Benden hoşlanıyormuşsun?

1358 Words
Turan, sabahın ilk ışıklarıyla uçağına atladı. Sorunları çözmenin verdiği rahatlıkla sevdiği kadına gidiyordu. Gerçi beklediği gibi bir karşılama göremeyecekti. Hatta yokluğunun bile hissedilmediğinin farkındaydı. Ama daha yeni başlıyordu ve pes etmeye hiç niyeti yoktu. Otele giriş yaptığında direkt odaya çıktılar. Peşinden gelen Mustafa'ya ise bulması gereken dondurmayı söylüyordu. Mustafa direktifleri almıştı. Hemen çıktı dondurmacı aramaya. Önce Samet'i arayarak sürekli gittikleri mekanları öğrendi. Turan ise uçakta uykusunu almıştı. O yüzden balkona çıktı. Kaç gün olmuştu onu görmeyeli diye düşündü. O kadar özlemişti ki. Bir an içindeki bu özlem duygusundan korktu. Ne ara bu kadar bağlanmıştı. Acaba takıntı mı yaptım diye düşünüyordu. Kapının çalmasıyla derin düşüncelerinden ayrıldı. Kapıda daha kendine gelememiş Mehmet'i bulunca geri balkona döndü. Dönerken bir şişe su aldı. "Sana da günaydın kuzen." Yan balkona bakıp kimse olmadığını görünce rahatça oturup arkasına yaslandı. "Neden kayboldun bir an da ortadan? Haber vermiyorsun gittiğini ufacık çocuktan öğreniyoruz." Turan suyunu içti. Sadece öyle bakıyordu. "Niye karım mısın?" Mehmet göz devirdi. "Söyle hadi ne oldu? Mustafa'ya sordum Sait falan dedi ama anlamadım." Turan kafasını sallayarak onayladı onu. "Evet Sait bizim depoya dalmış. Çocuklar hastanedeydi. Malları almış gitmiş." Mehmet'in uykulu hali bir anda yerinde dikleşti. "Ne dedin sen?" "Halloldu mesele sorun yok." Turan'ın yüzündeki gülümsemeyi görünce "Ne yaptın ona?" "Elimi bile sürmedim." Mehmet inanmadı. Turan gülümseyerek anlatmaya başladı. _2 GÜN ÖNCE_ Turan denize karşı kahvesini içerken yanına oturan adamla ona döndü. "Selamünaleyküm ağam." Adam gülümsedi. "Aleyküm selam Turanım." "Vaktin var mı? Nasıl içersin kahveni?" Adam başıyla onayladı. "Gece yarısı bir işim var. Ama bir sade kahveni içerim." Turan yakınında duran adama başıyla işaret verdi. "Ee yenge, çocuklar nasıl?" "Ne olsun be Turanım kısmetse 2 aya doğuracak hanım." Turan şaşkınca döndü arkadaşına. "Hiç haberimiz olmadı." Hemen ayağa kalkıp sarıldı tebrik etti arkadaşını. "Kaç numara oğlum bu?" Adam gülümsedi. "İlk." Kaşları çatıldı. "İlk mi? Hadi be oradan." "Kızım oluyor lan. Tabi ilk ve tek." Turan arkadaşının coşkulu sesiyle kahkaha attı. "Hayırlı olsun kardeşim. Allah analı babalı büyütsün." Adamın yüzünde güller açmıştı kızından bahsedince. "Ee bunu kutlamak lazım. Kalk gidiyoruz." Daha yeni gelen kahvesinden bir yudum bile alamadan kolundan tutup çekiştirdi. İki adam gülerek geçtiler araba. Gemiye götürdü Turan arkadaşını güzel bir çilingir sofrası kurdular. Eski günlerdeki gibi içtiler. Ama bu sefer dert efkar uzaktı masadan. Güzel şeylerden konuştular. Konu Zeynep'e geldi. Turan anlattı olanı biteni arkadaşından yardım istedi. O adamı bulmak istiyordu. Zeynep'in hayatına bir daha girmeye cesaret etmeyeceğinden emin olmalıydı. Tekrar onlara zarar vermesine izin vermeyecekti. Saatin ilerlemesiyle kalktılar. Vakit gelmişti. Turan tekrar arkadaşına teşekkür etti, arabasına geçti. Şoför koltuğunda Mustafa hazır bekliyordu. "Mustafa uçak hazır olsun işimiz biter bitmez gideceğiz. Sende geliyorsun bu sefer." "Tamam abi." Turan arkasın yaslandı. Akıp giden yolu izledi. Vardıklarında gülümsedi. Mustafa arabadan inecekken Turan durdurdu. Arabada beklediler. Sait ise tam iki de Harun beyin söylediği yerdeydi. Ama o gelmemişti. Yanlarına yaklaşan peş peşe arabalarla derin bir nefes aldı. Adamın vazgeçtiğini düşünmüştü. Ortadaki arabadan inen Harun beyle gülümsedi. "Merhaba." Harun kafasıyla selam verdi. Derin bir nefes aldı. "Planda ufak bir değişiklik oldu. Malı almaktan vazgeçtim." Sait bir anda panikledi. "Ne demek vazgeçtim Harun bey. Bir anlaşmamız vardı unutmayın." Sesini yükseltmesiyle Harun tek kaşını kaldırdı. Arabalarda bekleyen adamları hemen Harun'un arkasına geçti. Hepsi eli belinde hazırda bekliyordu. Harun tehditkar ve sert sesiyle "Yavaşşş sesine dikkat et bir daha uyarmam. Kiminle konuştuğunu unutma. Üzerim sonra." "Ama anlaşmamız vardı. Ben getirdim malı." Derken arkadaki kamyoneti gösterdi. Harun hafifçe gülümsedi. "Güzel ben değil bir arkadaşım almaya karar verdi. O da geldi tanışmak ister misin?" Sait biraz sakinleşti. Durduğu her dakika tedirgin oluyordu. Bu işlere yeni girmişti ve elinde kaldıkça panikliyordu. Hızlıca cevapladı onu. "Tamam olur. Tanışalım." Harun arkasındaki adamına kafasıyla işaret verdi. En öndeki arabanın arka kapısını açtı. Camlar full film kaplı olduğu için içindekileri göremiyordu. Ama yavaşça inen adamla yüzü bembeyaz olmuştu. "Si-siz senin ne işin var burada?Ne dönüyor lan burada?" Sait panikle geri geri birkaç adım attı. Arabadan inen Turan arkadaşının yanına geçti. Harun arkadaşına döndü. "Çok mu içtik oğlum biz. Başım tuttu." Turan gülümsedi. "Yok lan temiz hava çarpmıştır seni. Alışık değilsin böyle güzel yere bünyen yadırgadı." Harun hafifçe gülümsedi. Turan gülerek karşısındaki adama döndü. "Saitciğim ne demek ne işin var? Mal benim malım değil mi satılırken tabi ki burada olacağım." Harun kafasını sallayarak onayladı. Sait ne yapacağını bilemiyordu. "Ula sen ne fışkı yediğunun farkunda misun?" Turan öyle bir bağırmıştı ki tüm ormanda yankılandı sesi. Harun bir adım geri gitmiş sahneyi arkadaşına bırakmıştı. Turan adeta gürlüyordu. Onu gördüğünden beri korkan Sait, o gürledikçe titremeye başlamıştı. Harun arkadaşının sinirini gördükçe daha geriye gitti. Arabaya yaslandı. Yanındaki Mustafa'ya döndü. "Öldürmez dimi." Mustafa gelen soruyla şaşırdı. O da merakla ve korkuyla izliyordu. "İnan bende merak ediyorum abi." Turan bağırıp sinirini biraz olsun atmıştı. Eli silahına gittiğinde kendini tuttu. "Mustafaa" Diye bağırmıştı Mustafa hemen telefonuna sarılıp birisiyle konuşarak uzaklaştı. Turan kendini kontrol etmeye çalışıyordu. Yanına gelen Mustafa'yla işin hallolduğunu anladı. Elindeki silahı Sait'e doğrulttu. "Bir daha tekrarlanmayacağını biliyorum ama ben yine de söyleyeyim. Bırak benim işime göz dikmeyi. Aklından geçirmeyi düşünsen bile hatırla. Pişman olmak için çok vaktin olacak. Can almak Allah'a mahsustur. Ama kuluna verdiği sabırda sınırlı unutma." Sait'e doğrulttuğu silahını arabaya çevirdi. Tekerleklere sıktı birer kurşun. Mustafa arkadaki arabalara aynısını yaptı. Arabalarına binip uzaklaştılar. Sait ve adamları ise korkudan ve hala hayatta olabilmelerinin şokuyla öylece duruyorlardı. Duydukları siren sesleriyle hepsi transtan çıkmıştı adeta. Ne yapacaklarını bilemediler. Tekerlekler patlamıştı. Sait başına geleceği anlamıştı. Bir şey yapmadı, öylece başına gelecekleri bekledi. Biliyordu bu işten sıyrılamazdı. Kaçsa daha beteri onu bulacaktı. Hata yapmış Turan Cevahir'e bulaşmıştı. Hala sağ olduğu için şanslıydı. Mehmet hem şaşırmış hem de anlamamıştı. "Niye bu çaba? Direkt çözmedin de bu uğraş." Turan omuz silkti sadece. Sıkılmıştı bu konudan. "O nasıldı?" "Aylin'le düğün organizasyonuyla ilgilendiler. Sen gittiğin zaman onlar denize açılmışlar anne oğul. Seni aradılar mı benden numaranı istemişti Zeynep." Turan başını salladı. "Aradı. Bora benimle konuşmak istemiş." Mehmet gülümsedi. "Annesini tavlayamadan oğlunu tavladın." Turan güldü. Derin bir iç çekti. "Ne ara tutuldum böyle bilmiyorum oğlum. Bir senedir arıyorum. Tam ümidimi kesmişken karşıma çıktı. Üstüne üstülük..." tamlamadı cümlesini derin bir nefes aldı. Mehmet sorunun ne olduğunu anlamadı. "Sorun ne lan. Bora mı?" Turan sinirle döndü ona. "Ne alakası var ula. Saçmalama benim ne derdim olur ufacık çocukla." "Ne bileyim lan sen öyle duraksayınca." "Çok kırılmış lan. Paramparça etmiş kızı." Turan denizi izlemeye döndü. Ne yapacağını nasıl yapacağını bilmiyordu. Mehmet umutsuz konuştuğunu görünce şaşırdı. "Vaz mı geçiyorsun?" Turan yan gözle baktı ona. "Dediklerimi neden götünle anlıyorsun sen?" "Üstü kapalık konuşma o zaman kardeşim. Açıkça söyle lan. Sabah sabah." "Tabi vazgeçmeyeceğim lan. En azından o istemediği sürece." "İyi görücez bakalım neler olucak. Ben gidiyorum." Turan tekrar denize çevirdi bakışlarını giden Mehmet'i umursamadı. Gözlerini kapattı ve düşünmeye başladı. Zeynep'e nasıl yaklaşması gerektiğini bilmiyordu. Kocaman bir of dedi. Yan balkonda ise duyduklarının şokuyla bir kadın vardı. Şaşırmış öylece oturuyordu. Kafasında ise konuşulanlar yankılanıyordu. "1 senedir beni arıyormuş. Beni seviyormuş." diy fısıldadı. İkisi de düşüncelere daldı. Zeynep seslenen oğluyla kendine geldi. Onun yanına gitti. Turan ise yorgunlukla uyuyakalmıştı. Zeynep oğluyla kahvaltıya inmişti ama aklı yerinde değildi. Duyduklarını düşünüyor gerçekliğini sorguluyordu. Tüm gün düşünceli geçmişti. Gece oğlunu uyutmuş bir şişe şarapla balkona çıktı. Elinde bardağıyla tırabzana yaslandı. Dalgınca etrafı izliyordu. "Selam" Zeynep sıçradı olduğu yerde. "Ayyy" Eli kalbine gitti direkt. Korkmuştu. Turan panikledi. "Korkma benim." Zeynep ters ters baktı ona. "Görüyorum sen olduğunu." Turan güldü. "Komik mi ya yüreğime indi. Sinsi sinsi gelmişsin insan ses çıkarır bi." Şaşırdı. "Ne yapıyım kızım mehter takımı mı tutayım yanına gelirken?" Zeynep sadece baktı. Elindeki suyu uzattı. "İçmedim hiç." Zeynep kafasını sallayarak reddetti. "Nasılsın görüşmeyeli?" Zeynep omuz silkti. "Aynı" Zeynep de bir şey olduğunu sezmişti ama anlamadı. "Bir şey mi oldu?" Zeynep, Turan'a döndü. "Biraz konuşabilir miyiz?" Turan bu istekle şaşırdı. "Tabi. Ne zaman istersen." Zeynep içeri baktı. "Bora uyuyor. Ama -" "Rahatsız olmazsan ben gelebilirim. Bora'yı yanlız bırakma." Zeynep kafasını salladı. "Bekliyorum." Turan oda anahtarını ve telefonunu alıp çıktı. Kapıyı çalmadan derin bir nefes aldı. Heyecanlıydı. Ama içinde korku ve endişe vardı. Zeynep kapıyı açtı. Direkt balkona geçtiler. Karşılıklı oturdular. Zeynep elleriyle oynayıp duruyordu. Turan anlamaya çalışıyordu. "İyi misin? Kötü bir şey mi oldu?" Zeynep ona baktı. Nasıl konuya gireceğini bilemiyordum. "Sabah konuştuklarınızı duydum." Turan duraksadı. "Neyi duydun?" Turan panikledi. Ya Trabzon da olanları duyduysa diye panikledi. Buradan dönüşü olamazdı. Derin bir nefes alıp bir çırpıda söyledi. "Benden hoşlandığını duydum."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD