Ali eve girdiğinde salondan tanımadığı kişilerin sesinin geldiğini duyunca oraya yöneldi. Karşısında babasının yakın arkadaşı olan Yahya bey, eşi Sevim hanım ve kızı Demet vardı. Demet babasının evlenmesi için zorladığı kızdı, onu görünce sinirleri gerilmişti.
"Hoşgeldiniz," dedi soğuk bir sesle. Herkes ona baktı, Demet'in ona bakışından rahatsız olduğu için gözlerini kaçırdı. Başka birşey demeden odasına çekilecekken babasının sesiyle durdu.
"Oğlum, sende bize katılsana. Ne güzel aile yemeği yiyoruz!" Bunu duyunca Ali babasının yine ne tür bir oyun oynadığını anlamak için yüzüne baktı. Aile kelimesi de nereden çıkmıştı şimdi, cevap bekler gibi bakıyordu babasına.
"İzniniz olursa ben Ali'yle birşey konuşacağım, siz yemeğinize devam edin, hemen geliyoruz."
"Konuşun tabi, yemekten sonra da düğün işini konuşalım," dediğinde Ali sert bir ifadeyle babasına baktı, daha sonra onun peşine takıldı. Odaya girdiklerinde nefretini kustu.
"Senin benim babam olduğunu düşünmüştüm, yanılmışım! Ya sen nasıl bir insansın, milleter ne evlilik oyunundan bahsettin? Sevdiğim olduğunu bildiğin halde nasıl gidip böyle yaparsın, bunun sonunda rezil olacak kişinin sen olduğunu bilmiyor musun?" Sabırla dinledi oğlunu, o susunca konuştu.
"Senin o kızla olmanı istemiyorum, bunu binlerce kez söyledim. O seni sevmiyor, paranı seviyor."
"Hâlâ bunu savunuyorsun kendi aklından, bana sadece tek bir kanıt sun, o zaman vazgeçerim Ayşe'den. Ama yok, hepsi senin uydurmalarından ibaret. Bırak bu oyunları baba, bizi sal!"
Sinan sanki bu anı bekliyordu, dolabına ilerledi ve bugün hazırladığı plan sonucu çektirdiği fotoğrafları çıkardı.
"Bana güvenmediğini biliyorum, anladım ki bu kız senin aklını başından almış. Ama ne yazık ki sen yanlış kişiyi sevdin oğlum. Benim bu dünyada tek değerli varlığım sensin, senin mutluluğun herşeyden önce gelir benim için.
"Şimdi sana birşey anlatacağım. Bu kızı hayatında istememe nedenim fakir olması falan değil, bu seni vazgeçirmek için uydurduğum bir bahaneydi. Şuraya otur, konu biraz uzun," dedi Sinan koltuğu işaret ederek. Ali babasının elindeki şeylerin ne olduğunu bilmiyordu, bir an önce sadede gelmesi için oturdu yerine ve babasına baktı.
"Oturdum, pekâlâ, dinliyorum. Umarım dediğin gibi mantıklı bir sebep sunarsın!" O bunu derken Sinan da yanına oturdu.
"Ben senin için ilgili bir baba olmak istedim her zaman, bu yüzden okulda sen söylemeden sevgili yaptığını öğrendim. O kızla farklı olduğunu görünce ona gerçekten aşık olduğunu anladım ve araştırma yapmak istedim. Peşine adam taktırdım," dediğinde Ali öfkeyle baktı ona.
"Evet biliyorum, hikayenin gerisini de biliyorum ayrıca. Kızı defalarca tehdit ettin değil mi, o yüzden vazgeçti benden, neden böyle birşey yaptın?"
"Lafımı bölme, anlatıyorum işte! Ayşe'nin bazı hallerinin resmini çektirdim, rahatsız edici geldi benim için. Bunu sen öğrenme diye fakirliğini öne sürdüm. Ama asıl sebep bu değildi, Ayşe seni aldatıyordu Ali, hemde bir erkekle değil, bir sürü kişiyle."
Ali bunu duyunca hiddetle ayağa kalktı. Bu kadarı da fazlaydı artık, sevdiği kıza leke sürmeye kimse cesaret edemezdi!
"Şimdiye kadar seni dinlemem hataydı, bırak ya baba, oyun bu kadar!" Bunu dedikten sonra tam odadan çıkacakken Sinan elindeki fotoğrafları ona uzattı. Durdu yerinde, almakla almamak arasında kaldı. Daha sonra dayanamayıp aldı fotoğrafı elinden.
Baktığında ilk resimde Hakan ve Ayşe'yi gördü. Ayşe'ye sarılmıştı, Ayşe de ona utangaç bir şekilde gülümsüyordu. Diğerlerinde sohbet ederken fotoğrafları vardı, Ali kendini inandırmak için belki de bizden önceydi diye düşündü.
Bir sonraki fotoğrafta tanımadığı bir adamla el ele fotoğraflarını gördü, daha sonra da sarmaş dolaş hallerini. Ali bunların şaka olduğunu düşünüyordu, belki de fotomontajdı, babası planlamış olabilirdi. Ama Hakan'ı bulamazdı Sinan. O içinde karmaşa yaşarken Sinan ayağa kalktı.
"Ben çıkıyorum, sen kararını ver. Seni aldatan bir kişiyle devam mı edeceksin, yoksa beni mi dinleyeceksin? Adamların önünde beni sakın mahcup etme Ali, Demet'le güzel bir gelecek kurma şansını tepme." Bunları söyledikten sonra odadan çıktı.
Ali geri koltuğa oturdu, belki de doğruydu bunlar. Bu düşünceyle boğuşmak zorunda kalmıştı.
Kararını verdiğinde odadan çıktı, misafirlerinin karşısına geçti. Kendinden emindi artık, kendini düşünerek hareket edecekti.
"Tekrardan hoşgeldiniz, ben bu evliliğe olumlu bakıyorum, en kısa sürede hazırlıklara başlayalım!" Bunu söylediğinde Demet şaşırdı, bunu birde Ali'den duymak mutlu etmişti onu. Sinan oğluna gururla bakıyordu, müstakbel kayınpederi yerinden kalktı ve Ali'nin sırtını sıvazladı.
"Bu evlilik hem sizin için, hem de bizim için güzel bir fırsattı. Hepimize hayırlı olsun, artık kocaman bir aileyiz!"
Bunu söyledikten sonra Demet yerinden kalktı, sanki şoka girmiş gibiydi. Ali düşündüğü gibi cebinden Ayşe'ye evlenme teklifi ettiği gün taktığı yüzüğü çıkardı ve Demet'e gösterdi.
"Bunu almıştım, zamanı gelince daha da iyisini alacağım sana," dedi Demet'in parmağına takarken, bu onu utandırmıştı. Yüzüğü inceledi.
"Hiç gerek yok yenisine, bu çok güzelmiş!" Böyle diyerek yüzüğe bakmaya devam etti. Ali onu Ayşe'ye taktığı günü düşündü, ama bir anda onu aklına getirmekten vazgeçti. Hepsi sofraya geçince Ali de kalbindeki sızıyla yerine oturdu. Bugün duydukları karşısında iştahı yoktu, sadece yanlış anlama olmasın diye burada duruyordu.
Ayşe bütün gün odasından çıkmamıştı, babasına ayrıldığını söyleyince ne tepki vereceğini bilmediği için hâlâ söyleyememişti. Bu içine dert olurken Serra aradı, Ayşe açıp açmamakta kararsızdı, yine de ne diyecceğini öğrenmek için açtı.
"Efendim Serra?"
"Ayşe, biz Yiğit'le düşündük, seni ve aileni bizim evimize geçirmeye karar verdik. Bizim ev dediğim yani bana miras kalan ev. Yiğitte ev için güvenlik ayarlayacak, Ali'den ayrılmana gerek yok, herşey halloldu. Babana da güzel bir dille herşeyi anlatırız, yeter ki sevenler ayrılmasın. Gerekirse evin tapusunu üzerine yaparım, yeter ki kabul et, lütfen ayrılmayın."
Ayşe, Serra'nın bu masum haline gülümsedi. Olur, demeyi o kadar çok isterdi ki, ama bu zor bir ihtimaldi.
"Bu sandığınız kadar kolay birşey değil Serra, bunu hiç kimse kabul etmez. Boşver, bizim ilişkimiz bitti zaten. Ali de mutlu olur yakında!"
"Anlamıyorsun sanırım Ayşe, bu ilişki bitemez! Beni dinleyip hazırlığa başla, Yiğit babana güzel bir iş ayarlayacak, bu şekilde kurtulacaksınız!"
"Serra, bu dediğin çok uçarı. Milyonlar edecek bir eve geçmemizi bekleme lütfen!"
Serra bir süre sustu, aklına yeni bir fikir gelmişti sanırım, aniden heyecanla konuştu.
"Siz şu an kirada oturmuyor musunuz? Bizim şu an ki evimizin müştemilatı var, orada kalın. Baban bahçıvan olur, annende Melek ablaya yemek konusunda yardımcı olur. O zaman normal bir şekilde koruruz sizi!"
Aslında bu gayet mantıklıydı, Yiğit'e bu konuda güvenebilirdi, bunun heyecanıyla kalbi hızlanmaya başlamıştı.
"Bu çok iyi bir fikir, Serra ben kapatıyorum, bunu hemen Ali'yle konuşacağım." Sesinden ne kadar mutlu olduğu belliydi, Serra da onun mutlu olduğunu fark edince sevindi.
"Tamam tatlım, görüşürüz," dedi ve telefonu kapattı. Ayşe direkt Ali'yi aradı, ama açan olmadı. Onun illa ki geri dönüş yapacağını bildiği için tekrar aramadı.
Heyecanla odasında gezinmeye başladı, yüzüğü dün çıkarıp verdiğine pişman olmuştu, şu an onu tekrar parmağında isterdi.
Gece yarısı olmuştu ve Ali hâlâ dönüş yapmamıştı, Ayşe tekrar aradı, arama meşgule atılınca tekrar aradı, ama Ali yine meşgule atıyordu.
Bunu görünce w******p'tan mesaj atmayı düşündü, uygulamaya girdiğinde dikkatini ilk çeken şey profil fotoğrafı oldu. Ali sarışın bir kıza sarılmış ve bunu profil fotoğrafı yapmıştı. Asıl büyük bombaysa kızın parmağında Ayşe'nin yüzüğü vardı.
Bunu görünce vücudunda bir uyuşma hissetti, Ali'yi defalarca aradı, o meşgule attıkça Ayşe tekrar arıyordu. Ali sonunda açtı.
"Ne var, ne istiyorsun benden? Senin yüzünden sözlümle vakit bile geçiremiyorum!"
Ayşe bunların rüya olduğunu düşünüyordu, onun tanıdığı Ali incitmezdi kendisini, yakmazdı canını hunharca.
"Dediklerinin farkında mısın sen Ali? O fotoğraf neydi, ne sözlüsü, neden o kıza benim yüzüğümü verdin?"
"O fotoğraftaki sözlüm işte, ve sen o yüzüğü benden ayrıldığın için verdin, senin değil artık! Daha fazla kurcalama Ayşe, bitti herşey, senin oyun oynadığını anladığım an herşey bitti. Bundan sonra kendine git yeni bir zengin oyuncak bul, ben daha fazla ömrümü senin için harcayamam!"
Bunları söyledikten sonra yüzüne kapattı telefonu. Ayşe yıkıldı bu sözlerden sonra, demek ki yanlış tanımıştı Ali'yi, herşey bir yalandan ibaretti.
Neden böyle olduğunu düşünürken bir anda aklına bugün babasının zorla çekktirdiği resimler geldi. Bunun heyecanıyla tekrar aradı Ali'yi, bir yanlış anlama vardı ve bunu düzeltmeliydi. Arama anında son buldu, hat meşgul yazısını görünce engel yediğini anladı.
Tekrar w******p'a girdiğinde profili göremeyince buradan da engel yediğini gördü. Demek ki söyleyeceklerinin pekte önemi yoktu. Herşey bitmişti ve bunun tek sorumlusu Ayşe'ydi.