TEHDİT!
YAZAR NOTUNDAKİ KITABI MUTLAKA OKUYUN LÜTFEN!
Odada ışıklar kapalı bir şekilde oturuyordu Ali, babasıyla günlerdir inatlaşmaktan yorulmuştu. Ayşe'ye evlenme teklifi etmişti ve Ayşe bunu kabul etmişti. En azından bir nişan kesmek istiyorlardı, ama babası buna müsaade etmiyordu. Ayşe'nin ailesinin zengin olmadığını, kendilerine uymadığını söyleyip duruyordu.
"Ben Ayşe'yi bırakmam, sözümden caymam," dedi kendinden emin bir sesle. Yerinden kalktı ve odadan çıktı. Tam evden çıkacakken babası durdurdu.
"O kızın yanına gitmiyorsundur umarım? Eğer öyleyse senin yüzünden yapmak istemediğim şeyleri yapmaya mecbur kalırım Ali!" Bu sözle durdu Ali, babasına baktı sinirle.
"Her ne olursa olsun Ayşe'yi bırakmayacağım, eğer bunun için ona zarar vermeyi düşünürsen oğlunu da ölü bil!" Lafı bittikten sonra evden çıkıp arabasına bindi ve uzaklaştı.
Yolda Ayşe'yi aradı, bir süre sonra açtı Ayşe.
"Efendim sevgilim?"
"Markete gitme bahanesiyle evden çıkar mısın, sizin eve yakın olan parkta bekliyor olacağım."
"Olur, ama sesin bir tuhaf geliyor, bir sorun mu var?" Ali sıkıntılı bir şekilde nefes alıp geri verdi.
"Gelince konuşalım hayatım," dedi. Ayşe telefonu kapatınca bir kenara koydu.
Vardığında Ayşe hâlâ gelmemişti, bir banka oturdu ve onun gelmesini bekledi. Bir süre sonra onun yaklaştığını görünce ayağa kalktı, Ayşe gelince ona sarıldı ve yanağından öptü.
"İyisin değil mi, sesin kötü geliyordu telefonda?" Ali banka geri oturup ona da oturması için bankı gösterdi. Ayşe de oturunca cesaretini toplayıp konuşmaya başladı.
"Uzun süredir sana babamın yoğun olduğunu, bu yüzden de isteme işinin gecikeceğini söyledim. Aslında gerçek değil bu, sadece bir bahane," dedi önüne bakarak. Ayşe şaşırmıştı.
"Gerçekler ne peki?" Ayşe bunu sorduğunda Ali sıkıntılı bir şekilde nefesini bıraktı.
"Babam evlenmemi istemiyor, bu konuda baskı yapıyor bana," dedi çekingen bir sesle. Ayşe bunu duyunca karnına anlık bir ağrı saplandı.
"Nedeni ne peki, yaşımız mı, ya da maddi durumumuz mu?" Bunu duyunca Ali ona döndü.
"Sebebinin önemi yok, ben seninle evlenmek istiyorum, bitti! Kimin ne dediği umrumda değil, evleneceğiz. Ama bunun için babam gelmez istemeye, herşeyi artık halletmeliyiz," dedi emin bir şekilde. Ayşe'nin yüzünde buruk bir gülümseme oldu.
"O kadar kolay mı sanıyorsun sen evliliği? Ben aileme isteme olacağını söyledim, şimdi nasıl döneyim bundan? Demezler mi bunlar bizim aileyi beğenmedi diye, nazıl bu işten sıyrılacağım?" Ali Ayşe'yi izliyordu.
"Özür dilerim seni bu duruma soktuğum için, ama inan bana bende zor durumdayım Ayşe. Şimdi kabul ediyor musun, etmiyor musun? Ben herşeye razıyım, sen ne yapmak istiyorsun?"
Ayşe bir süre sessiz kaldı, ikisi de düşüncelere dalmıştı.
"Bir süre daha ikna etmeye çalış babanı, eğer olmazsa ben aileme bahane uydururum. Ya da gerekirse senin için kaçarım evden!" Ali bunu duyunca gülümsedi ve alnından öptü Ayşe'yi.
"İşte benim sevdiğim kadın!" Ayşe de gülümsedi. Daha sonra yerinden kalktı.
"Artık gitsem iyi olur, yoksa yanlış anlama olur," dedi. Ali başıyla onayladı.
"Eve varınca haber ver, beni merakta bırakma," dedi. Ayşe el sallayıp eve doğru yürüdü. Eve az bir mesafe kala bir araba önünü kesti. Karanlık olduğu için arabayı pek fazla seçemedi, ama Ali'nin arabasına benzetti. Ali normalde böyle şeyler yapmazdı, onun zor durumda kalmasını istemezdi. Arabadan tanımadığı biri inene kadar Ali sanmıştı bu kişiyi. İnen adam lafı uzatmadan konuya girdi.
"Ben Ali'nin babasıyım, beş dakika arabaya biner misin? Birşey konuşmak istiyorum," dedi. Ayşe çekinmişti yok demeye, bu yüzden başıyla onayladı. Arabaya bindi adamla birlikte.
"Lafı uzatmak istemiyorum, oğlumdan ayrılmanı istiyorum. Siz ayrı dünyalardansınız. Benim oğlum seçtiğim kişiyle evlenecek, bunu idrak etsen iyi olur. Bol yere oğlumla evlilik hayalleri kurma. Kendi dünyana göre birini bul!"
Tahmin ettiği gibi herşey onlar gibi zengin olmadıklarından dolayıydı.
"Ben Ali'yi seviyorum, bunu bize yapm-"
"Sevgi değil bu, sadece oğlumu kullanmaj istiyorsun! Boş hayallere kapılma, eğer oğlumdan ayrılmazsan hem senin, hem de ailem için iyi olmaz. Sakın bu lafımı yabana atma, eğer bunlardan Ali'nin haberi olursa işte o zaman bunun bedelini ağır ödersin!"
"Bakın lütfen anlayın bizi, ben gerçekten seviyorum onu. Böyle yaparak Ali'yi sadece üzersiniz, bunu bize yapmayın!" Sesi yalvarır gibi çıkmıştı, Ali'nin babası yüzüne bile bakmıyordu.
"Bu aşk oyunu bitti, bir an önce ayrılmaya bak Ali'yle. Al şunu da, bu da ücretin!" Ayşe'nin eline bir çek uzattı. Gözlerinden yaş aktı Ayşe'nin.
"Oğlunuzu para için sevmedim ben, çok yanlış anlamışsınız!" Yutkunmakta bile zorluk çekiyordu. Üzülmüştü bu ithamlara karşı.
"Bilirim ben o sevmeleri, gidecek misin artık?" Ayşe korkuyordu, Ali'nin babasının mafya olduğunu biliyordu ve sırf kendi ilişkisi için ailesine birşey olmasına müsaade edemezdi.
"Deneyeceğim, yeter ki ailemden uzak durun!"
"Sen oğlumdan uzak durduktan sonra neden olmasın!" Herşey net ve açıktı, adam sırf istediği şey olsun diye her yola başvuracak kadar manyaktı. Ayşe onu delirterek risk alamazdı. Birşey demeden arabadan indi, tam kapıyı kapatacakken yine konuştu adam.
"Sadece iki günün var!" O bunu dedikten sonra Ayşe kapıyı kapattı ve evine doğru yürüdü. Eve varınca kendini odasına attı. Yüzüğüne bir zincir takmıştı, kolye olarak kullanıyordu. Bir süre yüzüğe bakıp durdu. O bunu düşünürken telefonu çaldı, arayan Ali'ydi. Eğer şimdi açmasa eve kadar gelmeyi düşünürdü, bu yüzden mecbur bir şekilde açtı.
"Arayacağım dedin, yarım saat oldu, merak ettim."
"Hayatımda sadece sen yoksun, daha önemli işlerim var! Neyse kapatıyorum," dedi ve kapattı. En iyisi ona ters davranmak olacaktı uzaklaşmak için. O bunu düşünürken telefonu yine çaldı. Sinirle açtı.
"Ne istiyorsun!"
"Bir anda neden böyle davranmaya başladın, sorun ne?" Sesi endişeli gelmişti. Bu hali Ayşe'nin canını yakıyordu.
"Lütfen bırak uyuyayım, yarın konuşuruz yüz yüze," dedi. Bir süre bekledi, Ali'den ses gelmeyince kapattı telefonu. Herşeyi bitirmek zorundaydı, bu canını yakacak olsa da.