bc

KIŞ ÇİÇEĞİ TADINDA HİKAYELER

book_age12+
97
FOLLOW
1K
READ
HE
scary
another world
lies
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

Birbirinden bağımsız kısa hikayelerden oluşmaktadır.

chap-preview
Free preview
KARANLIK GÖKKUŞAĞI
Dudaklarındaki melodik ıslık ile elindeki mavi saplı, ağzı püsküllü paspası su dolu kovaya daldırıp çıkardı ve yerleri silmeye devam etti. Her gün defalarca tekrarladığı bu işin her ayrıntısı zihni tarafından yönlendiriliyordu. Düşünmesine gerek yoktu. Siyah bonesinin içinden firar eden bir tutam saç gözlerini kapayarak perde görevi görüyor ve yosun yeşili gözlerini örtüyordu. Temizlik malzemelerinin burnuna dolan keskin kokusu aldığı nefes ile yayılıyor ve solgun dudaklarının ardında gizli dilinde acı bir tat bırakıyordu. Hayatını devam ettirebilmek için çalışmaya mecburdu ama her şeye rağmen yaptığı işten nefret ediyordu. Temizlik yapmak onun için yorucu bir iş değildi ama çalıştığı sirkte renkli kafesler ardındaki hayvanları görmek kalbine ağır geliyordu. Kafeslerin renkli oluşu onun için büyük bir siyah lekeyi gökkuşağının arkasına gizlemek gibiydi. Elindeki paspası kovaya tekrar daldırıp çıkardığında ayakları onu her zamanki gibi sessiz dostlarının yanına getirmişti. Kendilerine karşı sessiz ama aslında fazlasıyla gürültücüydüler. Birbirlerine bakışları söylenmeyen kelimeleri esen rüzgârla konuşturuyordu. Belki hepsinin bir ismi vardı ama insanoğlunun taktığı isimler beliydi; Ayı, Kaplan, Kurt, Tavşan, Yılan ve daha niceleri. Ayışıl elindeki paspası bırakıp köpeklerin olduğu kafese yaklaştı. Elini uzatarak gök mavisi gözleri ile yanına yaklaşan arkadaşının başını okşadı. Parmakları kar beyazı tüylerin arasında kaybolurken dudakları tebessüm ile kıvrıldı. Tüm hayvanları seviyordu ama içlerinde kendisine yaklaşmasına izin veren tek kişi Burgu'ydu. ''Merhaba küçük dostum.'' dediğinde karşılığında iki kesik 'Hav, hav' sesi duyuldu. Dışarıdan duyulan ayak sesleri ile Ayışıl, Burgu'nun yanından uzaklaşarak yere bıraktığı paspası aldı ve tekrar yerleri silmeye başladı. Buradaki hayvanlara yaklaşması kesinlikle yasaktı. Bunun için daha önce birkaç kez uyarı almıştı ve tekrarlanması durumunda işinden kovulacağını biliyordu. İçeriye giren genç adama yol vermek için bir adım sağa kaydı. Büyük salondan belli belirsiz gelen alkış sesleri yeni bir gösterinin başlayacağını ilan ediyordu. Yeşil boyalı kafesin kapısı gıcırdayarak açıldı ve sırtı siyah çizgili kaplan dikkatlice dışarı çıkartıldı. Ayışıl bunu daha fazla izlemek istemediği için paspasını arkasında sürüyerek dışarı çıktı. Bir süre sonra elindeki paspas geride kaldı ve üzerindeki önlüğü çıkarma ihtiyacı hissetmeden kendini büyük çadırdan dışarı attı. Tek odalı evine giden yolda ilerlerken bu yaptığı ile işinden olacağını biliyordu ama artık dayanamıyordu. O hayvanların yeri gökkuşağına boyanmış kafesler değil yeşile bürünmüş ormanlardı. Esen rüzgâr başındaki bonesini uçurduğunda dalgalı siyah saçları özgürce dans etmeye başladı. Göğsüne sığınan soğuktan korunmak için yer yer çamaşır suyu ile beyazlamış önlüğüne biraz daha sarıldı. Evine yaklaştığında bacadan yükselen gri duman 'Gel ve ısın' diyerek davet ediyordu. Bu daveti severek kabul eden Ayışıl çok geçmeden evinin huzurlu ortamına adım attı. Sobaya odun atan annesi kızını mutlulukla karşıladı. Yüzündeki çizgiler yenik düştüğü zamanın birer hediyesiydi. Saçlarına yaktığı kınaya rağmen yaşını gizlemesi olanaksızdı ve yürürken eğilen beli attığı adımlar ile uyumlu bir şekilde dalgalanıyordu. Ayışıl annesinin sertliği ve yumuşaklığı aynı anda barındıran yanağına bir öpücük bırakıp sobanın üzerinden gelen kokuyu derince içine çekti. Kışın olmazsa olmazı ıhlamur çayı içinde birkaç parça elma kabuğu ile eski demliklerinin içinde usulca cilveleşiyordu. Dolaptan aldığı ince belli bardağa ıhlamur çayının kırmızılığının yayılışını izledi. Bardağı parmakları ile sarmaladığında ''Dayanamadım annem,'' dedi. Annesi cevap olarak kızının saçlarını okşadı. Dile getirmese de biliyordu. O, kızının yüreğini iyilik pamuklarına sarmıştı ve bir canlının acı çekmesini kabullenemeyişini anlıyordu. Yüzünü biraz olsun güldürebileceği düşüncesi ile bugün kapıya bırakılan beyaz zarfı masanın üzerinden alıp kızına uzattı. Arkadaşından gelen güzel bir mektup olduğunu düşünmüştü ama yanıldığını bilmiyordu. Ayışıl elindeki ıhlamur çayıyla dolu bardağı masanın üzerine bırakıp annesinin uzattığı zarfı aldı ve merakla yapışkan ağzını yırtarak açtı. İçinden siyah kaplı bir davetiye çıkmıştı. Üzerinde kabartmalı yaldızlı harflerle 'Yıla Veda' yazıyordu. Düzenlendiği yer çalıştığı sirkin büyük salonuydu ve altına küçük bir not düşülmüştü; baloya maskeli gelmek zorunludur. Tarih olarak bugünü gösteriyordu ve Ayışıl'ın durumunda gitmesi imkânsızdı. Bu kadar kısa sürede giyebileceği uygun bir kıyafet bulamayacağını düşünüyordu. Durumu yanındakine anlattığında annesi her zaman yaptığı gibi kızını cesaretlendirdi ve elindeki son parayı kızına vererek gitmesini söyledi. Pamuk kalpli kız başına geleceklerden bihaber elindeki bir miktar parayla evden çıktı. Dünyanın çatısını kaplayan yıldızların ışığında uzunca bir süre boş sokaklarda yol aldı ve bulduğu ilk mağazaya girdi. Kendisini karşılayan kadın gülümsüyordu. ''Büyük maskeli balo için mi? Bugün kaç kişiye kostüm sattığıma inanamazsın.'' derken hızlıca askılıkta asılı kıyafetleri göstermeye başlamıştı. Ayışıl kendisine göz kırpan sarı elbiseye uzandı. O'na güneşe nazlanan ayçiçeklerini hatırlatmıştı. Yanında yine elbise ile eşrenkte kenarları dantel işleme bir maske vardı. ''Bunu istiyorum.'' dediğinde kararında emindi. Satıcının askılıktan indirdiği elbise ile kabine girip üzerini değiştirdi. Aynadaki görüntüsü kendisi olmaktan çok uzaktı. Dizlerine kadar uzanan elbisesinin belinde beyaz inci işlemelerden bir kemer vardı. 'Tıpkı ayçiçeğinin koynunda büyüttüğü çekirdekleri gibi' diye düşündü. Gözlerinin etrafını kaplayan maskesini çevreleyen dantel işlemelerin aralarına serpiştirilmiş beyaz incileri aynaya bakarken fark etti. Tavandan sarkan lambanın ışığında artık kendisini güneşe nazlanan ayçiçeği ile bir tutuyordu. Bu düşünceler ile kabinden çıkıp ödemeyi yaptığında saatin farkına vardı. Olması gerekenden daha fazla zaman harcamıştı ve geç kalmıştı. Mağazadan çıkıp topuklu ayakkabılarının elverdiğince sirke doğru koşmaya başladı. Bu yolları hergün arşınlayan adımları ilk defa gitmeye bu kadar istekliydi. Bu belki de o sirke son gidişi olacaktı. İşini yarıda bırakıp izin almadan bulunduğu yeri terk etmişti ve kovulacağına emindi. Sirkin girişine geldiğinde gördüğü kalabalık ile içeriye nasıl gireceğinin planlarını hayali çizgilerle çizmeye başlamıştı. Burada çalışmanın verdiği bir ayrıcalığı varsa o da tüm giriş çıkışları biliyor oluşuydu. Çalışanların kullandığı arka kapıya yönelerek kalabalığı arkasında bıraktığında düşündüğü bir diğer şey ise baloya gelenlerin hemen hepsini daha önce gördüğünü hatırlamasıydı. Yüzlerindeki maskenin bir önemi yoktu gözleri kimliklerini açık ediyordu ve Ayışıl onları daha önce bu sirkte görmüştü. Gözlerindeki acımasızlık hala aynıydı. Önceki gelişlerinde de bu acımasız bakışlarla gösterileri izlemişlerdi. Esen rüzgâr ürpermesine yol açarken aklındaki bu düşünceleri de alıp götürdü. Kapıdan içeri sessizce süzülüp karanlık odaya adım attı. Büyük salondaki gürültüler olduğu yere kadar ulaşıyordu ve oraya gidebilmek için büyük bir istek duyuyordu. Karanlık odadan çıkıp yarı aydınlık koridoru geçti ve büyük salonun arka giriş kapısında durdu. Kapıyı yavaşça açıp içeri girmeden etrafa kısaca göz atmak istiyordu. Belki de yine gelenlerin gözlerine bakıp tanıdığı birilerini arayacaktı. Çalan müziğin büyüsüne uyup birkaç adım attı ve açık kapıyı arkasında bırakarak gördüklerini incelemeye başladı. Diğer günlerin aksine bugün etraflarından tavana doğru uzanan rengârenk demir korkuluklar vardı. Kafesin parmaklıklarını andırmakla kalmıyor neredeyse birebir aynısıydı. Ayaklarının altından uzanan cam balkonun altında yanan ateşin alevi garip bir biçimde ısıtmaktan çok öteydi. Ortamı aydınlatan avizeyi görmek için başını kaldırdığında demir korkulukların tuttuğu içine yer yer ışıkların yerleştirildiği büyük aynadaki yansımasını gördü. Bu yansımaya kendini o kadar kaptırmıştı ki bakışlarını ayırmakta zorlanıyordu. Yanından geçen konuğun görüntüsü kendi görüntüsüne karıştığı an beliren yanılsama ile gözlerini birkaç kez kırpıştırıp uzaklaşan görüntüye tekrar baktı. Gözleri zihnine büyük bir oyun oynuyordu çünkü gördüğü üzerindeki siyah çizgilerle yürüyen bir kaplandı. Aynadan indirdiği bakışları görüntünün gerçek sahibini bulduğunda yanıldığını anlamıştı. Sarı saçları beline kadar uzanan siyah kıyafeti içinde genç bir kadındı. Gördüğü görüntüyü unutmaya çalıştı ama merakına yenik düşerek bakışlarını bir kez daha tavandaki aynaya doğrulttu. Konukları tek tek incelemeye başladığında sirkteki hayvanların hepsini gördüğüne yemin edebilirdi. Salonun ortasına toplanmış konukların ruhları müziğe uyum sağlarken etraflarında çember çizen hayvanlar belli bir amaca hizmet eder gibiydi. Korkuyla bir adım geri atan Ayışıl bakışlarını büyük salona çevirdi ve her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu gördü. İçeride tek bir hayvan bile yoktu. Belki de buraya gelmekle büyük bir hata yapmıştı. Gitmek için geri döndüğünde nereden geldiğini anlamadığı bir rüzgâr kapıyı hızla kapattı. Gidip açmaya çalıştı ama sıkışmıştı. ''Hanımefendi,'' diyen ses ile arkasını döndüğünde kendisine gülümseyen bir çift keskin göz ile karşılaştı. Karşısındaki elini uzatıp ''Sanırım yolu şaşırdınız izin verin size eşlik edeyim.'' dediğinde Ayışıl sakin kalmaya çalışarak uzanan eli tuttu. Kalabalığa doğru yürürken elini saran parmakların soğukluğu ile ürperiyordu. Kısa bir an üzerinde uzanan aynaya baktığında yanındaki insan olmaktan çıkmış ve büyük bir yılana dönüşmüştü. Artık yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna emindi. 'Kaçmalıyım!' diye düşündü ama nasıl? Yanındaki kendisini dans eden diğer insanların arasına bıraktığında gülümserken dişlerinin arkasındaki çatallı dilini görse de her şey yolundaymış gibi davranmaya devam etti. Ayaklarının altındaki ateş yanmaya devam ederken yanındakiler büyük bir mutlulukla müziğe uyum sağlıyordu. Kalabalığın içinde ilerlemeye çalışırken kaçabileceği açık bir kapı bulmaya çalıştı. İçine düştüğü bu ölüm çukurundan çıkmalıydı. Belinden tutup kendisine çeken eli itmeye çalıştı. Karşısındaki dans etmeye zorladığında gök mavisi bakışlarla karşılaştı. Bu gözleri iyi tanıyordu. Başını kaldırıp aynaya bakma gereği duymamıştı. ''Sen!'' dediğinde karşısındaki biraz daha kendisine çekti. ''Fark ettiğini biliyorum. Diğer insanlar gibi müziğin büyüsüne kapılmadın ve kendinden geçmedin. Kalbindeki iyiliği hissediyorum. Gece yarısı olmak üzere, saat on ikiyi vurduğunda ayaklarının altındaki bu cam balkon kırılacak ve içerideki herkes alevlerin sıcaklığında kavrulacak. Nasıl diye sorma anlatamam ama nedeni açıkça ortada. Bizleri tehlikeli gören ırkın kendilerinin ne kadar tehlikeli olduğunun asla farkına varamadı.'' Ayışıl kulağına fısıldanan bu sözleri sindirmeye çalışıyordu. Bu nasıl bir büyüydü? Dengeler değişmiş dünya ters yüz olmuştu. ''Gece yarısına birkaç dakika kala bizler için çıkış kapıları açılacak. Diğer insanlar kapıldıkları büyünün etkisindeyken bunu fark edemezler ama sen fark edeceksin. O an geldiğinde sadece kaç. Seni bekliyor olacağım.'' diyen beyazlar içerisindeki genç adam arkasını dönerek uzaklaştı. Ayışıl yanında dans edenlere uyum sağlamaya çalıştı. Fark edilmemeliydi aksi halde kurtuluşu olan tek yolu elleriyle yıkmış olurdu. Kalabalığın dışında kalmaya çalışıyor ama aynı zamanda kendisini olması gerektiğinden daha fazla soyutlamıyordu. Yanında dans eden orta yaşlardaki adamın kolundaki saate kayan göz bebekleri gece yarısına çok az bir zaman kaldığını haykırıyordu. Ayağındaki topuklu ayakkabıları çıkarıp dans etmeye devam etti. Zamanı geldiğinde hızlıca koşmalıydı. Yere temas eden çıplak ayakları ile sıcaklığı hissetti. Dans edişi biraz daha hızlandı. Ayakları sıcaklık ile yanıyordu ve ne kadar hızlı dans edip ayak değiştirirse sıcaklığı kendinden o kadar uzak tutuyordu. İlk defa ölüm korkusunun ruhunu ele geçirdiğini hissetti. Yanacaktı. Yangın önce ayaklarında başlayacaktı ve dizlerinde yürüyüp göğsü ile sırtını kucaklayacaktı. Solgun dudaklarından dökülen feryat müziğinin ritmine uyan alevler saçlarını okşayıp daha da yükselecek ve yüzünü kaplayacaktı. Acı dolu müzik son bulduğunda geriye havada uçuşan birkaç parça kül ve yere savrulmuş kemikler kalacaktı. Yok olan bedeninden yayılan koku diğer kokulara karışacak ve rüzgâr ile uzaklara taşınacaktı. Bu kokuyu duyumsayan birileri belki de nereden geldiğini anlamadan tiksinerek oldukları yerden uzaklaşmaya çalışacaklardı. Tüm bu düşünceler genç kızın gözünden akan bir damla yaşa karıştı ve ısınmaya başlayan cam zemine süzülerek çok geçmeden buharlaştı. Ayışıl yüreğindeki korkuyu bastırmaya çalışarak başını kaldırmadan sadece gözlerini cam tavana sabitledi. Aynada gördüğü tüm hayvanlarda bir hareketlilik vardı. Bakışları kapıya doğru yöneldiğinde aralanmaya başladığını fark etti. Kısa bir an kendisine bakan Burgu'nun başını onay vermek için aşağı yukarı salladığını gördü. Hemen koşmaya başlamalı mıydı yoksa diğerlerinin çıkmasını beklemeli miydi? Fark edilirse tek şansını kaçırmış olacaktı ve beklemeye karar verdi. Müziğin ritmi hızlanırken ayaklarında hissettiği sıcaklık daha da arttı. Diğerleri dışarı çıkarken cam zemin çatlamaya başladı. Genç kız derin nefesler alıp vererek sakin kalmaya çalıştı. Birazdan cam tamamen parçalanacaktı ve alevlere esir düşecekti. Daha fazla bekleyecek zaman yoktu ve koşmaya başladı. Attığı her adımda arkasında parçalanan bir cam kütlesi bıraktı. Dans eden insanlardan yükselen acı feryatlar kulaklarda çınlarken keskin bir koku duyumsanmaya başladı. Ayışıl üzerine yağan külden karları hissetmemeye çalışarak koştu. Arkasından kovalayan alevlere sobelenmemek için ve yaşamak için sadece koştu. Kapıya varmak üzereyken üzerindeki gözlere aldırış etmeden koşmaya devam etti. Bu bakışların biri soğuk ve kesindi diğeri gökyüzü kadar mavi. Biri ölümdü diğeri huzur. Biri cennetti diğeri cehennem. Ve o sadece koştu. Ölüme ya da yaşamaya... SON...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

HAYATIM

read
12.9K
bc

KELEBEK ÖLÜMÜN KIYISINDA

read
1.7K
bc

Dönüm Noktası Aşka Tutsak

read
4.4K
bc

APOLLON

read
2.3K
bc

Zümra

read
27.3K
bc

Azrail +18 Efden

read
3.8K
bc

Masal Rüzgarı

read
3.2K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook