Gelmiş zaman geçmiş zaman ve daha yaşanmamış zaman... Hepsi kendine özel hepsi bir diğerine kördüğüm ile bağlı. Gökyüzünde yürüdüm, okyanusun maviliklerinde yıkandım, yeryüzünün meyveleri ile beslendim.
Akarken durmakta olan zamanın en gizli odasında yaşanmış, yaşanacak ve yaşanmakta olan en güzel masalının kelimelere döküldüğü harfleri buldum. Yapboz parçaları gibi etrafa savrulmuş bu parçaları dünde, bugünde ve yarında bir araya getirdim. Okudum, özümsedim ve tekrar parçalara ayırıp sonsuzluğun dört bir yanına savurdum. Tek bir parçasını bulan gerçek mutluluğu yüreğinde hissetsin ama gözle göremesin istedim. Evet, sen şuan bu parçalardan birini buldun ve şimdi gözlerini kapat bırak sadece yüreğin hissetsin.
Üç genç prenses varmış. Biri geçmiş zamanda, biri şimdiki zamanda, biri gelecek zamanda yaşarmış. Gelecek zamandakinin gözünde diğerleri çoktan yok olup gitmişti. Geçmiş zamandakine göre henüz hiç var olmamışken şimdiki zamandaki genç prensese göre biri yok olup gitmiş diğeri henüz var olmamıştı.
Üçü de birbirinden habersiz bilinmeyen bir zamanda yaşarken kendi hayatlarının zorluğu dört bir yanlarını sarmış. Dünya aynı dünya tabiat ana aynı tabiat ana ama yaşamlar farklıymış onlar için. Alınan nefesler beyazdan siyaha giderken, tabiat ananın yeşilliği solmaya mahkûm bırakılmış. Bunu dünyaya yapan düşman kim bilinmezdi ama çok da önemi yoktu bizim masalımız için.
Geçmiş zaman ülkesinde yaşayan güzeller güzeli Prenses Güneş biten gün ile yok olup giderken, gelecek zaman ülkesinde yaşayan Prenses Ay için Güneş'in gidişi doğuşu simgelermiş ve şimdiki zaman ülkesinde yaşayan Prenses Yıldız ise hep varken aslında hiç yokmuş.
Üç prenseste tüm evrendeki canlıların gıpta ettiği bir hayata sahipmiş ama yüreklerinde öyle bir eksikleri varmış ki yüzleri hiç gülmezmiş. Dostluk denilen bu eksik değerli taşlarla alınmaz, aranmakla bulunmaz, elle tutulamazmış.
Söylenen öyle ya bir gün nereden geldiği kim olduğu bilinmeyen biri üç farklı zamanda da belirivermiş. Belki geçmiş zamanda var olup gelecek zamana kadar yaşamış belki de gelecek zamanda var olup geçmişe doğru yola çıkmış. Üç prensese de küçük sararmış bir yaprak hediye etmiş.
Bu sararmış yaprak prensesler ile yalnız kaldığında ışıldamaya başlamış ve üzerinde oluşan şekiller dile gelmiş.
Bir uyku esir alır
Yalnızlık yok olur
Üç Güneş doğar
Sonsuzlukta parıldar
Yazılanlar anlamsızmış onlar için sadece sıradan bir dörtlükmüş ve düşünmeden çöken gece ile uykuya esir olmuşlar.
Gözlerini açtıklarında uçsuz bucaksız karanlık bir tarlada bulmuşlar kendilerini. Bir süre etraflarına bakınmışlar. Güneş parıldamış Ay ışığını saçmış Yıldız kayıvermiş ve kaderin çizgisinde bir araya gelmişler. Kalplerindeki eksik yok olurken yüzlerinde mutluluk izleri oluşmuş.
Dostluk denen bulunmazı bulmuş ve yüreklerine yer edinmesine izin vermişler. Gel zaman git zaman her uyku vakti evren ismini verdikleri bu sonsuz karanlık tarlada bir araya gelmeye başlamışlar. Öyle ki artık biri olmasa diğerleri de bir hiçmiş. Çözülmez kördüğüm ile dolanmışlar birbirlerine ama asla aynı anda görünmemişler. Herkes bulunduğu diyara göre görmesi gerekeni görmüş. Ya geçmişti ya gelecekti ya da birinden diğerine bir yolculuktu bu.
Hep birdiler ama hep ayrıydılar.
SON…