Bir küçük havlu meselesi

1638 Words
Turan'ın yüzündeki gülümseme uyuyana kadar yerini korudu. Dün gece aklından çıkmıyordu. Tüm gece onu uyurken izlemişti. Ve bu sabah söyledikleri ona inanılmaz bir güç vermişti. Zeynep inançtı, inanmıyorum, istemiyorum, sevme beni dese de aslında gitmesinden korktuğunu pes edeceğini bu yüzden yolda yalnız kalmaktansa o yola en başından yalnız çıkmayı seçiyordu. Ve her hareketinin ve söylediğinin onu yıldırmak, vazgeçirmek için olduğunu anladı. Bu kadar sert ve kalın duvarların arkasında nasıl bir Zeynep vardı bilmiyordu ama bulacağı kadının, şu an karşısındaki kadından daha farklı olmayacağını sadece daha içten, sevecen, tutkulu, neşeli olacağını düşünüyordu. Böyle sert ve kendinden emin duruşu onu bir yandan da etkilemiyor değildi. Bir duş alıp yatağına uzanmış bunları düşünürken dün gece hiç uyumayışının verdiği yorgunlukla uyuyakaldı. Ne kadar uyudu bilmiyordu ama kapı sesini duymasa bir bu kadar hatta daha fazla süre uyuyacağına emindi. Birkaç saniye uykusunun açılmasını bekledi. Sonra aklına Bora'ya bir şey olması ihtimali gelince hemen ayağa kalktı. Kapıyı telaşla açtığında karşısında Mustafa'yı görünce derin bir nefes aldı rahatlamıştı. "Uyuyor muydun abi? Kusura bakma sen sabah dosyayı sorunca alır almaz hemen getreyim dedim." "Geç Mustafa geç." Kahve makinesine ilerledi sert bir kahve yaptı ikisine de. Koltuğa geçtiler. "Çiçek işi ne oldu?" "Arıyoruz abi. Ama akşama kadar bulamayabiliriz?" "Tamam acele edin ama en kısa zamanda istiyorum." "Yenge için mi abi?" "Yok Mustafa sana vereceğim. Sever misin mor gülü?" "Yok abi gül bozar delikanlı a-" Turan öyle sert bakıyordu ki Mustafa ciddi olmadığını şaka yaptığını yeni anlamıştı. "Pardon abi. Ben sana dosyayı vereyim." Hemen ayağa kalkıp dosyayı önüne bırakıp odadan çıkmak için birkaç adım atmaya yeltenmişti ki. "Oturr." "Tabi abi." Hemen olduğu yere oturdu. Dosyayı eline alıp inceledi. "Ne düşünüyorsun Mustafa?" "Proje büyük abi. Aslında amaçta iyi eğer gerçekleşir ve gerçekten hakkı verilerek yapılırsa çokgüzel kazanırız. Hem burası projeye en yakın otel. Hatta proje alanında küçük birkaç arsa yengeme aitmiş. Daha bu söylentiler çıktığında alabildiklerini almış. Tabi proje alanını göz önünde bulundurursan çok küçük yerler ama konumu çok iyi. O yüzden de araştırmış." Turan gülümsedi. Akıllı, kurnaz ve güzel bir kadın ancak onun kadını olabilirdi. "Demek proje onu çok ilgilendiriyor. Yatırım yapmış." Düşündü. "Asude'yi ara dosyanın bir kopyasını da ona gönder. Çalışmaya başlasınlar tamamen tarihi dokuyu yansıtan burasıyla bütünleşecek zaman tünelinden çıkmış gibi bir proje istiyorum. Herkes ayrı çalışacak bu proje üstüne 10 gün sonra çizimleri istiyorum." Mustafa kafasını salladı. "Tamam abi." "Ben her çizimle ilgili kabaca bütçe çalışmalarını da isterim." Turan kafasını salladı. "Sende dosyanın kopyası var mı?" "Var abi. Sait mağlum hapse girdi. O yüzden o ihale de bize geçti. Birkaç evrak işi var. Gidecek miyiz yoksa buraya mı getirtelim." Turan düşündü şimdi gidemezdi. Bora'nın iyileştiğini kendi gözüyle görüp emin olmalıydı. "Yok getirmesinler 4 gün sonra günü birlik gider hallederiz. Çiçeği bulamazsan Asude'ye söyle o halletsin." Mustafa başıyla onayladı. "Başka bir şey var mı abi?" "Zeynep'ler ne yapıyor?" Mustafa kahvesinden bir yudum alıp konuşmaya başladı. "Odadan hiç çıkmadılar abi. Kahvaltıyı odaya söylediler. Asistanı geldi, 1 saat önce Sevgi hanım girdi odaya ama ben gelirken gidiyordu. Burada otelin doktoruyla sorun yaşanmış yeni doktor arıyorlar." Kafasını salladı. "Tamam koçum. Hadi sen dediklerimi hallet. Bir şey olursa haber verirsin." Başıyla onaylaşıp çıktı Mustafa. Turan ise akşam yemeğine kadar dosyayı incelemeye ve üzerinde çalışmaya devam etti. Mustafa'ya rakiplerini araştırması için mesaj attı, akşam yemeği için hazırlanırken Zeynep'in nerede olduğunu sordu. Hala odasından çıkmadığını duyunca merak etmişti. Aynada son kez saçını düzelttikten sonra odadan çıktı. Yan odanın kapısını çaldığında biraz bekledi açan olmayınca tekrar çaldı. Kapı bu sefer açıldığında karşısındaki manzarayla yutkundu. Zeynep üzerinde kısacık bir havlu, ıslak saçlarıyla ona bakıyordu. Onu incelemekten kendini alamadı. Bu kadar güzel bir kadına aşık olduğu ve karşısına çıktığı için şükretti. Zeynep bakışlarını fark edince yalandan öksürdü. Turan gözlerini gözlerine sabitledi. "Bir şey mi oldu?" "Ben nasılsınız diye merak etmiştim ama sen bayağı iyi görünüyorsun?" Öksürdü. "Eee yani Bora tabi Bora nasıl oldu? Onu merak ettim ben ondan şey ettim geldim." "İyi ikimizde iyiyiz teşekkürler." Turan gitmek istemiyordu. Kapıyı kapatmak üzereyken tuttu. Öyle sert tutmuştu ki Zeynep bu ani tepkiyle korktu. "Korkma gülüm ya bir şey diyecektim onu unuttum." Zeynep sadece ona baktı kullandığı kelimeyi daha yeni algıladı ve bakmayı kesip "Gülüm ne be nereden gülün oluyorum senin?" "Beğenmediysen demem bir daha güzelim. Ne dememi istersen onu derim." "Deme bana bir şey Turan deme. Yok illa bir şey diyeceksen Zeynep diyebilirsin." "Ehhh şimdilik tamam diyelim madem. Seni mi kıracağım." Kapı eşiğinde sohbet ederken karşı odanın kapısı açılınca Turan hızlıca Zeynep'i belinden tutup içeri soktu kapıyı kapatıp kapıya yasladı kendini. Doğal olarak belinden sıkıca sarıldığı Zeynep'te ona yaslanmıştı. O kadar yakın duruyorlardı ki nefesleri birbirine karışıyordu, bedenleri tamimiyle birbirine değiyordu. Zeynep bir anda ne olduğunu şaşırmıştı. Birkaç saniye içinde bu kadar yakın olmalarını algılayamadı. Nefes alışını hissediyordu kalbi kızlanmıştı. Turan ise ile defa bu kadar yakın olmalarının heyecanını yaşıyordu. Nefesleri birbirine karışıyordu, incecik belini tek eliyle kavrayabiliyordu, ve o baştan çıkarıcı ama bir o kadar da tatlı gelen kokusunu yakından hissediyordu. Hele dudaklarına yakın o dudakların varlığını görmek değil neredeyse hissedecek olması kalbinin atışını daha da arttırıyordu. Zeynep şaşkınlığını atınca uzaklaşmak için kollarından itti. Bu birkaç saniye bile Turan için o kadar unutulmaz bir andı ki. "Ne yapıyorsun sen?" "Karşı odanın kapısı açıldı duymadın mı?" "Ne olmuş açıldıysa?" "Seni böyle mi görsün başkaları? Tövbe yarabbim?" Zeynep'in şaşkınlıkla ağzı açıldı. "Aaa kör müsün be adam üzerimde havlu var? Hem sende görüyorsun beni?" "Benle başkaları bir mi? Havluya bak havluya daha uzun mendiller gördüm be" "Senin ne farkın varmış?" "Ben çok yakın zamanda seveceğin ve seni çok seven, değer veren adamım. Kim olduğum tatmin etti mi seni?" "Hah aşık olacağım adammış. Hadi oradan be dağ ayısı ben nereden sana aşık olacakmışım?" "Bak sinirlenince ayrı bi güzel oldun. Bu inat ne kızım ya. Ben miyim karadenizli sen mi belli değil." "Konuyu saptırma. Ne bu kıskançlık tavırları. Hem sana ne ya sana ne." "Yok tövbe hiç hava değil kıskandım." "Bana bak mağarandan yeni çı-" Sinirle konuşurken bir an elini havlusundan çekmişti ki havlu bunu bekliyormuş gibi yere düştü. Turan'ın gözleri kocaman oldu hızla gözlerini kapatıp arkasını döndü. Zeynep çığlık atıp yere eğilip havluyu aldı. "Bakmaaaağğğ" "Bakmıyorum da bakmıyorum ama Allah rızası için giyin öyle konuşalım yoksa bende kalan son akıl ve sabrı götüreceksin." Zeynep tekrar havluyu sarıp koşarak giyinme odasına koştu. Turan oturma odasına gitti mini bardan soğuk bir su aldı. "Bunun üzerine anca soğuk bir su içersin Turan." kendi kendine söylenerek oturdu koltuğa şişeyi tek seferde dikti kafasına, boş şişeyi sehpaya bıraktı. Öyle durdukça gözünün önünden o görüntü gitmiyordu. "Kendine gel lan yeni yetme gibi." kafasını salladı. Dikkatini dağıtmak için salondaki çerçevelere bakmaya başladı. Duvardaki tabloların aslında puzzle olduğunu fark edince şaşırdı. "Milletin ne boş vakti var be oturmuş ufacık şeylerle uğraşıyor." "Çok boş vaktim olduğu için değil, kafamı boşaltmak, rahatlamak ve düşünmek için puzzle yapıyorum." Turan pot kırdığını fark edince toparlamaya çalıştı. "Yok estağfurullah öyle demek istemedim. Yani çok güzel bende denemek isterim." Zeynep koltuğa otururken onu süzdü. "Hevesini kırmak istemem ama pek senlik bir şey olduğunu sanmıyorum." "Nedenmiş o?" "Bu biraz sabır, azim ve dikkat gerektiriyor." "Bende de var bunlar." "Peki öyle diyorsan öyledir?" Turan gülümsedi Bu sırada yanındaki berjerin üzerinde daha ambalajı açılmamış puzzle görünce ona yöneldi. Üstündeki rakamı görünce gözü büyüdü, ne çok parça diye düşündü ama geri adım atamazdı. "Gel yapalım bakalım sabırlı, azimli ve dikkatli miyim değil miyim?" Zeynep gülümsedi. Hemen gaza gelmiş ve kendini ona kanıtlamaya çalışması komik ama tatlı gelmişti. Kafasını sağa sola salladı umutsuzca bu adam gerçekten vazgeçmek bilmiyordu. "Peki yapalım. Madem çok istiyorsun." "Nerede yapacağız?" "Sehpada hadi üzerini boşalt ben puzzle minderini alıp geliyorum." "Tamam." Turan sehpanın üzerindekileri boşalttırken üzerindekilerle rahat edemeyeceğini anlayınca Zeynep'in gelmesini bekledi. Hala ayakta beklediğini gören Zeynep "Neden oturmuyorsun?" "Üstümü değiştirip geleyim gece uzun olacak belli ki. Bekle beni." Zeynep odadan çıkan adamın arkasından gülümsüyordu. İlk defa babası dışında birisi ona beraber yapalım demişti. Turan ise odasına gitmiş bir eşofman ve siyah atletini giyip telefonunu ve ne olur ne olmaz diye cüzdanını alıp diğer odaya geçti. Turan onlarında yemek yemediğini bildiği için oda servisini aramış ve yemek söylemişti. Zeynep düşünceli halini sevmişti. Ama kapıda atışırken ne ara pijamalarıyla oturup puzzle yapmaya başladıklarını anlamadı bunu dile getirdi. "Biz en son kavga ediyorduk ne oldu da böyle olduk." Turan güldü ama bir şey demek yerine tek kaşını kaldırıp çapkınca gülümsedi. Zeynep parmağıyla kendine gülümseyen kafasını önüne döndürdü. Yemek gelene kadar parçaları ayırmış ilk önce kenar parçalarını yaparak başlamaya karar verdiler. Yemeklerini hızla yiyip hemen geri döndüler. 1-2 saat hiç kalkmadan sohbet ederken puzzle yapıyorlardı. Turan boynunu esnetip arkalarındaki koltuğa yaslandı, Zeynep'e bakmaya başladı. Uzun zamandır bu kadar huzurlu hissettiğini hatırlamıyordu. Abisinin neden her sabah evden çıkmak istemeyip, akşam koşarak evine gittiğini şimdi anlıyordu. Bu his bambaşkaydı. Zeynep onun bıraktığını fark edince ona döndü, gülümseyerek kendine baktığını görünce anlamadı hafifçe kaşları çatıldı. "Neden öyle bakıyorsun?" "Nasıl bakıyormuşum?" "Tuhaf" "Hiç sana öyle gelmiş susadım ben." Diyip ayağa kalktı. "Bacaklarım tutulmuş ya" diyerek arkasındaki koltuğa bıraktı kendini. Zeynep güldü. Ayağa kalkarken konuştu. "Yaşlanmışsın." Zeynep ayağa kalkınca acıyan bacağıyla Turan'ın yanına bıraktı kendini Turan bu sefer gülen taraf oldu "Sende yaşlanmışsın galiba." Zeynep yapmacık bir gülüş atıp ayağa kalktı tekrar ama bu sefer daha yavaş. "Hah ben mi canım ben daha 27 yaşında taş gibi bir kadınım sen kendine bak." "Canım bende 30 yaşında taş gibi bir adamım." onu tekrarlamıştı. Mini bardan su ve bira alan Zeynep güldü. Tekrar yanına oturdu bir su ve birayı ona verdi. "Ahh açacağı unuttum." Tam kalkacakken Turan tuttu kolundan "Gerek yok ben açarım." Yüzüğüyle tekte açınca Zeynep şaşırdı. "Vayy şaşırtıyorsun beni." "Bu daha ne ki yavrum bende daha ne numaralar var zamanla onları da görürsün." Zeynep güldü bir şey demedi. "Eee bana göre miymiş bu iş." "Yani çabanı inkar edemem ama sıkıldığın da belli." "Hiç sıkılmadım." "Emin misin neredeyse 2 saattir aynı yerde oturdun ve daha çeyreğini bile yapamadık." "Seninle yaptığım bir şeyden sıkılmamın ihtimali bile yok." Zeynep gözlerine baktı sadece. Ve gözlerinde gördüğü şey hoşuna gitmişti. "Hadi çok konuşuyorsun devam edelim." deyip tekrar minderine oturdu. "Edelim edelim." Turan da yanına oturup devam ettiler...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD