Çok yoğun çalışıyorsun sanırım." İçinden ah dedi. Onun da yarasıydı daha önce gelse şuan bambaşka noktada olabilirlerdi. "Yoğun bir iş hayatım var" "O zaman yakında gidiyorsun." Turan kaşlarını çattı kovmuş muydu şimdi."Yo gitmiyorum bir yere." Sevgi gülümsedi "Ben yanlış anladım o zaman bu kadar yoğun çalışma hayatı olan birisinin uzun süre burada kalmayacağını düşündüm." "Öyle ama buralarda daha önemli işlerim var diyelim." Sevgi gülümseyerek kafasını salladı. "Hayatında birisi var mı?" Sevgi hanımın bu soruyu neden sorduğunu anlamıştı. Hatta bu kahvelerin aslında ufak bir sorgunun kamuflajı olduğununda farkındaydı. O yüzden tüm sorulara ciddiyetle cevaplıyordu. "Hayır hayatımda şuanlık kimse yok." "Sanırım olmasını istediğin birisi var." Turan gülümsedi sadece bu sessiz cevap aslında çok şey söyledi. "Çocukları seviyorsun belli ki. Bora sana kolay alıştı. Bu pek olan bir şey değildir. Özellikle hayatına giren yeni erkeklere karşı." "Farkındayım. Bende ona alıştım. Çok tatlı bir çocuk." "Ee burada ne yapıyorsun. Senin gibi işiyle yoğun ilgilenen birisi buraya tatile gelmiş olamaz." "Birkaç geçerli sebebim var diyelim." Sevgi hanım derin bir nefes alıp koltukta biraz daha öne kayarak oturdu. "Bak oğlum bu benim haddime değil belki ama Zeynep bu birkaç yıl içinde benim olmayan kızım, Bora olmayan torunum gibi oldu. O yüzden seninle açık konuşacağım." "Estağfurullah. Siz dinliyorum." "Çok zor zamanlar geçirdiler. Hele Zeynep yaşadıkları, duydukları hiç kolay değildi. Şimdi onu gülerken görüyorsun ya o gülücükleri bile geçen seneye kadar göremezdin. Dışarıdan gelecek darbelere karşı hep sert olmak zorunda kaldı. Bekar bir anne olmak çok zor hele yapayalnızsan hayal bile edemeyeceğin şeyler duydu yaşadı. Ama oğlu için dimdik durdu. Sen şimdi onun hayatına girmek istiyorsun ya. Çok iyi düşün. Ben dün sabah duydum sizi." Turan şaşırdı. Bir daha balkonda nefes alırken bile dikkat edecekti. Turan'ın kalbini işaret etti. "Önce oraya sor." Sonra kafasını işaret etti. "Sonra ona. Eğer gerçekten eminsen onun hayatına girmek için çabala. Bir inat yada heves uğruna değil." Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. "İzninle ben bir Boraya bakayım. Uyku saati geldi." Turan gitmesi gerektiğini anladı. Usulca kafasını salladı. "Teşekkür ederim. İyi günler." Sessizce çıktı odadan. Sevgi hanım ise Boraya baktı. Koltukta uyuyakaldığını görünce yavaşça yatağına götürdü. Ortalığa dağılan oyuncaklarını toparladı, kitabını alıp salona geçti. Bora uyanana kadar kitabını okuyacaktı. Turan ise Mehmet'i aramış akşama kafa dağıtmaya gitmeyi teklif etti. Kabul edince bir yerden rezervasyon yapmasını söyledi. Kendini akşama kadar uyumak için yatağına attı.
Zeynep ise tüm gün kafede vakit geçirmişti. İşlerini buradan yürütmüştü. Arkadaşının haber verdiği şeyle onun ayrıntılarını öğrenmek üzere tüm gün telefonda vakit geçirmişti. Otele yakın bir mesafede kültür ve sanat merkezi yapılacağı söylentisini duyan arkadaşı hemen Zeynep'e haber vermişti. Eğer gerçekleşirse otel için büyük bir fırsat olduğunun farkındaydı. O yüzden bunun doğruluk payının ne olduğunu öğrenmek için tanıdıklarını araya sokmuştu. Projenin detayları yada zamanı belli olmasa da doğru bir haberdi. Gününün geri kalanında müşterilerle ilgilenmiş oralarda takılmıştı. Akşam üzeri olduğunda artık evine yani otele doğru yola çıktı. Hiç istemese de. Otele ilk girdiğinde lobiye Turan'ı sordu. Çıktığını söylediklerinde rahatlamış hissediyordu. Ondan uzak durmak istiyordu. Yemek saati olduğu için Bora ve Sevgi hanımı bekleyip beraber yemeğe geçtiler. "Neler yaptınız bakalım bensiz?" Bora hevesle anlatmaya başladı. "Turanla kahvaltı yaptık. Sonra oyuncaklarımla oynamaya çıktık. Benimle bir sürü oyun oynadı. Sevgiciğim bana çikolatalı süt getirdi." Hem konuşup hem yemek yemeye çalışıyordu. İki kadında gülerek izliyorlardı onu. Bu neşeli kıpır kıpır halleri hele ki... Sonra birden heyecanla yerinde kıpırdandı ve kapı tarafını işaret etti. "Hiiiiihhh anne." Zeynep Sevgiyle konuşurken bir anda panik oldu. Gösterdiği tarafa döndüler. Salona kucağında kedisiyle bir kadının girdiğini gördüler. Zeynep hızlıca kafasını olumsuzca salladı. "Yo yo hayır. Kediden uzak duracaksın." Zeynep parmağını sallayarak uyarı cümlelerini sıralarken Bora gözlerini kediden asla ayırmamış ama annesine sadece kafasını sallayarak karşılık veriyordu. Zeynep dinlenmediğinin farkındaydı. Hafifçe çenesinden tutup göz temasını kurdu. "Bana bak küçük canavar eğer o kediye yaklaşırsan olacakları biliyorsun dimi? Hatırla en son 2 gün hastanede kaldık. O yüzden aşkım o kediden uzak dur." Bora'nın gözünün önünde hastane günü canlandı. Gözleri korkuyla açıldı. Hızlıca kafasını sallayıp "Tamam anneciğim. Uzak duracağım." Zeynep inanmadı ama yanağını sıktı. "Aferin benim akıllı oğluşuma. Hadi tabağını bitir bakalım." Bora bir iki lokma daha alıp "Doydum." deyip masadan kalkınca Sevgi tuttu onu. "Nereye yakışıklım?" Ellerini havaya kaldırıp salladı. "Ellerimi yıkayacağım." "Tamam." deyip saldı. "Alerji ilaçları var mıydı Sevgi abla? Rahat durmaz kesin gider kedinin yanına." "Vardı ama son kullanma tarihi geçmiş yenilerini almadık." "Hadi ya." Eli başına gitti Sevgi'nin. Zeynep onu fark edince "Yine migrenin mi tuttu." Sevgi başını salladı. "Ben biraz dinlensem olur mu? İyice arttı." "Tabi ki bizde odaya çıkarız Bora geldiğinde. Geçmiş olsun. Artarsa söyle hastaneye gideriz." Sevgi konuşmadı bile ışık ağrısını daha da şiddetlendiriyordu. Zeynep masa da tek kalınca etrafı izlemeye başladı. Yanına gelen Bora'yı görünce ayaklandı. "Nerdesin canım merak ettim." Bir şey demedi annesinin elini tuttu. Asansöre giderken lobiden onu çağırdıklarında oraya gittiler. Bora gözlerini ovalamaya başlamıştı. Zeynep onu fark edince ellerini çekti gözlerinden "Uykun mu geldi bebeğim?" "Hıhım" "Tamam canım. Birazcık bekle lütfen azıcık işim var." Bora uslu uslu bekliyordu. Hapşırmaya başlamasıyla Zeynep durdu. Sakince ona döndü. "Bora" Öyle bir demişti ki dehşete düşmüştü. Bora annesinin tepkisinden sonra suçlu ve korkmuş şekilde ona bakıyordu. "Aşkım. Bebeğim." "Efendim anneciğim." "Sen ellerini yıkamaya gittiğinde kediyi sevmiş olabilir misin?" Bora gözlerini kaçırdı. Aynı zamanda hapşırdu. Nefes alış verişi yavaş yavaş hızlanmaya başlayınca cevaba gerek kalmamıştı. Lobide duran kıza döndü. "Hemen arabamı getirsinler." Kız panikle telefona sarıldı. Boranın gözleri şişiyordu. Nefes alması gittikçe zorlaşıyordu. Zeynep'i yine bir panik sarmıştı. "ÇABUKK" Zeynep kucağına aldı Borayı çıkışa ilerledi koşarak. Arkasından lobideki kız koşarak çantasını götürüyordu.
Abisinin telefonu unutmasıyla geri otele dönmüştü Mustafa. Otelin önünde durduğunda kapıdan panikle çıkan Zeynep'i ve kucağında çocuğunu görünce korkuyla onun yanına gitti. "İyi misiniz?" Zeynep onu duymamış "ARABAMI GETİRİNNN" diye bağırmıştı. Arkasından koşarak gelen kız "Zeynep hanım arabanızı bakıma yollamışsınız başka araba getiriyorlar. Ama birkaç dakika beklemeniz lazım." Zeynep sinirle ona bir şeyler söylerken Mustafa araya girdi. "Zeynep hanım. Ben Turan beyin yardımcısıyım. Sizi ben götüreyim. Geçin lütfen." Zeynep adamın ne dediğine odaklanamasa da açtığı kapıdan bindi hemen. Kızın elinden çantayı alıp hemen arabaya bindi Mustafa da. Zeynep her dakika fenalaşan oğluyla daha fazla panik oluyordu. Göz yaşlarını tutamıyordu. "Sakin olun az kaldı. Hiçbir şey olmaz Allah'ın izniyle." Zeynep onu duymuyordu bile. Direkt acile giren Zeynep'in arkasından ilerledi. Aynı zamanda Mehmet'i arayıp durumu anlattı abisinin bunu bilmesi gerekiyordu. Doktorlar hemen Bora'ya müdahale ederken Zeynep panikle bekliyordu. Birkaç dakika sonra gelen doktorun sorun olmadığını müdahale ettiklerini söyleyince rahatladı. O zamana kadar yanında duran Mustafa'yı fark etmemişti. Elindeki çantasını görünce kaşları çatıldı. "Size de zahmet verdim. Kusura bakmayın ve çok teşekkür ederim. Bundan sonrasını ben halledebilirim." Mustafa'ya elini uzattı. Mustafa elini sıkmadı sadece başıyla kabul etti. Eline çantasını verdi. "Ne demek yenge." Zeynep şok oldu. "Ne dediniz? Anlamadım." "Önemli değil dedim." "Yok yok başka şey dediniz." Zeynep'in sesi sert çıkmıştı istemsizce bu yüzden tereddütle cevap verdi. "Yenge." "Pardon da ben sizin nereden yengeniz oluyorum." Zeynep daha fazla takılmak istemedi bu konuya. "Neyse isminizi öğrenebilir miyim?" "Mustafa ben yenge." Zeynep ağzının içinde mırıldandı. "Hay senin yengene." "Tekrar teşekkür ederim Mustafa bey beklemenize gerek yok." Mustafa sağa sola bakındı abisi gelmeden gitmek istemiyordu. "Olmaz yenge." "Abim gelsin önce." Zeynep yanlış anladığını düşündü. "Ahh pardon. Ben bizim için kaldığınızı düşündüm. Teşekkürler. İyi akşamlar." Diyip Bora'nın yanına gitti. Ne kadar korkmuştu. "Ahh be canım ömrümden ömür gitti." Zeynep yatağın kenarına oturdu. Göz yaşları yine akmaya başlamıştı. Ona bir şey olacak diye ödü kopuyordu. Omzunda hissettiği el ile arkasına döndü. "Turan?"