"Ben bu akşam babama iyi geceler diyemedim üzülmüştür. Ona iyi geceler demeye gidebilir miyiz?"
Turan afalladı. Kafasından bir sürü şey geçiyordu dili, aklı tutulmuştu adeta. "Turann neden cevap vermiyorsun?" "Ben babanı tanımıyorum yakışıklı. Annen de yok. Yani bilmiyorum nasıl yapsak." Bora başını yana doğru eydi resmen yavru köpek bakışları atıyordu. İçinden 'Allah'ım neden acımıyorsun bana. Tamam iyi bir insan değilim. İsyan etmiyorum ama bu biraz fazla değil mi?' "Tamam aslanım tamam. Nerede bu babam gidelim diyelim iyi geceler." Bora sevinçle ellerini çırptı. "Hadi gidelim." "Tamam gidelim ama nerede baban?" "Dışarda" Turan daha çok şaşırdı. Bu kelimeyi duyana kadar 'baba' dediği şeyin oyuncak olabileceği aklından geçiyordu. Zeynep bu adamla yıllardır görüşmediklerini söylememiş miydi? Bu adam yırtık dondan çıkar gibi birden nereden çıkmıştı. Ya da baba dediği adam başka birisi miydi? "Tamam çıkalım." Turan kalbi sıkışıyordu sanki. "Ama çok kısa daha iyileşmedin." "Tamam kısacık iyi geceler odaya annemin yanına gidicez söz." Turan kafasını salladı. Yine kucağına aldı beraber kapıya çıktılar. Turan merakla çevresine bakınıyordu ağzının içinden konuştu "Nerde bu sıçtığımın adamı?" Bora ona döndü. "Ne dedin Turan?" "Nerede baban dedim?" Minik parmağıyla gökyüzünü işaret etti. "Benim babam oradaymış." Kafasını da gökyüzüne çevirdi "İyi geceler babacığım. Merak etme çok iyiyim. Seni seviyorum." Avucunu öptü sonra kaçacakmış gibi sıkıca kapattı parmaklarını elini yukarıya doğru kaldırdı ve attı öpücüğünü. Turan ne dese bilemedi. "Tamam şimdi annemin yanına gidebiliriz." Turan dondu kaldı. Gözleri dolar gibi oldu. Sıkıca sarıldı kollarındaki küçük çocuğa. Derince öptü, saçlarını okşayarak. Küçük kollarıyla aynı şekilde karşılık aldı. "Baban demek yukarıda biliyor musun benim annemde yukarıda." "Yaaa gerçekten mi? Benim babamı görmüş müdür? Ben hiç görmedim." "Bilmem bende hiç görmedim annemi." Yakınlarındaki banka oturdu bacağına oturttu Bora'yı da. Bora durgundu düşündü biraz. "Sen anneni özlüyor musun? Ben hiç görmedim babamı ama özlüyorum." Turan kafasını salladı. "Evet özlüyorum. Bazen hiç görmediğin, hiç tanımadığın insanları özlersin." "Evet ben özlüyorum babamı. Ama anneme söyleme üzülüyor. Bazen o da özlüyor babamı geceleri ağlarken görüyorum ama bana söylemiyor üzülmiyim diye." "Hatta arkadaşımın babası da orada." Yine parmağıyla gökyüzünü gösterdi. "Hemde kahramanmış." "Nasıl kahraman?" "Evet. Bizi korumak için hep kötü adamlarla savaşmaya gidiyormuş. Bir keresinde gitmiş ama dönmemiş. Oradaki kötü adamlarla savaşmak için kalması gerekiyormuş." Yutkundu. "Hatta benim babında orada olabileceğini o söyledi. Anneme sordum evet dedi." Turan yutkunamadı. Boğazı düğüm olmuştu konuşamıyordu. Küçük bir çocuğun bunları yaşaması çok ağır gelmişti. "Üzülme bak senin annende kahramanmış demek ki. Aynı wondar womın gibi. Benim en sevdiğim süper kahramanlardan birisi. Aynı anneme benziyor biliyor musun? Annemde çok güçlü onun gibi." Turan kendini gülümsemek için zorladı. "Evet benim annemde bir savaşçıymış." Bora'nın aklına ne geldiyse yüzü düşmüş gözleri dolmuştu. Bunu fark ettiğinde hemen sordu "Ne oldu aslanım yüzün düştü?" "Bütün kahramanlar oraya mı gidiyor?" "Zamanı geldiğinde evet." "Hani annemde benim kahramanım ya o da oryaya mı gidecek?" "Ben gitmesini istemiyorum. Beni bırakmaz dimi." "Hayır tabi ki koçum. Annen buradaki kötülerle savaşması gereken bir kahraman. Hiçbir yere gitmeyecek. Hem ben varım. İkimiz birlikte oluruz gitmesine izin vermeyiz." "Nasıl yani? Ben kahraman değilim ki. Kahraman olmak için çok küçücüğüm." Turan gülümsedi. "Kahraman olmak için boyunun ya da gücünün bir önemi yok." Kalbini işaret etti. "Birisinin kahraman olması için burası yeterli." Kafası karışmıştı. "Herkesin kalbi var ki. Ama herkes kahraman değil." "Evet herkesin kalbi var ama herkesin kalbinde cesaret ve iyilik olmaz. Sen kalbindeki iyiliği ve cesaretini kaybetmezsen her zaman bir kahraman olursun. Büyüdükçe beni daha iyi anlayacaksın." "Sende kahraman mısın?" Turan düşünür gibi yaptı. Konuyu değiştirmek ilgisini başka noktaya çekmek için düşündü. "Bilmem. Sence bir kahraman mıyım?" Bora da aynı onun gibi bir ses çıkardı aynı zamda onu inceledi. "Evett. Kocamansın, çok büyüksün, çok güçlüsün, hem iyi kalplisin. Kesin sende kahramansın." Sonra ona doğru eğildi. "Anladım kötü adamlar seni tanımasın diye böyle davranıyorsun. Ama merak etme ben kimseye söylemem kahraman olduğunu." Turan gülümsedi. İşte şimdi gerçekten güçlü hissediyordu kendini. Onun gibi öne eğildi. "Tamam bu aramızda sır olarak kalsın. Ortak." Bora heyecanla açtı gözlerini "Ortak mı?" "Evet. Sırrımı çözdüğüne göre artık ortağız." "Senin gibi miyim artık." "Hayır benden çok daha iyisin." Kolunu kaldırıp sıktı. "Ama senin kolun gibi değil kollarım." Güldü. "Zamanla büyüyeceksin büyüdükçe kollarında büyüyecek." "Tamam." Turan saatine baktı bayağı oyalanmışlardı. "Hadi odaya çıkıyoruz artık. Senin dinlenmen lazım." Bora istemese de kafasını salladı. Odanın koridoruna çıktıklarında Mustafa hemen ayağa kalktı. "Otur koçum. Odaya geçiyoruz." "Tamam abi." Kapıyı sessizce açtı hala bıraktıkları gibi uyuyordu. İkisi de sessiz olmaya özen gösterdi. Bora'yı yine annesinin yanına yatırdı. "Şimdi dinlenme vakti. Kapa gözlerini biraz uyu." "Tamam. İyi geceler Turan." Önce Turan'ı öptü sonra uyuyan annesini ve gözlerini kapattı. Turan gülümsedi.
Sandalyeye attı kendini konuştukları ağır gelmişti. Küçük bir çocuğun bunları yaşaması, annesi hakkında söyledikleri. Bu yaşta bir çocuk için kaybetme korkusu büyük bir yüktü. Bu yaşta bir çocuğun en büyük korkusu yediği fazla çikolatalar yüzünden yiyeceği azar, ya parka gitmezsek, ya da sevdiği çixgi filmi kaçırırım korkusu olmalıydı. Ama annem ya giderse o da beni bırakırsa diye korkmamalıydı.
Kendi çocukluğu aklına gelmişti. Gerçek annesini hatırlamıyordu. Zerrin annesi de onun yokluğunu aratmamıştı ama içinde hiç tanımadığı annesine karşı duyduğu özlem, yaşayamadıkları günlere dair burukluk, onu kaybetmenin acısını hep taşımıştı. Her zamanda taşımaya devam edeceğinin farkındaydı. Asla geçmeyeceğini de biliyordu. Bora'ya baktı hemen uykuya dalmıştı. Yatağa yaklaştı saçını okşadı yavaşça önce onun sonra Zeynep'in saçına hafif bir öpücük kondurup yerine oturdu.
"Acılarınızın, yaralarınızın kabuk tutması ve bir daha kanamaması için çabalayacağım elimden geleni yapacağım. Söz veriyorum. Birlikte iyileşeceğiz. Artık kaybetmeyeceğiz."
Hayat böyledir. Bazen aldığın yaraları, çektiğin acıları küçük bir çocuğun bakış açısıyla baktığında bi anlığına da olsa güzel gelir. Aslında kaybettiklerimiz bizim değişmemiz, güçlenmemiz ve yeni gelecek güzelliklerin değerini bilmemiz için olduğunu anlamayız ve yine aynı hataları yaparız. Bazılarımız ise şanslıdır, hayatın kendinden götürdükleri kadar verdiklerininde farkındadır. Ve bu şansının farkında olarak yaşar. İkinci şans herkese verilir. Sadece nasıl kullanacağını sana bırakır hayat...